Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR FUTBOL NİSAN SALI AVRUPA’NIN ÖNDE GELEN FUTBOL ARENALARININ DA ARTIK BİZDEN FARKI KALMADI ZİRVENİN ADI DEĞİŞMİYOR LİGLER FARKLI ŞAMPİYON AYNI U F U K T A N I Ş A N T elevizyonlarda kaç tane futbol programı var? Kaç kişi gazete sütunlarında spor (futbol) yorumculuğu yapıyor? Tam sayısını kestirmek oldukça güç, öyle değil mi? Programlarda konudan konuya atlayanlar, köşelerinde birbirlerine sataşanlar... Yine de bu kişiler bile bir noktada birleşiyor: “Avrupa futbolu bizden daha iyi...” Tamam, kalite bakımından fark oldukça büyük, ekonomileri de öyle. Ancak işin özünde onların bizden farkı yok. Hatta bize benzemeye başladılar! “Nasıl olur” demeyin. Avrupa’nın sayılı liglerine bakın anlayacaksınız. İngiltere’de Arsenal, Chelsea, Manchester United, Liverpool; İspanya’da Real Madrid, Barcelona, İtalya’da Inter, Milan, Juventus; Fransa’da Lyon; Almanya’da Bayern Münih, Portekiz’de Porto; İskoçya’da Celtic, Rangers dışında şampiyonluk adayı bir takım gösteremezsiniz. Aynı örneği Şampiyonlar Ligi için bile vermek mümkün. Bu, Turkcell Süper Lig’de Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray haricinde bir takımın ligi zirvede bitirmesinin imkânsız olduğu kadar zor bir ihtimal. Peki, Avrupa liglerinde şampiyonluğa oynayacak takımların değişmediği bir ortama nasıl gelindi? HÜKÜMET VE FU TBOL İ Ç İ Ç E LİGİN YAZGISINI BELİRLEYECEK DERBİ İ ŞİRKETLEŞMEYLE BAŞLAYAN SÜREÇ Türkiye’de bahsin yasallaşmasıyla, yani İddaa’nın kurulmasıyla beraber insanlarımız Avrupa futbolunu takip etmeye başladı. Beraberinde de futbolun sadece bizim ligimizden ibaret olmadığını ve ‘göze hoş gelen’ maçların oynandığını öğrendiler. Bu bakımdan aslında İddaa’ya çok şey borçluyuz. Bununla beraber TV’ler de Avrupa liglerinden birçok maçı canlı olarak futbolseverlere ulaştırıyor. Futbolun beşiği kabul edilen İngiltere’den her hafta en azından 3 maçı canlı olarak seyrediyoruz. Bir soru daha: Chelsea, Arsenal, Liverpool ve Manchester United dışında bir takım en son ne zaman şampiyon olmuştu Ada’da? Zor bir soru değil mi? Hatırlatalım: 199495 sezonunda Alan Shearer’lı kadrosuyla Blackburn Rovers ligi tepede bitirmeyi başarmıştı. Yani üzerinden 13 yıl geçti. Ancak Rovers veya bir başka takım ‘4 büyüklerden’ sıyrılıp şampiyonluğa ulaşamadı. 1990’lı yıllarından başında kapitalizm altın çağını yaşıyordu ve Manchester da futbol dünyasında bunun bilincinde olan tek kulüptü. İşte her şey kapitalizmin futbolun içine girmesiyle beraber başladı. Daha doğrusu takımların kapitalizmin nimetlerini fark etmesiyle desek daha doğru olur. Forma satışı, bilet gelirleri, TV yayın gelirleri ve bunları doğru yöneten adamlarla Manchester United bir anda İngiltere’nin en zengin takımı oldu. Haliyle en iyi oyuncuları alıp uzun süre şampiyonluğu kimseye kaptırmadı. Daha sonra ise United’ı Arsenal ve Liverpool izledi. Şirketleşmenin en iyi örneklerini sundular ve sunmaya da devam ediyorlar. talya’da iktidarlar her zaman futbola önem vermiştir. Çizme’yi ‘dikta’ ile yöneten Mussolini, 1934’te İtalya’da düzenlenen Dünya Kupası’na damgasını vurmuştur. Futbolcuları ‘korkutan’ yöntemlerle motive eden Mussolini, iddialara göre İtalya’nın kupayı kazanması için politik oyunlara da başvurmuştur. Günümüzde de bu durumu çok az bir değişiklikle gözlemliyoruz. Milan’ın başına 1986’da geçen Berlusconi’nin etkisini bugün kim inkâr edebilir? Medya patronluğu ve Başbakan’lık yapmış birinin kulübü olarak Milan, onun zamanında yükseldi ve hayal dâhi edemeyeceği başarılara ulaştı. Milano’nun diğer kulübü Inter daha çok ekonomisiyle ön plana çıktı. Juventus ise ligde her zaman şampiyonluğa oynayan bir takım oldu. Serie A’nın son 16 sezonuna baktığımızda bu 3 takımın toplam 14 şampiyonluk aldığını görüyoruz. Ve de yine bu 3 kulübün İtalya’da şirketleşmeyi başaran en iyi takımlar olduğunu söylersek yanlış olmaz. G SARAY’IN KOZU BİRLİK İSTİKRARLI FENERBAHÇE G KRAL HALKA KARŞI İspanya’da da İtalya’da olduğu gibi ilk önce ‘diktatör’ anladı futbolun önemini... Franco halkı uyutmanın 3 yolunu buldu: “fado, futbol, fiesta...” Demokrasiye geçişten sonra bile kralın takımı Real Madrid, İspanya’nın en iyi ekibi olmaya devam etti. Karşılarında bir tek Barcelona vardı. Onlar gücünü halktan alıyordu. Çünkü dikta zamanında halk sesini ancak stadyumda duyurabiliyordu, korkmadan... Ve bu alışkanlıklarını değiştiremediler. Sınıf çatışmasından doğan iki kulüp bugün İspanya’da şampiyonluğu kolay kolay kimseye bırakmıyor. La Liga’nın son 23 sezonunda Real Madrid ve Barcelona toplam 19 şampiyonluk aldı. İspanya’da da zaman zaman diğer takımların Atletico Madrid, Valencia gibi şampiyonluğa oynadığı ve kazandığı zamanlar oluyor. Ancak işin ucu her zaman ekonomiye dayanıyor. Finansal açıdan dengeyi bir türlü yakalayamadıkları için başarılarının devamı gelmiyor ve Barcelona, Real Madrid hegemonyasını kıramıyorlar. .Saray cephesinde tüm hesaplar 3 puana göre yapılıyor. Çünkü beraberlik Kadıköy’deki maçı kazandığından avantajlı olan Fenerbahçe’nin işine geliyor. Bu kritik mücadele öncesi G.Saray için en önemli sıkıntı teknik direktörsüzlük. Feldkamp’la yolların ayrılmasından sonra takımı yöneten isim bir kondisyoner olan Cevat Güler. Teker Gençlerbirliği kupa maçında patlamıştı ve böylesine kritik bir mücadelede kenar yönetiminin olmaması, kafaları karıştırıyor. G.Saray’ın mutlak kazanma zorunluluğu, futbolcular üzerinde baskı ve stresi kat kat arttırıyor. Florya’da son dönemde mutlu bir aile tablosu sergileniyor. Bu maçta belki de Sarı Kırmızılıların en önemli kozu bu kenetlenme ve birliktelik ruhu olacak. G.Saray’ın uzun uğraşlar ve büyük maliyet sonucunda Schalke 04’ten kadrosuna kattığı Cassio Lincoln yaşadığı sakatlıklar nedeniyle bir türlü beklenen performansı sergileyemedi. Brezilyalı Kadıköy’deki ilk maçta da forma giyememişti. Son olarak Ali Sami Yen’ndeki olaylı kupa maçında oynadı ama futboluyla değil Volkan’la D LİGİMİZ VE SONUÇ Türkiye’de ise profesyonel lig kurulduğundan bu yana İstanbul hakimiyeti var. Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe; İbrahim Altınsay’ın değişiyle Bizans kulüpleri gerek ekonomik anlamda, gerek taraftar anlamında gerekse başarı anlamında onların yanına yaklaşabilen yok. Bir tek Trabzon, zamanında bir çıkış yaptı ancak şimdiki durumları ortada. Ne sınıf çatışması ne de hükümet desteği etkili olmadı her zaman. Geriden gelen bir geleneğin devamı gibi bu kulüplerin şampiyonluğu… Bu sezon Sıvas’ın çıkışı bile renk kattı lige. Ama kaçımız inanıyor onların şampiyon olacağına? Kimi zaman sınıf farkından, kimi zamansa hükümet desteğiyle ama çokça kapitalizm ve şirketleşmeyle Avrupa liglerinde artık sayılı takım şampiyonluğa oynuyor. Değişmeyen gerçekse bu kulüplerin her geçen yıl daha da büyük bir ekonomiye kavuşacağı. Ne diyelim; gerçekçi olalım ve imkânsızın gerçekleşmesini bekleyelim. Bir bakarsınız Türkiye’de Sıvas, İngiltere’de Everton, İtalya’da Napoli ve İspanya’da Villareal büyüklerin bu hâkimiyetine bir son verir. kavgasıyla gündeme geldi. Herkesin beklentesi Lincoln’ün kendini göstermesi ve takımına liderlik yapması yönünde... erbiye ‘lider’ sıfatıyla çıkacak F.Bahçe’de öncelikli hedef yenilmemek olsa da, istatistiklerin işaret ettiği bir gerçek var. O da Sarı Lacivertlilerin G.Saray’a son 6 lig maçında üstünlük sağlamayı başarmış olmaları. Sadece bu bile futbolcuların özgüvenlerini artıracak bir faktör. Ayrıca teknik direktör Zico’nun rehberliğinde büyük maçlarda iyi futbol oynamayı adet haline getiren F.Bahçe, şampiyonluğu belirleyecek bu kritik maçta da soğukkanlılığını koruyacaktır. Yine de başta kaptan Alex olmak üzere bütün ofansif oyuncuların verimli ve akıllı oynamaları gerekiyor. Çünkü G.Saray, ezeli rakibini bu sezon Ali Sami Yen’deki kupa maçında yenerek zinciri kırdı ve rekabete eski havasını kazandırdı. Kıyaslamak gerekirse; F.Bahçe eğer 41 kazandığı Denizlispor maçındaki etkinliğini G.Saray karşısında da sağlayabilirse deplasmandan istediği sonucu alacaktır. Sarı Lacivertlilerde kart cezası biten Vederson derbide görev yapacak. Dolayısıyla Zico; Uğur ile Kâzım arasında bir tercih yapacak; ya Deivid’i sola çekip Kâzım’ı sağ açıkta kullanacak, ya da Brezilyalı golcüsünü alıştığı yerde tutup sol kanatta Uğur’a görev verecek. Ancak Kâzım’ın son haftalardaki grafiğine bakıldığında Brezilyalı çalıştırıcının ilk seçeneği değerlendirmesi beklenebilir. Diğer yandan santrfor performansı bu maçta belirleyici olacaktr. Kezman’ın Denizlispor karşısında değerlendiremediği fırsatları derbide harcama şansı olmayacak. Fakat Sırp futbolcunun azimli oyunu ve büyük maç tecrübesi takım arkadaşı Semih’e göre daha fazla. Bu da Semih’in yine ikinci adam olacağına işaret ediyor. Golcü oyuncuyu F.Bahçe adına işlerin kötü gitmesi veya bir sakatlık yaşanması durumunda sahada görebiliriz. İŞADAMLARI SAHAYA İNDİ Chelsea’nin durumu ise biraz daha farklı... Rus işadamı Abramovich’in kulübü satın almasıyla Mavilerin çehresi bir anda değişti. Kulübün kasasına Rus işadamından para yağdı ve dünyaca ünlü yıldızlar Chelsea’ye akın etmeye başladı. Teknik direktör olarak da Porto ile hem Şampiyonlar Ligi hem de UEFA Kupası’nı kaldıran Jose Mourinho ile anlaşıldı. Yani Chelsea’nin başarısı ‘para babası’ bir işadamının kulübü satın almasıyla başladı. Abramovich, bir anlamda ‘Parayla saadet olmaz ama şampiyon olunur’ diyordu dünyaya... İngiltere’de zaman zaman Newcastle United ve Leeds United gibi kulüpler iyi çıkışlar yakaladı. Ancak finansal yönetimi beceremedikleri için asla 4 büyüklere rakip olamadılar. Nitekim Leeds şu anda alt liglerde geziniyor, Newcastle ise Premier Lig’in en ‘dengesiz’ takımı ünvanını aldı. SON MAÇ 22.05.05 / Saracoğlu (Lig): 10 27.11.05 / Ali Sami Yen (Lig): 01 08.03.06 / Saracoğlu (Kupa): 21 22.03.06 / Ali Sami Yen (Kupa): 32 22.04.06 / Saracoğlu (Lig): 40 03.12.06 / Saracoğlu (Lig): 21 19.05.07 / Ali Sami Yen (Lig): 12 08.12.07 / Saracoğlu (Lig): 20 03.02.08 / Şükrü Saracoğlu (Türkiye Kupası): 00 27.02.08 / Ali Sami Yen (Kupa): 21. ? Galatasaray ile Fenerbahçe arasında pazar günü yapılacak derbi maç öncesi, ezeli rakiplerin son 10 randevusunda Sarı Lacivertlilerin galibiyet sayısında 5 farkla üstünlüğü var. ?Ali Sami Yen Stadı’ndaki karşılaşmalarda, ev sahibi Sarı Kırmızılıların ezeli rakibine karşı galibiyet sayısında üstünlüğü bulunuyor. G.Saray son olarak geçen sezonki maçta rakibine 21 yenilmişti. ALİ SAMİ YEN’DEKİ SON DERBİ 07.03.99 (Lig): 20 26.03.00 (Lig): 01 26.11.00 (Lig): 00 22.09.01 (Lig): 20 08.03.03 (Lig): 20 12.12.04 (Lig): 10 27.11.05 (Lig): 01 22.03.06 (Kupa): 32 19.05.07 (Lig): 12 27.02.08 (Kupa): 21 8 9