Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR GP 2’de yarışan Bruno Senna dayısının izinden yürüyor. MOTORSPOR EYLÜL SALI i S E N A S F E A N N SE R O Y i D E M A DEV D hiç dayısına? Her pilotun kendi stili vardır diye çıkışıyor genç pilot... “Zor durumlarda verilen tepkiler pilottan pilota değişir. Şunu söyleyebilirim. Eğer ört tekerlek üzerinde, ibre 300 kilometresürücülük genetikse ondan bir şeyler aldığım kesin. de... Korkusuz ve olabildiğince cesur... HerMesela yağmurlu havada kendime güvenim kat kat kes bilir ki dikiz aynasında Ayrton Senartıyor. Bildiğiniz gibi dayım da ıslak zeminde çok na’nın ‘sarı kaskı’ beliriyorsa frene basıp yol vermeetkiliydi. Evet, ondan genetik olarak aldığım şeyler lisin. Yoksa zaten yanından bir rüzgar gibi geçip givar ama benim kendime ait bir stilim de var.” Dayıdecektir. Kimseye benzemezdi Ayrton... Hayata vesını kaybettiği günleri anmak istiyoruz Bruno’yla... da edişi bile onun yaşamını anlatır cinstendi. Hızlı, Nasıl günler yaşamıştı acaba? Yanıtlıyor genç sühep hızlı ama ‘ilk defa’ aşamadığı bir engel; “Tamrücü... “Benim için büyük bir şoktu. Ama o zaman burello Virajı” ve ona ihanet eden sarı kaskı... Nadaha 10 yaşındaydım ve bu kadar küçük olunca sıl olurdu da süspansiyon mili araçtan kurtulup Brebüyük acılara anlam veremiyorsunuz. Ben de zazilyalı’nın kaskını delebilirdi? Bu gücü kendinde namanla buna alıştım. Büyük bir acı olsıl buluyordu? Yıl 1994, günlerden 1 Maduğunu onu çevremde görememeyıs’tı... Senna dünyayı yasa boğuyordu. ye başlayınca anladım. EğitimleriFormula 1 tutkunu herkes böylesine bir miz son bulduğunuda anustayı kaybetmekten dolayı çok mutsuzladım ki Ayrton artık yok.” du. Onu pistlerde artık kimse göremeMotorsporları kariyecekti ve bu tarif edilemez bir kayıpyerine başladı Bruno... tı. Ama Senna hep uçlarda yaşadığıÖnce F3 şimdi de nı bildiği için böyle bir duruma karşı GP2’de... Hiç korkutmaveliahtını hazırlamıştı. Şöyle demişmış mıydı bu olay onu? Bruti: “Benim iyi olduğumu düşününo şöyle anlatıyor bu duruyorsanız yeğenim Bruno’yu göremu: “Yaptığım işin tehlikeli olne kadar bekleyin.” Ve bahsetduğunu biliyorum. Ama ben tiği kişi Bruno Senna büyüdü bunu seviyorum. Hayatım yarışve dayısının geçtiği yollarda maktan ibaret. Eğer korkarak gaza basmaya başladı. yarışırsanız çabuk olamazsıGP2’de Arden Internatinız.” onal takımıyla mücadele Bruno Senna’nın kariyerinediyor genç Bruno. Heden konuşmaya başlıyoruz nüz bir Ayrton değil abu kez... Arden Internatima o yolda ilerliyor. onal takımıyla önce zirveFormula 1’in 12. ayaye oynamak istediğini 2 ğı Petrol Ofisi Grand yıl içinde de F1’e adım Prix’i öncesi piste çıktı atmak istediğini söylüBruno ve 10. oldu. Heyor... “Daha tam olarak nüz genç; 23 yaşında, hazır değilim. Yapacak hırslı; tıpkı dayısı gibi... F1’İN EFSANE PİLOTU AYRTON SENNA . ve öğrenecek çok şeGP2 padok alanında bir yim var. Ama her gün daaraya geldik Bruno’yla... ha iyiye gidiyorum. Araçlar hakkında yeni şeyDayısını bize anlatmasını istedik. Şöyle konuşuyor ler öğreniyorum. Kendimi F1’e hazırlıyorum. Bruno: “Ayrton benim için çok değerliydi. Hep öyOraya gittiğim zaman rekabet gücümün çok le kalacak. Onu bir referans olarak değerlendirmeyüksek olması gerekiyor. Hazırlıklarımı 2009 yımi söylüyorlar ama ben bunu yapmıyorum. Ona bülına kadar sürdüreceğim. Sonra bir üst seviyeyük bir hayranlığım var. Akrabalıktan da öte... O beye geçeceğim. Orada mutlaka kazanan bir tanim idolüm. Bu anlatılması zor bir duygu. Çünkü kımda yarışmak istiyorum. Herkes bana dayımın Ayrton bir efsane ve onu her zaman kendime örnek takımı McLaren’e gitmemi söylüyor ama ben olarak alıyorum. O bana çok şey öğretti ve her yaşampiyonluğa oynayan bir yere gitmem gerekrışımda yanımda olduğunu hissediyorum.” tiğini düşünüyorum. Yani istediğim belirli bir taAyrton’un ona neler öğrettiğini soruyoruz Brukım yok.” no’ya, yanıtlıyor: “Aramızda çok değişik bir iletişim Aynı Ayrton gibi hırslı ve azimli bir pilot Bruvardı. Bana basit ama önemli bilgiler öğretti. Çizgi no... Kim bilir belki 3 yıl içinde onu İstanbul eğitimi gibi. Kartingde beraber yarışmamız bile bePark’ta bu kez bir F1 aracı içinde izleyebiliriz. nim için önemli bir duyguydu. O zaman 8 yaşındaydım ama dün gibi hatırlıyorum.” Benziyor mu peki Eposta: canisbakan@gmail.com C A N İ Ş B A K A N R A L L İ D Ü N YA S I / Ş E V K İ G Ö K E R M A N stanbul Park’taki şenlik bitti, gitti herkes; evli evine, köylü köyüne… Gömüldü tribünler sessizliğe, pistte yiyecek arayan kuşların ayak sesleri var kulaklara gelen… Bir kuşun konması ile kanat çırparak uçması arasındaki en kısa süre ne kadardır hiç aklınıza geldi mi?.. Seremoni startı öncesinde yapılan “Haka Dansı” gösterisindeki “el kol işaretlerinden en çok kim nasibini alacak” düşüncesiyle başlayan Yeni Zelanda Rallisi’nin ilk gününde, ıslak toprak yollar için seçilen lâstiklerden hiçbir ekip memnun olmadı. Evdeki hesap çarşıya uymamış, karşılaştıkları zemin tahmin ettiklerinden daha kuru çıkmıştı. İki etap vardı ilk gün, ikişer kere geçilecek. Ancak iki etap deyip geçmeyin; birisi İ Saniyelerin Gücü 44, diğeri 18 km. idi. İlk geçilişlerde Grönholm rakibi Loeb’e nazaran daha hızlıydı. Loeb geride oluşunu lâstiklere bağlıyor, en uzun etap Waitomo’nun birincisine göre daha kurumuş ikinci geçilişinde en iyi zamana ulaşmasıyla da görüşlerinin doğruluğunu kanıtlıyordu. Akşam servise gelişte Marcus sadece 13 saniye farkla öndeydi. İkinci gün yollar biraz daha kurumuş, Loeb sert lâstiğe dönmüştü. Gerçi zaman zaman sıkıntıya düşüyordu ama, limitlerini çok zorluyor ve günü son iki etapta yaptığı ataklarla 1,7 saniye farkla birinci bitiriyordu… Liderliğini sürdürebilecek miydi düşüncesiyle gitti yatağına, Grönholm’un baskısını her yerinde hissederek… Ve geldik Pazar sabahına… “Klâsmanın belirlenmiş olması rahatlığı ile adet yerini bulsun ana fikri” taşıyan sürüş şekli yoktu başlayan günde… Rallinin ilk etaplarındaki başa geçme savaşı yaşanıyordu sanki Loeb ile Grönholm arasında... Bir etapta biri, diğer etapta öteki öne geçti, sürücüler arasındaki farkı saniyenin kesirleri belirlemeye başladı. Çok uzun bir süredir böyle bir mücadele görmemiştik. Sonunda Marcus Grönholm kürsüye çıktı, Sebastien Loeb’ün 0,3 saniye önünde…Sizler bulabildiniz mi konma ile uçma arasındaki en kısa sürenin ne kadar olduğunu?.. 13