28 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ADNAN DİNÇER’LE FUTBOL ÖĞRENİYORUM Eposta:adnandincer?hotmail.com NEYMİŞ / ABDÜLKADİR YÜCELMAN Spor Yöneticiliği ve İşletmeciliği TA R İ H E futbol damgası G Ç arşamba günü İnönü Stadı tarihi gecelerinden birini yaşadı ve yaşattı!.. İnanılmaz bir bütünlük gösteren tribünlerin bir zamanların ‘Güneş Batmayan İmparatorluk’ gururu İngilizlere verdiği mesaj çok anlamlıydı... Dünya karşısında ulusumuzun futbolunu ikinci plana iten muhteşem ambians, halkımızın tüm uluslararası kuruluşlara masa başında anlamak istemediklerinin çağdaş özetiydi. Asla istismara neden olmayacak bir organizasyon ve ulusal duyguyu içeren muhteşem refleks bizi yani Türk ulusunun özgüvenini yansıtıyordu. Şehitlerin bir maç öncesi yüreğimizin sesiyle vatana duyulan sahiplenme içinde ölümsüzleştirilmesi, iliklerimize dek kendimize dönüşümüzün ve gençliğimizin varoluşudur. O tribünler sadece Beşiktaş değildir. F.Bahçe’dir, G.Saray’dır, Trabzonspordur, Diyarbakırspor’dur, Sıvasspor’dur... Tüm takımlarımız kısacası herkestir, Türk halkıdır. İngiliz seyirciler ve gazeteciler bu bütünleşmenin gücü karşısında şaşkınlık ve biraz da hayranlık yaşarken centilmenliğimizi de gördü. Ve Beşiktaş... Bu büyük buluşma ve ulusal refleks tarihe geçerken, sahada Kara Kartal’ın unutulmaz zaferi ve oyunu karşısında bir futbol devinin paniğini izledik. Evet... Taktik, inanç, mücadele ve özgüven anlamında mükemmel bir oyun sergileyen Siyah Beyazlı futbolcular tribün ruhunu oyuna yansıtarak şehitler için oynadı. Olabilecek tüm güçleriyle onlara bir hediye vermek istediler. Bu satırları yiğitlik olsun diye yazmayacak kadar gerçekçi bir yapım olduğunu yakından tanıyanlar bilir. Ama masum askerimize ve bize uygulanmak istenen tarihsel, takıntılı stratejinin sonucu haykıracağımız yer olmuştu İnönü Stadı. AKILLI TAKTİK Siyah Beyazlılar kazanırken sadece Gerrard’ın gölüne engel olamıyordu. Soğukkanlı ve moral gücün sınırsız kalitesi başta kaptan İbrahim Üzülmez’in süper oyunu olmak üzere tarihe geçen bir başarıya imza attılar. Gelecek nesil bu maçı hep konuşacak. Çünkü tüm Avrupa ve özellikle medyası hayranlığını açıklarken ilk kez gereksiz mağrurluğun bedelini ödediler. Sanki Çanakkale’de kaybetmiş (!) gibiydiler. Futbolun bir gün bizlere bu kadar farklı onur ve huzur getireceğini düşünemezdik. Endüstriyel futbol duygu yüklendi Bu maçın sonucu hepimiz duygu yüklendik. Sevinç gözyaşlarıyla mutluluktan elindeki bayrakla kendinden geçenler çoğunluktaydı. Ama hakkını vermemiz gereken Beşiktaş’ın yabancı oyuncularının kaliteli duyarlılıkları ve o muhteşem bayrağımızdı. Onun karşısında Liverpoollu futbolcular dahi şaşırırken, Siyah Beyazlı oyuncular ve tribünler belki de bu güçle endüstriyel futbolun içeriğine aykırı tanınmaz, izah edilemez sevgi köprüsü kuruyor. Şimdi bu başarı ve görsel bütünleşme burada kalmamalı. Devamı mutlaka gelmelidir. Tüm yönetici ve Ertuğrul Sağlam bunu asla unutmadan gruptaki maçlarına bundan sonra iddialı çıkmalıdır. Yönetim İngiltere ve Porto karşılaşmalarında gereken dikkatle bizlere yeni bir güven içinde duygularımızı bütünleştiren, oyunumuza etki eden ruhsal motivasyonunun inceliği içinde olmalıdır. Biz ulus olarak buyuz. Bunu tüm dünya bir kez daha görmek istiyorsa, sosyolojik olarak bizi iyi tanımak istiyorsa samimi olmalıdır. Tabii ki bizi yönetenlerin de halkımızın sesi olan ve asla bölünmez bütün olduğumuzu örnek alarak daha farklı bir üslup içinde birbirleriyle kucaklaşacağımız görüntülerde olmalıdır. Çünkü bizim şehitlerimiz asla ölmeyecek ve vatanımız asla bölünmeyecektir. Bunu bir kez daha herkes bilmeli... Bu belki şekil olarak uluslararası maç ve bir sportif zaferdi İnönü’de yaşadığımız Liverpool karşısında. Ama sanki bu bir ulusal haykırıştı tüm dünyayı uyaran ve artık yeter diyen!.. Önemli bir hatırlatma... Sevgili gençler... Maçlarda kanımızla, canımızla çizdiğimiz ve ulusal benliğimizin simgesi olan bayrağımızı zaman zaman oyun bitince yerlere atanlar var. Bu kadar asil bir duygu içinde salladığınız manevi değeri büyük olan bayrağımızı eviniz in en kıymetli köşesinde saklayın. Yere atmayın ve atanları uyarın. eçen hafta bu köşede Ülker Holding’in spor eğitimine yatırımından söz etmiştim. Bu konuda holdingin kurumsal iletişim genel müdürü Zuhal Şeker’le konuştuk. Proje 2008’in Ocak’ında başlayacak. Amaç spor yöneticiliğini ve spor işletmeciliğini kaliteli ve profesyonel anlamda bir düzeye getirmek. Avrupa Birliği’nin (AB) kriterlerinden birisi de spor kulüplerinde özellikle de futbol kulüplerinde asgari 5 profesyonel yöneticinin görev almasıydı. Ancak önceki yıllarda bu kriterlerin kulüplere bildirilmesine karşın birkaçı dışında bir hareket olmamış ve kulüp yönetimleri yine bildikleri amatör anlayışla görevlerine devam etmişlerdi ve hâla da ediyorlar. Proje sahibi Ülker Holding’in kulüplerdeki bu geleneği değiştirmek amacıyla Kadir Has Üniversitesi’nin ortak çalışmasıyla başlatacağı uygulama spor eğitimi almış Eğitim Fakültesi ve İşletme Fakültesi mezun ve henüz okuyan öğrencilerine açık. Genel müdür Zuhal Şeker, bu projenin amacını ve gerekliliğini şöyle açıkladı: “Evrensel spor işletmeciliği ve spor organizasyonu spor ekonomisinde büyük rol oynuyor. Oysa spor kulüplerimiz gerek işletmecilikte gerekse yönetimlerde ekonomik zorluklar yaşıyor. Bu proje bu konudaki eksikliği giderme ve çağdaşlık yolunda bir amaç için hazırlandı.’’ Son yıllarda spora büyük yatırımlar yapan; futbol, basketbol ve diğer sporlara yaklaşık yılda 40 milyon dolar maddi destek veren Ülker’in ilişkili olduğu kulüplerle bir takım zorluklar yaşadığı görülmüş olmalı ki bu proje daha çok işletme ve ekonomi üzerine kurulmuş. Bugün Türk sporuna çeşitli şekillerde sporsorluk yapan şirketler artık spora yatırımlarının nereye gittiğini haklı olarak sorgulamaya başladı. Yıllarca Türk futboluna sponsorluk yapan THY’nin desteğini çekmesinin nedeninin açıklanmaması da belki başka sponsorları tedirgin etmemek içindir. Neyse konuyu dağıtmayalım. Ülker Holding de parasının nereye gittiğini göreceği bir proje uyguyor. Yani kendi projesini kendisinin uygulaması da gerçekten güzel bir düşünce ve girişim... Kurumsal iletişim genel müdürü Zuhal Şeker, “Bu işe nasıl bir kadro ve nasıl bir öğretim planlamasıyla giriyorsunuz” şeklindeki sorumu şöyle yanıtlıyor: “Kadir Has Üniversitesi’nde yapılacak dersler için basın tarihi, Türkçe, habercilik etiği ve habercilik perspektifi, spor felsefesi ve olimpizm (Oyun felsefesi, spor kültürü, spor sosyolojisi), spor gazeteciliği (haber dili ve yazımı, editörlük, röportaj teknikleri, foto muhabirliği, sayfa düzeni, dış haberler, arşiv ve gazete yönetimlerinin spora bakış açısı), spor radyo TV haberciliği (canlı yayın ve spikerlik, program yapımcılığı), reklam, halkla ilişkiler, spor yöneticiliği ve spor ekonomisi (kulüp yöneticiliği, halka açık kulüpler, kulüp ekonomileri, uluslararası örgütlenmeler), spor hukuku ve idari yapı gibi 5 ay sürecek bir program sonunda yapılacak sınavı Kadir Has Üniversitesi gerçekleştirecek. İlk yıla 60 öğrenciyle başlayacağız. Kazananlar arasından 30 kişiye burs vereceğiz.” Gerçekten de çok yoğun bir program. Genel olarak baktığımızda bugün “Spor ailemizde böylesine kalifiye bir çalışan var mıdır” diye düşünüyorum. Aslında spor çağdaş ülkelerde uzmanlarla yönetiliyor. Belki ilk bakışta bize bile biraz garip gelecek ama bu yoğun öğretim programına katılan öğrencileri zor bir sınav bekliyor. Dersler genellikle gerekli bilgileri donatıyor ama uygulamada yani gerçek yaşamda ne olur bilemem. Futbolda menajerlik kurumuna seminelerle başlamış, diplomalar vermiş ama sonunu getirememiştik. Çünkü amatör yöneticilik sistemine alışmıştık. O sistem siyasilere de çok uygun geliyordu. Sistemde işe adam değil adama iş vardı. Şimdi de spor ailemizin içine girecek sertifikalı öğrenciler kimlerle ve kimbilir nelerle karşılaşacak, tahmin bile edemiyorum. Ne var ki “Başlamak bitirmenin yarısıdır” derler. Ülker’in başlattığı bu projeyi kutlarken bir eksik kalan yanından söz etmek istiyorum. Geçen hafta yazımda belirttiğim gibi eğitim fakültelerinden mezun gençler spor federasyonlarında görev alamıyor. 4 yıl fakültelerde uygulamalı deslerle birlikte eğitim görmüş, mezun olmuş gençlere spor federasyonları görev vermiyor. İlle de kendi seminerlerinden geçmeleri koşulunu öne sürüyorlar. Bu seminerlerden de kart hamili olanların geçtiğini söylememe bilmem gerek var mı? Federasyonların özerk hale geldikten sonra astığı astık kestiği kestik oldu. İstediklerine tonlarla istemediklerine gramla para dağıtıyorlar. Bunu GSGM’dekiler de biliyor. Ama genel müdür Mehmet Atalay, Ülker Kadir Has Projesi’nden sertifika almış gençlerin spor kulüplerinde görev almalarını sağlar hatta bu konuda yönetmeliğe bir madde eklerse çağdaşlık yolundaki düşünceler ve uğraşlar boşa çıkmaz. Sevgili Atalay ne demek istediğimi elbette ki anlamıştır. Eposta:ayucelman?cumhuriyet.com.tr SPORUN VE SPORCUNUN YANINDA 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle