Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HAFTANIN KONUĞU Hoşsohbet bir tezgâhbaşı rotasında Orhan Çağman anlatıyor: 'Meyhane sofraları bir neşe yeriydi' Bar taburelerinde hiçbir zaman meyhane iskemlesinden aldığı keyfi bulamadığını belirten sinema sanatçısı Orhan Çağman, "Meyhanede ç içilmezdi. Bir neşenin, bir sohbetin ve bir çok ç Ç ğ , y ş üü tartışmanın yeriydi meyhane soff raları," di idi h l " diyor. günü Nurl Dikeç sistanlıktan yönetmenliğe, kameramanlıktan yapımcılığa ve son yıllarda da oyunculuğa varan bir sinema serüvenı ile Yeşılçam'ın simgeleşen isirııleı indcn bıri Orhan Çağman... Arasıra uzak kalsa da, yaşamıyla Yeşilçam'la ve Beyoğlu'yla özdeşleşen bir sanatçı... 1947 yılında Üskudar Halkevi'nden sincmaya geçtiği günden bıı yana, Beyoğlu akşamlarımn ve lakı sofralarının vazgeçilmezlerinden bin olmuş Çağman. Şimdilerde ise o eski rakı sofralanm, Beyoğlu meyhanelerini anımsamakla yetinip pek keyif almasa da "bar" ların vazgeçilmez "dede"sı. Kısacası "Kerhen barcı", Orhan Çağman... • Kırk kıisıır yıldır, hem sinemada hem de Beyoğlu akşamtarmda varsınız. O günden bu yuna nasıl gelir bu öykıi? • "Aslında Beyoğlu'na gelişimiz dalıa öğrencilik yıllarına dayanır. Ama o zamanlar yalnızca gezmek için. Bir şişc rakı 49 kuruş, yanında bir kuruşluk lcblebi aldık mı, ondan sonra ver elini Beyoğlu... Ben Ticaret Lisesi'nde okurken aynı zamanda Üsküdar Halkevi'nde tiyatro çalışmalarına katılıyordum. Kırk yedi yılında sinemaya geçlım vc yönetmen asistanı olarak çalışmaya başladım. llk filmim de 'Fato' oldu. Daha sonra iki filmimde sürdürdüm asistanlığı..." . ...Sinemayı meslek olarak seçtiği günden sonra Beyoğlu yalnızca bir gezi yeri değil, yasamının büyük bir parçası olmuş Çağman'ın... • " O yıllarda Balıkpazarı en gözde yer idi. özellikle 'Lambo', tüm ünlü sanatçıların ve entelektuellerin buluşma yeriydi. 'Çiçek Pasajı', gerçek bir çiçek pazarıydı. Orada 'Sev Iç' meyhanesi vardı. Daha çok, kısa bir uğrak yeriydi 'Sev t ç ' . . . Daha aşağılarda 'Lado'nun Meyhanesi' vaıdı ya da 'VUado'. Orası daha çok Beyoğlu'nun gerçek akşameılarının devam ettiği bir yeıdi." • Ya bu arada sinema çalifmaları nasıl gelişiyordu? • "Asistanlık yaptığım üçuncü filmimden sonra, Yuvakim Filmeridis beni çağırdı. O yılların en ünlü kameramanı idi. Ona asistan oldum. lyi bir yönetmen oltnak için önce kamerayı iyi bilmek gerektiğine inanıyordum. Daha sonıa, yine o günlerin usta kameramanı Mike Rafaelyan ilc Erman Film'in laboraluvarını kurdıık. Yapııncı olarak ise ilk filmimi 1953'te çektim 'Yagma Hasan'ın Böreği' ol dukça iyi iş yaptı. Ve Semih Evin'le birlikte 10 bin liraya yakın para kazandık." Çağman'ın kazandığı bu bol para onu bir sdre de olsa Beyoğlu'nun rneyhanelerinden koparıp Boğaz kıyılarına doğru çeker. Daha çok A Isparta'da doğan Orhan Çağman llk, orta ve llse öğrenlminl Istanbul'da yaptı. Üskudar Halkevl'nde tiyatro çalışmalarına katıldı. 1947 yılında yönetmen atlttanı olarak sinemaya başladı. Yönetmen, kameraman, yapımcı ve oyuncu olarak kırk yılı asan bir sinema adamı olan Çağman, Genar ve AST'da da tiyatro çalışmalarını gerçekle$tlrdl. Orhan Çağman (solüa) arkadaşımız Nuri Dikeç ile "Hoşsohbet bir tezgâhbaşı rotasında", Sinema Sevenler Derneği'nin lokalınde. Sarıyer civarındaki balıkçı lokantaları onun rakı sofralarını kurduğu yerlerdir. • Peki Çağman, simdi daha yaygın gerçi; ama o yıllarda da sanatçıların bulustuğu "bar"lar herhalde vardı?.. • "Vardı tabii, mesela Beyoğlu Konak Oleli'nin çok güzel bir barı vardı. Ama oraya ancak o zamanki patronum Turgul Demirağ davet ettiği zaman, zorla giderdim. Ben Kulis'c de aııcak çok sevdiğiın Muhlar Kucataş'ın zoruyla giderdim. Aslında biz o yıllarda 'bar 1 deyince, daha çok l.ondra Pavyon, Çin Pavyon ya da Hristaki'yi bilirdik. Oralarda çalışan konsomatris, kadınlar genellikle filmlerde de figüran olarak oynarlardı. Yani mesleki bir tanışıklık vc yakınlık bizi oralara çekerdi." • Pek bar sevmiyorsunuz; ama sız bir ara da bar patronluğuna soyunmuşsunuz?.. • "Bak, şimdi ben 55'lerde kameramanlığa başladım. Fakat sinemada bir kriz yaşanıyordu. Bu, iki yıl filan sürdü. Yılda ancak bir iki film çekebiliyorduk. O sırada bir oda tiyatrosu açıldı. İki katlıydı. Biz ağabeyimle birlikte bir katını alarak, bar haline getirdik. Bu 'Fuaye'nin doğusudur. Fakat ben barcılığı yapamadan Pakisian'a gidip bir iki yıl kadar sinemacılıgı orada sürdürdüm." O yıllarda "Avare"den dolayı, Hint filmleri büyük ilgi görmeye başlar. Bu filmleri Türkiye'ye getırcn Pakistanlılar Çağman'la tanışırlar. Ve onu Pakistan'a götürerek, kendi filmlerinı çekmesini ıstcrlcr... • "Pakistan'a gittiğimde ilk dikkatimi çeken şcy, içki yasağı olmasına rağmen hemen hcrkcsin sarhoş dolaşmasıydı. Orada üç film çektim. Geri döndüğümde artık kamerabenim için bitti. Prodüktörlük yapmaya karar verdim. Fakat yaptığım film hiç de başanlı olmadı. Bu arada Muhtar Kocataş'la tanıştım. Haldun Tancr'ı de aranııza alarak Genar'da bir 'kabare liyalro' kurmaya karar verdik. Fakat Haldun ayrılmak zorunda kaldı gruptan. Biz bu defa da Tarık Leventoglu ile birlikte kabare yerine küçük bir oda tiyatrosu kurduk ve sahneye koyduğumuz 'Aşk Zinciri' o yılların en iyi iş yapan oyunu oldu. Çok iyi para kazandık. iyi para kazandık ya, haydi gcne Orhan Çağman sinemaya..." Sincmadan tiyatroya, kameradan yapımcılığa, mesleğindc durmadan değişiklik yapan Çağman'ın yaşamında hiç değiştirmediği bit sey ise aksamları içtiği rakısı... • "Beyoğlu'nda meyhane deyince 'Krepen Pasajı'nı da unutmamak gerek. 6O'lı, 70'li yılların gözdc mcyhaneleriydi Krepen Pasajı'ııdaki dükkânlar. Orada daha çok 'Neşe'den içerdım. Fakat bir ara yine hem Beyoğlu'ndan hem de sinemadan uzaklaşmak zorunda kaldım. Fikrel Hakan'la birlikte Ankara'ya giderek, Ankara Sanal Tiyatrosu'nda oyunculuğa basladık. Bu, liyatronungrevine kadar sürdü. tstanbul'a dönduğlımde bu defa da rcklamcılığı seçerek 'Çag Ajans'ı kuıdum. Ama rcklamcılığın bo 8