Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Aylar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 MAYIS 2013 CUMA 5 L İpek Bilgin, kendisi gibi oyuncu olan kızı Çağ Çalışkur’la mutlu ve huzurlu bir hayat kurmuş. Her şeyi paylaşabildikleri, birbirlerini kayırmadıkları, iyiye iyi kötüye kötü dedikleri dürüst ve açık bir ilişki bu. O yüzden Çalışkur; “Varlığını hissettirmek ama özgür bırakmak... İşin özü bu” diyor. Bizimkisi kızımla birlikte yaşadığımız bir deneyim... HER ŞEY GEÇİCİ, OYUN ARKADAŞLIĞI KALICI ? ZUHAL AYTOLUN Baştarafı 1. sayfada ? Siz ilk izlediğinizde ne hissettiniz? İ. Bilgin: İlkokuldayken izlediğimde ağzım açık kalmıştı. İngilizce bir müzikalde başrol oynuyordu. Spotlar yandı, sahnede tek başına oturuyor. Nasıl özgüvenle şarkılar söylüyor.Bu ne kendinden eminlik, ne rahatlık… Çok şaşırmıştım. Keza provasız bir sahne deneyimi olmuştu yuvada. Birlikte çıktık sahneye. Bu kez de sahnede ağzım açık kaldı. ? Birbirinizi eleştirir misiniz? Ç. Çalışkur: Kızıyım diye asla kayırmaz. Çocukluk dönemimde her şeyde bu böyleydi. Hep o anlamdaki dış göz oldu. Bunun her zaman faydasını gördüm. İyi tarafları da var, başka tarafları da var tabii. Çünkü bazen ona da ihtiyaç duyuyorsunuz. Ama bugün dönüp bütün o sürece baktığımda, aslında bütün o zorluğu, bir güven alanının içinde yaşıyorsunuz. O yüzden de faydası büyük… ? Siz biraz dengeleyeyim, dur çok eleştirdim, biraz alttan alayım demediniz mi hiç? İ. Bilgin: Hayatta bir stilin oluyor, inanıyorsun o stile ve onu uyguluyorsun. O da doğandan kaynaklanan bir şey, yapıntı değil asla. Numaradan kayırıcı insanlardan hiç hoşlanmam. Dolayısıyla onu numaradan kayırmadım hiç. O gerçekçilik başta kötü sonuçlar veriyor. Çünkü o da desteklenmeye, şefkate ihtiyaç duyuyor. Fakat alttan alta da bunların altından kalkabilirsin mesajı da veriyor. ? Süreç sancılı olsa da sonuç başarı oluyor. İ. Bilgin: Süreci sancılı geçirtmek değil amacım tabii. Ama elimden başka türlüsü gelmiyor. Bir şekilde bir tür anne oluyorsun. Bir yandan evet kayırmadım hiç, eleştirimi yaptım. Ama serbest bir tarafım da vardı. Bir denge tutturuyorsunuz. Ç. Çalışkur: O korumacı olmamanın karşılığı bana kalırsa bir çok çocuktan daha özgür olmak. Bu herhangi bir özgürlük değil. Bir şeyi seçiyorsun: Ya onu kendi düşünce ve duygularıyla baş başa bırakıp var olmasını seçmek ya da müdahil oluyor olmak. Ben şu anda, bugün baktığımda çocuğumu aynı bu şekilde yetiştirmek isterim. ? Peki siz annenizi nasıl değerlendirir, nasıl eleştirirsiniz? Ç. Çalışkur: Kimse bir yere gelmiştir, o tamamdır diye bir şey yok. Tabii ki tecrübeler çok değerli. Ama her yaptığınız işte, yeniden sıfırdan başlıyorsunuz. Mesleklerimizin ortak olması ister istemez bana da bir göz kazandırıyor. O yüzden kendi öğrencime nasıl bakıyorsam, anneme de öyle bakıyorum. Çekeceği var benden. İ. Bilgin: Şimdi bir iş yaptığında, iyiyse, iyi yaptın dediğimde gönül rahatlığıyla inanıyor. Çünkü biliyor ki iyi değilse, iyi demem. Oraya kadar olmamışsınları çok duyduğu için, iyisinlere inanıyor. Bu önemli. Bir insanı kandırırsan, bir daha sana inanmaz. Çok iyi değilsin, ama olabilirsin demek lazım. ? Siz ileride çocuğunuza nasıl yaklaşırsınız? Mesela meslek seçimi? Ç. Çalışkur: Meslek seçimine karışmam. Hayatımda nelerden fayda gördüysem, onu göstermek isterim. Dil biliyor olmamın bana çok faydası oldu, çok değişik şey denemiş olmanın da. Ritmik jimnastik, bale, yüzme, bilardo… İ. Bilgin: Mesela o dönem bilardoyu önemsemedim. “Kızım başka şey bulamadın mı?” diyordum. Sonra Türkiye şampiyonu oldu, ben rezil oldum. ? Kuralların dışına çıkmanın faydaları büyük. Kavramların içine sıkışıyor insanlar. Ç. Çalışkur: Bence kuralların dışında olmanın bir bedeli var. Bu sistemin bu kadar iyi işlemesinin sebebi de bu. Beni serbest bırakırken, bence hep o iyi ve doğru insan olması gerekiyordu. Kitap okurken, “anne şunu yapalım mı?” dediğimde, “ben şu an kitap okuyorum” derdi. Bunun ne kadar değerli olduğunu sonradan anladım. ? Sizin annenizle ilişkiniz nasıldı? İ. Bilgin: Annem çok tatlı bir kadın. Yumuşak, sakin... Ama idolüm babamdı. O yüzden çok kadınsı olmadım. Bizim nesille de alakalı bir durum bu. Çok sert bir gençlik yaşadık biz. Belli bir yaştan sonra daha çok sevdim annemi. Ç. Çalışkur: Olmaz mı? Hem de nasıl! Bence hayatta tek bir kalıcı ilişki çeşidi var. O da oyun arkadaşlığı. Hayatımdaki herkes için geçerli bu. Ben birlikte oyun oynayabildiğim insanlarla mutlu olabiliyorum. Biz o anlamda iyi oyun arkadaşıyız. İ. Bilgin: En son ateşler içindeyim, griptim. Doğum günümde o kadar kişi hep birlikte tabu oynadık. ? Aile kavramı çok değerli. Ama bunu değerli kılan da insanlar. İ. Bilgin: Ben aile kavramına çok inanmam. Verilmiş yapılarla çok işim olmaz. Evliliğim de ? Evde de bir anda oyun, eğlence başlar mı? öyleydi. Ama geleneksel yapıların hayatımda çok olmadığını bilirim. Aile lafları filan da klişe gelir. Öyle bir şey yok. En büyük belalar aileden gelir. Çünkü yakınından beklemezsin ve yara alırsın. ? Bazen “ben de annem gibi olacağım galiba yaş ilerledikçe, delilik var kanımızda” diyor musunuz? Ç. Çalışkur: Genetik bir durum var kesin. Büyüme sürecimde onda gördüklerimi deneyimledim. Sonuçta da içinde rahat ettiğim ve mutlu olduğum özellikleri sahiplendim. Onun gibi olan her yanım beni de mutlu etmiş belli ki. Varlığını hissettirmek ama özgür bırakmak… İşin özü bu sanırım. verdiğinizde, annenizin tepkisi ne oldu? Ç. Çalışkur: Ben bir süredir ders veriyordum zaten, Craft da bu sürecin doğal sonucuydu. Ben okul açacağım dedim heralde... İ. Bilgin: Belli bir yaşa geldikten sonra çocuğunuza çok müdahale edemiyorsunuz. O öyle organize ediyor ve siz destek oluyorsunuz. ? Atölye Craft’ta neler var? Ç. Çalışkur: Farklı oyunculuk atölyeleri var. Geçen sene Craft Tiyatro açıldı. Oyunlarımız var. Craft Pazarı yapıyoruz. Her Pazar kendi dallarında uzman katılımcılarla sohbet ediyoruz. ? Bu arada iyi sırdaş, dost olarak tanımlar mısınız birbirinizi? İ. Bilgin: Biz öyle sırdaşlık yapmıyoruz. Çünkü zaten açık yaşamaya çalışıyoruz her şeyi. Oyunculuk kamusal yaşanan bir meslek. Dolayısıyla sırlarla yüklü değiliz . Her şeyi açık yaşıyoruz ? Craft’ı kurmaya karar