Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 Şubat 2014 Salı 11 kitap Hafızanın Sokakları: İstanbul’da peyzaj, hoşgörü ve ulusal kimlik Amy Mills/Koç Üniversitesi Yayınları Amy Mills kitabında, nostaljik mahalle kültürünün hâlâ yaşanabildiği, hoşgörülü bir semt olarak bilinen Kuzguncuk’ta yaptığı etnografi çalışmasını temel alıyor. Sokak sokak, yirminci yüzyılın ortalarına kadar burada yaşamış Rum, Ermeni ve Yahudilerin bıraktığı izlerin peşine düşüyor, günümüzde burada yaşayanlar için bu izlerin ne anlama geldiğini araştırıyor. Kendi ifadesiyle “insanların millileşen bu şehirde nasıl yaşadıklarını ve Türkleştirmenin yarattığı etkinin ardından devletin ulus tahayyülünü nasıl anlamlandırdıklarını” inceliyor. Yazar, hafızanın unuttukları ve hatırladıkları, Kuzguncuklu olmaya yüklenen anlam, kimin Kuzguncuklu olduğu ve kültürel hafızada yer etmiş hoşgörü temasının ifade ettikleri üzerinden kozmopolitizmin arkasına saklanan milliyetçiliğe dair bir tartışma yürütüyor. Hafızanın Sokakları Kuzguncuk’un geçmişini, dönüşümlerini ve bugününü anlatırken, bir yandan da okuru İstanbul’un gayrimüslim geçmişinin hatırlanma pratiklerini gözden geçirmeye, bireysel ve kolektif hafıza yollarının nasıl örüldüğünü düşünmeye davet ediyor. Amy Mills, Türkçe basım için yazdığı önsözde ise 2000’lerin başlarında Kuzguncuk’un kentsel peyzajı üzerine yaptığı gözlemleri günümüz İstanbul’una uyarlıyor. 2025 yılına kadar 1.8 milyar insan su kıtlığı içinde yaşayacak o ZUHAL AYTOLUN T ürkiye’yi 2009 yılında ‘su ayak izi’ kavramıyla tanıştıran Unilever Türkiye’nin markalarından OMO ve uluslararası doğa koruma kuruluşu WWFTürkiye, Türkiye’nin Su Ayak İzi”ni çıkardı. T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın desteğiyle hayata geçen proje kapsamında hazırlanan raporla; Türkiye’nin toplam su ayak WWF 1.5 milyon çocuğun su izinin yanı sıra doğrudan ve dolaylı su ihtiyacı tasarruf edilebilir kullanımı, sektörlerin su ayak izi ve Türkiye ve Unilever Türkiye Ev ve Kişisel suyun ekonomi içerisindeki rolü de Omo işbirliğiyle Bakımarlamadan Sorumlu Başkan ortaya konuldu. Su ayak izi, yalnızca yayımlanan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu su hacmini değil, aynı zamanda Üyesi Şükrü Dinçer, uzun yıllardır, kullanılan suyun türünü, ne zaman “Türkiye’nin Su Ayak doğru yıkama alışkanlıkları ve nerede kullanıldığını gösteriyor. İzi” raporu, Türkiye’nin konusunda tüketicileri harekete Bu bakımdan çok boyutlu bir toplam su ayak izinin yanı geçirmek için kampanya gösterge. Miktar, su kullanımının yürüttüklerini dile getiriyor. yalnızca bir boyutu. Bir mal veya sıra doğrudan ve dolaylı Hatta bu çalışmalar neticesinde, hizmet üretmek için gerekli tatlı su kullanımı ile suyun Türkiye’de ön yıkama oranı yüzde su miktarının tüm tedarik zinciri ekonomi içerisindeki 44’ten yüzde 29’a gerilemiş. Bu da iki içindeki ölçümünü ifade eden su Ömerli Barajı’nı dolduracak kadar su ayak izi, hammaddenin işlenmesinden, rolünü ortaya tasarrufu sağlandığı anlamına geliyor. doğrudan operasyonlara ve tüketicinin koyuyor. Dinçer, “Bugün rapor sayesinde biliyoruz ürünü kullanmasına kadar tüm süreci ki Türkiye’deki ön yıkama bırakılırsa, her yıl kapsıyor. Türkiye’nin Su Ayak İzi Raporu’na yaklaşık 1.5 milyon çocuğun yıllık su ihtiyacını göre, Türkiye’nin toplam su ayak izi yılda 140 tasarruf edilebilir. Bu tasarruf Eskişehir ilinin 2 yıllık m3. Kişi başına düşen ayak izi ise yılda 1.977 m3. İthal su ihtiyacına tekabül eder. Ne kadar ufak bir hareketle ürünlerden kaynaklanan su ayak izinin tüketimin su ne kadar büyük bir fark yaratabileceğimizin bilincinde ayak izi içindeki payı ise yüzde 17. olmamız önemli” diyor. Unilever Operasyonlardan Sorumlu Dünya Başkanı WWFTürkiye Genel Müdürü Tolga Baştak da Harish Manwani, belirsizliklerin olduğu bir dünyada “Türkiye’nin su ayak izi, üretim ve tüketim süreçlerinin yaşadığımızı söylüyor. “Ancak” diyor, “Toplum hem iklim koşullarına karşı duyarlı olduğunun, her şeyin farkında ve bu, iş dünyasını değiştiriyor. hem de su kaynaklarının sürdürülebilirliğiyle ilişkili Değişim yeni doğalımız oldu.” Projeyle, Türkiye’de olduğunun altını çiziyor. Bu anlamda, su kaynaklarının su kaynaklarının maruz kaldığı tehditlere dikkat akılcı kullanımı ve iyi yönetimi çevresel, sosyal ve çekmek ve su kaynaklarına bağlı mevcut ekonomik ekonomik sürdürülebilirlik ile doğrudan ilişkilidir. Su faaliyetleri sürdürülebilir kılmak da hedefleniyor. kaynaklarının iyi yönetiminin sağlanması, bu kaynakları Doğru sulama sistemleri ve kaynak sularının doğru kullanan tüm kesimlerin birlikte hareket etmesini tüketiminde uygulanan politikalarda rapor sonuçlarına gerektirir. Karar vericiler, su ayak izinin ve etkilerinin göre düzeltmeler yapılması öngörülüyor. Manwani, üstesinden gelebilmek için daha uygun stratejiler dünya üzerindeki su kaynaklarının haksız dağılımına geliştirirken, iş dünyası ve bireyler farklı ölçeklerde da dikkat çekiyor: “2025 yılına kadar 1.8 milyar kişi somut adımlar atmalı” diyor. tam bir su kıtlığı yaşayacak. O yüzden iş dünyasına da önemli görevler düşüyor. Rapora göre, Türkiye’deki üretim ve tüketimin yaklaşık yüzde 80’i ülkedeki su kaynaklarına bağımlı, dolayısıyla tatlı su kaynaklarının sürdürülebilirliği ile ekonomi ve toplumun sağlığı arasında doğrudan bir bağlantı var. Bu nedenle, sudaki ayak izimizi ve su kaynaklarımızı nasıl daha iyi yönetebileceğimizi anlamamız, bu konuda farkındalığa ulaşmamız şimdi her zamankinden önemli.” Organik Ötesi Tarım Hakan Ozan Erzincanlı/Yeni İnsan Yayınevi “Nasıl bir tarım istiyoruz?” Bu sorunun etrafında sürüp giden yoğun tartışmalar var. Bu tartışmalar çoğu zaman makro politikalara kilitleniyor. Oysa küçük köylülerden, büyük ölçekli çiftçilere, şehirde tarım yapan kent bahçecilerinden, balkon bahçecilerine tarımsal faaliyette bulunanlar için ortak değerler ve yöntemler oluşturmak mümkün. Son yıllarda adını daha fazla duyduğumuz Fukuoka’nın doğal tarımı, organik tarım, ekolojik tarım ya da permakültür gibi kavramlar, tarımsal faaliyetlere daha çok etki ediyor. Hakan Ozan Erzincanlı kendi ziraat deneyiminden yola çıkarak, bütün bu isimlendirmeleri örneklerle ilmik ilmik işleyerek, bütünlüklü bir tarımsal yöntem geliştirmemizin yollarını öğretiyor. Anadolu’nun 10 bin yıllık tarımsal deneyimini hazmetmiş, dünyanın çeşitli kültürlerinde yoğrulmuş yeni yöntemleri çok iyi kavramış ve çarpıcı çözüm önerileri ile yeni ufuklar açan Erzincanlı bir seri olarak tasarladığı kitaplarının ilkini hazırladı.