10 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 27 Şubat 2010 Cumartesi Haydi Oku Beni! J FATMA AKMAN Bir kitap. Yürüyerek size doğru geliyor, tokalaşmak için elini uzatıyor, sonra karşınıza geçip "hadi oku beni" diyor. Siz soruyorsunuz, kitap size kim olduğunu, nasıl yaşadığını, hakkında merak ettiğiniz her şeyi anlatıyor. Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın Yaşayan Kütüphane projesinin canlı kitapları ile konuştuk. Karapeçe, 'Son kütüphane 2007'den beri altıncı deneyimimizdi. Yaşayan Kütüphane'de katılımcılar hep önyargılarıyla yüzleştiklerinden söz ediyorlar ama bizim proje ekibi olarak iddiamız bu değil! Bizim iddiamız, sadece farklılıkları bir araya getirip konuşmalarını sağlamak... Gerisi zaten geliyor. Yeter ki uygun bir ortam ve gerçek muhattapları yan yana getirelim.' Proje İstanbul dışına da çıkmış. Bir kütüphane de Ankara İnsan Hakları Proje Grubu (AEGEE) tarafından ODTÜ'nün Bahar Şenlikleri'nde kurulmuş. TOG ise etkinlik öncesinde deneyim aktarımında bulunarak destek olmuş AEGEE ekibine. Ancak onlar da kütüphaneyi farklı yerlere taşımayı arzu ediyorlar. Tabii nereye, gidilirse oranın ihtiyaçları doğrultusunda kurulacak bir kütüphaneyle... Öncekilere oranla bu defa biraz daha tedirgin olmuşlar, bu durumu şu sözlerle ifade ediyor Karapeçe: 'İlk defa katılımı belli saatler ve günlerle sınırlı olan ve tek bir yerde toplanmayan bir organizasyona katıldık. Daha önce Barışarock, Gepgenç, Sivil Sesler gibi Festivallerde ve TÜYAP gibi organizasyonlarda yer aldık. Orada katılımcı zaten geliyor, geleni kütüphaneye dahil etmek zor olmuyordu. Ancak bu başka! Burada film izlemek için gelen insanlar ve bunun üzerinden şekillenen bir organizasyon şeması vardı. Büyük bir riskti! Kim gelir, kim gelmez bilmiyor, ancak denemek istiyorduk. Sorun olmadı ve kütüphane çok iyi işledi. Hatta salı akşamı yoğunluktun bir saat önce kapıları kapatmak zorunda kaldık.' oplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Gençlik Çalışmaları Birimi tarafından İstanbul Kültür Başkenti Ajansı desteğiyle hayata geçirilen Yaşayan Kütüphane Projesi 9. !f İstanbul AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali'nde 1314 ve 16 Şubat tarihlerinde The Hall'da yapıldı. Bu tarihlerde saat 15.00 ile 19.00 arasında açık kalan kütüphanede cumartesi günü 155 okuma ve 166 okur, pazar günü 110 okuma ve 124 okuyucu, salı günü, 96 okuma ve 224 okuyucu ile toplamda 544 kişiye ulaşıldı. Kültürler arası diyalog, önyargılar ve farklıklar üzerine çalışan projeyi, projenin sonuçlarını ve projenin geleceğini Proje Koordinatörü Umut Karapeçe ile konuştuk. 2010 yılı için yeniden İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'na başvurduklarını belirten Karapeçe, başvurularının kabul edilmesi halinde 2010 yılında beş tane daha kütüphane kurmak; üniversite şenlikleri, festivaller ve kongreler gibi büyük etkinliklerde yer almak istediklerini ifade etti. Ama görüşmeler sürdüğü için tam olarak yer ve tarih alamadık. T Annem 'Gel yavrum, evinde şu yatakta yat bir gece' demedi 'Ben aynı zamanda Alevi bir transseksüelim' diye başlıyor söze transseksüel kitap. Onunla uzun soluklu konuşmaya fırsatımız olmuyor. Çok kısıtlı bir zaman zarfında annesini ve hatta ailesini özlediğini hissediyorum gözlerinden ve sözlerinden. Konu buraya benim bir sorumdan geliyor: 'Etkinlik süresince sıklıkla hangi sorularla karşılaştınız?' Transseksüel kitap okurları daha ziyade bir transseksüelin ne iş yaptığıyla, nerede yaşadığıyla, ailesiyle arasının nasıl olduğuyla ilgilenmişler. Benim da aklımLezbiyen da bir şimşek Gey çakıyor, 'Sahi ailenizle araBiseksüel nız nasıl?' Travesti diye sorup Transseksüel’den merakıma yenik düşü (LGBTT) bir transseksüel veriyorum oracıkta. Askitap ve bir lında bilmeAlevi kitap diğim, yeni bir şey de duy okuyorum ben de. muyorum. Ben tam 'anneler biraz daha merhametli olur babalara göre' demeye kalmadan alıyorum yanıtımı: 'Annem Almanya'da yaşıyor da oranın ne huyundan ne suyundan bir parça almış. Her ay para gönderiyor ama bir kere 'Gel yavrum, evinde şu yatakta yat bir gece' demedi.' 'Sizin beklentileriniz neler?' diye soruyorum. Hassas nokta bu aslında pek çok travesti ve transeksüel iş bulamadığı için seks işçiliği yapmak zorunda kalıyor ve ekranlara yansıyan görüntüler de insanların kafasındaki yargı duvarına her geçen gün bir tuğla örüyör. Yine beklemediğim bir yanıt almıyorum, çok önemli iki şikayetleri var birisi 'nefret cinayetleri' diğeri de 'işsizlik'. Basit bir beklentileri var aslında, bir yasal düzenleme... Bu düzenlemeyle işletmelere travesti ve transeksüel eleman çalıştırma zorunluluğu getirilmesini istiyorlar. ‘Önyargı yıkmak gibi bir iddiamız yok, sadece iletişim kurulmasını sağlıyoruz’ Projeye başlarken hep temkinli olduklarını ve emin adımlarla ilerlediklerini belirten karşısında görülen bir durum... Gençlerde Burada asıl bu “öteki” tavrını daha yoğun gözlemledim. sormaya geldikleri soruları sormuyor insanlar. En Aslında daha çok lise Genellikle 'Müslüman mısınız, değil öğrencilerinde tanık oldum bu misiniz? Müslümansanız neden ağır itham ensest duvarlara. böyle? Değilseniz zaten sorun ilişki... Kafalarında o var, türden Üniversitelilerde en azından yok!' gibi peşin fikirli ama soramıyorlar. Ben lafı 'acaba' sorusu mevcut ve daha hükümlerle geliyorlar. Onun kolay aşılabiliyor yargıları. dışında az önce de belirttiğim evirip çevirip oraya Onları bildiklerini ya da gibi en ağır ithamlardan biri ensest getiriyorum. bilmediklerini sorgulamaya teşvik ilişkiye varan bir söylem... Bu konuya etmek daha kolay... Bir de 'Alevilik'le ilgili ilişkin hiç soru almayışıma karşın ben lafı bir konuşuyoruz ama Sıvas Katliamı'nı duymamış biçimde oraya getiriyorum. Çünkü asıl önyargı o. insanlar var aralarında. Tabii bir de “öteki” durumu var. Sünniliğin de Genelde ne tür sorularla karşılaşıyorsunuz? Alevi kitaba neler soruldu?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle