Katalog

31 AĞUSTOS 2007 AYIN KONUSU Anadolu’nun kolonizasyon planı ni teknoloji uygulamalarına dönük yatırımları teşvik etmek bunlara ilişkin hammadde yatırımlarını ve bunun sürekliliğini ve güvenliğini sağlamaya dönük olarak yapılan ya da yapılmış çalışmalara rastlanmıyor. Ayrıca, ileri teknoloji de kullanılan nadir elementlerin ülke içinde değerlendirilmesi ve buna ilişkin planlamalar ya da stratejik rezerv stok alanlarından söz etme imkânı bulunmuyor. Stratejik maden kaynakları tüketiminin her yıl artan nüfusa bağlı olarak belli oranda artması bu kaynakların tükenme ömürlerinin yapılan hesaplar sonucu ortaya çıkan süreden daha kısa sürede tükenmesini de beraberinde getirecek. Bu gerçeğin farkında olan İngiltere ve ABD menşeili madencilik şirketleri ülkemizde bakır, çinko, gümüş, kurşun, altın bulunan topraklarını işletme ruhsatlarını üzerinde toplarken, bu madenlerin üzerinde bulunduğu arazilerin önemli bir bölümünün de taşınmaz mülkiyetlerini sahip oluyor. Ülkemizde gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bir değerlendirme yapılıyor mu? Malesef, hayır. Ülkemizde bazı vakıf ve derneklerin yaptıkları çalışmalarla madenlerin stratejik olmadığı fikri toplumumuza dayatmaya çalışılıyor. Bu çalışmalarda maden satarak kalkınacağı gibi mesnetsiz ve hiçbir iktisadi sistemin kabul etmediği bir yaklaşım inatla savunuluyor. ZELLEŞTİRME HİPNOZU Bir tarafta özelleştirme uygulamaları, madencilik sektörünün verimsizleşmesini ve maden sahalarının yabancıların ellerine geçmesini sağlarken, diğer taraftan da bu madenlerin hammaddesi olarak kullanılan tesislerde hızla kapatılıyor. Son yıllarda ülkemizde özelleştirmelere hipnoza yakalanmışçasına devam ediliyor. Kimileri satma histerisine kapılmış “Babalar gibi satarım önüme ne çıkarsa satarım” diyor, bir taraftan cumhuriyetin önemli kazanımı olan kamu kurumu parçalanıp, kapatılıp, özelleştirilerek yok edilirken, Türkiye’de inanılmaz bir sömürgeci madencilik gelişiyor. Geldiğimiz nokta itibariyle ülkemizde ortaya çıkan temel sorun da bu gelişen sömürgeci madencilik tablosu ki bu tablo daha önce Afrika, Latin Amerika, ve Ortadoğu bugün ise Ü Ülkemize borç verenler borç alanlar gibi bir türlü doymayı bilmiyorlar. Her alınan borcun ardından ülkemizin en iyi şirketleri, en değerli topraklar, değerli madenleri bir bir satılıyor. Bugün dünya demir, kömür, bakır, altın, lkemizde; maden kaynikel,alüminyum, platin grubu gibi maden ve metal üretiminin yüzde 30 ile yüzde 60 ayrı ayrı beş büyük çok naklarımızın ülke sanayinin gelişimini, yeulusu İngiliz ya da AngloAmerikan sermayeye sahip şirketlerce yapılıyor. AÇLI SEFERLERİ BAŞLIYOR 21.yüzyılın eşiğinde yapılan kaynaksız kalma korkusuna dayalı bilimsel çalışmalarda, bu yüzyılın ilk çeyreğinde kaynakların önemli bir bölümünün fiziken tükeneceğini ortaya koyduğunu bir yerlerde okudunuz mu? Dünya nüfusunun yüzde 15’ini oluşturan gelişmiş ülkelerin, tükenmeye yüz tutmuş maden kaynaklarının yüzde 60’ını kullanırken, dünya nüfusunun geri kalan yüzde 85’inin ise, bu kaynakların yüzde 60’ını tüketen azınlığın elinde bu ihtiyacı karşılayacak maden kaynağı bulunmuyor. Fakir, ancak dünyanın tüm kaynaklarını elinde tutan dünya nüfusunun yüzde 85’inin yaşadığı ülkelere karşı açılan savaşın Büyük Ortadoğu Projesi’nin “Malthusyen” haçlı seferlerinin bir parçası olduğunu, 21.yüzyılın ve gelecek yüzyılların enerji kaynağının tek temin adresinin ülkemiz olduğunu ve bu yüzden ülkemizin tıpkı 19. ve 20. yüzyıllarda olduğu gibi emperyalizmin açık bir hedefi haline geldiğini, oligarşik finansal gücün dünyanın geneli için mülkiyet hakkı elde ettiğini, çok uluslu madencilik şirketlerinin, gıda ve ilaç şirketleriyle iç içe bulunduğunu, rekabet kavramının bir masal ve dünyada ticaret üretiminin kartellerin kontrolü altında olduğundan haberiniz var mı? Kaynak: Mustafa Çınkı’nın “Rant Lordları” adlı kitabından faydalanılmıştır. H Ülkemizde 19972007 arasında verilen maden ruhsatları. (Kaynak:www.migem.gov.tr) Türkiye’de karşımıza çıkıyor. Sanayimiz hızlı bir çöküş içine sokuldu. Gelişmiş dünyanın üstüne titrediği elde etme uğruna nehirler dolusu kan akıttığı maden kaynaklarının ülkemiz için taşıdığı anlam ne yazık ki en erken düzlemde “çıkaralım satalım” noktasına dönüşmüş bulunuyor. Bu yönde yapılan dış destekli manipülasyonlar genellikle “madenleri çıkaramıyoruz”, “madenlerimiz esir gibi” şeklinde, emperyalist ülkeler tarafından sömürge ülkelerin kafasına sokuluyor. Küreselleşme adı altında Türk tarihinde eşi ve benzerine rastlanmayan bir şekilde, Türkiye toprakları ve onun adı altında yatan maden hazinelerinin neredeyse tamamı İngiliz şirketlerine teslim ediliyor. AngloAme rikan güçlerin mülkiyet haklarını kazanarak ardı ardına çıkarılan ‘Maden Petrol İstihdam Yabancıya Doğru Satış’ kanunlarıyla 5 yıllık vergi muafiyeti, çalışan sigorta primlerinin hazine tarafından karşılanması, elektrik ücretleri nden yüzde 50 indirim alması, mal ve hizmetlerinden KDV alınmaması, devlet demir yollarından yüzde 50 indirim uygulanması gibi hükümler sömürgeci maden şirketlerinin tüm beklentilerini hemen hemen karşılıyor. LORDLAR TÜRKİYE’DE Ülkemize borç verenler borç alanlar gibi bir türlü doymayı bilmiyor. Her alınan borcun ardından ülkemizin en iyi şirketleri, en değerli toprakları, değerli madenleri bir bir satılıyor. Bugün devletin, kamunun elinde bulunan araziler bedavadan bizlere borç verenlere, rant lordlarına tapulanıyor; her köy, her ilçe, her il hızla bir koloni haline geliyor. Bu kolonileri ellerine geçirenler, vergi vermeyecekler, çalışanlardan kesilen vergileri ceplerine koyacaklar, yurttaş kolonilere köle ise gibi sunulacak. Kolonize edilmiş topraklarda devletin işi ne? Bunun alt yapısı da hazır. Kamu yönetimini reforma tabi tutuyorlar. Üniter devlet artık yok, sosyal devlet artık masal, piyasa ve rant lordları adına devlet yasaklanıyor. Merkezin yetkilileri yerele (koloniye), koloniye devredilen yetkilerin kullanımı şirketlere devrediliyor. ABD ve İngiltere bu kolonilerden elde edilen gelir ve kaynakların ABD ve İngiltere’ye getirmeleri halinde bu şirketlere vergi muafiyeti tanıyor. Ö E GE D EN Z www.anatoliaminerals.com 4