Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C 26 KASIM 2014 ÇARŞAMBA Ücretsiz Ek Vezir Han Camii Cam h a ş i d Pa ii Lahor’u görmeyen l Aykut KÜÇÜKKAYA İstanbul’dan havalanan uçağımız 5.5 saatlik bir yolculuğun ardından Lahor’a indiğinde bambaşka bir dünyaya ayak bastığımızın farkındaydık. Havalimanının hemen dışında sanki bir film platformu kurulmuş; bizler de figüranlardık. Daha gün doğmamıştı... Kalacağımız otelin yolunu tutarken üç günlük gizemli bir yolculuğun bizi beklediği kentin kokusundan bile belliydi. Tozlu bir hava resmen baharat kokuyordu!.. Hava sıcak mı sıcak. Sokaklar karmakarışık. Trafik kendine münhasır. İnsanlar ve araçlar üstünüze üstünüze geliyor. Zannedersiniz tüm Lahorlular motosiklete binmiş bir yerlere gidiyor. Bizim koca İstanbul’daki koşuşturmanın benzeri ama kıyaslanmaz bile. Pakistan eyaletlere bölünmüş. Lahor’da Pencap eyaletinin başkenti. Lahor’da nüfus İstanbul’a yaklaşmış ama siz kenti gezerken bunun katbekat fazla olduğu hissine kapılıyorsunuz. Delhi Kapısı’ndan Eski Şehir’e giriyoruz. doğmuş sayılmaz Sanki bir ressam yoksulluğun resmini çizmiş bu eski kentte. Yıkık dökük binalar, her yer dükkân. Baharat kokusu eski kentin üstüne tamamen çökmüş. Kentte rahat gezebilmemiz için etrafımızda bir koruma duvarı var. Bir yanımızda simsiyah öküzüyle pazara gelen satıcılar, bir yanımızda etlerini dışarıda tezgâha asmış bir kasap. Bizi gezdiren rehberimiz değil bir şeyi tatmak, su bile içmemize izin vermiyor.. Devamı 3. sayfada Katedral ve kiliselerin arasında dolaşırken or taçağa geri gidiyorsunuz Baltıkların masalsı kenti... Bütün güzel şehirlerin tam ortasından bir nehir geçer. Daugava Nehri’nin ikiye böldüğü ve altın sonbahar dedikleri mevsimde, şehri kuşatan orman Riga’yı bir masal şehrine çeviriyor. Riga 20. yüzyıl başında tüm Avrupa’yı etkileyen “art nouveau” mimari akımının en çok etkilediği kentlerden. ŞEHRİBAN KIRAÇ’ın yazısı 2. sayfada C M Y B