24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 8 HAZİRAN 2011 ÇARŞAMBA Turizmde yeni medya Esra ALKAN esraalkan34@gmail.com Gazetemizin turizm sayfalarının bir misyonu daha var ki o da bizi seyahate taşıyacak olan tematik televizyon kanallarından ve turizm şirketlerinden okuyucuyu haberdar etmek. Gören göz, duyan kulak, yazan el olurken seyahatin keyifli yanlarını yaşamamız için uğraşan turizm sektöründen yeniliklere ayırdım bu haftaki yerimi: Gezerekkoşarakbakarak okunan yaşamda seyahatle değişimin, başkasını başka bir coğrafyayı merak etmenin keyfini düşündüm. Seyahat, yaşanacak yeniliklere duyulan heyecan idiyse seyahat ettirten de aynı heyecanı başka bir zeminde yaşıyordu işte!.. “Neden yatırım yaptığımı anlatmak istiyorum” diye başladığı konuşmasını “Turizm sektörüne şahsımı ve ekibimi de kabul ederseniz memnun olurum” diyerek bitiren Demet Sabancı Çetindoğan’ın samimi kararlılığı etkiledi beni... Televizyon yayıncılığı ve internet üzerine yatırım yaptığını, tamamen sosyal sorumluluk projeleri olan Z TV Eğitim Kanalı’yla girdiği bu yolda Rusya ve Ortadoğu’da da güçlenmek istediklerini anlattı. “Hedeflerinin daha çok verimli turist yaratmak, yeni coğrafyalarda yeni müşteriler bulmak ve görsel medyada, sanal âlemde ve bekletmeden kişiye özel hizmet veren turizm şirketiyle bir bütün olarak markalaşmak” olduğunu belirtti. Hem seyahat ve alışveriş kanalı, hem de turizm şirketiyle üçlü bütünlüğü oluşturarak izleyicisini ve müşterisini yanına almakla yükümlü bir Demet Sabancı gördüm karşımda. Televizyon izleyicisinin, otellerin ve seyahat edip alışveriş yapmak isteyen insanların olurlarını alarak turizm sektörüne kabul edilmeyi arzuluyor. Aslında verdikleri hizmetlerle sektörde kendi bütünlükleri kurulmuş bile ve paylaşarak ilerlemeye hazırlar. Antalya Mardan Otel’de düzenledikleri toplantıya otel yatırımcıları ve işletmeciler ağırlıklı olmak üzere turizmcileri ve biz turizme gönül vermiş yazılıgörsel medya mensuplarını davet etmişlerdi. İcra kuruluyla, genel yayın yönetmeniyle, koordinatörleriyle yaptıkları konuşmalarda, çıkışı Türkiye olan alışveriş ve seyahat kanalı World Travel Channel’ın adında da olan dünyayı nasıl kucaklayacağı anlatıldı. “Biz aynı zamanda alışveriş kanalıyız” dediler. Örneğin Barcelona’ya gitmeden alışveriş yapacağınız merkezleri, kültürel, tarihi yerlerini ve oteli tavsiye ediyorlar. Öğrenmek istiyorsanız, kalacağınız oteldeki diş macunu markasından bile haberdar olabiliyorsunuz. Türkiye’nin yeni seyahat kanalı World Travel Channel, Türksat uydusundan, Dsmart ve Digiturk’ten, Tivibu aracılığıyla yurtiçi ve dışından kolaylıkla izlenecek; üstelik çeşitli dillerde...Seyahat etmenin alışkanlıklarımızın arasında önlerde olmadığı ülkemizde ne kadar çok kanal, ne kadar çok sanal âlem, ne kadar çok firma olsa o kadar iyi. Ben bir TRT’ci olarak en az TRT’nin açılan yeni kanalları kadar, yaptığım seyahat programlarının artması kadar seviniyorum seyahat kanalları çoğaldıkça... Seyahat etmek, bilip tanımak, hoşgörüyü arttırıyorsa şayet, siz düşünün ne denli ihtiyacımızın olduğunu!.. Tüketim toplumundan seçkinci bir topluma geçişi kolaylaştıracaktır elbet seyahat kültürü. Bir eliyle aldığını diğer eliyle atan tüketim toplumu insanı, dünyayı gezip gördükçe, ihtiyaçlarını değiştirecektir. Tüketmek için tüketim, cazibesini yitirecek ve herkesin bir örnek hale gelmesi sorunu aşılmış olacaktır. Yoğun mimetik bunalımlar yaşayan tüketim toplumu, herkesin aynı şeyleri seyrettiği televizyon programlarıyla daha ne kadar oyalanacak? 2023’te 50 milyar dolar, 50 milyon turist nasıl olacak? Söylemesi pek kolay!.. Sektör destek; gezgin ise özgünlük ve ekonomik ulaşılabilirlik ister. Turizm dünyası iştahlı bir dünyadır. Etkiler ve etkilenir. Herkesin herkesle negatif rekabet etmesi, seyahatin kültürünü oluşturacak sektörü bunaltır, hizmeti alanıysa usandırır. Aziz Augustinos ‘İtiraflar’ da aynı anneden süt emen iki çocuğun yeterli süt olduğu halde birbirlerini engellemeye çalıştıklarından bahseder. Aynı bünyede turizm dallarından ikisini görmek ayrıca umutlandırdı beni. Televizyon yayıncılığı ile seyahat şirketi benzer heyecanı paylaşıyorlar. Çiçeği burnunda televizyon kanalı tanıtılırken seyahat acentaları olan World Travel Trip girdi devreye ve benim hayatım olan ‘her şey hayal etmekle başlar’ cümlesi ‘tatil olgusu hayal etmekle başlar’ olarak karşıma çıktı. YUNNAN Bengi Işıl GÖKTÜRK Yunnan, Çin’in hem coğrafi hem de etnik bakımdan en çeşitli bölgesi. Asya’da çok ender yerler insana böyle bir görsel uyarı sağlar; bir tarafta Tibet dağları, diğer tarafta platolar, düzlükler, tepeler ve hatta sıcak su kaynaklarıyla dolu volkanik bölgeler. Ve bu toprakları sulayan efsanevi nehirler; Yangtze, Mekong ve Nu… Daha da ilginci, bu nehirlerin yörede birbirine paralel akmaları ve bu yüzden paralel oldukları alanın tümünün UNESCO tarafından doğal miras listesine alınması! En güneyinde yarıtropik ormanları aştınız mı, ver elini Laos, Myanmar ve Vietnam! Çin’in başka hiçbir yerinde flora ve fauna bu kadar çeşitli değildir. Yunnan’a özgü 15.000 çeşit bitki ve çiçek vardır ve ünlü açelyası tam 450 çeşittir! Belki de en önemlisi; Çin’de kabul edilmiş 56 etnik azınlık gruptan 25 tanesinin Yunnan’da yaşaması. Yunnan, doğudan Han kültürünün, kuzeybatıdan Tibet etkilerinin ve Güneydoğu Asya’nın zengin kültür birikiminin bir araya gelip harmanlandığı görkemli bir mozaik! Ayrıca Çin’de karşılaşacağınız en rahat, stres ve bürokrasiden en uzak yer. İklimi de nispeten daha yumuşak olduğu ve saydığımız diğer öğelerden ötürü tüm yıl boyunca yerli Çinli turistin gözdesi! Yaklaşık Türkiye’nin yarısı kadar bir yüzölçümüne sahip Yunnan’ın nüfusu 46 milyon. 8. yy’da Yunnan’ı 6 prens yönetirmiş. Ef Bulutların güneyi: saneye göre bunlardan bir tanesi Kuzey Çin’e bir görevle giderken yolda nereden geldiği sorulmuş. Cevap olarak “Sichuan”ın yağmurlu kemerinin güneyinden demiş. Bu cevap taa imparatorun kulağına kadar gitmiş ve haşmetli, prensin ülkesini Yunnan “bulutların güneyindeki ülke” olarak adlandırmış… Batılılar buralara 19. yy sonunda gelmeye başlamış olsalar da Çin’in güneybatısını Batı dünyasına gerçek anlamda açan kişi Dr. Rock olmuş. Asya’nın egzantrik gurbetçileri bol olsa da Avustral yaAmerikalı botanikçi ve kâşif Dr. Joseph Rock (18841962) dikkat çekici. 27 yıl boyunca Lijiang’ı memleket edinen Rock, bölgenin bitki çeşitleri topluyor, florasını inceliyor ve hatta Çin’den topladığı 80.000 çeşit bitkiyi Batı’ya gönderiyor. Yörenin yerel halkı Naxi’lerle ilgileniyor, dillerini öğreniyor ve bir sözlük yayımlıyor. 1920 ve 30’larda National Geographic’te muhabir olup kendi yazılarını yayımladıktan sonra da Batılı ilk defa Çin’in bu bölgesiyle tanışıyor. Bölgenin başkenti yaklaşık 5.7 milyon nüfuslu Kunming. Hem yu muşak havası hem de her daim güzel çiçekler ve bitkilerle kaplı olması “ölümsüz bahar şehri” diye çağrılmasını sağlamış. Her ne kadar eski Kunming’in ahşap evleri günümüze kalmamış olsa da şehrin trafiğe kapalı ana caddelerinde yürüyüş yapmak, süs havuzlarında küçük oltalarıyla balık tutan çocukları gözlemlemek, tahta nargilelerinde tütün içip satranç oynayan yaşlılara bakmak ve belki de yol boyu yolunuzu bekleyen kör masörlere yol ortasında kısa bir masaj yaptırmak sizi başka bir dünyaya çekip götürecektir. Köprüler şehri... Lijiang kesinlikle Yunnan’a yapılacak olan bir gezinin baştacı. Her ne kadar burada daha çok Naxi azınlık grubunun adı geçse de aslında Bai, Pumi, Lisu, Tibet ve Yi gruplarının da birlikte yaşadığı, Tibet tarzı mimarisiyle, salkım söğütlerin iki yanında sıralandığı Arnavut kalıdırımı sokaklarıyla, ve devamlı yanınızdan akan derenin sesinin verdiği rahatlık duygusuyla size “iyi ki geldim buralara” dedirten bir şehir. Bu akan dereler üzerinde kurulmuş olan 354 köprü, şehre hemen “Köprüler Şehri” yakıştırması yapılmasını sağlamış. Şehir yeniden restore edilmiş 1996 yılında şiddeti 7’nin üzerinde olan bir deprem şehre çok büyük zarar verir ve sonrasında eski şehir UNESCO Tarihi Miras Listesi’ne alınarak restore edilir. Bugün Eski Şehir’de akşam geç saatlere kadar açık kalan hediyelik eşya, çay dükkânları ve barlar ve önlerindeki yerel kıyafetli insanlar turistlerin (özellikle yerli) yolunu gözlemekte. Her an her yerde folklorik bir gösteriyle karşılaşma ihtimaliniz çok yüksek. Şehre fon oluşturan Jade Ejderha Kar Dağı 5596 m zirvesiyle son derece görkemli. Bizler de 3000 m’sine teleferikle çıkıp, burada Kuzey Amerika’dakilere birebir benzeyen totemlerle karşılaşıyoruz. Dünyanın en derin kanyonu: Tiger Leaping Geçidi Siyah Ejder Göleti’nde bir öğleden sonra gezintisi ise gündelik hayatı en iyi gözlemleyeceğiniz mekân. Gölet tapınak dağ üçlüsünü aynı kadraja alarak çekilen fotoğraflar Yunnan’la ilgili hemen her kitabın kapağını süsleyen bir kare. Parkın doğal güzelliğinin yanında içinde yok olmaya yüz tutumuş Dongba kültürünü tanıtan müze de hayli önemli. Hiyeroglif benzeri basit bir yazısı olan ve eski şaman ritüellerini izleyen bu kültür gezimde en çok dikkatimi çekenlerden. Lijiang’dan ayrılmadan önce Naxi orkestrası ve müziğinden de bahsetmekte fayda var. Özünde saray müziğini icra eden orkestranın çaldığı yaklaşık 20 çeşit enstürman var. Orkestra üyeleri bir hayli yaşını başını almış, şefleri nispeten daha genç ve 83 yaşında. “Biz öldükten sonra bu müzik unutulacak” diyor ve bizleri her akşam sahneye çıktıkları tiyatroya müziklerini dinlemeye çağırıyor! Lijiang’dan sonra yolculuk bir doğa harikası ve dünyanın en derin nehir kanyonu olan Tiger Leaping Geçiti’ne devam ediyor. Burası dünyanın üçüncü en büyük nehri olan 6300 km’lik Yangtze üzerindeki en dar geçiş yeri ve efsaneye göre burada kendisini kovalayan avcılardan kaçan bir kaplan bir yakadan diğerine sıçradığı için “kaplanın sıçradığı” geçit olarak bilinen yerdir. Buraya gelmeden önce ise Yangtze Nehri’nin ilk kıvrımını ve bu görkemli nehrin nasıl 180 derecelik bir dönüşle akış yönünü değiştirdiği görülür. Bu dönüş ülkeyi coğrafi olarak Kuzey ve Güney şeklinde bölmekle beraber, bu bölünüş aynı zamanda kültüreldir de. Biz 2500 mt’de kısa ve keyifli bir yürüyüş yaparken, profesyonel yürüyüşçüler çok zorlu, zigzag şeklinde bir parkuru tırmanarak 3900 mt’lere kadar ulaşan irtifada günlerce süren yürüyüş turlarına katılırlar! C MY B C MY B Konuşmacıların hepsi konumlarına çok yaraşıyordu. İşlerine koydukları gönülleriyle birlikte verdikleri bilgiler ve heyecanları samimiydi. Turizm okuru olan sizlerle paylaşmak istediklerim şunlardır: Turizmde yeni medya olarak bütün enstrümanları kullanıyorlar ve bir şemsiye altında toplamışlar. Hepsi birbirine destek veriyor. Gezmek isteyen insanlar, farklı şirketlerden, biri Hint’ten biri Yemen’den bilgi almaya çalışarak abandone olacaklarına, her şeye aynı ve tez elden ulaşıp sadece hoşlandıkları şeylere vakit ayıracaklar; daha ne olsun... Kurdukları ‘Müşteri İlişkileri Yönetim Birimi’ ile süratle koordine edilecek gelen talepler... Müşteri ise 7/24, her şartta ‘call center’ ile anında iletişime geçebilecek. Özellikle, televizyon kanalları için otelcilerden, turizmcilerden yaşadıkları şehirde olan biten şenlikleri, fuarları,turizme dair haberleri bildirmelerini istediler. Sonra rezervasyon, sonra tatil, sonra paylaşma safhalarına geçildi. Müşterilerinin tatilde yaşadıklarını paylaştıkları çeşitli siteleri varmış ve gerçekleşen hayaller yazılıyormuş. Okuyup etkilenenlerin katılımıyla hayallerindeki tatili yapamayan kalmayacak anlaşılan!.. Güleryüzlü oldukları kadar titiz çalışmalarıyla dikkati çeken bütün ekip İstanbulAntalya seyahatimizin her anında tek tek misafirleriyle ilgilendi. Turizm sektöründen haberleriyle, belgeselleriyle ve seyahate dair her sorunun cevabını vermeye hazır televizyon kanalı ve turizm şirketiyle dünyayı ayağımıza, bizi dünyaya ulaştıracak World Travel ailesi... İçimden bir de seyahat market gazetesi olsa diye geçirdim. Dayanışarak çoğalma bilinciyle bütüne talip olmak işte budur... Size haftaya, içimizi açan kısa tatillerimden birini anlatacağım, ve az zamanda upuzun dinlendirecek bir tatile uçuracağım: Dağ manzarası mest ediyor Yol üzerinde bölgede çokça bulunan ve etinden de faydalanılan “yak”lar görüyoruz. Asya halklarının geneli gibi Çinliler de Dağ manzarasına mest oluyorlar. Laf aramızda, olunmayacak gibi de değil! Aşağı inmeden önce ben de bizim paramızla yaklaşık 2 TL verip ahşap bir dilek nazarlığı sallandırıyorum. Kültür Devrimi’nin dine karşı acımasız ve sert tutumunun yumuşamasından sonra Budizme ve Çin’in yerel dini Taoizme büyük esneklikler sağlanıyor. Dolayısıyla birçok tapınağı gezme olanağı buluyorum. İçlerinde çok yıpranmış da olsa “Baisha Freskleri” dikkat çekecek şekilde sadece burada, Çin’deki değişik dini inançları bünyesinde birleştiren son derece enteresan bir doküman. Bu ziyaretler sonrası dışarıda gördüğüm birçok insanın hâlâ Mao döneminin tek tip şapkasını ve/veya kıyafetini kullanıyor olması globalleşmenin kasıp kavurduğu devrimizde otantikliğin son kırıntılarına şahit oluyormuşum izlenimini veriyor bana.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle