Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 Sera TOLGAY sera.tolgay@yale.edu ‘Gelişmenin en büyük düşmanı alışkanlıktır.’ Küba bağımsızlık mücadelesinin öncüsü, yazar ve şair José Martí bu sözüyle 19. yüzyıl Küba’sının günümüzün küreselleşen dünyasında durumun farklı olmadığını hatırlatıyor. Her gün alışkanlıklarımız statükonun kalıplaşmış yapılarını sürdürmeye devam ediyor. Bizler de, Yale Üniversitesi’nden bir düzine üniversiteli olarak sistemi sorgulamak ve alışkanlıklarımızı bozmak için Bolivya ve Peru’nun yolunu tuttuk. Tipik bir öğrenci gezisinden ziyade, yolculuğumuzun amacı yerel halkla bağ kurabilmek, ve Andlar’daki hayata yöresel bir perspektiften bakabilmekti. Bolivya’da, başkent La Paz’ın yetmiş kilometre batısında kaldığımız Tiwanaku’da yerel Aymara kültürü canlılığını sürdürüyordu. On gün boyunca yaşadığımız çamur evlerde bu kültürle iç içe yaşayarak insandoğadevlet ilişkisine bakış açımızı gözden geçirme imkânını bulduk. Latin Amerika her ne kadar çoğu turist için dans, güneş ve canlı renklerden ibaret olsa, görünenin ötesinde doğa ve insan ilişkisi günlük hayatın özü ve belirleyicisi. Aymaralar’da insan doğaya geri verdiği sürece ekin alabiliyor. Doğa ve insan arasındaki bu mütekabiliyet de tevazu ve sosyal eşitliği beraberinde getiriyor. “Evo hakkında ne düşünüyorsunuz?” Gustavo: “Sayesinde ülkemizde ilk defa gerçekten demokratik bir sistem var, daha çok genç bir demokrasi olsak da.” “Peki değişim var mı?” Gustavo: “Değişim aldatıcı bir kelime. Bu kadar kısa sürede tüm ülkenin kalkınmasını bekleyemezsiniz. 8 HAZİRAN 2011 ÇARŞAMBA Sınırı geçmek... Geleceğin Efesi: ANTANDROS Burcu AKKAYA burcuakkaya.c@gmail.com “Tanrıların babası Zeus, Tanrıça Hera ile İda Dağlarında evlenmiştir. İda Dağları güzelliği ve görkemiyle antik dönem insanının kutsallık atfettiği yerlerden biridir. Tanrılar İda’nın zirvelerinden insanları izleyerek onların kaderlerini belirlerler…” Andtandros dediğimiz yer; Balıkesir ili sınırları içerisinde, AltınolukEdremit karayolunun 2. kilometresinde, Edremit körfezinin kuzeyinde yer alan önemli bir yerleşme. İda Dağı’nın yani Kazdağları’nın güneyinde, denize dik olarak uzanan Kaletaşı tepesinin zirve ve batı yamaçlarında konumlanmış. Antandros, çeşitli mitoslara ev sahipliği yapmış önemli bir antik kent. Ama Evo’ya güveniyoruz, onu biz seçtik ve yavaş da olsa iyileşme var.” Değişim kelimesini Tiwanakulular bizden daha iyi kavramış durumda. Eski sendika başkanı ve Movimiento Al Socialismo’nun lideri Baş kan Evo Morales’in sağlık, eğitim ve kültür programları sağlam bir temelle ülkenin gelişimine öncü oluyor. Evinde kaldığımız Gustavo ve köy halkının Evo hakkındaki görüşleri oldukça olumlu. Evo’yu destekleyen sloganlar sokak duvarlarını kaplamış durumda. Bu olumlu izlenim, sorunların olmadığını göstermiyor. Aralıkta akaryakıta gelen zammın protestosunda çıkan çatışmalar bunun bir örneği. Fakat bu tip sorunlar Evo’nun yaptıklarına oranla önemsiz. Yaşamları devletlerin sınırlarıyla ayrılan insanlar Bolivya’dan sonra Peru’nun yolunu tutuyoruz. Sınırın iki tarafında aynı halk aynı dili konuşuyor, fakat yaşamları devletlerin sınırlarıyla ayrılmış. Bir yanda sombrerolari ve yerli kıyafetleriyle hasat zamanının gelişini kutlayan karnavalda Bolivyalılar, diğer yanda ise bize şeker satmaya çalışan seyyar satıcılarla paramızı Bolivyano’dan Sole’ye çevirmemiz için uğraşan Perulular var. Sınırın iki tarafındaki bu fark yaşam biçiminin yirmi metrelik bir sınırı geçmekle ne kadar değişebileceğini gösteriyor. Peru’ya geçtiğimizde artık sadece bir turist grubuyuz yerli halkın gözünde. Peru’nun doğası Bolivya’dan daha yeşil ve Cuzco gibi turistik şehirlerin merkezleri daha bakımlı ve kalkınmış. Fakat şehrin eteklerinden merkezine doğru ilerlerken başka bir şey daha gözümüze çarpıyor. Eştisizlikler ve sınıf farklılıkları sınırın bu tarafında çok daha belirgin. Bu insanlar aslında aynı halk. İki farklı devletin bu kültürün ortasına bir sınır çekmesiyle halk sadece coğrafi olarak değil, kültürel olarak da ikiye bölünüyor. Evo’nun radikal duruşu ve halka yakınlığı karşısında Peru’daki merkez sol Amerikan Halk Devrimi Birliği’nin halktan kopukluğu bu farklılığı açıklıyor. Sosyalist duruşun insan odaklı bakış açısıyla kapitalizmin insanları yapmacıklaştıran yapılarını karşılaştırınca devletin önemini hatırlıyor insan bir daha. Ne kadar küreselleşen bir dünyada tüketici olarak hapsolduğumuz rolümüz önemsiz gözükse de, politika deyip geçmek yanlış. Sınırı geçtiğimizde esas sorunun alışkanlıklarımız olduğunu bir daha fark ediyoruz. Bu noktada José Martí’yi hatırlıyorum; gelişmenin ilk koşulu alışkanlıklarımızı sorgulamak, doğru cevabı bildiğimizi düşünsek bile. Dünyanın ilk güzellik yarışması olarak kabul edilen ve Troia Savaşı’nın da çıkmasına neden olan efsane Antandros’ta gerçekleşmiş. İda Dağları’ndan elde edilen kereste, Antandros’ta işlenerek gemi yapmada kullanılmış. Bu nedenle burası Antik Çağ’ın önemli tersane merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor ve bu özelliği ile destanlara, mitoslara konu olup, tarihsel olayların merkezinde yer alıyor. Antandros hem Pers garnizonuna ev sahipliği yapmış hem de Kafkas halklarından olan Kimmerler’in Anadolu’da yaşadığı tek kent. 100 yıl burada yaşayan Kimmerler’den dolayı antik yazarlar kente Antandros’un yanı sıra “Kimmeris” de dendiğini belirtiyorlar. Yamaç Ev: Yamaç ev olarak adlandırılan Roma Villası; Anadolu’da, Efes Yamaç Evler’den sonra en iyi korunmuş duvar resimlerine sahip yapı. Yamaç evin bulunduğu alan bir zenginler mahallesi. 2001 yılında kazı çalışmalarına başlanan alanda; bugüne kadar 19 mekânı ortaya çıkarılan villa, 1100 m2’lik bir alanı kaplıyor. Oldukça büyük bir hamamı ve çok kapsamlı bir altyapı sistemi var. Yamaç Ev özellikle taban mozaikleri ve freskolarıyla dikkat çekiyor. Yapılan kazı çalışmaları villanın MS geç 3. yüzyılda inşa edildiğini, MS 67. yüzyıla kadar bazı tadilatlarla birlikte kullanıldığını ortaya koyuyor. Bu tarihte Batı Anadolu’yu etkisi altına alan Arap akınlarından kaçan halk, kenti terk ederek, bugün Şahinkalesi olarak adlandırılan, oldukça korunaklı doğal bir kale görünümündeki tepeye taşınmış. Antandros Nekropolisi (Mezarlık) Nekropolis kazıları 2001 yılında küçük bir son daj ile başlamış, yoğun gömü nedeniyle dört bir yana genişletilerek, büyük bir açmaya dönüşmüş. Nekropolis, coğrafi konumu gereği, kuzeyindeki tepeden erozyonla gelen toprak nedeniyle tabakalı bir yapıya sahip. Yaklaşık 300 metrekarelik bir alanda gerçekleştirilen kazı çalışmalarında bugüne kadar 366 mezar saptanmış. Nekropolisin belirlenen en erken mezarı 3.5 yaşında bir çocuğa ait. Çocuk ve bebeklerin aksine, yetişkin mezarlarının hepsi kremasyon olarak ele geçmiş. Bazı kremasyon mezarlarda toprak üzerindeki yanık tabakası ve toprakta yüksek ısıdan meydana gelen kırmızılaşma, bireyin gömüldüğü yerde yakıldığını kanıtlıyor. Diğerleri ise ikincil kremasyon, yani başka yerde yakılarak, toplanan kemiklerin bir urne kabı içerisine konulması sonrasında gömülmüşler. Döneme ait (MÖ 7. yüzyıl) mezarlarda yapılan antropolojik incelemeler yetişkinlerin yakılarak, 6.5 yaşından küçük çocuk ve bebeklerin yakılmadan gömüldüğünü ortaya koymuş. Özellikle bebek mezarlarında zengin hediyelere rastlanıyor. Antandros nekropolisi, Antandros yerleşmesinin yer aldığı Kaletaşı tepesinin yaklaşık 400 m. batısında, deniz ile ona paralel olarak uzanan tepe arasındaki yamaç ve düzlükte yer alıyor. Altınoluk Tarihi Antandros Şehrini Kurtarma, Koruma ve Yaşatma Derneği Bölgede, 2000 yılında yapılan yüzey araştırmasından sonra 2001 yılında Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Yard. Doç.Dr. Gürcan Polat bilimsel başkanlığında bir ekip ile Balıkesir Müzesi’nin ortaklaşa çalışmaları sonucunda başlayan kazılar halen devam ediyor. Bölgede tespit edilen ve edilecek kültür değeri taşıyan yerlerin sit alanı içine alınması, daha önce sit alanına alınmış bölgelerde arkeolojik ve etnografik çalışmalara maddi ve manevi katkıda bulunmak amacıyla kurulmuş bir dernek var. Altınoluk Tarihi Antandros Şehrini Kurtarma, Koruma ve Yaşatma Derneği Başkanı Vecdi Güreli’ye 0266 395 01 00 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz. c Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Yayın Yönetmeni: Hayri Arslan Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74, Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam, Genel Müdür: Özlem Ayden, Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal, Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Tel: 0 212 251 98 7475 Tel: 0 232 441 12 20 Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri. C MY B C MY B