Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 4 MAYIS 2011 ÇARŞAMBA Mutluluğun başkenti: Salvador Onur UYGUN onuruygun@live.com Toledo ve Köprü... Nilhan AYDIN nilhanaydin@cumhuriyet.com.tr Üç yanı Tajo nehriyle çevrili engebeli bir burnun üzerinde konumlanan Toledo kapılarındayım. Yalnızım. Aşkım ile köprüleri atmak istiyorum. 13. yüzyıldan kalma, savunma kuleleriyle süslü San Martin Köprüsü’nden şehre giriş yapıyorum. ‘Doğu kültürünü Avrupa’ya tanıtmış şehir’ sözleriyle nitelenen Toledo, ortaçağdan kalma mimarisini günümüzde halen koruyabilmiş, üç büyük dinin izlerinin görüldüğü bir şehir. İşte bunlardan dolayı turizmin en yoğun olduğu Avrupa şehirlerinden biri. UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunan Toledo; tarih boyunca Romalılar, Vizigotlar, Emeviler ve Fransızlar gibi çok sayıda kültüre ev sahipliği yapmış ve bunun bir kazanımı olarak, 19. yüzyıldan itibaren sanatçıların ilgi odağı, gezginlerin ise ilk durağı olmuş. Peki, bu küçük şehir böylesine zengin bir tarihi mirası bugüne kadar nasıl korudu? Duvarlarla kaplı kente, çok iyi korunmuş Yeni Bisagra, Eski Bisagra, Puerto del Sol, Cambron gibi tarihi kapılardan ve köprülerden geçilerek giriliyor. Şehrin mimarisinde “mudejar” etkileri de oldukça fazla. Mudejar, İslam sanatının Hıristiyan sanatına uygulanmış biçimine deniliyor. Tabii ki şu duvarlar korumadı şehri. Ben ise kendimi aklımdaki karamsar düşüncelerden koruyamıyorum, kaçarcasına hızlanarak bir sokağa dalıyorum. Sanki zaman tüneline girmiş gibi, ortaçağda kentin anayolları olan Cambron ve Bisagra caddelerinden yürüyerek Zocodover Meydanı’na ulaştım. Karşıma Arap ve İspanyol mimarisinin karışımı olan Mudejar stilindeki, cami kalıntıları üzerine inşa edilen Santiago del Arrabal Kilisesi çıktı. Hemen gerisinde kente uzaktan bakıldığında kale görünümüyle dikkat çeken heybetli yapı Alkazar bulunuyor. 13. yüzyıldan kalma bu binada askeri müze bulunuyor. Yoluma devam etmek istiyorum ama her dönemeçten, her kapıdan zırhlı biri elinde kılıç ile kovalamaya başlıyor beni. Nasıl bir yer burası? Toledo çeliği, özellikle de kılıçları, MÖ 1. yüzyıldan beri ünlüdür. Kentte büyük bir silah fabrikasıyla Mudéjar üslubunda metal eşya üreten atölyeler varmış. Bir hediyelik eşya dükkânına giriyorum. Tezgâhlar duvarlar her yer irili ufaklı zırh ve kılıç dolu, gümüş kaplamalı, altın yaldız desenli çeşit çeşit. Bir kılıç elime alıyorum, “Kes şu bağı Nil” diyorum kendi kendime. “At köprüleri dümeni olmayan yelkenli adam ile...” Sezen Aksu’nun bir şarkısı aklıma geliyor, “Nerede bende o cesaret”. Bende, kılıcı satın alıp, şimdilik sanatın tadını çıkarmaya karar veriyorum. Rio’yu unutmaya hazırlanın, yakında Brezilya denince herkesin aklına önce Bahia gelecek. Palmiye ağaçlarıyla çevrili altın renkli sakin kumsallardan hareketin eksik olmadığı güzel şehirlere, 500 yıllık bir tarihten akıl almaz doğal güzelliklere kadar her şeye sahip olan Bahia, Brezilya’yı ziyaret eden turistlerin tercih sıralamasında üst sıralardaki yerini yavaş yavaş alıyor. Brezilya’nın doğusunda bulunan Bahia eyaleti adını Portekizce’deki “körfez” (baìa) kelimesinden alıyor. Brezilya’ya gelen Portekizli kâşiflerin karaya çıktığı ilk toprakların burada bulunması sebebiyle Bahia, Brezilya için büyük bir tarihi öneme sahip. Portekizli kâşif Pedro Alvares Cabral, 1500 yılında eyaletin güney ucunda, bugün Porto Seguro adlı şehrin bulunduğu topraklara ayak basmış ve Güney Amerika’daki ilk Portekiz yerleşim birimleri böylece kurulmuş. Bugün Brezilya’nın ilk şehri kabul edilen Porto Seguro’nun tarihi merkezinde Brezilya’nın ilk kilisesini, ilk mil taşını ve diğer birçok ilkini halen görmek mümkün. rağmen suları yağmur gibi tepenize düşen Fumaça Şelalesi gösterilebilir. Ayrıca bölgedeki Lençois ve Mucugê gibi kasabalar da el değmemiş sömürge mimarileri ile sokaklarında birkaç tur atmaya kesinlikle değiyor. Chapada Diamantina’ya düzenlenen turlar için bir çıkış noktası niteliğinde olan bu kasabalar hem günlük otobüs seferleri ile Salvador’a bağlıyor, hem de turistlere kalacak yerler sağlıyor. Brezilya’nın Büyük Kanyon’u olarak anılabilecek Chapada Diamantina hem Bahia’nın, hem Brezilya’nın, hem de bütün Güney Amerika kıtasının en önemli doğa turizmi noktalarından biri. Sanatın merkezi Şehrin tarihi binaları içinde en dikkat çekeni Toledo Katedrali. İspanya’nın en büyük üçüncü katedrali olan gotik mimarinin güzel bir örneği olan yapının inşası, 1226’da başlayıp, tam 267 yıl sürmüş! Bu uzun yapım süresi katedral mimarisini de bir çeşit kültürler buluşması haline getirmiş. Yapıda Mudejar, Barok ve Neoklasik mimarinin özellikleri görmek mümkün. Çok sayıda şapelin bulunduğu katedraldeki 120 kişilik el yapımı oturma ve hazine bölümlerini; ayrıca Velasquez, Rubens, Goya ve El Greco’nun muhteşem tablolarını görmek için İspanya resminin en ünlü ustalarından olan El Greco, uzun yıllar Toledo’da yaşayıp, ölene kadar kenti sanatıyla süslediği için onun eserlerini görebileceğiniz tek yer katedral değil. Girit’te doğan, bir süre İtalya’da yaşayan ve Yunanlı köklerinden dolayı “El Greco (Yunanlı)” adını alan ünlü ressam, 1579 yılında İspanya’da aldığı ilk sipariş olan Santa Domingo el Antiguo Kilisesi’nin yapımı için Toledo’ya gelmiş ve kente yerleşmiş. Buradaki eserleri kiliselerde ve “Casa del Greco (El Greco’nun Evi)” ismindeki bir müze evde sergileniyor. Uçsuz bucaksız kumsallar Şehrin çevresindeki çeşitli balıkçı kasabaları ve uçsuz bucaksız kumsallar hem okyanus kenarında sükunet arayan turistleri ağırlıyor, hem de büyük bir tarihi mirasa ev sahipliği yapıyor. Sadece nehirlerle bölünen upuzun kumsallar, akşamüstü sahil şeridini tamamen yutan günlük gelgitler, sahilin biraz açığındaki mercan resifleri, canlı renklere boyanmış sıra sıra tek katlı evler, Portekizlilerden kalma eski beyaz kiliselerin gölgesinde kurulan pazarlar, buralarda rastlayabileceğiniz değişik tropikal meyveler, okyanus balıkları, tıbbi amaçla satılan değişik kökler, ağaç kabukları ve hatta timsah derileri gibi bizlere yabancı ancak keşfetmeye değer birçok unsur bu bölgeyi kendine has kılıyor. Brezilya’nın en önemli doğal güzelliklerinden bazıları da Bahia sınırları içinde yer alıyor. Bahia eyaletinin başkenti Salvador’un yaklaşık 400 kilometre batısında yer alan Chapada Diamantina Ulusal Parkı hem Bahia’nın, hem de Brezilya’nın en önemli doğa turizmi bölgelerinden biri. 1.520 km karelik bir alana yayılmış olan Chapada Diamantina adını 1800’lü yılların ortalarında bölgede bulunan elmaslardan alıyor. Amerika kıtasının en eski şehri... Bahia’nın bir diğer önemli turistik noktası ise şüphesiz Salvador. 1549’da kurulan Salvador Brezilya’nın, hatta bütün Amerika kıtalarının en eski şehirlerinden biri. Brezilya’nın Saı Paulo ve Rio de Janeiro’dan sonra en büyük üçüncü kenti olan Salvador temel olarak iki bölümden oluşuyor: yamaçlarla çevrelenmiş bir tepeye kurulmuş tarihi şehir Pelourinho ve şehrin büyüyüp okyanus kenarına doğru genişlemesiyle ortaya çıkan yeni şehir. Bu iki bölüm birbirinden bir yamaçla ayrılıyor ve bu yamaca kurulmuş okyanus manzaralı dev bir asansör iki bölüm arasındaki ulaşımı kolaylaştırıyor. Salvador’un Brezilya’nın ilk başkenti olması, tarihi merkezi Pelourinho’daki yapıların ihtişamı ve tarihi dokusunda kendini açıkça belli ediyor. Brezilya’daki sömürge mimarisinin belki de en nadide örneklerini oluşturan çok sayıda kilise, hastane, üniversite, idari yapılar ve meydanları çevreleyen rengârenk evler, Portekiz kaldırımlarıyla kaplı Salvador sokaklarını masalsı bir görünüme bürüyor. Kültür başkenti Salvador bütün bunlara ek olarak ülkenin kültür başkenti olarak kabul ediliyor. Ülkenin geçmişte ve günümüzde en önemli şarkıcılarının ve sanatçılarının evi olan Salvador, ayrıca 50’den fazla müzeye sahip ve bunların birçoğu ücretsiz. Böyle bir ortamda sanat sanatı doğurmuş ve Salvador çağdaş Brezilya kültürünün en önemli besleyicilerinden biri haline gelmiş durumda. Salvador’un ülkenin “mutluluk başkenti” olarak anılması da tesadüf değil; çok çalışan güney şehirlerinin aksine daha rahat ve yavaş bir hayat tarzı benimseyen Salvadorluların bu özellikleri Güney Brezilya’da esprilere konu olsa da Baìanolar bunu pek dert etmiyor. Gündüz şehrin plajında, gece ise sokaklarında müzik ve eğlence eksik olmuyor. Salvador ayrıca, Rio de Janeiro ve Recife ile birlikte ülkenin en coşkulu ve kalabalık karnaval kutlamalarına sahne oluyor. Vadiler va dağlar... Bugünlerde ise bölgenin en büyük zenginliği el değmemiş doğası, her köşe başında ayrı bir şelale oluşturan nehirleri, yer altı suları tarafından oluşturulan çukurları, oyukları, gölleri, binlerce iğne misali sarkıtla dolu mağaraları ve biraz zorlu bir tırmanıştan sonra nefes kesen manzaralarıyla aniden ayaklarınızın altına serilen vadileri ve dağları. Chapada Diamantina’nın size sunacağı sıradışı manzaralara örnek olarak yan yana uzanan üç benzer dağ ve vadilerinin oluşturduğu Três Irmãos Kanyonu, doğal turkuaz bir renge sahip olan, genelde yer altından ilerleyen ancak yüzeye çıktığında da göz kamaştıran Pratinha Nehri ve çok yüksekten dökülen, taşıdığı sular zemine varamadan şiddetli rüzgâr tarafından yukarı taşınan ve sizden daha alçakta bulunmasına Kölelerin ilk ayak bastığı toprak Bahia’yı ülkenin diğer eyaletlerinden ayıran asıl unsur ise kendine has kültürü. Portekiz sömürgesiyken Brezilya’nın merkezi olan Bahia, tarih boyunca Portekizliler tarafından Afrika’dan getirilen kölelerin ilk ayak bastığı toprak olmuş ve onların en yoğun nüfuslu yaşadığı eyalet haline gelmiş. Afrika’dan gelenler doğal olarak kendi kültürlerini de getirmiş ve Bahia’da Brezilya yerlilerinin ve Avrupalı sömürgecilerin kültürüyle karışınca ortaya şahsına münhasır bir kültür çıkmış. Bahia’daki Hıristiyanlık Afrikalı kabilelerin ruhlara olan inançlarıyla harmanlaşmış durumda; bunun dışında da eyalet Brezilya’nın geri kalanından kolayca ayrılan bir mutfak ve müzik kültürüne sahip. c İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Hayri Arslan Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74, Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam, Genel Müdür: Özlem Ayden, Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal, Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Tel: 0 212 251 98 7475 Tel: 0 232 441 12 20 Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri. C MY B C MY B