Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 27 NİSAN 2011 ÇARŞAMBA Sır şehir: Niğde Esra ALKAN esraalkan34@gmail.com Tarihi, coğrafyası, verimli toprakları ve kaplıcalarıyla böylesi yoğun turizm potansiyeline sahip Niğde orada öylece duruyor, sır gibi. Bağlar hayatın ta kendisi olmuş. Ekonominin lokomotifi de tarım. Peki turizm?!. Pek ses yok. Oysa potansiyel olağanüstü. Olanakları bir bir sayalım bakalım. Selçuklu ve Osmanlı tarihi mi ilginizi çekiyor? Kalkın gidelim Niğde’ye. Size eşlik edecek bir rehber arkadaş da bulduysanız değmeyelim keyfinize. Sizi kaleye çıkarmadan önce muhtemelen Alaaddin Camisi’nden başlatacaktır gezinizi. Girişteki taş ve ahşap işçiliğini ve ustasının sancak beyinin kızına duyduğu imkânsız aşkını nakış gibi işlediği taştan “taçlı kadın başını” görün ve 1123’ün sanata ilham veren bu aşkına ve Sıdık ve Gazi Usta kardeşlere bir selam verin. Oradan Osmanlı eseri Rahmaniye Camisi’ne geçersiniz. Kale bir höyük üzerine kurulmuş. Niğde’nin M.Ö 60007000’lere inen yerleşik tarihinin izlerini bu höyükten ve Bahçeli beldesindeki Köşk Höyük’ten çıkan buluntularla Niğde Müzesi’nde bulabilirsiniz. Kalenin kale olarak inşası Bizans dönemini gösteriyor. Son şeklini 1. Alaaddin Keykubat döneminde almış. Bir ara Cumhuriyet döneminde hapishane olarak kullanılsa da, bugün Niğde’yi kuşbakışı algılamak, dostlarınıza özellikli hediyeler almak ve püfür püfür esen tepede tavşan kanı çayınızı yudumlamak için ideal. Gözünüzü şöyle bir yukarıya çevirin; şirin bir saat kulesi göreceksiniz. Saat kulelerinin şehirleri süslemesi Avrupa’da 14. yy’da başlıyor. Osmanlı’nın fark etmesi 16.17.yy’ı buluyor. Sultan Abdülhamit, valilerine gönderdiği bir fermanla “saat kuleleri yapıla” demiş olmalı ki Anadolu’da yaygın bir şekilde görülüyor artık. Osmanlı döneminin yaşayan bir Niğde evini göreyim diyorsanız buyurun kalenin üst kulesine. Minik bir etnoğrafya salonuyla, el işi yastıklarıyla süslenmiş bir Niğde sofası sizi bekliyor. Gelenek ve görenekler nasıl da birleştiriyor toplumları! Ziyaretçisine çok tanıdık, bildik duygular yaşatan bu atmosferden sonra tekrar Selçuklulara, 10711470 yılları arasına dönelim ne dersiniz? Sungur Bey Camii, ilk kadın vali olan Hüdavent Hatun Türbesi başta olmak üzere Hacı Bektaş Veli’nin çağdaşı Sarı Saltuk Türbesi (Bor) ve diğerleri… Türbeler, hamamlar, camiler, kervansaraylar; hepsi, Niğde Valiliği’nin hazırlattığı “10 bin yıllık hatıra” kitabında var. Niğde’ye gider gitmez bu kitaptan edinip güzergâhınızı çizebilirsiniz. Bizden ipuçları... Selçuklu ve Osmanlı’nın günümüzde de çok şey anlatan mimarisini ve döneminin işlevlerini bir de Niğde’de görmeye ve düşünmeye değer. Siz en iyisi bir araba kiralayın. Niğde il sınırları içerisinde kalan pek çok cazip yer var. Köyleri, beldeleri, ilçeleri gönlünüzce dolaşın. Hele hele Türkiye’nin tek Kazak köyü “Altay Köyü” dahi tek başına görülmesi gerekli özellerden… Ya Gümüşler Manastırı’na ne demeli? Bu da dünyadaki “tek”lerden. Adını bugünkü Gümüşler Köyü’nden alıyor. Ortaçağdaki adını ve tarihini bildiren kaynaklarımız yok ancak bugünkü hali de çok şey anlatıyor. Kapadokya bölgesinin en büyük yeraltı şehri. Yerüstü de çok etkileyici. Din adamlarının yetiştiği sıra sıra küçük derslikler, Meryem Ana’nın tek gülen freski, papazın odasının gelişmiş insana yaraşır dizaynı, silolar neler neler anlatmıyor ki!.. SİVAS Niğde’de ilkler bitmiyor Tyanalı Apollo, dünyada bildiğimiz ilk vejetaryen. Üzerine giydiği giysileri bile bitkisel. Hayvan derisi kullanmıyor. Kapadokya Krallığı’nın merkezi Tyana, bugün Niğde ilinin içinde Kemerhisar kasabası olmuş. 2000’den bu yana süren kazılar Bizans katını ortaya çıkartmış. Alt kat Tuvanuva yani Hititlerin yaşadığı şehir de kazılıp çıkarılınca, ortaya devasa bir ikinci Efes çıkacak. İtalya’daki Padova Üniversitesi’ne ve Niğde Müzesi’ne teşekkürlerimizle… Çiftlik ilçesindeki Nar Vadisi’ni sona sakladım. Çok çok öncelerde nadide narlara sahip bu vadi ve krater gölü olan Narlı Göl ayrı âlem. Kaplıca özelliği, yerleşim görmüş mağaraları ve yürüyüş alanlarıyla tam bir gün ayrılmalı. Bolkar Dağları’nın Karagöl’ü ise başka bir günün macerası. Varın siz görün, seçin, yaşayın. İşte Niğde… Orada öylece duruyor. Tarihi yapı müze oluyor Cemil CİĞERİM cemilcigerim@gmail.com SİVAS Milli Mücadele döneminde, vatanın kurtuluşu adına tarihi kararların alındığı ve günümüzde Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi olarak kullanılan tarihi bina, müze envanterinde bulunan 743 adet eser ile birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na devredildi. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve Heyeti Temsiliye üyeleri tarafından Milli Mücadele Karargâhı olarak kullanılmış olan binanın restorasyonu ile devir ve işletilmeleri hususunda TBMM Başkanlığı ile Sivas Valiliği arasında protokol imzalandı. Bina, Milli Mücadele ve 4 Eylül ruhunu yansıtan müzeye dönüştürülecek. 411 Eylül 1919 tarihinde Sivas Kongresi’nin toplandığı tarihi yapı, taşıdığı tarihsel kimlik ve mimari özellikleriyle büyük bir öneme sahip olup Sivas’ın en önemli tarihsel yapıları arasında bulunuyor. Sivas Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi gerek mimari özellikleri gerekse Cumhuriyetimizin kuruluşundaki faaliyetlere sahne olması bakımından önemli bir yere sahip. Mustafa Kemal Atatürk ve Heyeti Temsiliye tarafından 2 Eylül18 Aralık 1919 tarihleri arasında “Milli Mücadele Karargâhı” olarak kullanılan bina Cumhuriyet tarihimizde önemli bir yer tutuyor. Bu dönem ulu önder Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışı ile başladı. Sivas Kongresi’nden sonra Atatürk ve arkadaşları 18 Aralık 1919’a kadar bu binada çalıştı ve Sivas Kongresi kararlarının gereğini yerine getirmek için büyük gayret gösterdi. Sivas Atatürk Kongre ve Etnografya Müze binası bir yandan bağımsızlığımızın ve Cumhuriyetimizin kuruluşunun sembolü, diğer yandan ülkemizi bağımsızlığa götüren Atatürk ve arkadaşlarıyla kongre delegelerinin hatırasını Sivas ve ülkemize yansıyan simgesi oldu. Müzede şu mekânlar bulunuyor: Belgelerle Atatürk Odası: Ulu Önder Atatürk’ün doğumundan Sivas Kongresi öncesine kadar yaşantısından kesitler. Telgraf Odası: Atatürk’ün 2 Eylül 1919’dan 17 Aralık 1919’a kadar Sivas’ta kaldığı süre içinde İstanbul hükümeti ve yabancı ülkelerle haberleşmenin sağlandığı muhabere odası. Ziyaretçiler bu odadaki telefonun ahizesini kulağına koyduğu zaman Atatürk’ün söylevini kendi sesinden dinleyebiliyor. Yatak Odası: Ulu önderin Sivas’ta kaldığı süre içerisinde çalışma ve yatak odası olarak kullandığı orijinal eserlerin ve belgelerin teşhir edildiği oda kongrenin yapıldığı günlerdeki hali ile muhafaza edilmektedir. Kongre Salonu: 211 Eylül 1919 tarihleri arasında Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı Sivas Kongresi’nin yapıldığı salonda Sivas Kongresi’nin toplantıları yapıldı. Salon kongrenin yapıldığı günlerdeki hali ile muhafaza edilmektedir. Delegeler Odası: Sivas Kongresi’ne katılan Heyeti Temsiliye üyeleri ile Sivas Kongresi’ne katılan delegelerin biyografileri ve yağlıboya resimlerinin yer aldığı delegeler odası. Matbaa Odası: 2111919 tarihleri arasında yapılan Sivas Kongresi kararlar, 14 Eylül 1919’da yayım hayatına başlayan İradei Milliye gazetesi nüshaları ile ulu önderin desteği ile kurulan ve Milli Mücadeleyi destekleyen “Anadolu Kadınları Müdafaai Vatan Cemiyeti” isimli dernek ve yapmış olduğu çalışmalardan örneklerin ve bu faaliyetlerin yürütüldüğü matbaa makinesinin yer aldığı matbaa odası tüm ziyaretçilerin hizmetine açık tutulmaktadır. Tarihi bina Milli Mücadele ve 4 Eylül ruhunu yansıtan müzeye dönüştürülecek. Adana’nın yaylası Bir dönem Adana’nın yaylası olan Niğde, bugün yine Nahita Group projeleriyle bölgenin yeşillikler ve sular içinde yazlığı olmaya aday. 168 metrekarelik yekpare dokunan en büyük halısı yine Niğdeli zenaatkârlardan. Kuveyt’e satılması, görememek adına üzücü. Umarız ustalarının yüzü gülmüştür. Ülkemizde tüketilen elmanın, patatesin büyük kısmı Niğde’den. Napolyon kirazını bir de Ulukışla Darboğaz’da yiyin. Başka yerde bulamazsınız. Çünkü hepsi ihraç ediliyor. Ne yapalım böyle bir sistem kurmuş üretici. Coğrafyası ve buna bağlı yaşanabilir iklimi, toprağı binlerce yıl cazip bir yaşam bölgesi yapmış Niğde’yi. Orta Toroslar’a yaslanmış Kapadokya bölgesinin giriş kapısı Niğde de bugün ünü dünyada yayılmış “Kapadokya Bisiklet Yarışı”nı Niğdeli Ayhan Şahenk başlatmış. Ancak Niğde parkuru artık yok. Kapadokya’nın girişi tekrar öne çıkmalı. Bugünün Niğdelilerine çok iş düşüyor. Bağ evleri günümüz ihtiyaçlarına göre evrilmiş. Tarımın çeşitliliği, yaşatılan el sanatları, yazlıkçıları etkiliyor. Halıcılık ayrıca önemli. Cumhuriyet döneminin Gençler mutsuz İşsizlikten mutsuz Niğde gençleri, Niğdeli çağdaş aileler ve duyarlı yöneticiler lokomotif olamaz mı? Güvenlikli olan ve pahalı olmayan bu kente ve il sınırları içinde kalan bu yerlere bir seyahat planlayın. Döndüğünüzde daha bir zenginleştiğinizi fark edeceksiniz. Dağcıysanız mabediniz burada. Aladağlar’daki Demirkazık dünya dağcıları arasında mabet olarak geçiyor. Aladağlar’ı Kayseri ve Adana’dan da görebilirsiniz ama görkemini Niğde’ye ayırmış. Yedigöller’den Demirkazık’a çıkış mı yoksa endemik Bolkar lalesinin ve “ötmeyen kurbağa”nın (Rana Holtzi) peşine düşmek mi, Bolkar Dağları nın ayak basılmayan karlı tepelerinde helikopterle kayak (heliski) yapmak mı hepsi sizin seçiminiz. Büyük büyük anne babalar için de Çiftehan Kaplıcaları ne güne duruyor? Sağlık turizmini keşfetmiş, güler yüzlü ve özenli personele sahip Çiftehan Kaplıcaları, mevcut doğasıyla alışılagelmişin çok dışında hizmet veriyor. Yalçın kayalıklar ve insan eliyle düzenlenen termal sular etkileyici bir kompozisyon. 2011 Türkiye’de kruvaziyer yılı olacak Turizm Eki Türkiye’de “cruise gemi seyahati”ne talep son yıllarda oldukça arttı. Gemi sayılarında ve gemilerde Türklere ayrılan kontenjanlar artmasıyla seyahat ücretlerinde yaşanan azalma da gemi seyahatini daha cazip hale getirdi. Araştırmalara göre İstanbul’dan çıkıp, turunu yine İstanbul’da tamamlayan gemilerinin sayısı geçen yıl 3 iken bu yıl 5’e yükseldi. 2010 yılında 35 bini geçen yolcu sayısının, 2011’de ise 50 bine yaklaşması bekleniyor. 2011 yılının gemi seyahati yılı olması hedefleniyor. Hey Travel Trends turizm ajentasının organizasyonuylaİstanbul, İzmir ya da Kuşadası çıkışlı Yunan Adaları programları ile başlayaran cruise seyehatleri, EgeAdriyatik Turları ve Doğu Akdeniz’de gerçekleşen programlarla devam ediyor.Türkiye’de son yıllarda giderek artan gemi seyahatlerine nehir turlarının da eklenmesi talebi daha da yükseltti. Seyahatlerde, özellikle Rusya’daki Volga Nehri en popüler nehir turu olurken, Avrupa’da Tuna Nehri ve Ren turları da yoğun ilgiye maruz kalıyor. C MY B C MY B