Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 20 NİSAN 2011 ÇARŞAMBA İncesu göz kamaştırıyor Seyfettin METE [email protected] Çorum’un eşsiz mekânlarından biri olan İncesu Kanyonu, sahip olduğu doğal ve tarihi güzellikleriyle göz kamaştırıyor. Her geçen gün ilginin giderek arttığı kanyon, binlerce yıllık geçmişi ve doğasıyla ziyaretçileri büyülüyor. Ortaköy ilçesine 7 kilometre, Çorum’a ise sadece 60 kilometre uzaklığındaki İncesu köyünde, Türkiye’de marka olabilecek bir tarih ve doğa hazinesi bulunuyor. Adını bitişiğindeki köyden alan İncesu Kanyonu’nda şimdiye kadar araştırmadan öte gitmeyen çalışmalarda, başta Hititler olmak üzere 8 farklı medeniyetin yaşadığı tespit edildi. Yakın bir zamana kadar tanınmayan kanyon, doğa ve tarihi güzellikleri iç içe barındırdığı için eşine zor rastlanır güzelliklere sahip. Çekerek Irmağı’nın dağlara şekil vermesiyle oluşan İncesu Kanyonu, ortalama 50 metre genişliğinde ve yaklaşık 12 kilometre uzunluğunda. Yozgat’ın Çekerek ilçesinde başlayan kanyon, İncesu köyünde son buluyor. Kanyon İncesu köyünde sonlandığı için en doğal güzellikler de bu bölgede yani Çorum sınırları içinde yer alıyor. İncesu Kanyonu ve içinde bulunduğu vadi, tarihi ve doğal güzelliğiyle ziyaretçilerini adeta büyülüyor. Tarih boyunca 8 medeniyete ev sahipliği yapan kanyon, eski çağlarda olduğu gibi gözde bir yer olarak öne çıkıyor. Çoğunluğu Çorum sınırları içinde yer alan İncesu Kanyonu’na Yozgatlıların sahip çıkmaya çalışmasına karşılık harekete geçen Ortaköylüler, İncesu’yu tanıtmak için etkinlikler düzenliyor. Define avcıları Kybele’yi yok ediyor Kanyon içinde tarihe yolculuk Vadinin içine doğru ilerlemek ve daha fazla güzelliği görmek için yüzde 3040’lık bölümde suya giriliyor. 15 Haziran15 Ekim arasındaki uygun mevsimde, Çekerek Irmağı’nın sakin akışından da yararlanarak, suyun aktığı yöne doğru ilerleyenler, sağ taraftaki kayalar üzerinde, ırmak yatağından 1.5 metre yükseklikte bulunan Kybele kabartmalarını görebiliyor. Doğal güzellikler ile başlayan kanyon içindeki gezinti bir anda tarih içinde yolculuğa dönüşüyor. Kybele heykelinden başka kanyondaki mağaralar ve eski yerleşim yerlerinden kalan kalıntılar da adeta keşfedilmeyi bekliyor. Yapılan incelemelerde kanyon civarında 8 ayrı medeniyetin yaşadığı belirlendi. Kanyonda ayrıca Akrapol ve Kale kalıntıları da ayrı bir güzellik sergiliyor. Yüksek bir peyzaj özelliğine sahip. Diğer yandan ekimnisan aylarında Çekerek Irmağı’nın seviyesinin yükselmesi ve gür akması kanyonda rafting yapılabilmesine imkân tanıyacak hale geliyor. Yüzlerce metre yüksekliğindeki kayalar arasında eşsiz bir doğa harikası olan İncesu Kanyonu, yakın bir tarihe kadar kimse tarafından bilinmeyen bir yerdi. Kısa süre önce turizme kazandırılan kanyon, şimdilerde Çorum’da ziyaret edilecek mekânlar arasında ilk sıralara kadar yükselme gayretinde. İncesu Kanyonu’nun tanıtımı yapıldıkça ziyaretçi sayısı da artıyor. Ziyaretçi sayısında son zamanlarda yaşanan az sayıdaki artış iyi olarak görülse de yetkililer, kanyonda çevre kirliliği yaşanmaması için bölgenin koruma altına alınması gerektiğine dikkat çekiyor. Kanyon içinde bulunan ve Helenistik döneme ait olduğu tahmin edilen Kybele kabartması, bölgede define olmamasına rağmen define avcılarının altın merakı nedeniyle yok oluyor. 2 bin 200 yıllık geçmişi olduğu tahmin edilen ve 1985 yılında odun toplayan bir köylü tarafından keşfedilen heykel, son yıllarda içinde altın olabileceğini düşünen define avcılarının merakı nedeniyle tanınmayacak hale geldi. Uzunluğu 3 metreden fazla olan ve dış yüzeyinin tamamı tahrip olan heykel, kanyon içerisinde olduğu için sit alanı içinde yer almıyor. Binlerce yıl öncesinden kalan ve bölgenin sayılı eserlerinden biri olan Kybele kabartması, şimdilerde tanınmayacak halde. 1985 yılında keşfedilen kabartma için ilk arkeoloji ekibi 1986 yılında gitmiş. Heykeli incelemeye giden ekip, aynı zamanda kanyon çevresinde yaşamış bazı medeniyetlerin kalıntılarına rastladı. 1985 yılında kabartmayı ilk kez bulan İncesu köyü sakinleri de kabartmaya sahip çıkamadıklarını söylüyor. Köy merkezinden yaklaşık bir kilometre uzaklıkta olan kabartmayı görmek için her yıl yüzlerce kişinin kanyona geldiğini ifade eden İncesulular, Kybele kabartmasının kanyonlarına değer kattığını belirtiyor. Tekne ile açılıp kaybolabilir miyiz?.. Baştarafı 1. sayfada Ve ben denizin ortasında bir teknedeyim. Güneşli bir yaz gününde, bir adadan öbür adaya seyre çıkmaya benzemez bu. Bana bulunduğun tekne kaç metre, özellikleri ne diye sormayın. Hangi deniz diye sormayın. Şu an mide bulantısını aşmış, dönen başımı ellerimle sıkı sıkı tutarken ben kendi kendime söyleniyorum. Adamın kendi rotası olsa hiç yelkenli olur muydu? Kendini rüzgâra bırakır mıydı? Günümüzden dört bin yıl önce bile Mısır’da, Nil Nehri’nde kullanılan bir yelkenli gemi bile rüzgâr meselesini çözmüş. Nil, güneyden kuzeye akar ama rüzgâr genelde kuzeyden güneye eser. Akıntıya karşı güneye gitmek için yelken, Şekil 1’deki gibi basılır ama akıntıyla birlikte kuzeye gitmek için indirilirdi. O zaman bile akıntıya daha iyi tutunmak ve geminin su üzerindeki bölümüne çarpan rüzgârın ters yöndeki etkisini yenmek amacıyla suya enlemesine uzunlamasına değil salmalar indirilirdi. Bu da gösteriyor ki etkileşen katı, sıvı ve gazlardan oluşan bu ilginç sistemde katı cismin hızı ve yönü, su üstü ve su altı kuvvetlerinin dengesi tarafından belirlenir. Bu kuvvetler su altı çekmesini (direncini) de kapsar ki bu istenmeyen kuvvetin bileşenleri yüzey sürtünmesi, biçim çekmesi (form direnci) ve dalga oluşturma çekmesidir. Her ne kadar bunlardan ilk ikisi tekne hızının karesi ile orantılı olarak büyürlerse de düzgün ve aerodinamik ya da hidrodinamik bir gövde yapılarak kontrol altında tutulabilirler. Asıl zorluk üçüncüdedir. Su dalgaları dağılma özelliğine sahip olup, dalga boylarının karekökü ile orantılı hızlarla ilerlerler. Bu da dalga oluşturma çekmesinin bir noktadan sonra çok hızlı artmasına ve deplasmanlı bir tekne gövdesinin mak simum hızının, kendisi kadar bir dalganın hızı ile sınırlanmasına neden olur. Evet, anlaşılıyor; “Benim yelkenli” de kendi rotası olmasa da rüzgârı dinleyerek bir yol bulmuş, nereye gittiğinizi bilmese de hâlâ denizin üstündeyiz. Benim rotam mı? Aşk insana neler yaptırmaz ki.. Sabahın çok erken saatleri.. Nihayet deniz durulmuş… C MY B C MY B