17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 MART 2011 ÇARŞAMBA 3 Fotoğraflar: COŞKUN ARAL 1864… Nilhan AYDIN nilhanaydı[email protected] Uyandım... Bir yanımda yatağımın baş ucunda bulunan komodin üzerinde “Karadeniz hurması” kurusunun dolu olduğu bir tabak ve yanında Ertuğrul Özkök’ün yazdığı ve bir türlü bitiremediğim “Tuhaf” adlı kitap duruyor, öbür yanım ise ışıl ışıl.... Kapı tıkırtısı beni yatağımdan kaldırıyor, oda servisinin getirdiği sade “Türk kahvesini” alıp ışığın içeri girmesine izin veren pencereye doğru yöneliyorum. Karşımda Karadeniz… Kıpırtısız duruyor... Öylece... Nasılda sakin... Batman ve İnsanları Esra ALKAN [email protected] Kentler insanlar için var ve kentleri kent yapan insanlar var, değil mi? “En çok nerede aklın kaldı”, derseniz yanıtım “her yerde” olacaktır. Çünkü her yerin özellikli anları var yaşanan. Birini birinin gerisinde bırakmak mümkün değil. Her taş, insanın insana aktardıklarıyla var ve belleğinde iz bırakıyor. Ürgüp’te, ay ışığında, içinde yürüdüğüm vadi, Mardin Savur’da yıldızların altında yattığım dam, Batman’ın kültür elçileri dost insanları, Hasankeyf’in bile üstüne çıkmıyor mu? Hasankeyf’i daha başka anlatmıyor mu? Ya Nusaybin’in Yezidi köyü!.. Mezre’de dilimizi hiç bilmeyen Seyran Ana’yla yaptığımız sohbeti neyle değişirim?! Hasankeyf’e can veren su, yakın gelecekte onun canını alacakken, orada gördüğüm insan gözlerini nasıl unuturum? Dicle’nin aktığı topraklarda antik kent Hasankeyf’i, Malabadi Köprüsü’nü, Sason’un yeşilliğini, petrolün getirdiği kentlilik bilincini gidin görün, yaşayın derim: Atlayın uçağa gidin Batman’a. Hatta martnisan aylarına denk getirirseniz Sason Çayı’nda rafting bile yapabilirsiniz. Yaz sıcağında ise Sason Çayı bölgesi tam bir vaha... Ayaklarınız suyun içindeyken yediğiniz balığın tadı, bir başka. Batman ve insanları diye başladım söze. Tanıyın tanımayın fark edeceksiniz insan sıcaklığını. Hele bir de Hasankeyf’in bir dönem belediye başkanı, şimdi İl Turizm Kültür Müdürlüğü’nün temel taşı Sayın Şehmuz Kartal’ı bulursanız, o sizi Batman’la doğru yerden tanıştırır; Salih Solmaz gibi dostların da izini sürerken belleklerinize yerleşecek anlar, kolay unutulmayacaktır. Sason’a vardığınızda bulacağınız isim Metin Özmen, uğrayacağınız yer ise Yeni Bahar gazetesi olsun. Doğruca Ofis’e gidin ve Sason’u en doğru yerinden keşfedin. den sonra bu kitabı okuyacak kişi kitabı okumaya baştan mı başlar yoksa benim kaldığım yerden mi devam eder okumaya, ya da baştan başlasa bile benim kaldığım yerin anlamını çözer miydi? Bunlar aklımdan geçerken ben bir uçaktayım, servis yapan hostes bana “Türk kahvesinin olmadığını ama benim hiç sevmediğim neskafe verebileceğini söylüyor” . Biliyordum birçok yerde ve özellikle uçaklarda Türk kahvesi servisi (busines uçmuyorsanız) olmaz, hemen neskafeyi burnunuza dayarlar. Olmadığını bile bile insan niye ister ki… Ve ben bunu hep yapıyorum. “Hayır”. Yaban mersini çayını içerken, bir yandan yediğim “Karadeniz hurmalarının” olduğu koca poşeti yanımda oturan uzun boylu “Kabarday” genç erkeğe veriyorum. Niye bana tuhaf bakıyor ki!.. Olsun, bunu da düşünemem hele şimdi hiç… Uçağın küçücük tekerlekleri yere değdi, benim de yüreğim nerede atıyor, karıştı... Yıldan yıla eksilen Hasankeyf... Hasankeyf antikçağdan bu yana Dicle’nin kıyısında, sürekli tercih edilen bir yerleşim yeri. Bugün bile ev olarak kullanılan mağaralarıyla, doğal bir kayanın üzerine kondurulmuş MS. IV. yüzyılda Bizans döneminde yapılan kalesi ile bir çağın ilim ve kültür merkezi. Ancak Hasankeyf’e antikçağdan bu yana hayat veren Dicle Nehri maalesef bu kez onu yutacak. O insan ki 12.000 yıl önce bölgenin önemini anlamış, yaşamını burada kurmuş, doğal olarak da burada sürdürmek istiyor. Günümüz teknolojisi ölçü alındığında hemen her şeyin alternatifi varken bir daha asla sahip olamayacağımız bu kıymeti yok etmek neden? Akla sığmıyor. Ankara’dan İstanbul’dan her gün Batman’a uçak var. Çok kısa bir sürede Batman’dasınız. İhmal etmeyin gidip görmeyi. Bol vaktiniz olduğunda bilin ki Hasankeyf yaşamıyor olacak. Batman’ın mazisinde de sular altında kalmışlık var. Batman’ın menşei İluh köyüdür. 1927 yılına kadar Elmadin kazasına bağlı, Batman Çayı’nın kenarına kurulmuş bir köyken, 1927 yılında Batman Çayı’nın taşması sonucu Elmadin kazası sular altında kalır ve ilçe merkezi Beşiri’ye taşınır. İluh köyünü 1937’de bucak yaparlar. Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün 1938 yılında yaptığı petrol arama çalışmaları olumlu sonuçlar verince Batman’ın kaderi aniden değişir. 1954’ten bu yana Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın, Batman’ın sosyal hayatını nasıl değiştirdiği ise başka bir yazı konusu. Siz en iyisi, Hasankeyf Kalesi’ndeki Eyyubiler’in kaledeki ilk eseri Ulu Cami’yi, Sultan Süleyman Camisi’ni, güneyindeki Koç Camisi’ni, Eyyubi sultanı Süleyman’ın 1409’da yaptırttığı ElRızk Camisi’ni ve diğerlerini görün; mağaralarına girip çıkın. Ortaçağın en büyük taş köprüsü olan Hasankeyf Köprüsü’nden geçin. Ben arabadan inip yürüyerek geçtim, dokundum. XII. yüzyılda Artuklular tarafından yapıldığı çok kesin değil deniyorsa da Malabadi Köprüsü’yle yakaladığım benzerlik beni alıp götürdü 10 yüzyıl öncesine... Nasıl selamlaşıyorlardı acaba?.. Köprünün güney ayağında olduğunu okuduğum 12 burcu simgeleyen kabartmaları bulmaya verdim dikkatimi. Aşağıya indim, çakıl taşları arasından yuvarlanırcasına indiğim Dicle, yorgundu... Dönüşte, Zeynel Bey Türbesi’ne uğrayın. Bu silindirik yapı, yoldan azıcık içeride ama sakın atlamayın. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın oğlu Zeynel Bey için yapılmış bir anıt mezardır. Hikâyesini gidince öğrenirsiniz. Gövdesindeki çinilerde yazan AllahMuhammedAli yazılarını ve kitabesini kendiniz okuyun. Türünün son örneğini görüyorsunuz, iyi bakın. Fotoğraflamak belleğin önemli yardımcısıdır ama burada elzemdir. Yıldan yıla eksilen Hasankeyf, fotoğraflarda mı kalacaktı? 2011’de böyle mi olacaktı? Oysa ne canlar aldı!.. 1864 o büyük Kafkas sürgününde… Benim iki büyükbabam ve iki büyükannemin de geldiği o büyük sürgün… Ufuk çizgisini arıyor gözlerim, Gözükür mü hiç!.. Boğazım da garip bir düğüm, sabah kahvesi keyfi alışkanlığı olan ben, elimdeki kahveyi bitirmeden fincanı pencerenin kenarına bırakıyorum. Eşyalarımı topluyor, “Karadeniz hurmalarını” yanıma almak için komodine doğru yöneliyorum. “Tuhaf” adlı kitap açık bir biçimde duruyor, kitabı kapatıyorum ve benden sonra bir başkasının kitabı okuyabilmesi için odada bırakmaya karar veriyorum. ? Yoksa kaldığım yer işaretli mi kalsa idi, ben Uçaktan iniyorum, ama nasıl!.. Heyecan içindeyim. Maykop Havaalanı’ndayım. Maykop Adige Cumhuriyeti’nin Başkenti’dir. Maykop’un ve *AC’nin güneyindeki Soçi’ye bitişik turistik Maykop (Mıyequape) rayonun önemini de büyütmüştür. Soçi’ye en yakın ve hemen her günü güneşli olan ve sis görülmeyen tek havalimanı Maykop’unkidir. Maykop, Belaya Irmağı’nın doğu (sağ) yakasında yer alır. Belaya, Kuban Irmağı’nın bir kolu Ve Kuban Nehri.. Benim 3 nehrimden biri… Nasıl gidilir nerede konaklanır bir ara yazarım, ama önce bir içimi dökeyim. Kuzey Kafkasya yazılarım devam edecek… *AC. Adige Cumhuriyeti. ZAMANDA YOLCULUK Biliyorum Batman dediğimizde ilk akla gelen Hasankeyf ama ben başka neler neler var diye sürdüreceğim yazımı ve sona saklıyorum Hasankeyf’i. Belki de sonu geldiğinden, içimin acımasındandır kim bilir!.. Batman’ın ilçeleri arasında Sason, dağların arasında kurulmuş eski bir yerleşim yeri olarak en etkilendiğimdir. İlçenin girişindeki şifalı sular kadar 5 yıldızlı oteli de şaşırtıyor insanı. Aşiret yapısının artık olmadığı Sason’un kent merkezinde dolaşırken, zamanda yolculuk yapacaksınız. Sason Dağları’nın bir yanı Kozluk üzerinden Bitlis’e çıkarken, diğer yanı, Muş Ovası’na göz kırpar. Martnisanda Sason’da iseniz eğer, azgın sulara inat rafting uçurur insanı. Yok, eylül ayında ayak basmışsanız bu topraklara, buyurun ceviz ve bal festivaline. Tadı damağınızda kalacak derken perde pilavı düştü aklıma. Güneydoğu’ya has lezzetlerin her çeşidini tatmak mümkünse de siz, Dicle’nin soğuk suyunda yetişen tatlısu balığı ‘şabot’u tutup tatmadan Batman’dan ayrılmayın derim. Star Flyer yelkenlisi ile tatil İstanbul Haber Servisi Yaz tatilinde hem denizle iç içe olmak hem de bir ev konforunda tatil yapmak isteyenlere, lüks yelkenli “Star Flyer” unutulmaz bir tatil imkânı sunuyor. Birbirinden güzel koylarda, doğayla iç içe, keyfin, huzurun ve rahatlığın tadı Star Flyer, deniz seyahatinde yeni bir alternatif sunuyor. Star Flyer, iki havuzu ve geniş spor aktiviteleri ile misafirlerine geniş ayrıcalıklar sunuyor. Denizin ortasında 9 gece 10 gün unutulmayacak yolculuk İstanbul’dan başlayarak Çanakkale, Myrna (Limnos), Atos Dağı Manastırları Sarti, Skopelos, Skiathos, Skiros, Poros kıyılarında demirleyerek Atina’da son bulacak. Senenin yorgunluğunu atmanız için 2, 1630 Temmuz ile 13 Ağustos tarihlerinde gerçekleştirilecek tatile fiyatları ise 1.999 Avro’dan başlıyor. Boğazkale’nin ‘Marka Kent’ projeleri hayata geçiyor Seyfettin METE ÇORUM Boğazkale Kaymakamlığı’nın üstlendiği “Varış Odaklı Marka Kent” hedefine adım adım ilerliyor. Uzun süredir üzerinde çalışılan turizm altyapısı ve kapasitesini arttırmaya yönelik, kaymakamlık tarafından hazırlanarak Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’na sunulan iki büyük proje, ajans tarafından uygun bulundu. Kısa süre içerisinde sözleşme imzalanacak. Boğazkale Kaymakamı Murtaza Dayanç konu ile ilgili yaptığı açıklamada uzun süren özverili çalışmaların neticesini aldıklarından dolayı mutlu olduklarını belirtti. Dayanç, projenin bir ekip çalışmasının sonucu olduğunu vurgulayarak söz konusu projelerin Boğazkale’ye çok şey katacağını kaydetti. Dayanç, “Boğazkale’nin çehresini değiştirecek. ‘Varış Odaklı Marka Kent’ konusunda önemli bir adım atıldı. Projenin çarpan etkisiyle yöre ekonomisine de canlılık getirecek. Bu bir Kent Projesidir. Sonuçlarını hep birlikte göreceğiz. Desteklerinden dolayı Vali Nurullah Çakır’a şükran duyuyoruz” dedi. Malabadi, sanki Mostar Köprüsü... Mostar değil ama ikiz kardeşi Malabadi Köprüsü’ndeyiz şimdi de. Batman Çayı üzerinde Artukoğulları döneminin mimarlık şaheseri olan bu taş köprü, gerçekten de Mostar Köprüsü’nün ikizidir. Köprünün içindeki taş odalara girip bakın. Pencerelerinden sarktığınızda Batman Çayı gözünüze farklı görünecek. Zamanın yolcuları kim bilir neler geçirirlerdi akıllarından, bu odacıklarda dinlenirlerken!.. Köprünün diğer tarafı Diyarbakır’dır. Bir koşu gidip gelin Diyarbekir topraklarına. Mardin’deki Deyrul Zafaran Manastırı’nın bir benzeri olan Markiryakos Manastırı’na ne demeli? Beşiri ilçesi Ayranı köyünde bulunan manastır, ilkçağ Süryanilerinin önemli dini merkezlerindenmiş. IV. yüzyılda yapılan bu manastır, aynı zamanda, din adamı yetiştiren bir külliye imiş. Keşke Deyrul Zafaran gibi bir elden geçse!..Görseniz öyle zor direniyor ki şu doğanın ettiğine!.. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle