26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 2 MART 2011 ÇARŞAMBA İlkbaharda Kıbrıs... Açelya TÜRKAN Kıbrıs Türkiye’nin güney sahillerine yaklaşık 70 kilometre uzaklıkta Akdeniz’in ortasındaki bir ada. Zengin tarihi, doğal güzellikleri ve kumarhaneler cenneti olması ile turistleri çekiyor. Kuzey Kıbrıs’ın başkenti adanın ortasındaki kent Lefkoşa. Girne, ise en şirin kenti olarak biliniyor. Girne limanı ve çevresi kafe, restoran ve otellerle dolu. Girne’ye beş kilometre uzaklıktaki bir dağ köyü olan Bellapais (Beylerbeyi), adanın en turistik noktalarından birisi. Burası ayrıca da İngiliz yazar Lawrence Durrell’in yaşadığı köy olması nedeniyle de İngilizler tarafından da iyi biliniyor. Adada pek çok tarihi eser var. Bunlar arasında en bilineni de Gotik sanatının en güzel örneklerinin bulunduğu Girne’deki Bellapais Manastırı. Girne’ye 10 kilometre uzaklıktaki St. Hillarion Kalesi ise Walt Disney’in Fantasia filmine ilham kaynağı olan bir kale. Girne’den sekiz kilometre mesafedeki, 1974’te çıkarma yapıldığı kıyılarda da halk plajları ile dolu. Bu plajlarda sezon mayıs ortasında açılıyor. BAŞKENT LEFKOŞA Lefkoşa, adanın ortasında. Kent bir zamanlar Venedik surlarıyla çevriliymiş. Kente girildiğinde tam karşıdaki Beş Parmak Dağları’nın üzerinde kocaman bir KKTC bayrağı var. Şehir yeşil hatla ikiye ayrılmış, yarısı Kuzey Kıbrıs’ın diğer yarısı da Rum tarafının. Kent içinde kiliseler de var camiiler de. St. John’s Katedrali Bizans ikonları ve mozaikleri ile biliniyor. Afrodit heykeli ve Leda ile Kuğu mozaiği ise kent müzesinin değerli parçaları. GAZİMAĞUSA Akdeniz’in surlarla çevrili en önemli limanlarından biri olan Gazimağusa tarih boyunca Asur, Yunan, Pers, Roma, Bizans, Lüzinyan, Venedik ve Osmanlılara ev sahipliği yapmış. 13’ncü yüzyılda, Filistin’den göç edenler burada buldukları küçük köyü, Hıristiyanlığın en zengin kentlerinden biri haline getirmiş. Kent önce Ceneviz, sonra Venedikliler ve 1571’de Osmanlıların eline geçmiş. Mağusa bir zamanlar kaleymiş. Bu nedenle çevresinde görkemli korunma surları var. Surlar 15 metre yüksekliğinde 8 metre kalındığında. Bu surları Venedikliler Osmanlıların kenti ele geçirmesin diye yapmış. Ama engelleyememişler. Kale içinde 365 kilise varmış, günümüze sadece birkaçı kalmış. ZAMAN MARAŞ’TA DURMUŞ Mağusa’nın güneyinde Maraş bölgesi var. Maraş, 1974’teki askeri harekâttan önce, adanın 35 bin yataklı en büyük turistik bölgesiydi. Adanın en güzel plajları burada. Askeri harekât başlamadan önce, kısa bir süre sonra geri döneceklerini düşünerek herkes burayı olduğu gibi terk etti. 37 yıldır evler, dükkânlar, oteller o gün bırakıldığı gibi duruyor. Maraş bölgesindeki plajın yakınına kadar aracınızla gidip kontrol noktalarından kimliklerimizi göstererek girebiliyorsunuz. Plajın arkasındaki tel örgülerin arasından zamanın nasıl durduğuna tanık olabiliyorsunuz. KARPAZ YARIMADASI Girne’den 180 kilometre uzaklıktaki Karpaz Yarımadası Milli Park. Adanın en güzel kumsalları burada. Sahilleri kum tepeleriyle dolu. Bölge, bahar aylarında doyumsuz güzellikte. Bakir kumsal Altınkum, adanın en popüler plajı. Hem bu plaja hem de Girne’ye 19 kilometre uzaklıktaki Alagadi kumsalına caretta carettalar ve yeşil kaplumbağalar, mayısağustos ayları arasında yumurtluyorlar. Girne’den 84 kilometrede uzaklıktaki bir liman köyü olan Boğaz var. Burada oteller ve balık restoranları bulunuyor. Boğaz’dan araçlarla 45 dakika uzaklıktaki Kantara Kalesi’ne gitmek mümkün. Turuncu esinti... Burcu AKKAYA [email protected] Hollanda; su kanalları, meşhur kahvehaneleri (coffee shoplar) ve ‘Kırmızı Işıklar Bölgesi’ (red light district) ile özellikle gençlerin en çok gezip görmek istediği ülkelerden biri… Başkent oluşu ve kendini dünyaya tanıtırken turizmi çok iyi kullanışı sayesinde en bilinen şehri Amsterdam... İdari başkent ise üçüncü büyük şehri olan ve belki de sık sık haberlerde dillendirilişinden ismi herkesin belleğinde yer eden Lahey. Hollanda’da eyaletlerin kendi başkentleri var. Ülkenin nüfusu İstanbul kadar… Yüzölçümü küçük ama gezilesi görülesi yerleri çok… Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu, AB yapan antlaşmanın imzalandığı yer olan Maastricht, Hollanda’nın en eski köprüsünü barındıran yemyeşil bir şehir. Hertogenbosch her binası kendine özgü mimari özelliklere göre yapılmış, renkli binaları ile şirin ve sakin bir yer. Groningen ise bizim Eskişehir’e çok benzettiğim tam bir öğrenci kenti. Amsterdam’da yaşayan Hollandalı bir arkadaşıma Groningen’e gideceğimi söylediğimde “Hiç gitmedim. Groningen uzak, taa Kuzey Hollanda’da!” demesi epey şaşırtmıştı beni. Her gün bu yakadan o yakaya o yakadan bu yakaya 23 saat yolculuk yapmaya alışmış bir İstanbullu olarak Amsterdam’dan sadece 2,5 saatlik konforlu bir tren yolculuğu ile ulaşılan Groningen’in uzak sayılması komik gelmişti bana. Ama anlıyoruz ki mesafe kavramı, insan yaşantıları ve alışkanlıkları ile paralel... Groningen; Hollanda’da üniversite öğrencilerinin yoğun bulunduğu kent. Dolayısıyla 24 saat canlı. Geceleri Amsterdam’da birçok sokak karanlığa gömülürken bu şehirde mekânlar hafta içi günlerde bile sabahlara kadar açık ve parti yapan öğrencilerle dolup taşıyor. Şehrin merkezinde bulunan ve Grote Markt denilen meydana; heybetli ‘Martini Kulesi’nin gölgesinde ulaşılabiliyor. Grote Markt’taki kafelerden birinde kendimi bir anda ‘Alice Harikalar Diyarı’nda gibi hissetmiş, gizli bir yer keşfetmiş gibi mutlu olmuştum. Çünkü içeriye doğru ilerleyince bakıyorsunuz ki o küçücük gibi görünen mekân; oda içinde oda, salon içinde salon, bilmece gibi bir yer. Meğer dışardan ayrı kapıları olan farklı konseptlerdeki yan yana bu mekânlar aynı kişiye aitmiş ve içerden birbirine geçmeliymiş. Özellikle kafe ve restoran sahiplerinin görmesini öneririm. Oldukça gizemli... Bir yerinde yemek yiyip, diğerinde eğlenip dans ederken, bir diğerinde de kahve içip pasta yiyebilir ve tüm bunları soğuk kış günlerinde hiç dışarı çıkıp üşümeden yapabilirsiniz. Avrupa’dan Yapay yaşamdan gerçeğe dönüş... renk bizdeki kırmızı beyaz gibi bayraktan gelmiyor. William van Oranje’den geliyor ve Hollanda Kraliyet Ailesi’nin rengi. Soğuk Hollanda günlerinde sizi öğle yemeğine davet eden olursa; sıcak bir yemek yiyeceğinizi sanmayın. Hevesiniz kursağınızda kalabilir. Çünkü, öğle yemekleri bir nevi kahvaltı. Davet edildiğim bir iş yerinde çeşit çeşit peynirleri, şekerli köfteleri ve musluktan akan organik sütü görünce, Hollandalıların nasıl bu kadar iri ve uzun boylu olabildiğini anlar gibi oldum. Öğünlerde bolca süt ürünleri tüketmek epey katkı sağlamış anlaşılan. Akşam yemeklerinde de somon balığı bile yeseniz tatlı soslarla sunuluyor. Türk göçmenlerin en yoğun yaşadığı ülkelerden biri olan Hollanda’da bol salatalı bol etli döner yemek mideleri bayram ettiren bir keyif... Ülkede en dikkat çekici şeylerden biri dar ve dimdik merdivenler. İnsan düşeceğini sanıyor bu merdivenleri inip çıkmaya çalışırken. Oldukça ilginç bir mimariye ve renge sahip evleri dıştan bakıldığında kartondan yapılmış maketler gibi görünüyor insana... Hollanda’dan İstanbul’a dönüş yapay bir yaşamdan gerçeğe dönüş gibi. Deniz seviyesinin altında kaldığı için, gelecekte sular altında kalabileceği söyleniyor. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Hayri Arslan Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74, Fax: 0 212 343 72 64. Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri. Amsterdam’a gitmeyi planlayanlara en büyük tavsiyem kulağını kesen ressam olarak bilinen Vincent Von Gogh müzesini gezmeleri... Bol yağmurlu bir yaz günü gidişimde, buz gibi esen klimasından dolayı hasta olup çıkmıştım, ama değerdi. Müze’de Van Gogh’un tartışmasız dünyaya mal olmuş çağdaş resimleri yanında müzeyi gezen ufaklıklar dikkatimi çekmişti. Yerinde yaparak yaşayarak öğrenmeleri için müzeye getirilmişler, bir yandan müzeyi gezerken bir yandan da kendi resimlerini çize çize dolanıyorlardı ortalıkta. Hollanda’da ulaşım büyük oranda bisikletlerle sağlanıyor. Bizim gibi bisikleti çoğunlukla sahilde, piknikte, yazlıkta ya da adalarda görenler için oldukça ilginç bir ulaşım şekli bu. Su kanallarının etrafındaki banklara oturup saatlerce bisikletlileri izlemiştim, ilk gidişimde. Sepetli, renkli, çiçekli, önü arkası bebek koltuklu, sevgililer için ikili ya da yanı çocuk kasalı envai çeşit bisiklet renk katıyor şehre. Parklarda sarışın anne babaların yanındaki çekik gözlü ve melez çocuklar dikkat çekiyor. Burada yüksek paralar karşılığı yurt dışından evlat edinmek popüler. Maçlarda ve her yıl 30 Nisan’da kutladıkları Kraliçe Günü’nde (Quin’s Day) herkes milli renkleri olan turunculara bürünüyor hemen. “Niye turuncu?” derseniz; bu C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle