18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TURİZM C 2 ŞUBAT 2011 ÇARŞAMBA /3 Bir gotik dünya: Halep 100 Yıllık Bir Otel: The Baron’s Hotel Haleplilerin “Baron Otel” dediği Baron’un Oteli’ni gündüz gözüyle görmeliydik. Ünlü İngiliz Casus Lawrence’nin “Mektuplar Evi”, polisiye üstadesi, ünlü yazar Agatha Christie’nin gözde mekânı gündüz gözüyle görülmeliydi... Her ne denli aralarında Atatürk’ün de olduğu, kralların, kraliçelerin, prenslerin, prenseslerin, kontların, düklerin, düşeslerin kaldığı ünlüler oteli diye bilinse de geceleri tekin olmayabilirdi… Ne de olsa Agahta Christie’ye esin kaynağı olmuş bir mekândı… Baron Oteli’ni gittik gördük, ama dönüşte yağmurdan kaçarken doluya yakalanmış gibi duyumsadık kendimizi... Birkaç saat önce gezdiğimiz Halep Kalesi akşam karanlığında başka türlü görünüyordu gözümüze... En azından bana öyle göründü. Akşam karanlığında gördüğüm Halep Kalesi değil, Otranto Şatosu’ydu (Horace Walpole’nin Castle of Otranto)… Doğrusu bu anlamsızdı… Eski Halep’te (Cudeyde mah.) şöyle bir gezinti yaparken gotik edebiyatın ustaları Edgar Allan Poe’yu, Bronte Kardeşleri, Charles Dickens’i anımsamak ise tam anlamıyla yersizdi. Sıradan, eskinin korunup yaşatıldığı kente aitti dikkatimizi çelen her görsel imge. İçkili, içkisiz, bira bile verilmeyen Şark Hanı gibi Sünni yaşam tarzına uygun lokantaların arasında Maria’nın Evi’ni (Dar Zamaria / Orient House) seçtik. O akşam başka Türk konukları da vardı Dar Zamaria’nın… Türk subay ve astsubay eşlerinden oluşan kadın turistlerdi onlar… Tesisin Ermeni müzisyenleri solist Gana Muavvad’la klavyede Jozef Nakuz birbirinden güzel şarkılar söyledi onlara. FOTOĞRAFIN DİLİ / LÜTFİ ÖZGÜNAYDIN ÇOBANLAR... Van Gölü’nün çevresi fotoğraf açısından çok zengindir. Tarihi değerler, doğal güzellikler iç içedir. Karlı dağlar her dem selam dururlar gölün renk renk suyuna. Yaşam bir başkadır gölün çevresinde. Çobanlar sürülerini kâh dağların yamaçlarında kâh gölün kıyısında gezdirirler. Öylesine yakışır ki sürüler doğaya. Çoban gün boyu hiç konuşmadan koyunları ile gezer. Konuşmaz ama, koyunları için seslerle bir dil yaratmıştır. Islıkla, anlamı olmayan seslerle sürüyü yönlendirir. Dağa doğru tırmanan koyunlar çobanın bir komutu ile geri döner, onun istediği yöne doğru kıvrılır. Ne zaman bir sürünün fotoğrafını çekmek istedimse, çoban ya bir kuzuyu kucağını aldı ya da koyunun kuzunun sırtına, başına koydu elini. Çobanla koyunlarının arasındaki sevginin göstergesidir bu sahneler. Van Gölü kıyılarında böyle sürüler gezer. Bazen ip gibi dizilir giderler, bazen bir araya toplaşır, birbirlerinin gölgesinden yararlanırlar. Çoban hep yanlarındadır. Arkadaki karlı dağlar olup bitene bakarlar uzaktan. Sürü, göl ve karlı dağlar biribirilerine öylesine yakışır ki. Fotoğraf çekerken, olup biteni tümüyle göreceğiniz gibi, detaylar da çekebilirsiniz. Çobanla koyun arasındaki sevgiyi, koyunların dizilişini, sırtlarında oluşan ışığı ve daha birçok şey deneyebilirsiniz. Ancak önce ortamı her bir şeyiyle saptamak gerek. Koyunlar, çoban, her bir şey yerli yerinde olmalı. Oranları uygun olmalı. Basit ama önce düzgün anlatmaya çalışmalısınız gördüklerinizi. Sonra detayları düşünür çok sayıda fotoğraf çekebilirsiniz. Van Gölü, karlı dağlar öylesine huzur verir ki insana, hep daha ötesini görmek istersiniz. Van’a gidip göl kıyısını dolaşmalısınız; zenginliği o zaman daha iyi fark edeceksiniz. [email protected] ÇETİN YİĞENOĞLU Halep, hemen şuracıkta.. sınırın öbür yanında.. genelde çoğu kişinin önyargısına mahkum, kolay kavranabilecek, özelliksiz bir kent.. çok çok, Ortadoğu’da, kuruluş tarihi bilinmeyen 4 milyon nüfuslu bir metropol... Buna karşın, çarşıları, camileri, anıtsal yapılarıyla, mimarisiyle, Türkmenleriyle Türkiye’de çoğu kişinin kendinden bildiği, kendine, kökenine ait bir şeyler bulduğu bir kent... Yedi kapılı bir kent... Antakya kapısı, Feraç kapısı, Cüneyn, Nerap, Çift Kartal kapıları, Demir kapı, Kırmızı kapı... Eskiden Halep’e gidenin gireceği kapı ne aradığına bağlıymış biraz da... En azından 4 bin yıldır böyleymiş bu... Bu gitmelerde ticaret ana etmen olmuş hep... Zaten, çoğu şey oldum olası ticarete endeksliymiş... Ticaret bahane, Halep geceleri şahaneymiş oldum olası... Günümüzde Adana pavyonlarına burun kıvıran kimi güneyli erkek için kurulan gözde mekânların pıtrak gibi çoğalması bunun bir başka kanıtıymış... Hazır Makamı’nı tavaf ettik Önce kaleye gittik... Savaşla ele geçirilemeyen ünlü Halep Kalesi bile tek başına görülmeye değer... Kaleden görünce kendimizi tutamayıp inerek Seyit Nesimi Türbesi’ni ziyaret ettik sonra... Seyit Nesimi, bilindiği gibi Aleviliğin 7 ulu ozanından biri, döneminin Alevi önderi... Söylediği “Enel hak” sözlerini yanlış yorumlayan fanatiklerin derisini yüzerek öldürdüğü can... Bir aziz, bir kutsal kimlik... Gidip Hızır Makamı’nı ziyaret ettik, dahası tavaf ettik... Yüce ozanın ünlü dizeleri dilimizde: “Ben yitirdim ben ararım yar benimdir kime ne / Kah girerim öz bağıma gül dererim kime ne / Kah giderim medreseye ders okurum Hak için / Kah giderim meyhaneye dem çekerim kime ne” EĞLENCE TAVAN YAPACAK Turizm Eki Unitravel; 2011 yılının ilk festivalinde 17 farklı şehrin 52 üniversitesinden toplam 7400 öğrenciyi Uludağ WHITEFEST Festivali’nde buluşturmaya hazırlanıyor... Her yıl Uludağ’da binlerce üniversiteli gencin katılımıyla gerçekleşen WHITEFEST, bu yıl da Jolly Tur’un gençlik turizmi firmasi Unitravel tarafından Avea’nın ana sponsorluğunda ocak ve şubat aylarında gerçekleşecek. Uludağ’ın en güzel otellerinde konaklayacak gençler, birbirinden renkli partileri ve Demet Akalın, Levent Yüksel, Murat Dalkılıç gibi ünlü sanatçıların konserleri ile yine gönüllerince eğlenecekler. Gençlerin yanında, gençlerle buluşmak isteyen markalar için de çok önemli bir etkinlik olan Whitefest’de bu yıl; Avea, Garanti Bankası Extragenc, Burn, Nestea, Doğadan, Nestle Sıcak Çikolata, Nescafe 3’ü 1 arada, Nescafe Express, Egos, Lenovo, Ender Spor, Killtec, Neva Kozmetik, Molped gibi sektörlerinde çok önemli konumda yer alan markaları festivale eşlik ediyor. 2327 Ocak, 30 Ocak3 Şubat, 1317 Şubat tarihleri arasında Uludağ’da 4 gece 5 gün olarak 3 farklı dönemde gerçekleşecek olan WHITEFEST 2011 için geri sayım başladı. Tel: 0212 258 12 46 / dahili 15 Faks: 0212 258 25 05 GSM: 0532 744 67 38 0533 698 23 71 Gotik dünyada yiterken… Dar Zamaria’dan çıkışta bir metamorfoza tanıklık etmiş ya da zaman tünelinden farklı frekanstaki bir dünyaya geçmiş gibi olduk. Çünkü, yüksek duvarlı, daracık sokaklar, düşey ya da yelpaze tipi tonozlu geçitler geceleyin farklı duygulanımlara yol açıyordu. Halep’te “Kantara” deniliyordu bu tonozlu geçitlere… Mardin’de “Gabara” diye bilinen bu mimari güzelliğin Türkçe karşılığı “Gabaltı”ydı… O gece gördüğümüz Halep’in kantaralarına gizem ve korku havası egemendi… Bu duyguyu kör ışıkların aydınlattığı sokakların darlığı denli, bizce bilinmeyen bir dünyayı kuşatmış kale duvarı gibi görünen yüksek duvarlar, çoğu kimsenin ayrımına varmadan yanından geçip gideceği gizli duvar kapıları besliyordu. İnsan, ister istemez W. Shelly’nin Frankeştayn’ı ile B. Stoker’in Drakula’sının soluğunu ensesinde duyumsar gibi oluyordu… Polisiye ve “neogotik” yazarlarına duyurulur… Kentteki pek çok şey taklit Üzeri gece tülüyle örtülü Halep’in bu yüzü bir yana, genel görünümü ilk anda bizdeki kentler gibi obez izlenimi veriyor. Klasik Halep mimarisini yansıtmak amacıyla yapılmış taş binalar bile bu ilk yargıyı silemiyor; “gibi” olarak kalıyor, çünkü kentteki birçok şey... Taklit, özenti bile olsa güzelim taş binaların önüne kondurulmuş bir bina, oryantalist bir çıkıntı, modernizmin özümsenmeden uygulamaya konulduğunun somut örnekleriyle dolu... Bunlar, kentte değişimin oldukça yavaş olduğunun bir başka göstergesi aynı zamanda... Bizim AKM gibi 35 kültür merkezi var Halep İl Kültür Müdür Yardımcısı Ahmad Mahsen’in verdiği bilgiye bakılırsa Halep’le Haleplinin uçması gerek oysa... Halep’te her biri bizim AKM gibi 35 kültür merkezi varmış; internet kafeleri, tiyatro ve toplantı salonları olan 35 merkez... Ayrıca, 800 öğrencili bir konservatuvar, 8 yabancı dil eğitim merkezi... Halep’te, bu merkezlerdeki dinletiler, söyleşiler, sergilerle dolu bir sanatsal kültürel yaşam... Gözlediğimiz kadarıyla birkaç örnek dışında, ne yazık ki kente pek yansımamış bu etkinlikler... Bu gözlemi, çoğu caddeyle sokaktan dökülen yoksulluk görüntüleri besliyor biraz da... Kaldırımlarda karaçarşaflı, türbanlı, sıkmabaşlı kadınlar... Başat görüntüye Fatih imgeleri egemen... Birkaç sokak ötede ise giyimleriyle, kuşamlarıyla, mekânlarıyla Nişantaşı’nı çağrıştıran görüntüler... Bunlar, daha çok Hıristiyan kökenli Suriyelilermiş... Yoksulluğunu gizleyemeyenler Müslüman... Onlar ‘Beşar’la mutlular Rehberimiz Halep Kültür Müdürlüğü çalışanlarından Abdullah al Hattam’dı (Oduncu). Öyle bir gezi programı yaptı ki, sıradan bir turist grubunun iki üç günde gezeceği yerleri bizim yarım günde görmemizi sağladı. Onun sayesinde tanıdık Adanalı Muhammet Fevzi Sifrani’yle Göksunlu Çeçen Semir’i... Sifrani, Halep çarşısında kuyumcu, Semir ise turist rehberi. Kunduracılar çarşısında akraba aşiret Elbeyli Türkmenleriyle tanışıp söyleştik... Elbeyliler, yani Karaçizmeliler... Lakapları Karaçizmeli olur da kunduracılıktan başka iş yapmak yakışır mı onlara? Halep’te kunduracılık sektörünün onlardan sorulduğunu öğrendik... Nereye gitsek karşımıza bir Elbeyli çıktı. Otelin resepsiyonunda bizi Türkçe karşılayan görevli de Elbeylilerdendi. Kunduracılar çarşısında Hüseyin İsmail ile Kasım Kasımi isimli Elbeylilerle ayaküstü Türkçe söyleşi olanağı bulduk. Kasımi, “Araplarla da Kürtlerle de kardaş kimi yaşayarak” dedi, “bizim hepimiz ebeden ebede birik. Hiçbir sıkıntımız yok elhamdülillah”. Arap olduğunu söyleyen Terzi Salih Halil de Kasımi’yi Türkçe onaylayarak, “Ermenilerle de birik” diye ekledi. Arap olduğu için Türkçe konuşmasına şaşırdığımı söyleyince “Arap’ı, Kürt’ü, Ermenisi herkes Türkçe bilir burda” karşılığını verdi. Sonra, “Arapçayı mektepte öğrendim” demez mi? “Peki” diye sordum bunun üzerine, “Türkçeyi nasıl öğrendin?” “Anamdaan” diyerek bir kez daha şaşırttı. Bizim Kürt Alevilerini düşündürdü onun bu yanıtı, ibadetini Türkçe yapan Kürt Alevilerini... Kendimi tutamayarak, “Türkiye’de Kürtleşmiş, Suriye’de Araplaşmış Türkler” diye mırıldanmışım... Ayaküstü kısa söyleşiden anlaşıldığı kadarıyla Kürt partisi yoktu, ama komünist partisi de vardı, sosyalist partisi de. Tam bir polis devleti diye bildiğimiz baba Esad’ın dönemine göre Suriye şimdi daha demokratik görünüyordu... Onların deyimiyle “Beşar’la mutlu”ydular. ANKARA (ANKA) Almanların Türkiye sevgisi 2010 yılında gelen 4 milyon 385 bin ziyaretçiyle tescillendi. 2010 yılında Türkiye’ye gelen toplam 28 milyon 632 bin turistin 4 milyon 385 binini oluşturan Almanlar böylece Türkiye’yi ziyaret edenler listesinin başına oturdu. Almanya’yı 3 milyon 107 bin turist ile Rusya takip etti. ANKA’nın Kültür ve Turizm Bakanlığı istatistiklerinden yararlanarak yaptığı hesaplamalara göre 2010 yılında Türkiye’ye gelen toplam 28 milyon 632 bin 204 yabancı ziyaretçinin 4 milyon 385 bin 263’ünü Almanlar oluşturdu. Böylece Türkiye’yi ziyaret edenler listesinin başında bulunan Almanlar 2009 yılında 4 milyon 488 bin ziyaretçiyle, 2008 yılında ise 4 milyon 415 bin ziyaretçiyle listedeki yerini korumuştu. Almanlar Türkleri seviyor... 2010 yılında Suriye’den gelen yabancı sayısı 2009 yılına göre yüzde 76, İran’dan gelen yabancı sayısı ise yüzde 36 artış gösterdi. Böylece Suriye’den 2009 yılında 509.7 bin yabancı ziyaretçi 899.5 milyona yükseldi. İran’dan 2009 yılında 1 milyon 383.3 bin yabancı sayısı 2010 yılında 1 milyon 885.1 bine ulaştı. RUSYA’DAN GELEN ZİYARETÇİ SAYISI YÜZDE 15 ARTTI Almanlardan sonra Türkiye’ye en çok ziyaretçi gönderen ülke 3 milyon 107 bin ile Rusya oldu. Rusya 2009 yılında ise 2 milyon 694.7 bin turist göndermişti. Böylece Rusya’dan gelen turist sayısı bir yılda yüzde 15 artış göstermiş oldu. 2009 yılında İngiltere’den gelen 2 milyon 426.7 bin turist 2010 yılında yüzde 10 artarak 2 milyon 673.6 bine yükseldi. Bir yanı derinliksiz kent... Halep, bir yanıyla değerler karmaşasının egemen olduğu, tarihsel süreklilikten söz edilemeyecek, merkezini yitirmiş, gizem yoksunu, derinliksiz bir dünya.. yukarda belirtildiği gibi obez bir kent... Bir yanıyla da, ölmüş zamanların sanal dünyalarına ait mekânların oluşturduğu, daha doğrusu, aşkları da, kusurlarla günahları da gizleyen yüksek duvarların çevrelediği mekânlarla dolu bir gotik evren.. eski Halep... Kentin nabzı daha çok burada atıyor geceleri... Bu durumda, Araplar zaten gece yaşıyor denilse hiç yanlış olmaz... Siestalı bir günün ardından akşam sofrasına 21.00 – 22.00’lerde oturulan bir sosyal yaşam başka sözü gereksindirir mi? Biz, Çukurova Sanat Girişimi üyeleri, Mehmet Karasu, Ziya Aykın, Uğur Pişmanlık, Tuncay Akdağ ve ben, daha çok işte bu Halep’i, eski Halep’i gezdik. O gotik evrende yittik bir anlamda... Çarşı değil koca bir şehir Sırada Halep Çarşısı vardı... Çarşıyı değil, bir süpermarketi, hipermarketi değil, 15 bin işyerinin bulunduğu bir kenti gezdik soluk soluğa... Ne gezmesi, içinden şöyle bir geçtik demek, daha doğru olur... Birkaç yıl önce Şam’daki Hamidiye çarşısını görünce şaşırıp kalmıştık büyüklüğü karşısında... Meğer Hamidiye çarşısı Halep çarşısının karşısında çocuk oyuncağı kalıyormuş... Halep çarşısı daha eski, üstelik 3040 kat daha büyükmüş... “Tam bir labirent” diye anlatıyor Mehmet Karasu... Bilmeyen biri çarşının ortasında bırakılsa yiter gider, çıkış yolunu kolay bulamazmış... Halep çarşısı özel bir zaman ayrılarak yetenekli bir rehberin eşliğinde gezilirse gizemine biraz biraz akıl erdirilebilirmiş... Sınırlı zamanımızla içinden şöyle bir geçtiğimiz için soluk soluğa diye betimledik o süreci... Doğal olarak birçok şeyi kaçırdık, ıskaladık… Buna karşın, bazı şeyleri gözlemleme olanağı bulduk yine de. Örneğin, gelenekselle modernin uyumunu gördük şaşkınlıkla... Kamyonetlerle katırlı, merkepli hamalların hâlâ ne denli işlevsel olduklarına tanık olduk. Hayvanlar öyle eğitilmiş ki “deh” ya da “çüş” dedirtmeden yapıyorlardı işlerini... İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Hayri Arslan Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74, Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam, TURİZM C Genel Müdür: Özlem Ayden, Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal, Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Müşteri Temsilcisi: Ozan Altaş Tel: 0 212 251 98 7475 Ege Reklam Sorumlusu: Zuhal Altungüneş Tel: 0 232 441 12 20 Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle