Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C TURİZM Uygarlıklar başkenti, ‘Işık Ülkesi’ 16 HAZİRAN 2010 ÇARŞAMBA / SAYI: 23 ‘Hedefimiz kültür ve tarih turizmi’ Milas Belediye Başkanı K MİLAS ntikçağda, nükteleriyle ünlü arp sanatçısı Stratonikos’un yolu bir gün Milas’a düşer. Kentin agorasında, yüksekçe bir yere oturup dinletisine hazırlanırken, alışverişlerini sürdüren halka, kendisine kulak vermesi için seslenir. Fakat o anda gözüne ilişen çok sayıda anıttan ve görkemli yapılardan öylesine etkilenir ki, adeta kendini unutur ve bir anda ağzından “dinleyin ey halk” yerine “dinleyin ey abideler” sözleri dökülüverir. Stratonikos’u böylesine şaşkına çeviren Milas, ya da o yıllardaki adıyla “Mylasa”, gerçekten antikçağda “Abideler Şehri” veya “Mermerler Şehri” olarak ünlenmiş bir Karia kentidir. Kentin hemen arkasında yükselen Sodra Dağı’ndan çıkartılan mavi damarlı mermerlerle yapılmış anıtlarla, anıtsal yapılarla Mylasa öylesine süslenmiştir ki, bu unvanlarla övülmesi hiç de boşuna değildir. Nasıl süslenmesin, nasıl ünlenmesin ki? Çünkü o, antikçağların en savaşçı kavimlerinden olan Karialıların başkentidir. Güneybatı Anadolu’yu kendilerine yurt edinen Karialılar, tarihin belki de ilk lejyonerleri, yani paralı askerleri olarak Mısır firavunlarının, Ege adalarındaki, Yunanistan’daki kralların savunuculuğunu yapmışlardır. Perslerin, Büyük İskender’in, Romalıların işgaline uğramış, kimi zaman yakılıp yıkılmış, kimi zaman yeniden imar edilmiştir. Sonra yöreye Türkler gelmiş, Menteşeoğulları Beyliği Milas’ı kendine başkent yapmıştır. Menteşelilerin, Milas’ı başkent yapmalarının ötesinde Karialılarla bir ortak yanları da savaşçı oluşlarıdır. Onlar da Karialılar gibi denizlere açılmışlar, denizcilikleriyle, korsanlıklarıyla ünlenmişlerdir. Bu nedenle beyleri Ahmet Gazi, “sahillerin beyi” unvanını kazanmıştır. A Devamı 2. sayfada apadokya’nın adını, Kızılırmak’ın kollarından birinin, Antik Çağ’daki adı olan “Kappadoks”a borçlu olduğunu düşünenler var. Ama, genel kanı, “Kapadokya” sözcüğünün, bölgenin Pers kayıtlarında geçen “Katpatuka”dan türediği. Üstelik bu adın Persler için şiirsel bir karşılığı var: “Güzel Atların Yetiştirildiği Ülke”... Ayrıca Persepolis Sarayı’nın kabartma taş bloklarında Pers Kralı’na hediye getiren 23 ülkenin temsilcileri arasında Kapadokyalılar da güzel at getirirken resmedilmiş. Hitit ve Frig mitolojisinde ise Kapadokya volkanların oluşturduğu, yağmur ve rüzgâr tanrılarının sihirli ellerinde biçimlendirdiği, doğanın ince ince işlediği büyülü bir bölge olarak geçer. Peribacalarının oluştuğu tarihi süreç içinde insanlar da bu peribacalarının içlerine ev ve kilise oyup fresklerle süsleyerek binlerce yıl öncesini günümüze tanıklık etmesi için şekillendirmiş. Avanos, Zelve, Göreme ve Uçhisar doğal güzelliklerinin yanı sıra kültürel zenginlikleriyle de yüzyıllar boyunca tarih yazarlarının ve seyyahların ilgisini çekmiş. Bölgenin en önemli yerleşim yenlerinden biri olan Uçhisar, Nevşehir Göreme yolu üzerinde, Nevşehir’e 7 km.uzaklıkta. Bölgenin en yüksek noktasında yer alan ve en eski yerleşimin ne zaman yapıldığı bilinmeyen Uçhisar, yerleşim biçimi açısından Ortahisar’a ve Ihlara Vadisi’ndeki Selime Kalesi’ne benziyor. Kalenin içindeki çok sayıda oda birbirine merdiven, tünel ve koridorlarla bağlanmış. K Odaların girişlerinde ise, yeraltı yerleşimlerinde olduğu gibi giriş ve çıkışı kontrol altına almaya yarayan sürgü taşları bulunuyor. Hasan ve Erciyes dağlarının heybetli manzarasının izlenebildiği bir yer olması nedeniyle özellikle gün batımının yaklaştığı saatlerde ziyaretçi akınına uğrayan Uçhisar’da eski Rum evlerinin güzelliği dikkat çekiyor. Köyde neredeyse hiç yeni ev yok. Eskilerin restorasyonları bittiğinde köyün çehresi daha da değişecek gibi görünüyor. Antik devirdeki adı: Venessa olarak bilinen Göreme’nin altının, in denilen yeraltı şehirleriyle kaplandığı söylenir. Yani; Avanos’tan yeraltından birkaç kilometre yürüyüp, dağın yamacında, tekrar yerüstüne dönmenin mümkün olduğu söyleniyor. Kızılırmak nehrinin her iki yakasında kurulmuş olan Avanos seramik atölyelerinin bulunduğu, toprağın şekillendirilip pişirilerek şekillendiği yerdir. Avanos’un dağlarından ve Kızılırmak’ın eski yataklarından yumuşak ve yağlı kil topraklar elendikten sonra iyice yoğrularak çamur haline getiriliyor ve “çark” adı verilen ayakla döndürülen tezgâhlarda şekillendiriliyor. El yapımı parçaların bu kadar güzelini hiçbir yerde bu kadar ucuza bulamazsınız. Avanos’ta Hititler’den beri çarkla çanakçömlek yapıldığı biliniyor. Bu el sanatı kavimden kavime, babadan oğula geçerek günümüze kadar gelmiş... İlçe’deki önemli uğraşlardan birisi de, bağcılıktır. Elde edilen üzüm, sofralık olarak kullanılabildiği gibi, mağaralardaki doğal depolarda şarap üretiminde de kullanılır. Ev yapımı şarapları tadarak satın almak mümkün. C MY B C MY B Eğer kapalı yer korkunuz yoksa yeraltı kentlerinde tarihin izini sürmek oldukça ilgi çekici geliyor insana. Kapadokya’da yumuşak tüf kayalara oyularak yapılmış çok sayıda yeraltı şehri bulunuyor. Bunlardan başlıcaları Kaymaklı, Derinkuyu, Özkonak, Mucur, Örentepe, Gümüşkent, Tatlarin, Ovaören ve Gökçetoprak’ta yer alıyor. Kaymaklı ve Derinkuyu bölgede bulunan yeraltı şehirlerinin en büyükleri. Nevşehir’in 21 kilometre batısındaki Kaymaklı yeraltı kenti ile ondan 9 kilometre sonraki Derinkuyu yeraltı kentini girişten itibaren yön levhalarını izleyerek gezebiliyorsunuz. Kentin giriş katında hayvanların bağlandığı yerler bulunuyor oradan da yiyeceklerin depolandığı bir başka bölüme geçiliyor. Yeraltı şehrinin her ri... e l t n e K ı t l a Yer aşamın peri bacaları ile iç rihi anlamda en önemli yeriçe sürdüğü 2000 nüfuslu Göreme’nin taya içine oyulmuş manastı i Göreme Açıkhava Müzesi’dir. Müze karlar, kiliseler, şapeller, yem faklar ve yaşam alanların ekhaneler, mutnastırlar VII. yüzyıldan XI dan oluşmaktadır. Müze alanında yer alan mayor. Düztabanlı beşik ton I. yüzyıla kadar olan kilise mimarisini barındırıozlu, tek veya 3 apsisli, me riye göre yapılmış kilise lerin fresklerinde yerel üsl rkezi haç planlı mimade yer alıyor. Bölgenin öze upları yansıtan resimler kilerinden, merkezi idaren lliğinden ötürü burada yaşayanlar savaşların etin ulaşım yollarına uzaklığı otoritesinden uzak kalmayı başarabilmişler. Ana ve engebeli bir alan olması ya dini inzivaya çekilenle r için uygun korunma yer , gizlenmek isteyen vei olmuş. Y bir bölümü diğerine dar tünellerle bağlanıyor. Her giriş değirmentaşı biçimindeki hareketli kayayla kapılarla kapatılarak gelen düşmanlardan korunulması düşünülmüş. Şarap yapımında kullanılan odaların da bulunduğu kent toplam 40 metre derinlikte 8 kattan oluşuyor. Aynı zamanda mükemmel bir doğal havalandırma sistemi var. Derinkuyu’nun toplam alanı 4.5 kilometrekare. Yaklaşık 20 bin kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Kaymaklı yeraltı kenti ise Derinkuyu’nun aşağı yukarı yarısı kadar büyüklükte. Yeraltı şehirlerinin yapımına hangi dönemde başlandığı kesin olarak bilinmiyor. Ancak yeraltı şehirlerinin yapımına milattan önce Hitit ve Frig uygarlığı döneminde başlandığı ve onuncu yüzyıla kadar kullanılmaya devam ettiği düşünülüyor. Devamı 3. sayfada aria uygarlığına ve Menteşe Beyliği’ne başkentlik yapmış olan Milas, bir tarih ve kültür şehridir. Antik çağlarda “abideler şehri” diye ünlenmiş olan Milas’ın o gösterişli günlerinden günümüze birçok anıt eser kalmıştır. Kent içindeki Gümüşkesen Anıtmezarı, Baltalı Kapı, Uzun Yuva tarihi alanı gibi antik çağ eserlerinin yanı sıra Beylikler Dönemi’nin ünlü yapılarından Hacıilyas Camii, Ulu Cami, Firuz Bey Cami gibi anıtsal eserler Milas’ın zengin tarihinin görkemli tanıklarıdır. Milas’ın zengin tarihi geçmişinin ve uygarlıklara yurt olmuş kültürel zenginliğinin bir yansıması olan tarihi Milas evleri, arastası, sokakları da kültür tarihimizde özgün bir yere sahiptir. Geleneksel Türk mimarisi ürünü olan evlerin yanı sıra Milas’ın ünlü Macar evleri de ayrı bir sanat değeri taşır.