Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 17 ARALIK 2009 PERŞEMBE Yazı ve fotoğraflar DOĞU TÜRKİSTAN HİNDİSTAN 17 ARALIK 2009 PERŞEMBE 3 Eser SAKA Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin (Doğu Türkistan’ın) batısında, Tanrı Dağları’nın eteklerinde, Kaşgar Suyu kıyısında kurulmuş olan Kaşgar, bölgenin tam anlamıyla tarih kokan şehri. Şehrin kuruluşu tarihi Han Hanedanlığı dönemine kadar uzanıyor. Kaşgar adını, kentin civarından elde edilen “Kaş Taşı” veya “Yeşim Taşı” adından alan kent, “Kaşgarlı Mahmut Türbesi”, Yusuf Has Hacip Türbesi, Iydgâh Camisi, Abak Hoca Türbesi ve eski Kaşgar Konakları ile tarihinin ne kadar eskilere dayandığını gözler önüne seriyor. 2008 yılında Unesco tarafından “Kaşgarlı Mahmut Yılı” ilan edilerek dünyada çeşitli etkinliklerle kutlanan ünlü Türk dil bilgini Kaşgarlı Mahmut’un Türbesi, kent merkezine 45 kilometre uzaklıkta olan Opal kasabasında bulunuyor. Eğer Türbeye giderken Uygurların yoğun olarak yaşadığı Uygur mahallelerini görmek isterseniz, eski yolu takip etmelisiniz. İki yanı kavak ağaçlarıyla bezeli yolların kenarına kurulmuş eski Uygur evlerini, halkın üç tekerlekli mobiletlerin üstünde yaptıkları toplu taşımacılığı, sokakta başlarında yöresel başlıkları “Tumakları” ile yürüyen Uygurları, sokakta koşuşturan tombul yanaklı, sevimli Uygur çocuklarını görmeniz açısından, ben muhakkak eski yoldan gidin derim. 10731077 yılları arasında yazdığı “Divanü Lügati’t Türk” adlı Türklerin ilk ansiklopedik sözlüğü niteliğindeki büyük eserin sahibi Kaşgarlı Mahmut’un türbesine ilk girişte, sizi bilginin heykeli karşılıyor. Yukarıya doğru tırmanıp türbeyi ziyaret edip dışarı çıkınca, türbenin hemen yakınından başlayarak yamaçlara doğru uzanan eski mezarlıkları görüyorsunuz. Benim yaptığım gibi mezarlıklara inerseniz, bölgede devamlı esen rüzgar, çevredeki toprakları havalandırıp üzerinize serpiştirirken önünüzde gördüğünüz tablo ister istemez insana içsel bir konuşturma yaptırıyor. Size ne söyletir bilemem ama, bana, içimdeki yoğun duygularla “Benim hüzün kokulu kentim Kaşgar” dedirtti. Odeon iç pazarda büyüdü ODEON Tours İç Pazar, 2009 yılında bir önceki yıla oranla yüzde 85 büyüyerek 55 bin kişiye tatil hizmeti sundu. 22 ilden 45 acentenin sahipleri ile genel müdürlerinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda ODEON Tours’un hizmet verdiği misafirler tarafından doldurulan anketlerin değerlendirilmesi sonuncunda; misafir memnuniyeti en yüksek olan üç satış acentesi ile bir önceki yıla göre en yüksek satış artışı gerçekleştiren üç satış acentesine ödül verildi. OTI Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Coral Travel Rusya Genel Müdürü Coşkun Yurt, yaptığı konuşmada; ODEON Tours İç Pazar’ın OTI Holding toplamı içinde yüzde beş paya sahip olduğunun altını çizerek önümüzdeki 23 yıl içinde pazarda lider firmalardan biri olacağına inandığını ve bu yönde OTI Holding tarafından her türlü desteğin sağlanmakta olduğunu belirtti. Ganj’a adanan yaşamlar Yazı ve fotoğraflar Ganj kıyısında banyo ve çamaşır zamanı... Cem POLATOĞLU Şükür Allah’ıma! Bir rüyam daha gerçekleşti. Müziklerine, kliplerine hayran olduğum, “Bollywood”un, mistisizmin, Hinduizmin ana vatanı Hindistan’ı gördüm. “Altın üçgen” dedikleri Delhi, Jaipur, Agra ve Kamasutra diyarı Khajuraho ve kutsal Ganj Nehri’nin bulunduğu Varanasi... On yedi milyon nüfusu, finans merkezi konumu, içinden çıkılamaz trafiği, güpegündüz caddelerde uyuyan binlerce sokak çocuğu ile gerçekten “kaos” şehir. Ne görülür? Hükümet binası, Qutub Minar ve Humanyus gömütleri. Jaipur; Rajastan eyaletinin başkenti. Diğer adı ile “pembe şehir” Rajput mimarisinin en ihtişamlı örneklerinden biri olan Amber Kalesi’ne illa ki fillerin sırtında çıkılır. Şehir Sarayı Müzesi, Jantar Mantar Gözlemevi ve Rüzgarlı Saray panaromik görülüyor. Agra; Agra Kalesi’ni, ItmadUdDaula Anıtı‘nı görüp, Hindistan’ın sembolü, dünyanın yeni yedi harikasından biri, Babür İmparatoru “Şah Cihan” tarafından, Kraliçe Mümtaz Mahal için yaptırılan Taj Mahal’i ziyaret ettik. Kendisine 14. çocuğunu doğururken ölen karısının anısına, (aşk adına) yapılmış. Dünyanın en büyük anıtını dolaşırken aşkın ve “ahdvefa”nın ne anlama geldiğini bir kere daha anladım. Ama bu türbenin bir tekrarı daha yapılmaması için tüm işçilerin kollarının kesilmesini anlamadım. Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mimar Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi ile yapıdaki yazıları yazan Hattat Serdar Efendi, eserin yapımı için Şah Cihan tarafından İstanbul’dan davet edilmişler. 1630’da başlanmış, 1652’de bitmiş. 82 Üç büyük dil, din ve kültür Kaşgarlı Mahmut ile aynı yıllarda yaşayan Yusuf Has Hacib’in Türbesi’de mavi çinilerle yapılmış görkemli yapısı ve küçük minareleriyle, İslam mimarisinin bütün özelliklerini yansıtması açısından muhakkak görülmesi gereken tarihi yerlerden bir tanesi. “Kutadgu Bilik” yani “mutluluğun yolu” adlı ünlü destanın yazarı, Türk edebiyatında ilk siyasetnameyi yazan ve ilk nazım şeklini kullanan kişidir. Türbesinin olduğu salonun duvarları, Kutadgu Bilik adlı eserinde yazdığı, insanı mutluluğa götürecek sözlerinin kabartma yazılarıyla donatılmış. Eski zamanlardan başlayarak üç büyük eski kültür; Çin, Hint ve Grek/Yunan KAŞGAR bölgeye gittiğinizde Uygur mutfağını muhakkak tatmalısınız. Her bir yemeği birbirinden leziz olan Uygur mutfağından; “Kaskan” denilen buharlı tencerede pişirilen “mantı”yı, elde açılan makarna üzerine dökülen sebzeli, etli solu “Lagmen” i, havuçlu “polo pilavı” ve şiş kebaplarını kesinlikle tatmalısınız. Nerede yiyebiliriz diye soracak olursanız; “Orda Restoran” ve Arslan yolu üzerindeki “Miran Restoran” favorilerim. Kaşgar’ın Kuzeyinde Qiakmakh nehri kıyısındaki; ilk Budist sanatçılar tarafından freskleri çizilen “Üç Ölümsüzler” adı verilen üç Budist tapınağı ve Kaşgar’ın güney bölgesinde bulunan “Muztagta” ve “Kongur” dağı buzulları ise Kaşgar’ın görülmesi gereken yerleri. Kentin meydanındaki, Iydgâh Camisi’ni gezmelisiniz. Camiyi gezdikten sonra, çevresindeki mağazalardan alışveriş yapabilirsiniz. Ama ben mağazaların arka kısmında kültürü, üç büyük din; Budizm, Hristiyanlık, İslam; üç büyük dil ailesi; UralAltay, ÇinTibet, HintAvrupa, üç büyük iktisadi sektörün; hayvancılık, ziraatçılık ve İpek yolu ticaretinin birbiriyle temas halinde bulunduğu bölgelerde yer alması nedeniyle Türk dünyası medeniyetine önemli katkılarda bulunmuş olan Doğu Türkistan Uygur Türkleri’nin, bu köklü kültürel geçmişleri doğal olarak mutfak kültürlerine de yansımış. Bu açıdan bu bulunan açık pazar şeklinde kurulmuş küçük dükkânlarda yöresel eşyaların ilginizi daha çok çekeceğini umuyorum. Kaşgar, bölgede el sanatlarıyla tanınmış bir kent. Özellikle ağaç oymacılığı ile yapılmış ev ve süs eşyalarını, yine ağaç oyması Uygur çalgı aletlerini (İki telli dutar, tambur, qushtar, rawab, ghirjek, dap), erkeklerin ve bayanların başlarına giydikleri nakışlı “dobba” adı verilen şapkaları, yöresel kumaşları, Uygur’un ünlü Yengisa bıçaklarını, otantik kırbaçları ve daha nice özel el emeği, göz nuru işleri bu pazarlarda bir arada görebilirsiniz. Eminim Uygurca konuşan esnafla anlaşmak sizler için çok zor olmayacaktır. Temelde bazı kelimelerin Türkçe ile yakın olan Uygurca’yı az da olsa anlamak mümkün oluyor. Gerçi ana vatanda insan gönül gözüyle bile anlaşabiliyor. Halkı son derece sevecen ve misafirperver. “Mihman”(misafir) gelmiş diye sizi yere göğe sığdıramıyorlar. İmkanları ölçüsünde sizi en iyi şekilde ağırlıyorlar. İmkanları ölçüsünde diyorum; çünkü halk ne yazık ki oldukça yoksul. Zor koşullarına rağmen yardımda ve ikramda bulunmak için yarışıyorlar. Zaman zaman ülkemizde kaybettiğimizi düşündüğüm bu değerlerin, anavatanda hâlâ yaşatılıyor olması beni derinden etkiledi. Baba memleketim, ata memleketim Kaşgar’dan dönüş zamanı gelip çattığında; sabahın erken saatleri demeyip, bir minibüs dolusu genç, yaşlı, çoluk çocuk beni havaalanına götürüp yolcu ederken, o güzel insanların yüreklerini yüreğime kattım. esersaka@hotmail.com Ganj Nehri kıyısanda krematorium törenleri. Fotoğraf: Mesut Süzer LykiaWorld’e TUSİD’den iki ödül Türk gastronomisine yeni bir boyut getirme ve önemli katkılarda bulunma vizyonuyla düzenlenen TUSİD I. Ulusal Aşçılık Yarışması Türkiye Mutfakta Yarışıyor’da LykiaWorld Antalya iki ayrı ödüle layık görüldü. CNR Fuar merkezinde TUSİD (Endüstriyel Mutfak Çamaşırhane Servis ve İkram Ekipmanları Sanayicileri ve İşadamları Derneği) tarafından düzenlenen aşçılık yarışmasında birbirinden yetenekli ustalar yarıştı. Dört ayrı kategoride gerçekleşen yarışmaya LykiaGroup adına katılan LykiaWorld Antalya Şefi İsmail Akdeniz TUSİD mansiyon ödülüne ve bir özel ödüle layık görüldü. İnsanlar Ganj Nehri’ni; yeni doğmuş çocuklarını vaftiz etmek, kendi günahlarından arınmak ve tövbelerin kabul görmesi için yıkanmak, yemek yapmak, çamaşır yıkamak gibi günlük işler ve temizlik için de kullanıyorlar. metrekarelik kubbeyi İsmail Efendi taşınıyorlar. Ufak dükkânlarda nehre yapmış. Kubbe, her sese yedi kez salmak için yüzer mumlar, çeşitli yankı verecek bir akustiğe sahip. tütsüler, kolyeler satılıyor. Ve bize çok uzun gelen yürüyüşün ardından Ganj’a Khajuraho ve Kama Sutra varıyoruz. İlk görüntü puslu dumanlı... Ölüleri nehrin kenarında yakıyorlar. Dünyadaki en büyük aşk anıtı Krematorium denilen yakma işleminin Agra’da, en büyük seks anıtı ise yapıldığı yerlerde cesedi koyuyorlar Khajuraho’da. Sırf bilgimiz görgümüz yere, üzerine de odunları artsın diye yolumuzu değiştirip geldik yerleştiriyorlar, rahmetlinin ağzına da buralara. Yediğimiz içtiğimiz bize hani mangal yaparken kullanılan gördüğümüzü size anlatacağız. Anıtlar beyaz yanıcı madde vardır ya şeker metrelerce yükseklikte. Üzerleri 64 çeşit Kamasutra cinsel ilişki gibi, işte onu tıkıyorlar. pozisyonlarını gösteren heykelciklerle Cesedin oğlu, ki birinci dereceden dolu. “yakıcı” olur, çakıyor çakmağı. Başta Hindistan’a gittiniz, ölü yakma yüzü olmak üzere odunlarla birlikte töreni görmediniz... Olmaz!. Bu tüm vücut yanıyor. Koku korkunç... nedenle Varanasi’ye de gidelim dedik. Yok öyle yanık et, mangal kokusu Ganj Nehri burada. Sabah otelden falan değil. alınıp nehre en yakın bölgede Ekşi, çiğ bir koku. Bir saate yakın bırakıldık. Buradan öte, nehre kadar süren yakma işleminin ardından kalan yürüyeceğiz. Nehre uzanan caddeyi ve küller, bir kavanoz içerisinde aileye sokakları tarif edeyim; her üç adımda teslim ediliyor. Onlar da hemen bir dilenci, kimi kör kimi topal ama oracıkta tekneyle açılıp nehre külleri çoğunluğu sağlam. Belli ki fakirler, savuruyorlar. Bu yakma işleminin en belli ki işsizler... kutsalı oğul tarafından yakılmak. Bu nedenle Hintliler erkek çocuk olana Krematorium törenleri kadar doğurmaya devam ediyorlar. Cadde bugüne kadar hiç Nüfus olmuş 1,5 milyar. temizlenmemiş sanki, çöpler diz Modern çağla birlikte bu yakma boyu... İnsanlar, nehre doğru ayinler, işlemi elektrikli hale gelmiş. Elektrikli çanlar, ezgiler eşliğinde yürüyorlar. Krematorium. Bas düğmeye, on beş Bazı yaşlılar arkasına sepet takılmış dakika sonra küller elinizde. “bisiklettaksi”ler tarafından Hindular hamile iken ölen bayanları Fotoğraf: Mesut Süzer ve çocukların cesetlerini de Ganj nehrine atıyorlar. Ganj’da çok sayıda cesedin kıyıya vurup kuşlar tarafından parçalanarak yendiğini görebiliyorsunuz. Bunun dışında insanlar Ganj Nehri’ni; yeni doğmuş çocuklarını vaftiz etmek, kendi günahlarından arınmak ve tövbelerin kabul görmesi için yıkanmak, yemek yapmak, çamaşır yıkamak gibi günlük işler ve temizlik için de kullanıyorlar. Hatta ve hatta nehrin suyunu sadece kutsal değil, şifalı da kabul ediyorlar. Bir hastaya son nefesinde nehrin suyundan içirmek cennete gitmenin garantisi olduğuna inanıyorlar. (O suyu içen, eminim o an oracıkta ölüyordur zaten) Nehir kenarındaki otellerin ve evlerin kanalizasyonlarının da nehre aktığını söylememe gerek var mı bilmiyorum. (Her gün tahminen bir milyar litre lağım nehre akıtılıyor) Bu cümlenin hemen arkasından Hindistan turumuz için tıklayınız diyeceğim de... Hiç de sırası değil galiba... Hinduizm inancında ne olursa olsun Ganj Nehri’nin kirlenemeyeceği inancının olduğunu da eklemlek gerek. cem@baracuda.com.tr Mutluluğa giden yol C MY B C MY B