Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 MAYIS 2011 CUMA SAYFA 3 Dr. Kuşçu, çok sayıda hastalığın gıda yoluyla bulaştığını söyledi KONUK YAZAR METE GÜLMEN * “Bakterinin çoğu insan kaynaklı” “Bahri Toygar Sağlık Projesi” yine Tarsus'ta TARSUS (Cumhuriyet) Bu yıl 5. kez düzenlenecek olan, “Bahri Toygar Sağlık Projesi” etkinliğinde bu yıl, “Katarakt” konusu tema olarak ele alınacak. Bahri Toygar anısına her yıl yinelenen proje kapsamında daha önce yapılan etkinlik ve sağlık çalışmalarının, bundan böyle de yürütüleceğini belirten Göz Doktoru Okan Toygar, yarın 15.00'da Tarsus 75. Yıl Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek etkinlikle ilgili şunları söyledi: “Proje kapsamında 2006, 2007 ve 2008 yıllarında Adana DSİ 6. Bölge Müdürlüğü'nde 48 yaş arası çocuklarda, 'Göz tembelliği ve şaşılık' taraması, şeker hastalığı tanısı almış olan çalışan ve emeklilerde göz dibi muayenesi yapıldı. Tarama ve muayenelerden sonra bu hastalıkların erken tanısının önemi konusunda halkı bilgilendiren toplantılar düzenledik. 2009'da Türk Kadınlar Birliği Tarsus Şubesi ile birlikte her 8 kadından birinin ortak sorunu olan, 'meme kanseri'ni, geçtiğimiz yıl ise, özellikle bölgemizde sık görülen ve tüm dünyada ölüme yol açan en büyük risk faktörü olan 'Hipertansiyon'u her yönüyle ele alacağız. Göz tansiyonu (glokom) konusunda uzman olan konuşmacımız İzmir'den Prof. Dr. Mahmut Kaşkaloğlu, başlangıç döneminde hiçbir bulgu vermeyen, ileri evrelerde yakalandığında ise oluşmuş olan hasarın giderilemediği bu sinsi hastalık ile ilgili bilgi aktaracak.” ADANA (Cumhuriyet Bürosu) İnsanlara gıda yoluyla 200'den fazla hastalık bulaştığını belirten ve besin zehirlenmesini, “Herhangi bir yiyecek ya da içeceğin tüketimi sonucu meydana gelen enfeksiyon veya intoksikasyon durum” olarak tanımlayan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Ferit Kuşçu, “Bu arada insan da birçok zararlı bakterinin kaynağıdır” dedi. Adana Tabip Odası'nın, Tüm EmekliSen, Türkiye Emekliler Derneği ile Tüm İşçi Emeklileri Derneği ile ortak düzenlediği, “Sağlıklı Yaşam Konferansları” dizisinde, “Besin Zehirlenmesi Nedir”, “Besin Zehirlenmelerine Neden Olan Etmenler, Nasıl Bulaşır ve Besin Zehirlenmesinde Ne yapılmalıdır?” konularına değinen Dr. Kuşçu şunları söyledi: “Besin zehirlenmesi genellikle aniden başlar. Kontamine olmuş besinler tüketildikten sonra hastalık belirtileri 30 dakika ile 72 saat arasında ortaya çıkar. Bunun nedeni, bakteri, virus, parazit, toksin ve prionlarla 200 den fazla hastalığın gıda yoluyla bulaşmasıdır. Besin kaynaklı hastalığa herkes yakalanabilir, ancak bebekler, çoDr. Kuşçu gıda zehirlenmeleriyle ilgili bilgi aktarırken zararlı bakterilere dikkat çekti. Çukurova’da Kalıcı Çevre Sorununun Adı: Tarımda Pestisit Modern toplumlarda çevresel kirlilikler önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Pestisitler bu kirliliklerde en büyük grubu oluşturmaktadır. Pestisitler besin maddelerinin üretimi, tüketimi ve depolanmaları sırasında, besin değerini bozan ve besinleri yok eden, zarar veren haşereleri, mikroorganizmaları ve diğer zararlıları yok etmek için kullanılan kimyasal bileşiklerdir. Ülkemizde pestisit tüketimi etkili madde olarak, 1979'a göre 2002 yılında yüzde 45.29'luk bir artış göstermiştir. Çukurova bölgesi yoğun tarımın yapıldığı bir bölgedir ve ülkemizde tüketilen tarım ilaçlarının yüzde 32'si bu bölgede kullanılmaktadır. Gelişen teknolojiye paralel olarak ürün çeşitliliğindeki artış farklı pestisit (Herbisitler, insektisitler, fungisitler ve diğerleri) çeşitlerinin kullanılması gerekliğini ortaya çıkarmıştır. Örneğin sadece Adana ilinde yaklaşık 540 bin hektar tarım alanında (3.445 hektar soya, 9.232 hektar yerfıstığı, 45.842 hektar pamuk ve 134.482 hektar mısır) ürün yetiştirilmektedir ve toplam 2008 yılı mücadele sezonu boyunca (01.10.200701.10.2008 arası) bin ton pestisit kullanılmıştır. Pestisitlerin yaygın kullanımı hem çevrede hem de insan sağlığı açısından ciddi boyutlarda zararlara neden olmaktadır. Bu kadar yaygın kullanıma bağlı olarak bölgemizde akut ve kronik pestisit zehirlenmeleri oluşmaktadır. İnsanların pestisitlere maruz kalması farklı şekillerde olmaktadır. Örneğin; mesleksel maruz kalım, lokal kullanım veya çevresel kontaminasyon şeklindedir. Bilinmektedir ki, çevresel maruz kalım ve günlük alım sonucu bu kimyasallar insan vücudunda birikmektedir. Pestisitlere kronik maruz kalım sonucunda, insan sağlığı üzerinde potansiyel yan etkileri mevcuttur. Çalışmalar, bu pestisitlerin endokrin (hormonal sistem) bozucu ve nonHodgkin's lenfoma (Lenf bezi Kanserleri), lösemi (kan kanseri), akciğer kanseri, uterus kanseri, yumuşakdoku sarkomu (bir tür kötü huylu tümör), Hodgkin's hastalığı (özel bir tür lenf bezi kanseri) ve düşük sperm konsantrasyonu gibi birçok hastalık için potansiyel risk faktörü olduğunu göstermiştir Pestisitler ile oluşan çevre kirliliğinin boyutlarının belirlenmesinde su, toprak gibi çevre örneklerinin analizi yanı sıra biyolojik izlemenin de gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Pestisit ve metabolitlerinin biyolojik örneklerde ölçülmesinde serum, yağ, idrar, kan veya anne sütü gibi farklı biyolojik örneklerle çalışılmaktadır Günümüzde kutuplardan Sahra Çölü'ne dünyanın herhangi bir bölgesinde anne karnında başlamak üzere annelerinden emdikleri ilk sütle bu bileşiklere merhaba demektedir. Anne sütü, bebeklerin sağlıklı büyüme ve gelişmeleri için en önemli besin kaynağıdır. TemmuzEylül 2006 döneminde bölgemizde yaşayan 59 annenin sütlerinde yapılan inceleme sonucu, yüzde 62.7'sinde (37 örnekte) organoklorlu pestisit tespit edilmiştir. Literatürde organik kirleticilere maruz kalımın birçok çocuk hastalığı ile ilgili olduğu yayınlar bulunmaktadır. Bu hastalıklar; astım, üreme sisteminde abnormaliteler, diabet, büyüme ve davranışsal bozukluklardır. Organoklorlu pestisitlerin hepsinin kullanımı ülkemizde yasaklanmış bulunmaktadır. Fakat bu bileşikler çevrede dirençli olmaları nedeniyle havada, suda ve sedimentte birikmişlerdir. Yapılan birçok çalışmada bu pestisitlerin kalıntı miktarları çalışılmış ve bulunan pozitif sonuç sonrası ise biyoizleme çalışmaları başlamıştır. Biyoizleme çalışmaları çeşitli popülasyonlar da özellikle çevre kirleticilere olan maruziyet ve maruziyet düzeylerinin belirlenmesini sağlamaktadır. 20072008 yılları arasında bölgemizden topladığımız 82 olgunun cilt altı yağ dokularının yüzde 100'ünde DDT metaboliti olan DDE tespit edilmiştir. Cilt altı yağ dokusunda tespit edilen HCB (Hekzaklorobenzen) düzeyleri, HCB kirlilik kaynaklarının araştırılması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla OC pestisitler ve PCB'ler gibi bileşiklerin insan sütü, yağ dokusu gibi biyolojik materyallerdeki düzeylerinin saptandağı biyoizleme çalışmalarına olan ilgi özellikle gelişmiş ülkelerde 70'li yılların sonu, 80 ve 90'lı yıllarda son derece fazla iken 2000'li yıllarda azalmıştır. Bu azalmadaki temel neden ise gerek bu bileşiklerin kullanımına getirilen kısıtlamalar gerekse yasaklamalara bağlı olarak toplumdaki maruziyet düzeyinin azaldığının saptanmasıdır. Fakat son yıllarda ortaya çıkan gelişmeler başta bu kirleticiler olmak üzere, bu bileşiklerin düşük miktarlarının dahi örneğin üreme sisteminde çıkardığı toksik etkilerin belirlenmesiyle bu bileşiklere ve biyoizleme çalışmalarına ilginin tekrar oluşmasına neden olmuştur. İlgi bu çalışmalarda anne karnındaki maruziyet düzeylerinin belirlenmesine kadar ilerlemiştir. Çünkü bu lipofilik kimyasallar anneden fetusa geçiş yapmaktadır. 12 Ocak 2010 itibariyle Stockholm Sözleşmesi'ne resmi taraf olan Türkiye'nin bu kirleticilerin kontrolü konusunda ciddi sorumlulukları bulunmaktadır. Yapılacak olan bu çalışma ile Stockholm Sözleşmesi'yle yasaklanan, insan sağlığı ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri kanıtlanmış olan OC ve PCB'lerin biyolojik izlenmesinin yapılması gerekmektedir. Bölgemizde kirlilik nedeni sadece organik klorlu kirleticiler değil aynı zamanda organofosforlu ve karbamatlı pestisitlerde ciddi sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerde bu konuda yapılan birçok çalışma bulunmaktadır. Ama ülkemizde hala bu konuda yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır. Toksikolojik çalışmalar göstermiştir ki organofosforlu pestisitlerde DDT ve HCB gibi kan beyin bariyerini ve plesantayı (eşi) geçebilir. * ÇUKUROVA ÜNİ. TIP FAKÜLTESİ ADLİ TIP ANABİLİM DALI cuklar, gebeler, yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler daha duyarlıdır. Bakteriler besinlerimize toz, toprak, haşere, kemirgen ve diğer hayvanlar, insanlar, su, potansiyel riskli besinler ve çöplerden kolaylıkla bulaşır. Çukurova tarım bölgesi olduğundan tarım ilaçları zehirlenmeleri fazlaca görülmektedir. Gözle görülmeyen mini canlılar olan bakteriler, genellikle hijyenik yönden uygun olmayan koşullarda hazırlanan ve pişirilen besinlerde ürer ve besin zehirlenmelerine neden olur. Besinlerin çoğunda, derimizin üzerinde, tırnaklarımızda ve her türlü yüzeyde bulunabilir ve yaşayabilirler. Bakterilerin hepsi, bize karşı zararlı etki göstermeyebilir. Yoğurt, peynir ve sirke gibi bazı besinlerin yapımında kullanılan bakteriler yararlı olanlarıdır. Mutfağımızdaki esas tehlike, be sinlere bulaştıktan sonra uygun koşul ve sürelerde üreyerek hastalık yapan bakteriler, yani patojen bakterilerdir. İnsanların birçok zararlı bakterinin kaynağı olduğuna vurgu yapan Dr. Kuşçu, tuvalet sonrası yıkanmamış eller, saç, giysi ve sakallar, burun ifrazatı, deride ufak yara, kesik ve çatlaklar, öksürme, hapşırma ile havaya dağılan tükürükte çok sayıda bakteri bulunduğunu da belirtti. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Uçar: Astım'ı bilinçsiz ilaç kullanımı tetikler ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Halk arasında, “nefes darlığı” olarak bilinen astım hastalığının dünyada yaklaşık 300 milyon kişiyi etkilediği, ülkemizde ise erişkin nüfusun yüzde 7'sinde, çocukların ise 15'inde görüldüğünü belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gamze Uçar, “Astım çok ilerleyip geri dönüşümsüz evreye girmediği sürece kolaylıkla kontrol altına alınıp tedavi edilebilir” dedi. Uçar, gebelikte sigara içen annelerin bebeklerinde ilk bir yıl içinde astım gelişme riskinin 4 kat daha fazla olduğuna dikkat çekti. Astımın, havayollarının daralması ile kendini gösteren, ataklar halinde seyreden kronik bir hastalık olduğunu anımsatan ve en sık görülen belirtilerin öksürük, nefes darlığı, hışıltılı solunum ve göğüste baskı hissi olduğunu vurgulayan Dr. Uçar şu bilgileri verdi: “Bu belirtiler nöbetler halinde görülür ve genelde gece veya sabaha karşı ortaya çıkar. Ayrıca mevsimsel değişiklik de gösterebilir. Belirtiler bazen kendiliğinden düzelmekle beraber ilaç tedavisine zaman geçirilmeden başlanması şarttır.” “Her allerji astım değildir” Astım ile allerjinin karıştırıldığına da vurgu yapan Dr. Uçar, astımı tetikleyen risk faktörlerini şöyle sıraladı: “Anne veya babadan birinde astım varsa çocukta astım gelişme olasılığı 1/3 iken, her iki ebeveynin astımlı olması durumunda bu risk 2/3'e çıkmaktadır. Bunun yanı sıra, ev tozları, polenler, küf mantarları gibi hava yoluyla alınan allerjenler, tekrarlayan ak ciğer enfeksiyonları, mesleki uyaranlar, sigara dumanı, bazı ilaçlar, ev içi ve dışı hava kirliliği ve beslenme gibi faktörlerde kişi de astıma sebebiyet verebilir. Ayrıca unutulmamalı ki astımı olan herkesin allerjik olması ya da allerjisi olan herkesin astım olması gerekmez. Çocuklarda astımın yüzde 80'i allerjik iken, erişkinlerde 50'dir.” “Düzenli tedavi şart” Her hastalıkta olduğu gibi astımda da erken tanının önemini değinen ve astımın erken evresinde yakalandığında tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu irdeleyen Dr. Uçar, “Düzenli tedavi gören hastaların büyük çoğunluğunda astım yaşamı olumsuz etkilemez. Ancak düzens i z tedav i veya bilinçsiz ilaç kullanımı, hastalığı tetikler ve ilerlemesine, hastanın sürekli atak halindeki gibi nefes darlığı ile yaşamasına neden olur. Bu yüzden hastalığının erken tanısının konması ve tedavisinin düzenlenmesi çok önemli” diye konuştu. Özel hasteneden doğum sonrası sağlıklı bakım hizmeti İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı Adına ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni İBRAHİM YILDIZ Adana Temsilcisi ÇETİN YİĞENOĞLU Sorumlu Yazıişleri Müdürü MİYASE İLKNUR Reklam Sorumlusu İLKER İŞİSAĞ Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Yönetim Yeri: Prof.Nurettin Mazhar Öktel Sk. No:2 Şişli/İstanbul Tel: (0 212) 343 72 74 Faks: (0 212) 343 72 64 Adana Temsilciliği: Çınarlı Mh. İnönü Cd. 5 Sk. Aksoğan İşhanı Kat:1/1 Seyhan/ADANA Tel: (0 322) 363 12 09 363 12 11 Faks: (0 322) 363 12 15 Baskı: DPC Adana Tesisleri Ceyhan Karayolu 01260 ADANA Tel: (0 322) 346 16 00 Cumhuriyet’in haftalık ücretsiz ekidir. Yayın Türü: Bölgesel. “Anne ve bebeğe yardım sürmeli” ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Yeni doğum yapan annelere ve bebeklerine hastaneden ayrıldıktan sonra da bakım ve yardım hizmeti veriliyor. Adana'da özel bir hastane, yeni doğum yapan anne ve bebeğine, “Yaşam boyu Acıbadem Bebek indirimi” uygulamasıyla evlerinde de bakım ve sağlık hizmeti sunuyor. VIP Bebek Odası hizmetiyle doğum öncesi ve sonrasında ayrıcalıklar sunan hastanede, annenin ve yeni doğan bebeğinin bulunduğu sürece hekim ve hemşire tarafından, “annelik bebek bakımı” gibi eğitim verilerek anneliğe ilk adım kolaylaştırılıyor. Örneğin anne, “emzirme danışmanlığı / eğitimini” hemşire tarafından alıyor. Anneye ve bebeğe sunulan fırsatlar bunlarla bitmiyor. Yatan hasta danışmanı, “bebek sertifikasının hazırlanması”, ailenin onayı alınarak, “bebeğin ilk fotoğrafının çekilmesi”, “bebeğin bilgilerinin ve fotoğrafının 'Ebebeğim'de yayınlanması” hizmetlerini sunuyor. Ayrıca, yatan hasta, danışmanın organizasyonunda, “ücretsiz ilk çocuk poliklinik muayenesi”, “doğum sonrası, taburculuğun ardından, ücretsiz kalça eklemi USG ve Otoakustik emisyon” taramaları yapılıyor. Sağlık ve bakım hizmeti bunlarla da bitmiyor. Anne, bebeğiyle birlikte evine gittikten sonraki 10 günde ücretsiz yenidoğan ev ziyaretleri yapılıyor. Ancak anne sütü almakta zorlanan bebek varsa bu 10 günlük süre daha da kısa tutuluyor. Ziyaretlerde, yenidoğan hemşiresi tarafından bebeğin rutin muayenesi ve kilo kontrolü yapıldıktan sonra anne ihtiyaç duyuyorsa bebeğe banyo da yaptırılıyor. Ziyaret sırasında bir başka dikkat çeken konu, bebeğin yaşadığı evin fiziki durumu. Eğer fiziki koşullarla ilgili bir sıkıntı saptanırsa, koşulların iyileştirilmesi için önerilerde bulunuluyor. Bu arada, “bebek yastığı” ve battaniye, tulum, body, şapka, eldiven bulunan “bebek paketi” aileye sunuluyor. Anneye psikolojik destek Anneye, doğum sonrasında verilen hizmetler arasında psikolojik destek de bulunuyor. Ücretsiz diş muayenesi ve diyetisyen kontrolü de ücretsiz uygulanıyor. C MY B C MY B