02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 MAYIS 2011 CUMA SAYFA 3 Çağın hastalığı, Antakya’da konuşuldu Antakya’da düzenlenen panele çok sayıda doktor ve tıp öğrencisi katldı. Konuşmacılar kanser türleri üzerinde geniş bilgi aktarırken rahim ağzı kanserine dikkat çektiler. KONUK YAZAR ALİ TIRAŞ Mimar Haydar Aktürk Pazar günü, Osmaniye Yeniköy’de, yemyeşil doğanın içinde, okaliptüs ağaçlarının altında kıvrım kıvrım akan Ceyhan nehri kıyısındaydık. Açıp kapanan havaya göre pembeden yeşile sürekli renk değiştiren nehre daldım… Kıyıdaki boz taşlar. Taşların üzerinde, nehrin taşıdığı ortası siyah benekli gelincik yaprakları. Nehrin bir ucundaki ağaç ve sazlık diplerinden çıkıp uçan kuşlar… Derken, içimden bir ses yükseldi. Tanıdık bir sesti. Belki bir şiir dizesiydi: “Bir ırmak insana çok şey öğretebilir.” Söyleyen Nazım mıydı, Siddartha mıydı, Yaşar Kemal miydi, Heraklit miydi… Hatırlayamadım birden. Seyhan’ın bir koluydu akan ırmak, Seyhan nehri, Toroslardan bilinmedik bir yerden, bir kaynaktan doğardı, döküldüğü yerlerde çoğalır, toprak olur, taş olur, bitki olur, kuş olur, deniz olur, balık olur, insan olur akardı. Evet, Pazar günü, Seyhan’ın binlerce kolundan biri olan ırmak kıyısında buluştuk. Bizi burada buluşturan kişi, yüreği bir suyun akışı kadar güzel bir insandı. Mimar Haydar Aktürk. Engelliler Haftası dolayısıyla oradaydık. Osmaniye Eğitim ve Engelli Destekleme Derneği ve Engelliler Platformu Başkanı Mimar Aktürk, görme özürlü, işitme özürlü, bedensel özürlü insanlarımızla bir piknikte buluşturdu bizi. Onlarla, ekmeğimizi, peynirimizi, zeytinimizi paylaşırken ne kadar mutluyduk. Yanıbaşımızda akan ırmak, o an içimizden de akıyordu… “Seviyorum Seni” diyen bakışlarla, Ekmeğimizi çatal kaşıksız, beyaz peynire banıp yiyorduk, Nazım’ın bir dizesi gibi. Bir zeytin tanesi ile mutlu oluyorduk. “Ekmeğimizi tuza banıp yer gibi.” IRMAK BİZİ DİNLİYORDU Kucağındaki ekmeğini paylaşmak için aramızda koşuşturan Haydar Aktürk, “Ekmeğin var mı” diye soruyordu… “Seviyorum seni, ekmeği tuza banıp yer gibi Geceleri ateşler içinde uyanarak Ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi” Irmak kıyısına iniyorduk tekrar. Közde demlenmiş çayımızı yudumlarken onları dinliyordum. Çocuklarını, kardeşlerini, oğullarını, kızlarını anlatıyorlardı. Uykusuz gecelerini, kim ne der korkularını… İnsanların ve yöneticilerin ilgisizliğini… ZİNCİRLERİNİ KIRMAK İSTİYORLARDI Zincirlerini kırmak istiyorlardı. Irmak bizi dinliyordu, taşlar bizi dinliyordu, ağaçlar bizi dinliyordu… kuşlar da uzaklara taşıyordu konuşulanları. İşitme Engelliler temsilcisi Aslı Hakat, işaretlerle konuşulanları paylaşıyordu. Aslı hanımın kardeşi Meltem, önünde bir çuval acı soğan, öğle yemeğini hazırlıyordu. Çocuklar köy merasında birbiriyle yarışıyordu. Bedensel Engelliler Spor Kulübü Başkanı Muttalip Altun, tekerlekli sandalyesiyle voleybol oynayan gençlerin hakemliğini yapıyordu. Neriman hanım, işitme özürlü kardeşinin çocukluk, ergenlik günlerini anlatıyordu… Irmak, arada bir açan güneşle ışıl ışıl akıyordu. O şimdi her yerdeydi, soluduğumuz havada, içtiğimiz çayda, Adana’daki barajda, sabah yağan yağmurda, yarım saat ötemizdeki denizde… Onun geleceği, geçmişi yoktu, o an her yerdeydi. Biz, o gün, hepimizden daha yaratıcı, üretici o güzel insanlarla, bir ırmak kıyısında, piknikte buluştuk. Acılarımızı, sevinçlerimizi, mutluluklarımızı, özlemlerimizi paylaştık. BİR TEK İNSAN BİLE DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLİR Bu buluşmayı gerçekleştiren Mimar Haydar Aktürk’e ne kadar teşekkür etsek az. Haydar Aktürk’lerin, yüreği sevgi dolu insanların sayılarının çoğalmasını, Türkiye’deki 10 milyon engellimize sahip çıkılmasını, 6 yıl önce çıkartılan özürlülerle ilgili yasanın uygulanmasını bekliyoruz. Çünkü 6 yılda hiçbir şey değişmedi. Dileriz, 12 Haziran’dan sonraki dönemde onlar da hatırlanır. Evet, sevelim birbirimizi. İş sevmeye gelince fırsatlar sınırsızdır. Unutmayın, bir tek insan bile birçok şeyi değiştirebilir. Çünkü, o akan ırmak biziz. ([email protected]) “Göz tansiyonu sinsice ilerler” ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Adana Tabip Odası'nın (ATO) düzenlediği, Türkiye Emekli Derneği, Tüm EmekliSen ve Tüm İşçi Emeklileri Derneği üyelerinin katıldığı, “Sağlıklı Yaşam Konferansları” dizisinde, “Görme Bozukluğu” konusuna değinen Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Okan Toygar, “Göz Tansiyonu (glokom) yaygın bir göz hastalığıdır. Sıklıkla 40 yaşın üzerinde oluşur ve yıllar içinde çok sinsi ilerler. Glokoma bağlı görme kaybını engellemenin tek yolu erken tanıdır” dedi. 40 yaş üzerindeki insanlarda görme azlığı yapan nedenleri, “yakını görmede güçlük, Presbiyopi tedavisi, Göz tansiyonu, Sarı Nokta Hastalığı, Şeker Hastalığı ve Katarakt” olarak tanımlayan ve bu rahatsızlıkların tanısı ve tedavisi konularına açıklık getiren Dr. Toygar şu bilgileri verdi: “Presbiyopi genelde 40 yaşın üzerindekilerde yaşa bağlı yakını görmede güçlük sorunudur. En yaygın tedavi gözlük ve göz içerisine ameliyatla çok odaklı mercek (lens) konulmasıdır. Katarakt ise gözün şeffaf lensinin saydamlığını kaybetmesi, yani buğulanmış cam gibi görmesidir. Genellikle 7585 yaşlarında görülür ve tek tedavisi cerrahidir.” Göz Tansiyonu'nun (Glokom) yaygın bir göz hastalığı olduğunu, sıklıkla 40 yaşın üzerinde oluştuğunu kaydeden Dr. Toygar şöyle devam etti: “Yıllar içinde çok sinsice ilerler. Glokoma bağlı görme kaybını engellemenin tek yolu erken tanıdır. Görme kaybı oluştuktan sonra geri dönüş olmadığından erken tanı çok önemlidir. Normal göz muayenesi sırasında tespit edilen anormal göz içi basıncı artışı hastalığın ilk belirtisi olabilir. Göz doktorunca düzenli aralıklarla yapılan muayeneler glokomun erken tanı ve tedavisi için en iyi yoldur. Tedavisi, damla, ameliyat, nadiren lazerdir. Sarı Nokta Hastalığı ise, gözde makula (görme merkezi veya sarı nokta) ismi verilen bölgenin bozulmasıyla karakterize bir hastalıktır. Makula gözün arkasında yer alan ve detayları görmemizi sağlayan bir bölgedir. Makula dejenerasyonu tamamen körlükle sonuçlanmaz. Çoğu hasta kendine bakmaya yetecek kadar görmesini korur. Tedavisi, Erken dönemdeki yaş tipte makula dejenerasyonunda lazer tedavisi uygulanabilmektedir. Kanser hâlâ büyük tehdit ANTAKYA (Cumhuriyet) Antakya’da düzenlenen “Kanser” konulu panele konuşmacı olarak katılan uzmanlar, ülke genelinde rahim ağzı kanserinin birinci sıraya oturduğunu, bunu önlemek ve ölümlerin önüne geçmek için erken teşhisin önemli olduğuna vurgu yaptı. Özellikle bayanlarda 1246 yaş aralığında yapılacak aşı ile rahim ağzı kanserinin ön teşhis aşamasında önlenebileceğine dikkat çeken uzmanlar, “Yapılacak aşı ile yüzde 90 oranında ölümlerin önüne geçilmiş olur” dedi. Antakya Belediyesi’nde düzenlenen ve Başkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Ayhan, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı emekli öğretim üyesi Prof. Dr. İskender Sayek, Ankara Zekai Tahir Burak Hastanesi’nden Doç. Dr. Tayfur Güngör, Başkent Üniversitesi’nden Dr. Halis Özdemir’in katıldığı panele, Mustafa Kemal Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencileri, İl Sağlık Müdürlüğü personeli ile özel hastane çalışanları büyük ilgi gösterdi. duğunu anımsattı, “Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) olarak ülke genelinde yaptığımız araştırmaya göre, rahim ağzı kanseri birinci sıraya oturmuş durumda. Bunu önlemek ve ölümlemış olur” dedi. Son yıllarda Türkiye’de meme kanseri vakalarında artış olduğunu dile getiren Prof. Dr. İskender Sayek ise, “Meme kanserinde erken tanı konulması ile hastalık yüzde 100 tedavi edilon kanseri” ile ilgili açıklamalar da bulundu. Kolon kanserinin öldürücü bir tür olduğunu ve en büyük tetikleyicilerinden birinin sigara olduğunu irdeleyen Güngör, ‘obez’ seviyesinde aşırı kilolu insanların yanı sıra 40 yaş sonrasında demir eksikliğine bağlı anemi hastalıkların risk gurupları içinde olduğunu kaydetti. Dr. Halis Özdemir ise akciğer kanserinin en önemli etkenlerinden birinin tütün olduğunu belirtti, “Her 8 ölümün 6’sı bu kanser türünden kaynaklanmakta. Tütünün insan metabolizmasını olumsuz yönde etkilediği artık kaçınılmaz bir gerçektir. Tütün kullanan erkeklerin kansere yakalanma oranı yüzde 47, bayanların ise 53’tür. Toplumun sigara yasağına yeterli duyarlığı göstermesinin hasta sayısında azalmaya yol açacağı kesindir.” Konuşmasına, Antakya’da farklı kültürlerin yer aldığını belirtip, “Bunları tek bir fotoğraf karesinde görmemiz mümkün” diyerek başlayan Prof. Dr. Ayhan, kansere karşı önlem almanın insanın elinde ol rin önüne geçmek erken teşhisten geçer. Bir de aşı yaptırmak önemli. Özellikle bayanlarda 1246 yaş aralığında yapılacak olan aşı ile rahim ağzı kanserinin yaratacağı ölüm riski yüzde 90 oranında azaltıl lebilir. Bu hastalık 4555 yaş üstü bayanlarda daha fazla görülmektedir. Kitlenin henüz büyümeden tespit edilmesi halinde risk oranı bir o kadar azalır” diye konuştu. Doç. Dr. Güngör de “ko Opr. Dr. Karabulut: Erkeklerde görülme oranı iki kat daha fazla “Böbrek taşı yeniden oluşur” BEK R ŞAH N İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı Adına ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni İBRAHİM YILDIZ Adana Temsilcisi ÇETİN YİĞENOĞLU Sorumlu Yazıişleri Müdürü MİYASE İLKNUR Reklam Sorumlusu İLKER İŞİSAĞ Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Yönetim Yeri: Prof.Nurettin Mazhar Öktel Sk. No:2 Şişli/İstanbul Tel: (0 212) 343 72 74 Faks: (0 212) 343 72 64 Adana Temsilciliği: Çınarlı Mh. İnönü Cd. 5 Sk. Aksoğan İşhanı Kat:1/1 Seyhan/ADANA Tel: (0 322) 363 12 09 363 12 11 Faks: (0 322) 363 12 15 Baskı: DPC Adana Tesisleri Ceyhan Karayolu 01260 ADANA Tel: (0 322) 346 16 00 Cumhuriyet’in haftalık ücretsiz ekidir. Yayın Türü: Bölgesel. GAZİANTEP Üroloji Uzmanı Opr. Dr. İrfan Karabulut, ürolojide taş hastalıklarının görülme oranının erkeklerde kadınlara oranla iki kat daha fazla olduğunu söyledi. Karabulut, “Taşların yüzde 80’i kendiliğinden düşebilir, yüzde 20’si ise tedavi gerektiren taşlardır. Daha önce taş düşürmüş birisinin, 5 yıl içinde yeniden taş rahatsızlığı geçirme olasılığı yüzde 50’dir” dedi. Bazı hasta ve yakınlarına hastalıkla ilgili bilgi verirken sözlerine, taş rahatsızlığının yüzyıllardır bilinen ve toplumun yüzde 10’unda görülebilen bir hastalık olarak tanımlanabileceğine dikkat çeken Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Karabulut şunları söyledi: “Taş hastalığının nedenleri arasında diyet, ailevi yatkınlık, yaşanan coğrafya, sık idrar yolu enfeksiyonları, bazı metabolik hastalıklar, bağırsak hastalıkları ve ameliyatları, gut hastalığı, hipertroidi, fiziksel aktivitenin az olduğu hareketsiz yaşam, iklim, beslenme şekli ve genetik yapı sayılabilir. Hastaların yüzde 6’sında ise genetik yatkınlık vardır ” dedi. 2,5milyon taş hastasının olduğu Almanya gibi bazı ülkelerde, “halk hastalığı” olarak kabul edilen rahatsızlığa, Türkiye’de de artık sık rastlandığını, her yıl 140 bin yeni böbrek taşı vakasının saptandığını söyleyen Karabulut şöyle devam etti: “Hastalığın sıcak iklimli coğrafyalarda sık görüldüğü kesin. Böbrek üreter (böbrek ve idrar kesesini birleştiren tüp) idrar kesesinde olan doğuştan ve sonradan olan idrar akışını engelleyen tıkanıklıklar da taş oluşumuna sebep olurlar. Taşların yüzde 80’i kendiliğinden düşebilir, yüzde 20’si ise tedavi gerektiren taşlardır. Daha önce taş düşürmüş birisinin, 5 yıl içinde yüzde 50 oranında tekrar taş rahatsızlığı geçirme ihtimali vardır.” Belirti ve tadavisi Böbrek içindeki taşların idrar akımını engellemediği sürece belirti vermediğini, ancak üretere düşen taşın bel boşluğunda şiddetli bir ağrı ile karakterize olduğunun altını çizen Opr. Dr. Karabulut, belirti ve tedavisiyle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Kolik dediğimiz ağrı idrarda kanama, bulantı, kusma, karında şişkinlik ve gaz ile birlikte olur. Opr. Dr. Karabulut’un bilgilendirme toplantısına çok sayıda hasta ve hasta yakını katıldı. Taşın mesaneye yaklaşmasıyla sık idrara çıkma hissi ve yanma şikayetleri meydana gelir. Tıkanma yapan taş, ‘pyelonefrit’ dediğimiz böbrek iltihabı yaparsa üşüme, titremeyle yükselen ateş ve yan ağrısı olur. Tedavi için taşın tanımlanması gerekir. Tam idrar tahlili, direkt grafiler, ultrasonografi, IVP (intravenöz pyelografi), tomografi ve sintigrafi yapılması kaçınılmaz. Taş tedavisi 3 ana grupta incelenebilir. Bunlar ilaç tedavisi, vücut dışından şok dalgaları ile taş kırma yöntemi (ESWL) ve cerrahi tedavidir (endoskopik, laparoskopik, perkütan, açık cerrahi). Bunlar arasından uygun olanı seçilerek, hastaların tedavisi yapılabilir.” İstanbul’daki resim sergisinde Türkiye birincisi oldu Recep engelleri aştı Engelli Recep birincilik aldığı çalışmasını gösterirken. ADANA (Cumhuriyet Bürosu)İstanbul Ümraniye İlçe Belediyesi’nin açtığı resim sergisine katılan Adanalı engelli genç Recep Akbaş, “Huysuz” adlı eseriyle Türkiye birinciliği aldı. Adana Büyükşehir Belediyesi, Teknik Eğitim Vakfı, Güzel Sanatlar Lisesi ve Umudum Özel Eğitim Okulu’nun işbirliğiyle düzenlenen ve yurdun birçok yerinden engelli gencin yapıtlarıyla katıldığı, “Müziğin Resmi Projesi” kapsamında Ümraniye Belediyesi’nin öncülüğünde yaşama geçirilen sergiye Adana’dan katılan engelli Recep Akbaş, ailesi ve öğretmenlerini sevince boğdu. Güzel Sanatlar Lisesi öğretmenleri Ergün Aslantaş ve Mine Saraçdoğan’ın denetiminde uzun bir eğitim ve çalışma süreci sonucu ortaya çıkan eseriyle İstanbul’a giden engelli Akbaş’ın “Huysuz” adlı eseriyle Türkiye birincisi olmasının büyük sevinç ve umut kaynağı olduğunu belirten Büyükşehir Belediyesi Dış İlişkiler Müdürü ve TEKEV Adana Şube Başkanı Sait Altıparmak, “Yaşama geçirilen ‘Müziğin Resmi Projesi’nin Avrupa Birliği Projesi haline getirilebilmek için ilgili yerlere teklif vereceğiz. Bu engelli kardeşlerimizin yeteneklerini ortaya koyması ve gelecekleri adına çok önemli” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle