02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 N SAN 2011 CUMA SAYFA 3 Checkup Uzmanı Dr. Arabacı yaşam tarzının önemli olduğunu söyledi: KONUK YAZARLAR Prof. Dr. L.T. Gümüş 1* 2* Prof. Dr. Ali Arıcan Kanserin Erken Tanısı ve Moleküler Altyapı Laboratuvarı ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Günümüzde sık görülmesinin yanı sıra öldürücülüğünün yüksek olması nedeniyle bir halk sağlığı sorunu olarak tanımlanan kanserde erken teşhisin çok önemli olduğunu belirten Checkup Uzmanı Dr. Filiz Arabacı, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, fiziksel ve ruhsal dengenin korunması, ailesel ve çevresel risk faktörlerinin farkında olarak düzenli sağlık taramalarından geçmek gibi alışkanlık ve önlemlerle kanserden korunabileceğine dikkat çekti. mal hücrelerin kontrolsüz çoğalması ve yayılması” olarak tanımlanan kanserin nedeni, belirtileri, tedavi ve korunma yöntemleriyle ilgili merak edilen sorularla sık sık karşılaştıklarını kaydetti, şunları söyledi: ve kişisel faktörler olarak 3 e ayrılır. Kişisel faktörler arasında beslenme alışkanlıkları, sigara içimi gibi yaşam tarzını ilgilendiren faktörler yer alır. Genetik faktörler aile öyküsünde var olan risk faktörlerini içerir. Çevresel nedenler arasında çalışılan iş ortamındaki hava kirliliği, çeşitli gazlarla temas gibi faktörler yer alır. itibaren hem hekim fizik muayenesi hem de meme ultrasonuyla takip edilmesi gerekir. Kadınların risk altında olduğu bir diğer spesifik kanser türü ise rahim ağzı kanseridir. Düzenli papa smear ( rahim ağzından alınan örneklerin laboratuvarda patolojisi açısından incelenmesi) testi bu noktada önem kazanmaktadır. Pap smear Kanser en sık görülen ve en ağır seyreden hastalıklardan biri olup organizmadaki her doku ve hücreden kaynaklanabilen kontrolsüz hücre çoğalmasıdır. Sigara içiminden gıda katkı maddelerine, iltihabi hastalık etkenlerinden radyasyona kadar çok sayıda etken kansere yol açabilmektedir. Özellikle gelişmiş toplumlarda ölümlerin yüzde20’den fazlasından sorumludur. Kanser sıklığı ve profilleri gelişmiş ve az gelişmiş ülkelerde farklık göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde, erkeklerde akciğer ve prostat kanseri, kadınlarda ise meme kanseri ve kalın barsak kanserleri daha sık görülürken, az gelişmiş ülkelerde ise erkeklerde akciğer, mide ve karaciğer kanseri, kadınlarda da meme ve rahim ağzı kanseri daha sık görülmektedir. Her yaşta değişik kanser türleri görülmekle beraber, ortalama yaşam süresinin artmasıyla kanser görülme sıklığı da artmaktadır. Yaşlı nüfusu (65 yaş üstü) yüzde 10’un üzerinde olan ülkelerde kanser sıklığı yüz binde 200350 arasında değiştiği bildirilmektedir. Ülkemizde yaşlı nüfus giderek artmaktadır. 2003 yılında yüzde 6 olan 65 yaş üstü nüfus oranının 2009’da 7’ye çıktığı rapor edilmektedir. Ülkemizde aktif kanser kayıt sisteminden elde edilen bilgilere göre erkeklerde kanser sıklığının 2000 yılında yüz binde 78’den 2005’te 202.7’ye çıktığı, bu oranların kadınlarda da 50.5’ten 144.5’e çıktığı rapor edilmektedir. Mersin’de yıllara göre kanser sıklığının 20012004 arasında sırasıyla yüz binde 32.8, 49.1, 49.9, 62.3 ve 128.6 olduğu rapor edilmektedir. Yıllara göre oranları değişmekle beraber erkeklerde en sık gözlenen üç kanser tipinin akciğer/boğaz, deri, mide ve bağırsak, kadınlarda ise meme, deri ve mide/barsak kanserleri olduğu rapor edilmektedir. Kanser, bazen hiç belirti ve bulgu vermeden ilerleyebilir. Kendini göstermesi, gelişimi ve sonuçları açısından bir hastadan diğerine çok değişken olan, karmaşık bir hastalıktır. Günümüzde başta toplumların yaşlanması ve diğer pek çok nedene bağlı olarak kanser sıklığının artışı önemli bir sorun alanı oluştururken, kanserli vakaların geç dönemde tanınması ise diğer bir sorun alanını oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre kanser, önlenebilir ve erken yakalandığında da tedavi edilebilir hastalıklar grubu olarak tanımlanır. Kanserin geç dönemde tanınması; tedavi başarısı ve tedavi sonrası sağ kalım süresini düşürürken, tedavi maliyetini de ciddi oranda artırmaktadır. Erken dönemde tespit edilen kanserin tedavisi hem kolay, hem kesin, hem de daha ekonomik olmaktadır. Bu nedenle kanserin erken tanısı hayati öneme sahiptir. Kansere, cerrahi yöntemlerle çıkarılabilecek kadar küçükken tanı koymak önemlidir. Erken dönemde teşhis edilebilmesi için çeşitli tarama testi geliştirilmiştir. Meme kanseri için mamografi ve kendi kendini elle muayene, kolon kanseri için gaitada gizli kan ve sigmoidoskopi (kalın barsak endoskopisi), rahim ağzı kanseri için sürüntü (pap smear) testi, prostat kanseri için serumda prostat spesifik antijen düzey ölçümü ve prostatın ultrasonla değerlendirilmesi bunlardan bazılarıdır. Bununla beraber hala pek çok kanser için erken tanıda kullanabilecek tanı testleri sınırlı sayıdadır. Kanserin erken tanısı, tedavide en iyi şanstır. Kanserli hastanın takibinde kullanılan bazı kanser belirteçleri mevcut olup ancak şu ana kadar bulunan kanser belirteçleri hem tek tür için özgül değil hem de tarama için yeterince duyarlı değildir. Yani kanser tanısı için kullanılamamaktadır. Bu nedenle, yeni tanı testlerinin geliştirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Son yıllarda, kanda dolaşan mikroRNA olarak isimlendirilen küçük RNA parçaçıkları ile pek çok kanser türü arasında (meme, kolorektal, over, karaciğer, akciğer, pankreas, prostat kanserleri ve bazı kan kanserleri için) ilişki bulunduğunu gösteren çalışmaların sayısı giderek artmaktadır. Kanda serbest dolaşan mikroRNA’ların bazı kanserlerin tanısı ve tedavisinin takibinde kullanılabileceği gösterilmiştir. Bazı kanserlerin hızlı mı yavaş mı gelişen türünü taşıdıklarını anlamak için mikroRNA profillemesinin yapıldığı çalışmalar mevcuttur. Ayrıca erken tanıda rollerinin olabileceği konusunda da araştırmalar devam etmektedir. Ancak, kanda mikroRNA düzeylerinin saptanması halen araştırma aşamasında olan bir yöntem olmakla beraber standart tanı yöntemleri ile beraber uygulandığında hem bilimsel hem de ekonomik yönüyle insan sağlığının korunmasına önemli bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan, “Ulusal Kanser Programı 20092015” raporunda ülkemizde kanser hastalığı ve ölümlerinin azaltılabilmesi için erken tanı programlarının uygulanmasının bir gereklilik olduğu vurgulanmaktadır. Bu hedefin gerçekleştirilebilmesi için toplumun eğitilmesi ve risk gruplarında bulunan kişilerde sağlık taramalarının yapılması gerekmektedir. 1* (MEÜ Tıp Fakültesi Biyokimya AD) 2* (MEÜ Tıp Fakültesi Onkoloji AD) Opr. Dr. Evişen diyabetlileri uyardı: Kanser Nasıl Başlar? “İnsan vücudu pek çok değişik hücrelerden oluşur. Normal hücreler büyür, bölünür ve ölür. Bazen hücreler değişikliğe uğrar. Değişikliğe uğrayan hücreler normal hücrelere göre daha hızlı büyür ve çoğalır. Bu anormal hücreler biraraya gelerek grup oluşturur ve tümor yapısını meydana getirir. Eğer bu tümör yapıları kötü huylu ise vücutta bulundukları bölgedeki sağlıklı dokulara yayılır ve yok eder. Kanser hücreleri kan aracılığı veya lenfatik sistem ile vücudun diğer kısımlarına gidebilir ve o bölgede tümör yapıları oluşturabilir. Buna karşılık iyi huylu tümörler ise vücudun başka bölgelerine yayılmaz. Kanserin erken teşhisinin önemi buradadır. Eğer kanser yapısı küçük ve başka yere yayılmamış ise tedavisi daha kolaydır. Kimler risk altındadır? Kansere yakalanma riski pek çok faktöre bağlıdır. Bu faktörler genetik, çevresel “Şekerinizle yaşamayı öğrenin” BEK R ŞAH N Beslenme ve egzersiz Lifli besinlerden zengin beslenme ve düzenli egzersiz sağlık için genel anlamda önemlidir. Sağlıklı beslenerek ve fiziksel olarak iyi durumda olmak sizi bazı kanser türlerinden koruyabilir. Özellikle yüksek lifli sebze ve meyveden zengin beslenmenin barsak kanserlerinden koruyucu etkileri olduğu bilinmektedir.Gazlı içecekler, alkol ve yüksek yağ oranına sahip besinlerden uzak durmak sağlığınızı korumanızda yardımcı olacaktır.” Checkup Uzmanı Dr. Filiz Arabacı GAZİANTEP Diyabet (şeker) hastalarının göz doktoruna düzenli muayene olması gerektiğini söyleyen Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. M. Alper Evişen, “Diyabet hastalığının tedavi edilerek iyileşeceğine dair toplumda yanlış bir düşünce var. Oysa bu hastalık bir yaşam hastalığıdır, yaşam tarzlarını hastaların bu hastalığa göre düzenlemeleri gerekir” dedi. Özel Sani Konukoğlu Hastanesi’nde halka açık konferanslar kapsamında düzenlenen bilgilendirme toplantısında yaptığı sunum eşliğinde, “Diyabet ve Göz” konusunu anlatan Opr. Dr. Evişen, şeker hastalığının göz üzerindeki etkileri ve tedavisi konusunda şunları söyledi: “Diyabet hastalığının vücutta çok farklı organlarda hasara neden olduğu üzücü bir gerçek. Ancak, düzenli kontrollerle yaratabileceği birçok hasarın erken ve önlenebilir düzeyde yakalanabilir olduğu da bir gerçek. Üstelik, diyabete bağlı göz sorunları yaşam süresi uzadıkça daha sık görülebilir. Hastanın bu konuda bilinçli olmaması ve gereken önemi vermemesi körlük olgusunu da artırabilir. Diyabet hastalığının tedavi edilerek iyileşeceğine dair toplumda yanlış bir düşünce vardır. Oysa bu hastalık bir yaşam hastalığıdır. Yaşamını bu hastalığa göre düzenleyenler, diyabetle yaşamayı öğrenenler, en az sorunla uzun yıllar hayatlarının sürdürebilirler.” Diyabete bağlı gelişen göz sorunlarında tedavinin süreç ve sabır isteyeceğini ve düzenli kontrollerin bir alışkanlık haline getirilmesi gerektiğini irdeleyen Opr. Dr. Evişen, “Göz hekimlerinin diyabette amacı körlüğü önlemektir. Görmenin zamanla ve tedaviyle azalması hastalarda motivasyon kaybına neden olmamalıdır” dedikten sonra katılımcıların sorularını yanıtladı. Çağımızın ciddi sağlık sorunlarının başında gelen ve 100’den fazla türü olduğu bilinen kanser konusunda halkın bilinçlendirilmesi için her yıl 17 Nisan tarihleri arasında düzenlenen “Kanser Haftası” dolayısıyla bir açıklama yapan, Acıbadem Adana Hastanesi Checkup Uzmanı Dr. Arabacı, “Anor Kadınlar için testler Kadınların korkulu rüyası olan meme kanseri ilk akla gelen kanser tipidir. Mamogram düşük radyasyon dozuna sahip bir tarama testidir. Ancak eğer aile öyküsünde meme kanseri var ise daha genç yaşlardan ve HPV aşısı için doktorunuzla mutlaka konuşmanızı önermekteyiz. Erkekler için testler Tarama testleri genelde kişinin aile öyküsü ve kişisel bilgilerine dayanarak yapılır. Günümüzde erkeklerin en sık endişe duyduğu kanserlerden biri pro stat kanseridir. Aile öyküsü, kişinin yaşı ve alışkanlıkları tarama testi açısından karar verilme aşamasında önem taşır. PSA testi bu noktada devreye girmektedir. PSA yüksekliği prostat kanserinin bir bulgusu olabileceği gibi ciddi prostat enfeksiyonlarında da görülebilen bir bulgudur. Prof. Dr. Yavuz: “Burun ameliyatı sadece estetik için yapılmaz” nın, amaçlanan sonuca göre seçilen farklı teknikler uygulanarak gerçekleştirildiğini söyleyen Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Metin Yavuz, estetik burun ameliyatlarında hokka gibi bir burun yerine, kişinin yüzüne yakışan doğal görünüşlü sonucun amaçlanması gerektiğini kaydetti, şunları söyledi: “Nefes almada zorluk çekenlerin yanı sıra, kimi zaman kemerli, kimi zaman da iri görünüm nedeniyle başvuruda bulunanlar, genellikle uzmanlardan ‘doğal’ bir dokunuş istiyor. Bunun sağlanması için de çeşitli yöntemler bulunuyor.” Önceki yıllarda, kulak burun boğaz uzmanları tarafından, genellikle muayenehane ortamında lokal anestezi altında gerçekleştirilen, “Septoplasti” ameliyatının, sadece nefes almada güçlük çeken kişilere uygulandığını anımsatan Prof. Dr. Yavuz, burun septumunun düzeltilmesi amacıyla gerçekleştirilen bu operasyonun, günümüzde estetik cerrahlar tarafından tek seansta yapılabildiğini vurguladı. İleri derecede burun travması geçiren, trafik kazasında burnu kırılan kişilerin ameliyatlarında, daha ileri bir yöntem olan “Ekstra korporeal septoplasti”nin uygulandığını söyleyen Yavuz, “Bu ameliyat sırasında hastanın kemik ve kıkırdaktan oluşan fazlalık kısım burun içerisinden çıkarılıyor. Gerekli takviyeler ve düzeltmeler yapıldıktan sonra, tekrar burun içine yerleştiriliyor” dedi Genellikle çocukluk çağında meydana gelen düşmelere bağlı burunda oluşan eğriliklerin “Septorinoplasti” ameliyatıyla düzeltildiğini, bu yöntemle aynı seansta hem burnun şekline yönelik estetik ameliyatın, hem de burun içindeki “septum” adı verilen perdedeki eğriliklerin düzeltildiğini kaydeden Yavuz, tüm cerrahi müdahalelerde hastanın ağrı duymaması ve tedirgin olmaması için tüm ameliyatların genel anestezi altında yapıldığını anımsattı. Uzmanı Prof. Dr. Metin Yavuz İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı Adına ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni İBRAHİM YILDIZ Adana Temsilcisi ÇETİN YİĞENOĞLU Sorumlu Yazıişleri Müdürü MİYASE İLKNUR Reklam Sorumlusu İLKER İŞİSAĞ Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Yönetim Yeri: Prof.Nurettin Mazhar Öktel Sk. No:2 Şişli/İstanbul Tel: (0 212) 343 72 74 Faks: (0 212) 343 72 64 Adana Temsilciliği: Çınarlı Mh. İnönü Cd. 5 Sk. Aksoğan İşhanı Kat:1/1 Seyhan/ADANA Tel: (0 322) 363 12 09 363 12 11 Faks: (0 322) 363 12 15 Baskı: DPC Adana Tesisleri Ceyhan Karayolu 01260 ADANA Tel: (0 322) 346 16 00 Cumhuriyet’in haftalık ücretsiz ekidir. Yayın Türü: Bölgesel. ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Başta nefes almada zorluk yaşayanların başvurduğu burun ameliyatına şimdilerde estetik kaygı duyanların da ilgi gösterdiği, sayılarının her geçen gün arttığı belirtildi. Günümüzde burun ameliyatları “Verem tedavi edilebilir” ADANA (Cumhuriyet Bürosu)Bulaşıcılığı nedeniyle, toplum sağlığı açısından bir tehdit olarak görülen ve halk arasında verem olarak bilinen Tüberküloz’un aslında tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirten, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gamze Uçar, tüberkülozu, “tedavisi mümkün ve korunabilir bir hastalık” olarak tanımladı. Tüberkülozun geçmiş yıllarda sadece gelişmiş ülkeler ile fakir Göğüs Hastalıkları ve sefalet Uzmanı Dr. içerisinde Gamze Uçar yaşayan insanların bir hastalığı olarak kabul edildiğini anımsatan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Uçar, tüberküozun ‘koch basili’ denilen bir mikrobun solunum yollarıyla akciğerlere yerleşmesi sonucunda ortaya çıkan bir hastalık olduğunu söyledi, “koch basili mikrobu sıklıkla akciğerleri etkileyip daha sonra buradan kan yoluyla yayılarak böbrekleri, karaciğeri, barsakları ve beyni tutma ihtimali olasılığı olan bir virüs” dedi. Tüberkülozu, “tedavisi mümkün ve korunabilir bir hastalık” olarak tanımlayan Dr. Uçar şöyle konuştu: “Buna karşın ne yazık ki her yıl dünyada 9 milyon kişi o ya da bu şekilde tüberküloz mikrobuyla tanışıyor ve bunlardan 1.7 milyonu hayatını kaybediyor. Ülkemizde ise bu mikrobu taşıyan 10 milyondan fazla kişi olduğu biliniyor. Tübekülozla ilgili bir başka dikkat çekici nokta ise hastaların 1549 yaş arasında olması. Bu da Koch basili mikrobunun genç nesili daha çok tehdit ettiğini ortaya koyuyor. Belirtileri öksürük, ardından yüksek ateş, halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, kilo kaybı, gece terlemesi olan hastalık, iki ya da üç haftadan uzun sürerse mutlaka hekime başvurulması gerekir.” TEDAVİDE ERKEN TANI ÇOK ÖNEMLİ Bugün için tüberkülozun neredeyse yüzde 100 başarı oranıyla tedavi edilebildiğini sözlerine ekleyen Dr. “Tedavi başarısı; bakteriyolojik tanı, standart antitüberküloz tedavi rejimleri ve doğrudan gözetimli tedavi uygulamasıyla doğrudan ilişkilidir. Hastalığın tanısının erken konularak tedaviye erken başlanılması başarı için çok önemlidir.” Verem tedavi edilebilir bir hastalık olmasına ve verilen mücadeleye karşın ülkemizde verem mikrobu taşıyan 10 milyondan fazla kişi olduğu belirtiliyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle