Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 MART 2011 CUMA SAYFA 5 TBB ve KİDOG'a göre, kadının ezilmesi ve haklarının gaspı önlenemiyor Gelenekler, ataerkil kültür yasaların önüne geçti SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA Yürürlükte olan yasaların kadının ezilmesini, haklarının gaspını önlemekten uzak olduğu, kadına yönelik şiddetin temelinde ataerkil kültür, toplumsal önyargılar ve çoğu inanışlardan kaynaklanan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bulunduğu bildirildi. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte Türk kadınının kazandığı ve o günden bu yana gelişerek artan yasal hak ve özgürlüklerini yeterince kullanamadığı, buna daha çok geleneksel yapının engel olduğu vurgulandı. Kadın İçin Destek Oluşturma Grubu'nun (KİDOG) yaptığı bir araştırmada, dünya koşulları karşısında yürürlükte olan yasaların da artık yetersiz kaldığı ortaya konulurken, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Kadın Komisyonu'nun, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” dolayısıyla tüm barolarda aynı anda okunan basın duyurusunda da, kadına yönelik şiddetin temelinde ataerkil kültür, toplumsal önyargılar ve inanışlardan kaynaklanan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yattığı vurgulandı. Ülkemizde son yıllarda giderek artan ve çoğu ölümle sonuçlanan, “Kadına Şiddet” olaylarının yanı sıra, namus ve töre cinayetlerinin de artmasına dikkat çekilen araştırma raporlarında, bunların önüne geçilmesi için öncelikle kadının toplumsal konumunun yükseltilmesi ve kalkınmaya katılımının artırılmasının yanı sıra, eğitim, sağlık, iş yaşamı ve sosyal güvenlikle ilgili göstergelerin iyileştirilmesi, yasal açıdan kadınerkek eşitliğini engelleyen maddelerin yeniden düzenlenmesi gerektiğine yer verildiği gözlendi. Cumhuriyetin kurulmasının ardından kazandığı ve o günden bu yana gelişerek artan yasal hak ve özgürlüklerini, geleneksel yapı dolayısıyla yeterince kullanamayan, daha doğrusu kullandırılmayan kadınımızın, günümüzde siyasi yaşama katılımıyla demokratikleşmenin daha çok ve kolay sağlanabileceği görüşünün yer aldığı konuyla ilgili raporda özetle şöyle deniliyor: “Kadın hareketinin küreselleşmesi, adalet ve eşitliğin gereğidir. Eşitliğin içinde yasalar, eğitim, sağlık ve sosyal hizmet konuları başı çekmektedir. Ülkemizde olduğu gibi, dünyanın çoğu ülkesinde de kadının hala, farklı derecelerde cinsiyet ayrımına tabi tutulduğu bilinmektedir. Ancak, çoğu ekonomik kaynaklardan ve eğitimden eşit ölçüde yararlanamayan kadınımızın yıllar geçtikçe daha zor koşullarla karşı karşıya kaldığı, şiddet olaylarına maruz kaldığı görülmektedir. Toplumsal ve ekonomik gelişmenin yükünü taşımasına rağmen, hak ettiği toplumsal statüyü elde edemediği gibi, karar alma sürecine katılma hakkından da yoksun bırakılan kadının konumu, ülkemiz de dahil, çoğu ülkelerde hala tartışma konusudur. Ve ne yazık ki; eşitlik kavramı üzerinde tartışılmasına karşın, özellikle ülkemizde 'geleneksel, kültürel ve dinsel değerler' gerekçesine sığınılarak kadın haklarının vazgeçilmez insan hakkı olduğu göz ardı edilmektedir.” TBB Kadın Komisyonu'nun, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” dolayısıyla yaptığı ve “Kadına yönelik şiddetin temelinde ataerkil kültür, toplumsal önyargılar ve inanışlardan kaynaklanan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bulunduğu” vurgulanan duyuruda da özetle şöyle deniliyor: “Kadınların tarihsel süreç içinde küresel düzeyde ekonomik, sosyal, kültürel ve politik alanda hep dezavantajlı olduğu kesin. Dünyada açlık sınırında yaşayan 1.3 milyar insanın yüzde 70'inin kadın olduğu, ülkemizde her üç kadından birinin yalnızca kadın olduğu için dövüldüğü, cinsel tacize uğradığı, 'töre' ya da 'namus' adına öldürüldüğü adliye kayıtlarında fazlasıyla görülmektedir.” Türkmen Adana CHP’den aday adayı ADANA (Cumhuriyet Bürosu)İş adamı ve siyasetçi Ahmet Türkmen, CHP’den 12 Haziran seçimleri için aday adaylığını açıkladı. İnci Otel’de düzenlenen kahvaltıda basın mensuplarına bilgi veren Türkmen, Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelişiyle Türkiye’de dengeleri değiştiren CHP’den milletvekilliğine aday olduğunu ve Adana’ya hizmet etmek istediğini belirtti. CHP’nin Adana’da mutlaka önseçim yapması gerektiğini söyleyen Türkmen, “Sayın genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun göreve gelmesiyle CHP önemli bir ivme yakaladı. Türkiye’nin en büyük sorunu olan işsizliğin en yoğun şekilde yaşandığı Adanamızın bu sorununu CHP iktidarı çözecektir. Yurttaşlarımızın desteğini arkasına alan partimizi iktidara taşımak için ben de üzerime düşen görevi en iyi şekilde yapacağım. CHP milletvekili olarak Adana’ya, Adanalılara hizmet vermeye talibim.” dedi. Anamız, kadınımız için söylenmedik kalmamış! Elin oğlu işte. Sanki kendini bir ana doğurmamış. Sanki, eş olarak aldığı, çocuklarının anası değilmiş gibi, söylemedik söz bırakmamış. Oysa ya kızı var ya kız kardeşi. Buna karşın, yemeği beğenmedi ya da bir şey eksik kaldı diye ne sopa gerektiğini söylemediği kalmış ne beceriksizliğini yüzüne vurmaktan kaçınmış. Ulu orta açmış ağzını. Bu kadarla da kalmamış. Vurmuş kırmış günü geldiğinde. Öyle de geçmemiş hırsı. “Töre” demiş biri, diğeri “Namus”, Bir başkası “Sevdim”, diğeri “Biz ayrılamayız” diye vura vura ya da kurşunlamış. Ama bilinen o ki, yine de en dokunanı bir kötü söz, hakaret olmuş kadını inciten, acıtan, kahreden. Ama, 'çocuklarımın hatırı var' demiş çoğu kez. Kimi şair övmüş, kimisi sövmüş, çoğu söz yazarı “Aşk İlahesi” gibi yüceltmiş, kimi “Yanık” sesiyle seranat yapmış sevdiği kadına. Tüm bunların yanı sıra bir de söylenegelmiş, darbımesel olmuş sözler var kadın için, ana için. İşte halkın sıkça kullandığı, erkek egemenliğin, ataerkil aile yaşamın göstergesi olan, bilinen sözlerden ilk aklımıza gelenler: Kadının adı bir, karanlıkta tadı bir. Kadının sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin. Kızını dövmeyen dizini döver. Elinin hamuruyla erkek işine karışma! Akşama kadar evde ne yapıyorsun ki! Saçı uzun aklı kısa. Eksik etek. Çocuklarımın anası evimin kadını olacaksın. Kaşık düşmanı! Yemek yap kadın! Sonra da ayaklarımı yıka! Sonra da temizlen yanıma gel! Ayın 5 günü off'sun be. Defolu mal! Kadın sorunu diye bir şey yoktur, bütün kadınlar sorundur. Ülen gerzeğe bak nasıl araba kullanıyor, ha, kadınmış, belli zaten. Neyse ki çiçek isteyen kadınlardan değilsin sevgilim, değilsin değil mi? Yine mi telefon edeceksin annene? Doğum günün haftaya sanmıştım. Çantanda ne kadar çok ıvır zıvır var? Bu elbiseyle biraz şişman durmadın mı? Senin park edemediğin yere kamyon park ederim. Bugün buluşamayız, akşama TV'de maç var. Annem pişirdiğinde tadı daha başka oluyor. Ben senin doğal halini daha çok seviyorum. Çirkin kadın yoktur bakımsız kadın vardır, bir bak kendine be, bak be. Kadın, gitsin çocuk doğursun. Evinde yemek yapsın. Çocuklarına baksın. Ö. Fethi Gürer, Niğde CHP’den aday adayı “Alevilikte kadınerkek ayrımı yok, can vardır” Adana Hacı Bektaşi Veli Kültür ve Tanıtma Derneği Başkanı Kemal Çelik, “Alevilikte kadınerkek eşittir. Kadın evde, işte, ibadette, toplumsal alanın her yerinde erkekle yan yanadır. Özgürlük, eşitlik gibi insani kavramlar sadece erkekler için değil, kadınlar içinde geçerlidir. Alevilikte kadın erkek ayırımı yok, can vardır” dedi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde konuyla ilgili bilgi verirken, Aleviliği şeriata dayalı inançlardan ayıran en büyük özelliğinin kadına verdiği önem olduğunu kaydeden ve Hacı Bektaşi Veli'nin, “Kadınlarınızı okutunuz” sözünü anımsatan Çelik şunları söyledi: “Alevilikte kadınerkek eşittir. Kadın evde, işte, ibadette, çalışma ve sosyal yaşam dahil toplumsal alanın her yerinde erkekle yan yanadır. Özgürlük, eşitlik gibi insani kavramlar sadece erkekler için değil, kadınlar içinde geçerlidir. Alevilik inancına göre namus ve ırzını korumanın yolu kapanmaktan, kaçgöç yapmaktan değil, bilinç, edep ve erkandan geçer. İnsanı insan yapan değerler herşeyden önce sevgi, bilgi ve irfandır. Bu nedenle kadınlar toplumun her alanında yer almalı, erkeklerle eşit haklara sahip olduğu unutulmamalıdır. Alevilik inancına göre kadınerkek yok, 'can' vardır. 'Kırklar Meclisi'nin onyedisinin kadın olduğunu düşünürsek, kadınların Alevilikteki yeri daha net anlaşılır.” NİĞDE (Cumhuriyet) Endüstri Mühendisi GazeteciYazar Ömer Fethi Gürer CHP’den aday adayı olduğunu açıkladı. Seçim havasına girilmesiyle birlikte aday adaylarının ortaya çıktığı şu günlerde Gürer de Niğde İl binası önünde yaptığı toplantıyla aday olduğunu belirtti. Eski belediye başkanı Ahmet Oğuz Özmen, eski milletvekili adaylarından Mümin Akgül, eski il başkanları Doğan Şafak ve Durali Özçelik ile Ulukışla Belediye Başkanı Hacı Avşar’ın ardından 6. isim olarak adaylığını açıklayan Gürer, CHP il binası önünde toplanan partililere şunları söyledi: “Her aday adayının partimize güç katacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Ben de diğer arkadaşlarım gibi CHP’ye yakışır, seviyeli bir politikayla seçim çalışmaları yaparak partime yararlı olmaya çalışacağım.” Mahkemenin Çalık yatırımları için verdiği kararın örnek olması istendi Yumurtalık şimdilik kurtuldu YUSUF BAŞTUĞ “Sosyal demokrasi, bölüşüm ve eşitliği hedefler” ADANA (Cumhuriyet Bürosu)CHP’nin eğitim toplantıları kapsamında düzenlenen toplantıda konuşan Prof. Dr. Bülent Çukurova, “Sosyal demokrasi, toplumsal mülkiyete karşı çıkar, karma ekonomiyi savunur, yeniden bölüşüm ve eşitliği hedefler. Barışçı yollarla, demokratik yoldan yapılandırılacak bir özgür devlet yapısı tüm bunları sağlayabilir” dedi. Cumhuriyet Kültür Sanat Merkezi’nde (CKSM) düzenlenen ve çok sayıda partili ile üniversite öğrencisinin katıldığı CHP Eğitim Toplantısı’nda, “Kemalizm, Sosyal Demokrasi” başlıklı bir konuşma yapan Çukurova özetle şunları söyledi: “Aydın, ilerici insanların siyasal eşitlik, ekonomik eşitlik arayışları sırasanda ortaya çıkan fikir çeşitliliği, sosyalizmin bir bütün olarak algılanmasını engelledi. Toplumsal mülkiyete karşı çıkan, karma ekonomiyi savunan, yeniden bölüşüm ve eşitliği hedefleyen sosyal demokrasiye günümüzde de büyük gereksinim vardır. Barışçı ve demokratik yollarla yapılandırılacak bir özgür devlet yapısı tüm bunları sağlayabilir.” “Yakın dönem TC Tarihi” başlıklı konuşma yapan ÇÜ Öğretim Görevlisi Aydın Can’da, Mustafa Kemal önderliğinde Cumhuriyetin kurulması ve sonraki dönemde yaşananları anlattı, katılımcıların sorularını yanıtladı. denize yönelik tehditler sona erecek. ADANA BaküTiflisCeyhan (BTC), KerkükCeyhan, SamsunCeyhan petrol boru hatlarının kurulmasıyla birlikte enerji merkezi olacağı söylenen Yumurtalık’ta birinci sınıf tarım arazileri üzerinde girişimlerine başlanan tersaneler, petrokimya tesisleri ve rafinerileriyle ilgili tartışmalar sürerken, petrokimya tesisi ve rafineri kurmak isteyen Çalık Holding’i durduran bir mahkeme kararı çevrecileri ve yöre halkını sevindirdi. Adana 1. İdare Mahkemesi, Çalık’ın projeleri için Adana İl Genel Meclisi’nde kabul edilen, “Çevre Düzeni Planı” değişikliğine ilişkin kararın yürütmesini durdurdu. Bu kararı gelecek adına olumlu karşılayan çevreciler, kararın emsal teşkil etmesini istiyor. Bu durumda Ramsar Sözleşmesi’yle koruma altına alınan Yumurtalık Lagünleri, tarım toprakları ve Mahkeme ne dedi? TMMOB’ye bağlı Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Genel Merkezi’nin, iktidara yakınlığıyla bilinen Çalık Grubu’nun yapmayı planladığı tesisler için İl Genel Meclisi’nde onaylanan 1/100 bin ölçekli çevre düzeni planı değişikliğinin iptali istemiyle açtığı davada yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Mahkeme, 800 hektar alan üzerinde 6.4 milyar Dolarlık yatırıma dikkat çeken Çalık Grubu avukatlarının “Davanın öncelikle menfaat yokluğu nedeniyle reddi gerektiği, esastan ise yapılan plan değişikliğinin kamu yararına uygun olduğu ve bölgedeki enerji koridorunu tamamladığı” yönündeki savunmasını yersiz buldu. Adana 1. İdare Mahkemesi’nin 2010/17 esas nolu kararında rafinerinin çevre düzeni planının yetkisi olmayan ve yeterlili ği bulunmayan kişi veya kurumlarca yapıldığı, bu nedenle yürütmenin durdurulduğu vurgulandı. Çalık Holding yetkililerinin üst mahkemenin vereceği karara kadar Yumurtalık’ta hiç bir işlem yapamayacağı öğrenildi. “Endişeler giderilmeli” İskenderun DemirÇelik, Botaş, Toros Gübre, İsken Termik Santrali ve BTC Doğalgaz, KerkükYumurtalık Petrol Boru Hattı tesislerinin yanına yeni petrol boru hatları, rafineriler, tersaneler ve termik santrallerin ekleneceğini belirten ZMO Adana Şube Başkanı Şahin Yeter, Yu murtalık ve Doğu Akdeniz’in geleceğinden endişe duyduklarını belirtti. Yatırım ve planlamaların bilimsel altyapıya, araştırmalara dayanmadığını ve bilimadamlarına danışılmadığını anlatan Yeter, endişelerin giderilmediğini vurguladı, yatırımlarla ilgili duyulan kaygıların bile giderilmediğine dikkat çekti, herkesi sorumlu olmaya çağırdı. “Haklılığımız tescil edildi” Başından beri birinci sınıf tarım arazilerindeki yatırımların çevre için risklerine değindiklerini vurgulayan CHP’li İl Genel Meclis Üyesi Ahmet Baştagül de, Yumurtalık’ta tarımsal amaçlı kullanılan 8 bin dönüm birinci sınıf tarım arazisinin yok edileceğini söyledi. Rafinerinin işletilmesi aşamasında kalıcı yapıların ve sert yüzeylerin bulunduğu alanlarda doğal yapının biteceğini, tarım arazisinin yanı sıra maki ve kumul alanın da yok olacağını dile getiren Baştagül, “Mahkeme haklılığımızı tescil etti. Umarım bu karar değerlendirilir ve endişeler giderilir. Toprak giderse geri gelmez. Atılan adımların geleceğimizi karartmasına izin vermeyelim” dedi. Yumurtalık’a bağlı Gölovası’nda da 42 balıkçının BTC’nin ‘Deniz ve deniz canlılarına zarar verdiği, av sahasını daralttığı’ gerekçesiyle dava açtığını anımsatan avukat İsmail Hakkı Atal, Yumurtalık Körfezi’nin Türkiye’nin en önemli sulak alanlarından biri olduğunu ve bu alanı korumaya çalıştıklarını anımsattı. Bölgede kurulan BTC, İsken Termik Santrali, petrokimya tesisleri ile petrol rafinerilerinin çevre için tehlikeli olduğunu irdeleyen Atal şunları söyledi: “İSKEN Termik Santrali açıldığında, ‘Bu tesisler çevre için zararlı olacak’ dedik. Mücadelemiz sürecek Sonuçlarını şimdi görüyoruz. Balıkçılar avlanamıyor. Deniz suyu ısınıyor, av sahaları daraldı, ürün çeşitliliği azaldı. Termik santralin bacaları standartlara uymadığı için çevreyi kirletiyor. Açılan davalarda bunları dile getirip, önlem alınmasını istedik. Öncelikle körfez ve çevresini kurtarmaya, sonrasında da balıkçılarımızın mağduriyetini gidermeye çalışıyoruz. Bu mücadelede mahkeme olumlu bir karar verdi. Bundan sonra mahkeme kararlarıyla mücadelemiz daha da güçlenecek” açıklamasında bulundu. C MY B C MY B