22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 HAZİRAN 2010 CUMA SAYFA 5 “İktidara Yürüyüş Şenliği”inde türkü ve halay vardı CHP halkı coşturdu “Muhalif gazete yöneticileri hakkında bilgi toplanıyor” Yerel gazeteleri sindirme savı ADANA (Cumhuriyet Bürosu) AKP karşıtı etkili yayınlarıyla tanınan iki yerel gazete bir hafta arayla manşetten yaptıkları yayınlarla kamu gücü kullanılarak sindirilmek istendiklerini savladı. Ekspres Gazetesi’nin geçen hafta manşetine taşıdığı baskı savına Bölge Gazetesi’nin dün yazdığı “AKP hükümetinin baskısıyla karşı karşıya olduklarına ilişkin yayını”eklendi. Her iki gazetenin imtiyaz sahipleri konuyla ilgili olarak, “İktidarın muhalif basına baskısı, Adana’da da gazetemize yönelik gizli ve açık bilgi toplama, inceleme ve soruşturmalarla sürdürülüyor. Bu yapılırken ailelerimiz de işin içine karıştırılıyor” dedi. Adana’da yayınlanan Bölge Gazetesi’nin 1. sayfasında, “Omurgalı Olabilmek” başlıklı “Başyazı”da konuyla ilgili şöyle denildi: “Bir toplantıda yanlış uygulamalar karşısında eleştirel haberler yazan gazeteler ve yöneticileri masaya yatırılıyor. O gazetelerin sahipleri, yöneticileri ve yakınlarıyla ilgili belgelerin toplanması kararlaştırılıyor. Duyumlarla ilgili gizli soruşturmalar başlatılıyor. Müfeettiş bey de toplantıya katılanlardan biri. Talimatları alan müfettiş bey hemen kolları sıvıyor, ‘şu gazeteciler ve şu yakınlarıyla ilgili iddiaları araştırın, varsa dosyaları getirin’ talimatı veriyor.” Bu baskının, Adana’da tarafsız yayın yapmanın dışında hiçbir beklentisi olmayan yerel gazeteler için uygulamaya konulduğu vurgulanan başyazının bir bölümünde, “Aydın Doğan’ın haklılığını kabul etmemek mümkün mü?” görüşüne yer verildi. Söz konusu savları geçen hafta “Ekspres’i sindiremeyeceksiniz!” başlığıyla manşetten gündeme taşıyan Ekspres Gazetesi İmtiyaz Sahibi Hakan Bülent Yardımcı AKP’li Seyhan Belediyesi’nin kendisinin ve ailesinin üzerinde baskı kurmaya çalıştığını savlamıştı. Yayınlarında AKP’li Seyhan Belediyesi’nin kendilerine gönrderdiği, “İnşaat Kontrol” tebliği küpürünü de yayımlayan Yardımcı söz konusu savlarla ilgili olarak şunları yazmıştı: “Gazeteniz Ekspres için de resmi kurumlar harekete geçti. Yönetim Kurulu Başkanı ve İmtiyaz Sahibi Hakan Bülent Yardımcı hakkında, Tapu daireleri gizlice araştırma yapmaya başladı. 40 yıldır kamuoyunun yakından tanıdığı Yardımcı hakkında başlatılan bu uygulama, zamanlama açısından dikkate alınınca manidar bulundu. Gelişmeler bununla da kalmadı. Yardımcı’nın çeşitli bankalardaki para hareketi gözlem altına alınırken talep ettiği kredilerin ise şimdilik dondurulması, siyasi iktidarın, Durak’ın yanı sıra Durak’a yakın gördüğü kişi ve kurumlara karşı da kayıtsız kalmayacağının göstergesi olarak değerlendirildi.” Konuyla ilgili görüştüğümüz Hakan Bülent Yardımcı ile Nevzat Uçak, kamu yöneticileri eliyle baskı ve sindirme girişimlerini doğruladı. Yardımcı, “Tapu dairelerini, banka hesaplarımı fellik fellik aradıklarını, benim ve eşimin üzerinde ne kadar arsa, bina, para var, ne kadar kira gelirimiz var hepsinin araştırıldığını öğrendim. Bununla da kalmamışlar, benim bankalardaki kredi talaplerim de şimdilik dondurulmuş” derken, Uçak, “Bu tam anlamıyla, ‘bana muhalif olanı yaşatmam’ mantığıdır. Basına baskı ve sindirme harekatıdır. Ama biz omurgalı basınız, Omurgasızlarla da işimiz olmaz” diyerek tepkilerini dile getirdi. ADANA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Çukurova İlçe Başkanlığı’nın düzenlediği “İktidara Yürüyüş Şenliği” büyük bir katılım ve coşkuyla gerçekleşti. Yürüyüş boyunca korteje katılanların yanı sıra, işyerlerinin önüne, evlerinin balkon ve pencerelerine çıkarak alkış ve ıslıklarla destek verenlerin çokluğu, yetkililerin, “İşte bu CHP iktidarının ayak sesleri” yorumlarına yol açtı. CHP Parti Meclisi Üyesi Işık Bildacı Ayata, İl Başkanı Serdar Seyhan, Çukurova İlçe Başkanı Ayhan Barut, İl Kadın Kolu Başkanı Göksu Günay, il, ilçe yönetim kurulu, kadın ve gençlik kolu üyeleri, İl Genel Meclisi ve Belediye Meclisi üyeleri ile çok sayıda partilinin katıldığı Turgut Özal Bulvarı’ndaki yürüyüş hep birlikte söylenen “Gençlik Marşı”yla başladı. Ellerinde parti bayrakları taşıyan CHPliler, yürüyüş boyunca, “Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek”, “Başbakan Kemal”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “İnadına CHP, inadına sol” sloganla Sanatçı Minay Koçak türküleri ile şenliğe katılanları coşturdu. rı attı, marşlar söyledi. Yürüyüşün noktalandığı Doğal Park’a gelen CHP’lilere seslenen Çukurova İlçe Başkanı Ayhan Barut, 2223 Mayıs Kurultayı’nda Türkiye’ye Başbakan seçerek iktidar yoluna çıktıklarını söyledi. Ercan Kont’un sunucu luğunu yaptığı etkinlikte çağdaş özgün halk müziğinin usta ismi Binay Koçak, Grup Yürek Çağrısı eşliğinde, coşkulu türküleriyle katılımcıları coştururken, Çukurova Belediye Başkanı Yıldıray Arıkan yürüyüşe katılanlara ve sanatçılara teşekkür etti. CHP’lile ri coşku seline kaptran Binay Koçak, eline aldığı CHP bayrağıyla izleyicilerin arasına karışıp, Ruhi Su’nun unutulmaz türküsü “Ankara’nın taşına bak” türküsünü seslendirirken Doğal Park’ı dolduranlar esere ayakta eşlik etti. Gecenin geç saatlerine dek sü ren şenliğe kadın, erkek, çoluk çocuk katılanlar ve gençler halaylar çekip oyunlar oynayarak etkinliğin tadını çıkardılar. Bu arada, kısa adı EğitDer olan Eğitimciler Derneği’nin düzenlediği yemeğe katılan CHP Parti Meclisi ve Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Av. Soner Çetin, sosyal demokratlardan yoğun ilgi gördü. CHP Genel başkan Yardımcısı Gaye Erbatur ve Parti Meclisi Üyesi Işık Bildacı Ayata’nın Soner Çetin mazeretleri nedeniyle katılamadığı yemeğe temsilcimiz Çetin Yiğenoğlu ile eski ve yeni CHP’liler katıldılar. EğitDer Şube Başkanı Zeki Büyükyılmaz davetlerine katılarak kendilerini yalnız bırakmayan herkese teşekkür etti. CHP Çukurova İlçe Başkanlığı’nın düzenlediği, partililerin yanı sıra halkın da katılımıyla gerçekleştirilen “İktidara Yürüyüş Şenliği”nde türküler söylendi, halaylar çekildi. TÜRKİYE CHP’YLE NEREYE? Mayıs 2010’da yapılan CHP Kurultayı, bir anamuhalefet partisi kurultayı olmayı çok aşan özellikleriyle yakın siyasi tarihimizdeki yerini aldı... Kurultay, çok önemli bir süreçten geçerken kötü bir noktaya gitmesinden korkulan Türkiye’de öncelikle halkın kararan ruhuna aydınlık sular serpti. Etkilerinin CHP’yle sınırlanamayacak boyutlarda olduğu izlenimi verdi... Gerek CHP ve Türk solu, ulusalcılık, ulus devlet, devletçilik, piyasacılık, laiklik, etnik ve inançsal ayrımcılık gibi stratejik tartışma konuları, gerekse uluslararası gelişmeler nedeniyle Türkiye’nin yeniden yapılandırılması sürecini yakından ilgilendirdiğini gösterdi. CHP’nin çiçeği burnundaki genel başkanı da ilk konuşmasında söz konusu etkinin çağrışımlarına göndermeler yaparak gelişmelerin pek öyle rastlantısal olmadığı mesajını verdi. Buna karşın CHP’nin sosyal, siyasal programının nasıl gelişeceği, nereye evrileceği konusunda birçok bilinmez bulunuyor. Bilinenlerin başında ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun “halkçı” kimliği öne çıkıyor. Halkın CHP’ye büyük yöneliminde Kılıçdaroğlu’nun halkçı yanı denli dürüst kişiliğinin etkili olduğu görülüyor. Kimine göre rüzgar, kimine göre sel, kimine göre fırtına olan bu büyük yönelimin öyle sanıldığı gibi Ecevit rüzgarıyla benzer yanı da yok... Kurultaydan sonra konuştuğumuz bir kahvecinin sözleri bu yönelimin niteliğini anlatması açısından ilginç: “Kahvehanemde eskiden CHP’li bir masa vardı, Kılıçdaroğlu’dan sonra masaların çoğu CHP’li oldu.” Bu söz bile CHP’ye yönelimin karşıdevrim girişimi karşısında bir halk direnişi olduğunu söyletecek denli umut yeşertiyor... Bu büyük coşkuya bakınca CHP’nin bu kurultayla adeta yeniden doğduğunu söylemek hiç yanlış olmaz... Bu noktada yapılacak bir durum saptamasında Baykal’ın kaset olayıyla bir suikaste kurban gittiğinden de söz edilebilir... Eskiden tabancalı, bombalı saldırılar düzenlenen siyasetçilere şimdilerde messmedya teknikleriyle vurulduğu düşünüldüğünde kaset olayı rahatlıkla bir suikast olarak değerlendirilebilir... Buna karşın, şu soru gündemdeki sıcaklığını uzun süre koruyacağa benziyor: Bu durumda, Baykal diri diri mi gömüldü yani? Pek öyle görünmüyor, ama yine de bunun yanıtının zamanda gizli olduğunu söylemek en doğrusu... Önder Sav dışında, Baykal’la birlikte “politbüro”nun da devre dışı bırakıldığı düşünüldüğünde CHP’ye bir dış müdahale olasılığı geliyor gündeme ... Parti Meclisi’nin (PM) oluşumu ise her şeyin bir oldu bitti sonucu olduğu izlenimi veriyor. Bunu biraz da PM’ye girenlerin çok azının dinamik, emekten yana, toplumsal bakışa sahip, yeni, taze, aydın kafalı demokrat güçlere mensup olması besliyor. Bunda birkaç nitelikli akademisyenle, politikacıya karşın, kültürel birikimi, liyakati tartışmalı bir iki ünlünün dışında çoğunu halkın tanımaması da etkili... Bazı PM üyelerinin en sancılı konularda Kılıçdaroğlu’nun çok uzağına düşen demeçler vermesi de bir başka etmen... MYK’nın profili ise böyle bir PM’den yapılabilecek en iyi seçim olarak değerlendiriliyor. Gelinen noktada AKP’nin afra tafra yapma dönemi bitmiş gibi görünüyor. Böylece, partiden aldığı gücü dengelenen Recep Tayyip Erdoğan da artık mağdur değil, mağrur zengin gibi algılanacağa benziyor... Halkın gözündeki mağdurmazlum algısının ise Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelmesi bekleniyor... PM’nin niteliği ile MYK’nın yapısına karşın Kurultay sonrası CHP’de yine de büyük bir değişim yaşanacak gibi görünüyor... Kılıçdaroğlu rüzgarının etkisiyle önümüzdeki dönemde öncelikle bu değişimin tartışılmaması gerekiyor... Çün Aldırmaz başkanvekili ? Baştarafı 1. Sayfada salona gelen Tuncel’e, serzenişte bulunan MHP’li Meclis Üyesi Ahmet Asaf Uslu, “Meclise geç geldiniz, üyeler sizi bekledi, özür dileyin” dedi. Uslu’nun sözlerine sinirlenen Tuncel, “Ağzından çıkanı kulağın duysun, şerefsiz, dümbük” diye bağırdı. Yerinden kalkan ve ceketini çıkartan Tuncel, daha sonra Uslu’nun üzerine yürüdü. Arbedenin büyümesi üzerine araya giren meclis üyeleri Tuncel’i sakinleştirmeye çalıştı. Küfürlerin havada uçuştuğu arbedeyi polisler güçlükle yatıştırdı. Tartışmanın ardından Tuncel, yoklama yaptırmadan oturumu saat 17.00’a ertelediğini açıkladı. Salonu terketmeyen meclis üyeleri ise gurup toplantısı yaparak 15.00’da meclisi seçim için toplantıya çağırdı. Aranın ardından 15.00’da meclise gelen Tuncel, “Adanalılar biraz sıcaktan stresli olur. Damarına basılırsa kavga eder. Adanalı olmak böyledir. Koltuğu bırakmamak için mücadele ediyorum. Ama yine de özür dilerim” diye konuştu. Seçimin üçüncü turunda AKP adayı Hıdır Bahçe 12, CHP adayı Necmettin Atay 10, MHP adayı Zihni Aldırmaz 11 oy aldı. AKP’li Mustafa Esenkurt’a 1 oy çıkarken bağımsız olarak aday Mustafa Tuncel hiç oy alamadı. Üçüncü turda ise en çok oy alan AKP’li Bahçe ve MHP’li Aldırmaz için dördüncü tur oylama yapıldı. Yapılan oylamada CHP’li üyelerinin desteklediği MHP’li Aldırmaz 19, AKP’li Bahçe 15 oy aldı. Seçimi kazanan Aldırmaz, herkese teşekkür etti. Bilindiği gibi, Zihni Aldırmaz yıllardır Aytaç Durak’ın sağ kolu gibi görev yapmış, Durak’ın yerine başkanvekili olarak bıraktığı bir isim olmuştu. Aldırmaz bir dönem de Seyhan Belediye Başkanlığı için adaylığını açıklamıştı. Çetin Yiğenoğlu Zayi Şirketimize ait SHARP ERA215 T MF HC 06001627 marka yazar kasa ruhsatını kaybettik. Hükümsüzdür KARINCALAR GIDA SAN.TİC.A.Ş. BEŞOCAK VERGİ DAİRESİ 524 003 0709 Bir gazete için Reklam Servisi’nde primle çalışacak reklampazarlama elemanı aranıyor Tel: 0532 443 81 07 C MY B C MY B kü, Kılıçdaroğlu sempatisi parti içi gerilime kalkan olacak izlenimi veriyor... Toplumdaki genel hava ise AKP’nin değişip değişmeyeceğinin sorgulanacağı yönünde... CHP’nin bu yöndeki görünümü daha pozitif yansımalar veriyor. CHP’nin değişimi konusu kaçınılmaz olarak bir süre sonra gündeme gelecek olsa da, çoğunluğu yine dar kadrocu anlayışla seçilmiş, liyakati tartışmalı kimi üyelerin bulunduğu PM’deki hiçbir girişimin tek başına halkın desteğine yaslanan Kılıçdaroğlu öznesini gölgeleyemeyecek gibi görünüyor... Şimdi, yanıt aranan en önemli soru şu: Böyle bir CHP acaba ne yapar? AKP’nin yol açtığı yıkımı onarabilir mi? 2. Dünya Savaşından sonra yerle bir olmuş Almanya’yı sosyaldemokratların kurduğu düşünüldüğünde Türkiye’deki bu ağır yükü CHP’nin kaldırabileceği normal geliyor. Ne var ki, literatüre göre sosyaldemokrat partilerin lidere gereksinimi olmadığı, bir kadro hareketi olduğu... 2. Dünya Savaşı sonrasında Alman sosyaldemokratlarının da o mucizeyi kadro hareketiyle başardığı bir gerçek... Yeni CHP’ye bakıldığında sorunun tam da bu noktada düğümlendiği görülüyor. Bölgenin oryantalist yapısının da etkisiyle ortada sadece bir lider var... Kadro ne denli lideriyle bütünleşecek bir homojeniteye sahip bunu zaman gösterecek... CHP’nin Baykal’lı yönetimine bakıldığında da oryantalist bir kültür dairesine özgü lider sultasının ağır baskısı hemen görülür... Bu yapı Kılıçdaroğlu aktörüyle kırılırken aynı model yapının kullanılması dikkat çekici... Bunun yanı sıra Baykal’lı CHP’de sosyaldemokrasinin dünyadaki serüvenine koşut bir performans izlendiği görülür... Çünkü, bu dönemde parti, gün gelmiş sosyal devlet anlayışından uzak durmuş, gün gelmiş, liberal ya da solliberal görüntü vermişti... Baykal, merkeze oynama adına Tony Blairvari şovlar bile yap tı... Parti, devletin ekonomideki rolünü unuttu, piyasacılığın anaforuna kapılıp gitti. Demokratikleşme sürecinde nal topladı, ulus devlete saldırılar karşısında politika bile oluşturmadı/oluşturamadı, dolayısıyla partinin 6 okundan ikisinin (milliyetçilik/Kemalist ulusalcılık ve devletçilik) çoğu zaman uzağında durdu... Laikliği içselleştiremediği gibi algılayamadı bile... Bir yıl önce türbançarşaf açılımını, Baykal’ın 2010 Nisanında Diyanet’te yaptığı konuşmayla laisizm konusundaki tezlerini adeta rafa kaldırdı... Geriye 6 okun 3’ü kaldı; Cumhuriyetçilik, Devrimcilik, Halkçılık... Ulus devleti yıkma modasının egemen olduğu geçen dönemde laikdemokratik Cumhuriyet’in İran benzeri bir İslam cumhuriyetine dönüşüp dönüşmeyeceği tartışıldı durdu... Geceyarısı operasyonlarıyla devletin temel yapısı değiştirilirken TBMMAnayasa Mahkemesi çizgisindeki bazı etkin muhalefet dışında toplumsal bir muhalefeti de dikkat çekmedi CHP’nin... 6 okun “Devrimcilik” ilkesi unutulan temel ilkelerinden biri olarak unutulup gitti... Bu noktada şöyle bir soru dayatıyor kendini: Kılıçdaroğlu’nun CHP’si acaba nasıl bir politika izleyecek? Yıkılma sürecine gelen ulus devleti yeni baştan kurabilecek mi? Dış güçlerin böyle bir girişim karşısında tutumu, etkisi ne olacak? Parti unutulan o devrimci kimliğine bürünebilecek mi? Bunu yapacak kadro parti içi demokrasiyle kurulabilecek mi? Parti içi demokrasi nasıl kurulacak? Üyelikler yenilenip seçimlere o üyelerle gidilebilecek mi? İşte bu ve buna benzer soruların uçuştuğu bir dönemde CHP’nin 6 okundan sadece “Halkçılık” ilkesi var elde... Üstelik bu Kılıçdaroğlu’nda fazlasıyla var. Yaslandığı tek güç de halk değil mi zaten? Kılıçdaroğlu, işte bu yanıyla öylesine saf, duru bir portre çiziyor ki bütün bu sorunların altından kalkabilecek izlenimi veriyor..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle