Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA 10 ARALIK 2010 CUMA 2 N e do rele ğr re u İSK ile Karatepe, Kastabala ve Aslantaş Barajı’na gezi İçel Sanat Kulübü, doğa, tarih ve gezi severleri bu Pazar doğal güzellikleri kadar tarihi değerleriyle de bilinen Karatepe, Kastabala ve Aslantaş Barajı’na götürüyor. Günübirlik doğa, çevre, arkeoloji ve kültür gezisine katılacaklara unutamayacakları ve bol bol görüntü alabilecekleri günübirlik bir gezi sunduklarını belirten gezi sorumluları Ahmet kamacı ve Gülay Kozan, “Bu turumuzda çok farklı tarihi yapılar ve bir o kadar güzel ve gizemli doğa ile iç içe olacağız. Gezi severlere iyi bir yürüyüş ayakkabısı giymelerini ve yanlarına yeterli olacak kumanya almalarını öneriyoruz” dedi. (0324 2381088) Ululararası Hüseyin Gezer Taş ve Heykel Sempozyumu sona erdi Bir Gezginin Notları Yer Köprü... Vardı Ha! Anadolu insanının dili kullanmasına hayranımdır her zaman.... Anlatmak istediklerini yalın bir şekilde ve asla mantığın sınırlarını zorlamadan anlatacak kelimeler yaratır. Söyleyeceğini orasını burasını süsleme gayretiyle tanınmaz hale getirmez. Özellikle yerel yerlerin adlandırılmasında, işin başa düşmesinden olsa gerek, yaratıcılıkları bir dilbilimci düzeyine çıkar dersem abartmış sayılmam. Yöre insanı dışındaki kişilerin pek bilmediği bir uçuruma, bir zamanlar oradaki rüzgara dayanamayıp aşağı düşen bir yabancıya da gönderme yaparak, “Turist Uçuran” isminin yakıştırılması gibi örneklerden bahsediyorum. Veya çeliği donduracak kadar soğuk bir yöreyi anlatmak için “Çelik Buyturan” deyiverirler. Bunları o kadar çoğaltabiliriz ki... Çamalan... Öküz Öldüren ... Kavlak Tepe... Ters Akan... Rüzgar Alan ve binlercesi... Bunlara bir de Yer Köprü’yü ekleyebiliriz... Adana’nın Karaisalı ilçesinde kime sorsan gösterirler. Gitmeye kalksan Adana’ya 45, ilçeye 15 kilometre... Yol araba yolu... Köprü suyun üzerinden geçmek için yapılmış kemerli bir yapı... Peki köprü denilen yer, suyun üzerine insan tarafından yapılmış bir yapı değil de, yerkürenin bizzat kendisiyse?..Yani su bir noktada yerin altına giriyor ve biraz öteden yeniden çıkıyorsa?... İşte size bu hafta önereceğim yerin adı da Yer Köprü... Böyle ilginç bir doğa oluşumunu görmek, üstelik naif bir kır lokantasında tatlı bir öğle yemeğini ailenizle paylaşmak isterseniz bu önerime kulak veriniz. Ayrıca “Köprüler Kenti” olarak tanımlanan Adana’nın ilginç Varda Köprüsü’nü de görme şansını yakalayabileceğiniz bir öneri olacak bu öğle yemeği... Varda mı ne demek?.. Anadolulu bu... “Vardı ha!” demek istiyor. VARDA KÖPRÜSÜ’NÜN ÖYKÜSÜ Dedim ya Anadolulu dili çok iyi kullanır diye... Söyleyeceklerinin orasını burasını süsleyip, anlaşılmaz hale getirmez, pat diye söyleyiverir. Varda da öyle bir şey işte... Yıl 1907... Almanya BerlinBağdat Tren Hattı’nı yaparak, ordularını Ortadoğu’ya taşımanın peşinde. İtiraf edilmeli kolay iş değil. Diğer taraflarda da zor olsa bile Toroslar geçit vermez kolay kolay... Bu yüzden o güne dek görülmemiş uzun tüneller, yüksek köprüler yapmak gerek. İnşaatlarda ise tabi ki yörenin Anadolulusu çalışacak... Bu arada Karaisalı yakınlarında Hacı Kırı Vadisi’ni geçecek bir köprüye ihtiyaç duyuluyor...Ama vadi derin mi derin...Dolayısı ile köprü de yüksek mi yüksek olmalı. Köprü o kadar yüksek olacak ki, o yıllarda dünya da bir benzeri olmayacak. Bu yüzden inşaat tehlikeli... Çok can alıyor... Doğaldır ki zaman zaman inşaattan aşağıya taş, alet ve benzeri malzemeler düşüyor. Düşerken de aşağıda çalışan işçilere çarpıp onları da yanına alıyor. İşte bu tehlikeye karşı işçiler uyarıcı bir parola geliştirmişler... Bir nevi bugünün tehlike alarmının yerine kullanılıyor bu parola... Eğer yukarıdan bir şey düşmeye başlarsa, “Vardı ha! Vardı ha!” diye bağırarak aşağıdakileri uyarıyorlar. Vardı ha! Vardı ha!...Arka arkaya defalarca söylenince oluveriyor Varda... Ve koskoca Alman köprüsünün adı Varda olarak değişiveriyor. Anadolulu dili iyi kullanır demekte haklı değil miyim? Yaratıcıdır bizim insanlarımız… NOT: VARDA (ALMAN ) KÖPRÜSÜ HAKKINDA KISACA Adana’ya 63, Yerköprü’ye yaklaşık 15 km. uzaklıkta olan köprünün yüksekliği 93 metredir. 172 metre uzunlukta olan köprünün yapımına 1907 yılında başlanmış, 1912 yılında bitmiştir. 5 yıllık yapım sırasında tam 21 işçi ve mühendis aşağıya düşerek hayatını kaybetmiş. Köprü, üzerlerinde bakım merdiveni olan 4 ayak üzerine kurulmuştur. BerlinBağdat tren hattında hayatını kaybeden Almanya vatandaşları için Toroslar’ın Gülek Boğazı kesiminde Alman Mezarlığı oluşturulmuştur. İnşaatta ölen Türkler ise genellikle öldüğü yere veya köyüne gömülmüştür. HALUK UYGUR Mersin, açıkhava sanat müzesi olacak Sempozyuma katılan yontucuların ortaya çıkardığı eserler kentin değişik yerlerinde sergilenecek. Aynzeliha Gölü Şanlıurfa merkezinde çevresi kavak, söğüt, dut, nar ve incir ağaçlarıyla kaplı göl, içinde bulunan balıkların kutsal sayılmasıyla ünlüdür. Kentin önemli mesire yerlerinden Halilürrahman gölü de Aynzeliha gölü gibi yaşayan balıklarıyla kutsal olarak bilinir. Söğüt ve çınar ağaçlarıyla çevrile çevresi yerli ve yabancı turistlerin görmeden geçemedikleri uğrak yeridir. Çevresinde bulunan tesisler, günübirlikçilere ve yabancı konuklara hizmet verecek donanıma sahiptir. Türkiye’nin Himalayaları Hakkari, görkemli bir görüntü veren yüksek dağları, derin vadileri ve dünyada eşine ender rastlanan doğal güzelliklere sahiptir. Cilo ve Sat dağlarına “Türkiye’nin Himalayaları” denmesi de bundandır. Karlı tepeleri, 20’den fazla dağ buzulu, bir o kadar buzul gölü ve 4 bin metreden aşağıya sarkan buzulları ile küçük Asya’nın milli parkı denilebilir. Karlı dağları görmek ve havasını teneffüs etmek isteyenler için en ideal yer Hakkari dağlarıdır. ANIT AĞAÇLARIMIZI TANIYALIM... MERSİN (Cumhuriyet) Mersin Büyükşehir Belediyesi ile Mersin Üniversitesi’nin iş birliği sonucu bu yıl sekizincisi düzenlenen, “Uluslararası Hüseyin Gezer Taş ve Heykel Sempozyumu” sona erdi. Düzenlenen ödül töreni ve ardından gerçekleşen kokteylde konuşan Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Berika İpekbayrak, “Mersin bu tür etkinlikler sonunda kentimize kalan eserlerle bir açık hava müzesi olacak” dedi. Mersin Büyükşehir Belediyesi ile gerçekleştirdikleri sempozyumla gerek Mersin, gerekse Türkiye’nin tanıtımına katkı sunulduğuna işaret eden İpekbayrak, ödül töreninde yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Sanat eğitimi alan öğrencilerimiz, heykeltıraşların yanında asistanlık yaparak bilgi, görgü ve becerilerini artırırken, Mersin’in çeşitli bölgelerinde yer alacak yontularda da emekleri oldu. Fransa, Çin, Danimarka, Rusya, Tayvan, Almanya ve Türkiye’den gelen ve 30 gün konuk ettiğimiz heykeltıraşların 10 eseri bu kente daha da bir görsellik ve sanat adına özellik katacak. Büyükşehir Belediyesi ile 7 yıldır işbirliği yaparak bu sempozyumu düzenliyoruz. Bu yıl sekizincisi gerçekleşen sempozyumla birlikte bugüne kadar kentimizdeki büyük boy heykel sayısı 140’a ulaştı. Mersin’in ilerleyen yıllarda bir açık hava müzesine dönüşeceğini şimdiden söyleyebiliriz.” Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Erol Ertan da yaptığı konuşmada, sempozyuma gösterilen sanatçı ve sanatsever ilgisinden duydukları mutluluğu belirtti, “Sempozyuma, yurt içi ve yurt dışından gösterilen büyük ilgi, kentin tanıtımına da katkı koymaktadır. Büyükşehir Belediye Başkanımız Macit Özcan’ın sanata ve sanatçıya verdiği değerin olumlu sonuçlarının göstergesi olan bu sempozyumda ortaya çıkan eserlerin Mersin’e, Mersinli sanatçı ve sanatseverlere çok şey vereceği kesindir” dedi. Konuşmaların ardından sempozyuma katılan 3 Türk sanatçı ile 7 yabancı sanatçıya plaketleri sunuldu. Saksağan Sediri Ata’nın, “Çukurova’dan Esintiler” sergisi büyüledi ZAFER GEZGİN Ağacın Adı: Saksağan Sediri Latince Adı: Cedrus libani A. Rich Yaşı: 500 Boyu : 21 m Taç Genişliği : 15 m Gövde Çevresi: 4.05 m Yaşadığı Yer : Saimbeyli, Obrukbaşı köyü, Saksağan Boğazı. Bu anıt ağacı görmek istiyorsanız eğer, ilçeden Obrukbaşı’na dek araçla gidebilirsiniz. Saksağan Boğazı’ndan vadiye girdiğinizde büyük bir düzlükle karşılaşırsınız. Bu düzlükte neredeyse hiç ağaç yok. Belli ki buralar, zamanında çeşitli amaçlar için kullanılmış. Üstelik, olması gerekenden fazla kullanılmış olmalı ki, şimdi korumaya alınma gereği duyulmuş. Anıt ağaç sayılan Saksağan Sediri, korumaya alındıktan sonra çevredeki bitki zenginliğinin artması da korumaya alma kararının ne denli yerinde olduğunu gösteriyor... Yamaca baktığınızda yaşlı sediri bir başına yıllara, doğaya meydan okur gibi dimdik ayakta görürsünüz. Ancak, yaşlı sedirin bu habitatta varlığını nasıl sürdürebildiğini, bu yaşa nasıl geldiğini bizim gibi siz de düşünmeden edemez, yanıtını veremezsiniz sanırız. Bizi üzen tek şey ise gövdenin toprağa yakın kesiminin baltalanmış ve bir oyuk açılmış olması. Bu durum biraz üzüyor elbette, ama insanoğlu işte, kimbilir neden vurdu o baltayı 500 yıllık ağaca... Yoksa, bu ağacın altında da hazine mi aradı insanoğlu? CEYHAN Fotoğraf sanatçısı Sacit Ata’nın Ceyhan Halk Kütüphanesi’nde açtığı “Çukurova’dan Esintiler” adlı fotoğraf sergisi sanatseverlerden büyük ilgi gördü. İlk kişisel sergisini açtığı için heyecanlı olduğunu belirten Ata, gösterilen ilgi karşısında duygulandığını, onurlandığını ve çok mutlu olduğunu söyledi. Fotoğrafı bir sa nat dalı olarak bilenlerin büyük çoğunluğunun, “Fotoğrafçılık aşk gibidir” dediğini anımsatan Ata şunları söyledi: “Bu bir yaşam tarzı olmuşsa, sanıldığından da zordur. Çünkü durmadan çalışma, okuma, araştırma, yaratıcılık ve proje üretmeyi gerektirir. ‘Ellisinde ölüp, yetmişinde gömülenlerden’ olmayı düşünmediğim için, 50 yaşımdan sonra fotoğraf çekmeye başladım. Yaşamımın sonuna değin de insan öykülerinden oluşan o anlık görüntüleri fotoğraflama çabalarımı sürdüreceğim.” Sanatı maddi kaygılardan kurtarıp, fabrikadaki işçiye, tarladaki ırgata, çarşıdaki esnafa, sanayide çalışan ustaya, çırağa kısaca tüm insanlara ulaştırarak, ülke ve insan aydınlanmasına katkısı olsun istediğini vurgulayan Ata, “Amacım bu tür sergilerle daha çok biraraya gelmeyi sağlamak.” Sacit Ata’yın sergisindeki fotoğraflar ilgiyle izlendi. Binay Koçak’tan “Onların Türküsü” ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Özgün müzik sanatçısı Binay Koçak, “Onların Türküsü” adlı konseriyle yarın bir kez daha sanatseverlerin karşısında olacak. Bugüne dek ülkenin her köşesinde verdiği konserlerle ve yaptığı, ‘Ankara Marşı’, ‘Sivas Destanı’, ‘Benimdeki Eşkıya’ adlı eser ve albümlerle dikkat çeken sanatçı, bugün Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’ndaki konserini 16.00’da gerçekleştirecek. Koçak, “Onların Türküsü” adlı konserlerini önümüzdeki günlerde sırasıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Aydın, Gaziantep, Mersin, Hatay, Denizli ve Muğla’da yineleyeceğini belirtti, “Bu konserlerle sanatsever ve demokrat halkımızla bir kez daha buluşmanın mutluluğunu, paylaşmanın onurunu yaşayacağız” dedi. Binay Koçak yarın bir kez daha müzik dostlarıyla buluşuyor. C MY B C MY B