17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA 2 8 EKİM 2010 CUMA N e d o rel ğ r ere u Höyükte bulunan mühür ilkel bürokrasinin ilk örneklerinden Mardin’in her yeri görülmeye değer ardin tarihi taş yapıyarının yanı sıra meM sire yerleriyle de görülmeye değer bir kenttir. 20 km. uzaklıktaki Bakırkırı (Bağrıkara), kent merkezine 3 km. uzaklıkta Fahriye ve Ravziye Bahçeleri, Mardin Kalesi’nin hemen arkasında bulunan Zınnar Bahçeleri, Nusaybin ilçesinin Şahnişin Köyü’ndeki Çağçağ Mesiresi, Kızıltepe’de Gurs Şelaleleri, yine NusaybinMidyat arasındaki Beyazsu, Karasu ve Savur meyve bahçelerinin yanı sıra yeşilin her tonuyla görkemli bir güzelliğe sahip Yeşilli Vadisi yörenin her zaman gezilip görülebilecek belli başlı mesire yerleridir. Yumuktepe’de 6 bin 500 yıllık bürokrat mühürü ABİDİN YAĞMUR MERSİN Yumuktepe Höyüğü’nde kazı çalışmalarını yürüten Türk ve İtalyan arkeologlar, M.Ö. 4 bin 500 yıllarına ait olduğu sanılan bir mühür buldu. Arkeologlar, bulunan mührün, ilkel bürokrasi ortaya çıkmadan önce de Yumuktepe’nin merkez olma özelliği taşıdığını gösterdiği görüşünde. Prof. Dr. İsabella Caneva, “Mühür varsa bürokrasi var demektir. Bürokrasinin ilk olarak burada şekillendiğini söyleyebiliriz” diyor. Toroslarda bulunan Yu muktepe Höyüğü’ndeki kazı çalışmaları höyüğün Neolitik, Kalkolitik ve Hitit dönemlerine ait katmanlarında sürdürülüyor. Kazı başkanı, İtalya’nın Lecce Üniversitesi’nden Prof. Dr. Caneva, höyüğün 6 bin 500 yıllarına tarihlenen Neolitik dönem katmanlarında yaptıkları kazılarda, basit yerleşim alanlarının izlerine rastladıklarını söyledi. Höyüğün Kalkolitik dönem tabakasında geçen yıl bulunan yapıları incelemeyi sürdürdüklerini anlatan Caneva, M.Ö. 4 bin 500 yıllarına tarihlenen bu yapılarda, mutfak olduğu sanılan bir bölmede sepetler ve sepetleri mühürlemekte kullanılan bir mühür bulduklarını söyledi. Caneva, “Mührü bulduğumuz yerde seri üretim çanak çömlek de bulduk. Bu da bize Yumuktepe’nin Kalkolitik dönemde de yani M.Ö 4 bin Orduzu Pınarbaşı tüm Malatyalıların gözdesi keze 5 km. mesafedeki Bahçebaşı (Orduzu) semtinde kaynak sularının önüne set çekilerek oluşturulan gölet çevresinde yamaçları çam ağaçlarıyla çevrili olan bu yer, yaz aylarında Malatyalıların adeta dinlenme yeridir. Zaman zaman dışarıdan gelenlerin de uğrak yeri olan Pınarbaşı‘nda, göl kenarında piknik yapmanın zevki bir başka olur. Yazlık gazinolar, Malatya Belediyesi tarafından göl kenarında yaptırılan dinlenme tesisleri ve Mişmiş Park’taki Kayısı Fuarı alanı Orduzu Pınarbaşı’nı, kentin en gözde dinlenme alanı haline getirmiştir. alatyalıların en beğendiği, ilgi gösterdiği mesire yeridir Orduzu PıM narbaşı. Elazığ karayolu üzerinde, merYumuktepe höyüğündeki kazı çalışmalarını 18 yıldır sürdüren Prof. Dr. İsabella Caneva, bulunan mühürle öbür kalıntıların M.Ö. 4 bin 500 yıllarına ait olduğunu savladı. 500 yıllarında da, dünyada henüz devlet bürokrasisi ortaya çıkmamışken ekonomik ve sosyal bir merkez olduğunu gösteriyor. Mühür varsa bürokrasi var demektir. Bürokrasinin varlığını anlatan şu ana kadar bulunan en eski mühre ulaştık. Bürokrasinin ilk olarak burada şekillendiğini söyleyebiliriz” diye konuştu. Yumuktepe’nin durumu Mersin’in imajına zarar veriyor… Kazı çalışmalarını 18 yıldır sürdüren Prof. Dr. Caneva, höyüğün yeterince korunmadığını söyledi. Höyüğün yakınında kurulan belediye buz fabrikasının yanı sıra, yakındaki mahalle sakinlerinin höyüğü çöplük olarak kullanmasının tarihi mirasa zarar verebileceğini söyleyen Canevo, “18 yıldır bu alanın açıkhava müzesi yapılmasını istiyoruz. Ama çevresi her geçen gün kirleniyor, giderek yapılaşmaya açılıyor. Onun için müze yapılacağına dair umudum kalmadı. Ama en azından belediyelerin burayı koruması turizmden çok şey bekleyen Mersin’in imajı için çok önemli” dedi. Kanlı Divane’de bir Tanrıça: Aba Ana Kanlı Divane’nin bendeki ilk öyküsü bir defineciden, babamdan kalmadır. “Bir sahipsiz bayırdı, bir sürü haritalar işaretler edinmiştik. Antalya’dan düştük yola, vardık bulduk. Heykellerin baktığı yer mi dediler sağı mı dediler pek önemli değil. Bir baktık ki altı tane canlı heykel öylece bakar bize, biz onlara… öyle güzeldiler ki ne onlara kıyabildik, nede bize tarif edilen yerlere… vardık Mersin’e bir yetkili bulup, oranın jandarma korumasına alınmasını rica ettik. Bizden dilekçe filan aldılar. Sonra duyduk korunuyormuş.” Bu öykü hep onurlandırır beni. Oranın korunmasında babamın da katkısı olmuştur belki diye sevinirdim. Gün geldi olanağım oldu. Ben de vardım, gördüm. Yarda duruyor olmanın avantajıyla belki Kanlı Divane’nin kaya kabartmaları sağlam da o koskoca alanda bir tek talana uğramamış mezar göremedim. Tüm lahitler devrilmiş, kırılmış delinmiş. Birkaç duvar dışında taş üstünde taş, ne heykel ne kabartma üstünde baş kalmamış. ‘Kanlı Divane nerede?’ diye kimsenin soracağını sanmadığım için yol tarif etmiyorum. Bizim oralarda hatmi çiçeği derler, kocakarıların dili incesine yetmez ‘hatmacık’ deyiverirler. İzninizle ‘fatmacık’ anlamındaki ‘hatmacık’, bana kolay ve yerli geliyor… öyle diyeyim. ‘Hatmacık’ların, gelinciklerin ve deve dikenlerinin, tam da bir mayısa bayrak kaldığı bir günün ertesinde gidip yüreğim kan ağlaya ağlaya babamın izini sürdüğüm, ‘Kanlı Divane’ harabelerinin harap görünümü arasında yüzüme güneşin en sevimli ışığı mezarların taşlarından yansıdı… Antik kentte antik mezarın ortasında, mezarlar… Kendilerinden yüzlerce yıl önceden oraya uzanıp yatmış, başka bir inançtan insanların, ev sahipliğini, vatandaşlığını, komşuluğunu hiç yüksünüp yadırgamadan, oraya uzanıvermiş Müslüman Türk ölüleri… (elbette bizim Yörükler çoğunlukta…) Anadolu inanç kardeşliğinin en has örneğini sintaşlarının baş ucuna bayrak etmiş savurmaktalar. Varıp, az yukarıdaki; Aba’nın anıt mezarının sonradan eklenme kitabesinin önünde durdum. “…. Yapının yazıtında yerleşimin insinin Kanytellis olarak geçiyor olmasının yanı sıra, mezarın içinde Aba adında bir kadın, kocası ve iki oğlunun yatmakta olduğu yazılı. Ancak bu mezarda yatmakta olan Aba ismindeki kadın ile ünlü Olba’lı yönetici Prenses Aba’nın bir ilgisi bulunmamakta. Bu durum tümüyle bir isim benzerliğinden ibaret. “Aba’nın mezarı, kimileri tarafından, avcı önezesi ya da birahane olarak kullanılmakta olsa da, bu Aba’nın sorunu değil. Aba’nın mezarı yerleşimin içinde öyle bir yerde durmakta ki; prensesliğe filan hiç ihtiyacı olmadığı, onun zaten bir ana tanrıça olduğu hissedilmekte. Belki, şimdilerde üstü çizilmiş olan Türk, aile ‘hiyerarşisi’nin çok can alıcı bir imini canlandırdığı için beni çok etkiledi. Ataerkil aile düzeni içinde anaerkil ekonomik ve sosyal sistem… Her şeyde kendini son söz sahibi gören ata ve onun ‘korunu kırmadan’ aileyi çekip çeviren ana… Diyeceğim bir hevese kapılır Kanlı Divane’yi ziyaret ederseniz, Aba’nın mezarını görmeden dönmeyin… MUHAMMET GÜZEL Türkiye’ye göçen Giritlilerin yaşamları AKSM’de sergilendi Ökten ve Maraşlı’dan “Akrabalarım Nerede” ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Dr. Ali İhsan Ökten ile İlhan Maraşlı’nın fotoğraf ve resimlerinden oluşan “Akrabalarım Nerede” adlı sergisi, Adana Kültür Sanat Merkezi’nde düzenlenen kokteylle açıldı. 1897 yılında başlayan TürkYunan savaşında Girit adasının Osmanlılardan Yunanistan’a geçmesi sonucu Girit’de yaşayan Türklerin Türkiye’ye gönderilmeleri ile parçalanan ailelerden Tarsus’un İhsaniye köyünde yaşayan Girit mübadillerinin yaşamlarını konu alan serginin açılışına Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Rıza Mete ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Doğu Akdeniz Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu Başkanı Süleyman Onatça, TMMOB İKK Adana Sekreteri Mustafa Altıokka, Ziraat Mühendisleri Odası başkan ve üyeleri, EğitimSen Başkanı Güven Boğa, SES Başkanı Dr. Mehmet Antmen ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Adana Fotoğraf Amatörleri Derneği(AFAD) Başkanı Tahsin Sezer ve üyeleri, Tarsus Giritliler Derneği Başkanı Sait Karail, Çukurova Girit Mübadilleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Yüksel Hançerli ve üyeleri, Zeytindostu Derneği Bölge Temsilcisi Murat Öztanrıöver, fotoğraf sanatçıları ve sanatseverler katıldı. Serginin açılış konuşmasını yapan Dr. Ali İhsan Ökten, “Kültürel çeşitlilik üzerine başladığımız projede ‘Türkiye Türklerindir’ sözünden yola çıkarak, kimdir bu Türkler? sorusunun yanıtını objektifimiz aracılığıyla değişik arkadaşlarla aramaya başladık. Bu fotoğraflar, değişik kimliklerden doğan kültürel ve yaşamsal farklılıkları yansıtmak amacıyla çekilmiştir. Bazı fotoğraflarda derin bir hüzün, bazılarında derin bir yer ve yurt özlemi duyabilirsiniz. Çalışmanın sonunda bir soyağacı fotoğrafı göreceksiniz. Bu fotoğraf kökleri Girit’te dalları ise Türkiye’ye uzanmış bir ailenin fotoğrafıdır, arada bazı dalların kopmuş veya kesilmiş olduğunu görseniz bile dallardaki yapraklar yeni bir hayat ve yeni bir yaşama sevincini yansıtmaktadır” dedi. Adana Kültür Sanat Merkezi’ndeki serginin, 15 Ekim tarihine dek sanatseverlerin izlenimine açık tutulacağı belirtildi. (0322 3524713) Ökten ve Maraşlı, sergi öncesinde Giritlilerin yaşamlarıyla ilgili hazırladıkları belgesel niteliğindeki kitabı sanatseverlere imzaladılar. Şanlıurfa’da Gölpınar halkın uğrak yeridir terdiği bir uğrak yeridir. Şanlıurfa’nın sahip olduğu tek orman özelliğini de taşıyan mesire yerinde Ceylan Üretim ve Rehabilitasyon Merkezi de bulunmaktadır. Türkiye’nin en büyük mesire yerlerinden biri olan Gölpınar’da yaklaşık olarak 100 ceylanı ziyaretçiler uzaktan da olsa izleyebilmektedir. Doğa harikası parka gelenler gün boyu gezmenin zevkini çıkarabilecet ortamı da burada bulubilirler. anlıurfa’nın Karaköprü beldesinde Ş 200 hektar ormanlık alandaki Gölpınar mesire yeri halkın büyük ilgi gös Yarışma başvuru süresi uzatıldı SELAHATTİN GÖKATALAY Osmaniye’nin Karaçay’ı doğa ve temiz hava dolu Karaçay Mesire Yeri, temiz havası ve doğal güzellikleriyle bilinir. Osmaniye ve çevre halkının özellikle hafta sonları büyük ilgi gösterdiği Karaçay, doğal sunumlarıyla adeta konuklarına dinlenme olanağı sunuyor. smaniyeliler’in özellikle yaz aylarında tercih ettiği yerdir Karaçay. O Kent merkezine 2 kilometre uzaklıktaki MALATYA Bu yıl ilki 26 Kasım2 Aralık tarihleri arasında yapılacak Malatya Uluslararası Film Festivali kapsamındaki, Ulusal Kısa Metraj Film Yarışması’na başvuru süresi 15 Ekim’e dek uzatıldı. Festivalin, Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması’yla birlikte yarışmalı bölümünü oluşturan Ulusal Kısa Metraj Film Yarışması’nda mizah ve alt türlerinde çekilmiş, kurmaca ve animasyon filmler yer alacak. Ön jüri tarafından başvurular arasından seçilen ve toplam dört ödül için yarışacak olan filmler, beş kişilik ana ulusal kısa metraj film yarışma jürisi tarafından değerlendi rilecek ve ‘En İyi Film’, ‘Jüri Özel Ödülü’, ‘SİYAD Ödülü’ dallarında değerlendirilecek. ‘Ulusal Kısa Film Yarışması’nda verilecek olan dördüncü ödülün sahibini ise, İnönü Üniversitesi öğrencileri belirleyecek ve öğrenci oylarıyla bir filme “İnönü Üniversitesi Öğrencilerinin Seçimi” ödülü sunulacak. Mizah ve alt türlerinde film çekimini desteklemek, bu türde film çeken genç yetenekleri ödüllendirmek ve gençlere ulusal alanda seslerini duyurma olanağı sunmak amacıyla düzenlenen Ulusal Kısa Metraj Film Yarışması’nda, başvurular arasından yarışmaya hak kazanan filmler 25 Ekim’de festivalin web sitesinde ve basın yoluyla kamuoyuna duyurulacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle