Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KONUK YAZAR Ceyhan’daki Tatarlı Höyük’te önemli bulgular elde edildi SERDAR GİRGİNER * ÇUKUROVA’NIN TARİHİ YENİDEN Mİ YAZILIYOR? Tatarlı Höyük Kizzuwatnalı Kraliçe Puduhepa’nın şehri Lawazantiya mı? Anadolu’nun yazıyla tanıştığı ve tarihi çağlara girdiği, günümüzden yaklaşık 4 bin yıl öncesindeki çağa Assur Ticaret Kolonileri Çağı (ATKÇ) denilmektedir. Bu çağda Anadolu ile Mezopotamya arasındaki ilişkiler sonucunda Anadolu bu ticaret ve kültürel alışverişten daha karlı çıkmış, bu birikimlerini iyi değerlendirmiş ve ilk devleti olan Hitit Krallığını kurabilmiştir. ATKÇ çivi yazılı tabletlerinde Luhuzatia/Luhuzutia/Luhazatia veya Luhusatia adında bir şehirden bahsedilmektedir. Bu şehrin tüm M.Ö. II. binyıl boyunca varlığını sürdürdüğü bilinmektedir. Yine bu yazılı belgelerde kentin bir rubatum (kraliçe, beyce) tarafından idare edildiği öğrenilmektedir. Yine bu dönem yazılı belgeleri incelendiğinde, ticari içerikli olanlarında, Luhuzatia’da bir Ekallum’un (saray) olduğu bilinmektedir. Bu dönemde Mezopotamya şehri Asur ve Eski Asur Krallığı ile Anadolu kent devletleri; özellikle de Kaniş/Nesa ve Karumu (Kültepe/Kayseri) ile yapılan kapsamlı ticaret ilişkisinde Anadolu’dan giden ve Anadolu’ya gelen kervanların kontrol edilmesi amaçlı ilk kez Luhuzatia’ya indirildiği bilinmektedir. Bunun dışında Luhuzatia maden ticareti de yapmaktadır. M.Ö. II. binyılın son çeyreğinde Kizzuwatnalı bu şehrin yüncülük ve dokuma merkezi olduğuyla ilgili kayıtlar bulunmaktadır. Anadolu’nun Orta Tunç Çağı’nda, M.Ö. II. binyılın ikinci çeyreğinde ise ilk merkezi krallığının kurulduğu görülmektedir. Eski Hitit Krallığı döneminde de kentimiz karşımıza yazılı belgelerde La(hu)wazantiya şeklinde çıkmaktadır. Özellikle de adına Eski Hitit Çağı yazılı belgelerinde Ursu adlı bir şehrin askeri kuşatmasında rastlamaktayız. Akabinde kurulan Hitit İmparatorluğu döneminde (Geç Tunç Çağı) yazılı metinler vasıtasıyla Kizzuwatna ile olan ilişkiler hakkındaki bilgilerimiz artmaktadır. Orta Tunç Çağı’ndan itibaren hep bağımsızlığını ve önemini koruyan Kizzuwatna Ülkesi, bu dönemde, özellikle Lawazantiya’da İştar Tapınağı Başrahibi Pentipsarri’nin kızı Puduhepa’nın Hitit kralı III. Hattusili’nin eşi olarak Hattusa’ya (Boğazköy/Çorum) gitmesiyle farklı bir boyut kazanmaya başlamıştır. Önceleri Kizzuwatna’nın Hurri kültür öğeleri yavaş yavaş Hitit dünyasına nüfus ederken, bir süre sonra Hitit krallık mensuplarının bile Hurrili olduklarını görmeye başlıyoruz. Hitit İmparatorluğu yıkıldıktan sonra, hatta Hitit ardıllarının eski Kizzuwatna topraklarında, Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye bölgelerinde kurmuş oldukları Geç Hitit Şehir devletleri içinde de Lawazantiya, Lusanda olarak anılmaktadır: Mezopotamya Geç/Yeni Asur kralı III. Salmanassar’a (M.Ö. 858831) ait bir Anadolu seferinin anlatıldığı metinde bu isimle karşılaşıyoruz. Kral bir metninde 20. Saltanat yılında Amanos (Nur) Dağlarını batıya doğru aşıp Lusanda’yı zapt etmiştir. Lawazantiya’nın Kizzuwatna toprakları içinde olması konusunda bilim insanları arasında bir görüş birliği vardır. Kentin Orta Anadolu’nun güneye, güneydoğuya açılan yolları üzerinde olması gerekmektedir. Şehrin yukarıda da kısaca değinildiği gibi, ATKÇ’da Asur’dan Kültepe/Kanes’e devam eden ticaret yolunun Suriye’den Anadolu’ya ilk girişinde uğranılması gereken yer olarak karşımıza çıkar. Bir metinde de Lawazantiya’daki 7 kaynağın/pınarın temiz sularından bahsedilir. Buna göre Lawazantiya’nın su kaynaklarının çok bol bulunduğu bir yer de olması gerekmektedir. Tanrılar için yapılan bir bayram töreninde Lawazantiya şehrinde Tarmana ırmağından söz edilmektedir. Lawazantiya’nın lokalizasyonu (günümüzdeki yerinin belirlenmesi) hakkında; Goetze (1936), Garelli (1963) ve Lebrun (1979) Lawazantiya’yı Kizzuwatna’nın başkenti olan ve yeri günümüze kadar bulunamamış Kummanni ile Fırat Nehri arasına; Bilgiç (1946), Tarsus ile Ursu (?) arasına; Cornelius (1973) Ovalık KilikyaDoğu Kilikya veya Anazarbos’un doğusunda Amanos Geçidi’ne; Garstang ile Gurney (1959) Ovalık Kilikya’ya; Ünal (1974) Malatya civarında bir yerlere, (2002) Zencirli’nin kuzeyine ve 2007’de ise, Kizzuwatna’nın oldukça doğusunda, Amanos Dağları’na bakan bir yerlere; Lewy (1962), Bossert (1951), Yiğit (1989 ve 1997), Garelli (1963) ile Forlanini (1997), Freu (1980) ve Karasu (1998) ise, Elbistan Karahöyük’e; Orlin (1970) Kilikya’nın doğusuna; Desideri ve Jasink (1990) ise, Kahramanmaraş’ın kuzeyine yerleştirmişlerdir. *Ç.Ü. FenEdebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA Çukurova Üniversitesi tarafından yürütülen CeyhanTatarlı Höyük Kazısı’nın 2010 yılı çalışmaları tamamlandı. Bölge Arkeolojisi ve tarihi açısından bu yıl ki çalışmaların çok verimli geçtiğini belirten Kazı Başkanı Yrd. Doç. Dr. K. Serdar Girginer, “Temmuz başından Eylül ayının ortasına kadar devam eden, 35 kişilik uzman ve ÇÜ Arkeoloji Bölümü öğrencilerinin katıldığı kazı çalışmaları çok verimli geçti. Önemli bulgular elde edildi” dedi. Tatarlı Höyük kazılarında ortalama 40 işçinin de görev yaptığını anımsatan Girginer, şu açıklamaları yaptı: “Ceyhan ilçesi sınırları içindeki Tatarlı Köyü’ndeki Tatarlı Höyük (Tazılı Tepe), konumu itibariyle kuzeygüney, doğubatı yönlerine giden önemli yol güzergâhlarının tam ortasında bulunur. Toprakkale üzerinden Erzin Ovası aracılığıyla güneye Amik Ovası’na doğru uzanırken, Amanoslar’ın doğuya geçit verdiği aşılması en uygun yollara yakın olduğu için de yani Aslan Beli ve Nurdağı yoluyla ya da HasanbeyliFevzipaşa yoluyla İslâhiye Ovası’na açılabilir.Oradan da platolar üzerinden Kuzey Suriye’ye geçilebilir. Deniz bağlantısı açısından İskenderun Körfezi’nin ise yaklaşık 20 km. kuzeyinde yer alır. Günümüzde, Ceyhan Nehri, Tatarlı’nın yaklaşık 1012 km. kuzeyinden akar. Höyük çevresinin alüvyon kalınlığı ise 520 m. arasında değişir. Gerek Toprakkale, gerekse Hemite Kaleleri ve Anazarbos Antik Kenti, Tatarlı Höyük Sitadelinden rahatlıkla görülebilir.” “Höyük bugün masif yapılı bazalt oluşumun üstünde yer alır. Bu özel jeolojik yapısından dolayı höyüğün yakın çevresinde çok sayıda su kaynağı bulunur. Hatta bu bol su kaynakları günümüzde 22 köyün ve 2 beldenin su ihtiyacını; höyüğün yaklaşık 500 m. güneyindeki kaynak ve su deposu ise Ceyhan İlçesi’nin içme suyu ihtiyacını karşılar. Hitit , ‘Sur Siste mi’ b ulun du “Hititler dönemine ait tapınak bulundu” Tatarlı Höyük’te 4 yıldır yaptığımız kazılarda, höyüğün üst noktasında (Sektör ISitadel) büyük bir yapıya ait kalıntılar ve ‘A yapısı’ olarak adlandırdığımız bu yapının çok sayıdaki mekânı açığa çıkarılmıştır. Ele geçen malzemelere dayanarak yapının şimdilik birkaç mimari evreli ve Geç Tunç Çağı’na ait olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yapı zaman zaman tadil edilmiş, bazen de eklemeler yapılmış. Hellenistik dönemlerde ise bazı mekânlar doldurulmuş, bazı mekânları ise çeşitli ebatlarda çöp çukurları açılarak kullanılmış. Yapının ortasından geçen atık su sistemi önemli bir özelliği olarak dikkat çekiyor.” Yanardağ krateri yakınında Tatarlı Höyük’ün yaklaşık 750 m. kuzeydoğusunda, pliokuvaterner dönemde püskürmüş, volkan konisine sahip Üçtepeler’in (132m.) yer aldığını, ve çevrede bazalt oluşumların 23 km’lik bir alana yayılmış olduğunu kaydeden Girginer şöyle devaem etti: Höyüğün batı açmalarında 2009 ve 2010 yılı çalışmalarında bir sur sistemi açılmaya başlandığını, yine bu sur sisteminin kentin içinde kalan bölümünde taban altında kanalizasyon sistemi saptandığına işaret eden Girginer diğer özelliklerle ilgili şu bilgileri verdi: “Tatarlı Höyük’te yine her döneme ait çok fazla sayıda ve çeşitli tiplerde tezgah ağırlıkları bulunuyor. Bu da bize bölgenin şimdilik en azından 2 bin 500 yıllık dokuma merkezi olduğunu kanıtlıyor. Höyükte şarapçılığın önemli bir ekonomik değer olduğunru gösteren bulgulara da rastlandı. Özellikle bir Helenistik dönem kandili üzerinde Şarap Tanrısı Dionysos’un tasvirinin bulunması tarihçiler için de önemlidir.” Tatarlı Höyük ve Aşağı Şehrin Topografik ve halihazır haritalanması çalışmalarının tamamlandığını anımsatan, yine aynı alanlarda Fizik Mühendisleri ile birlikte Manyetik Gradiometri yöntemiyle halen kazılmayan alanlarda mimariler tespit edildiğini söyleyen Girginer, Slovenya Arkeoloji Enstitüsü ve ÇÜ Biyoloji Bölümü’yle beraber Tatarlı Höyük ve yakın çevresinin yüz binlerce yıllık ekolojik sistemine yönelik çalışmaların başladığını kaydetti, bunun dışında arkeolojik bitki ve hayvan kalıntılarının incelenmesinin de sürdüğünü belirtti. Tatarlı Höyük’te çalışmalara Temmuz ayında başlayan ekibin yaptığı kazılarda önemli bulgular elde edildi. “Her dönem kutsal bir merkez” Tatarlı Höyük’ün, Hititlerle çağdaş dönemlerde uzun bir süre bağımsız bir ülke olarak yaşamını devam ettiren, son dönemlerinde Hititlerin hâkimiyetine giren, ancak Hitit dünyası ile hiçbir zaman kültürel bağlarını koparmayan Kizzuwatna’nın en önemli yerleşmelerinden birisi olduğunu irdeleyen Girginer bu konuya da şöyle açıklık getiriyor: “Tüm bu bölgede Çukurova yerli insanlarının dışında Hurri halkı yaşamaktadır. Tatarlı Höyüğün eldeki verilere göre, Kizzuwatna ülkesinin M.Ö. II. binyıl yazılı belgelerinde adı geçen önemli yerleşmelerinden birisi olması gerekmektedir. Çünkü, gerek MÖ. II. binyılda, gerek Demir Çağı’nda ve gerekse Hellenistik dönemlerde Tatarlı Höyük kutsal özellikler de sunmaktadır. Çalışmalarımız esnasında bulduğumuz eserler ve bu eserlerin bize verdiği bilgiler bu yöndedir. Orta Tunç Çağı verileri içinde Suriye kültürüne özgü kutsal törenlerde kullanılan kaplara aplike edilen tanrıça heykelcikleri, Geç Hitit dönemine ait ve mutlaka kutsal bir mekânda kullanılan dini tapınma tasvirli taş plaka ve bu yılki kazıların en önemli buluntularından birisi olan Antik Yunan dininin baş tanrısı Zeus’un pişmiş topraktan yapılmış olan büstü bu bölge için yeni olan veriler Höyük’te çeşitli eserlerin yanı sıra kutsal merkezler de ortaya çıktı. içinde yer almaktadır.” Tatarlı Höyük Kizzuwatna’nın Hangi kenti?: Girginer’e göre, höyük ve çevresinde 4 yıllık kazılar sonucunda elde edilen tüm veriler, Tatarlı Höyük’ün Hititler’in Kizzuwatna ülkesinde yer alan önemli kutsal merkezi Lawazantiya ile aynı olabileceği düşüncelerini değiştirmedi. Yerleşmenin Sitadel ile geniş bir Aşağı Şehri’nin varlığı, eteklerinde ve çok yakınında çok sayıda pınarın olması, Kuzey Suriye’ye açılan yol güzergâhlarında bulunması, ya da başka bir ifadeyle Amanoslar’ın hemen batı eşiğinde yer alması, Orta Tunç ÇağıGeç Tunç Çağı ile Demir Çağı’nda sürekli ve kesintisiz iskânının bulunması, MÖ II. binyılın ilk çeyreğine ait silindir mühür ile höyüğün ilk yazılı belgesi olan Telipunu dönemine tarihlenen bullanın bulunması, Geç Tunç Çağı’na ait 3 silindir mührün varlığı ve daha birçok veri, Tatarlı Höyüğün Luhuzatia/Lawazantiya/Lusanda olabileceği görüşünü kuvvetlendiriyor. C MY B C MY B