Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 OCAK 2010 CUMA SAYFA 5 Kaçak eti önlemek için kırsal kesimdeki besiciyi desteklemek gerekiyor Mera hayvancılığı gözardı edilemez SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA Ülkemizde son aylarda et fiyatlarının hemen hemen ikiye katlanması, buna bağlanan kaçak et ve ateşek eti kesimlerindeki artışla uzun süre gündemde kalan besicilik ve hayvancılık sorununa 3 haftadır çeşitli kesimlerin görüşlerini de alarak değindik. Bu hafta da ülkemizin, “olmazsa olmaz”larından olduğu bilinen mera hayvancılığını gündeme aldık. Mera hayvancılığının yaygın yapıldığı ülkemizde, tarımla hayvancılığın ayrı düşünülmesinin hemen hemen olanaksız olduğunu belirten uzmanlar, iki sektörün birbirini desteklediğini, bunu yaparken de özellikle sanayinin gelişmediği yerlerde bölge insanının ekonomisini ayakta tuttuğunu söylüyor. Özellikle kırsal kesimlerde hayvancılığın tarımın sigortası durumunda olduğunu kaydeden uzmanlara göre, Doğu Anadolu Bölgesi’nde iklim ve coğrafyanın tarımsal faaliyetlere elverişsiz olması, bu bölgede hayvancılığı ön plana çıkarırken, İç Anadolu ve Akdeniz bölgesinin bir kesiminde de hayvancılık ağırlıkla yapılıyor. rinde yapılacak çalışmaların çok şeyi değiştireceğini söylemesi de gelecek için yüreklere su serpiyor, biraz da olsa umut veriyor. Uzmanların yaptığı çalışmalar sonucu ortaya konan raporlara göre, Türkiye’de durum şöyle: “Ülkemizde iyi cins hayvan yetiştiren BursaKaracabey, EskişehirÇifteler gibi haralarda iyi cins hayvanlar yetiştirilirken, mera hayvancılığının ön plana çıkardığı iller arasında Erzurum ve Kars, Karadeniz kıyısındaki bazı iller sayılabilir. Buralarda büyük baş hayvanlar içinde en fazla inek yetiştirilmekte bunu dana, öküz, manda izlemektedir. Bu bölgelerde koyun yetiştiriciliği de küçümsenemeyecek boyuttadır. Koyun kısa boylu otların geniş alanlarda yetiştiği bozkırlara uyum sağlamış bir hayvandır. Birçok bölgede ve özellikle yarı kurak olan step sahalarda başlıca yetişme yerini bulmuştur. Yürüyüşü ağır bir hayvan olduğundan, dik yamaçlı yerleri değil, düzlük veya hafif dalgalı araziyi ister. Yurdumuzda Kıvırcık, Dağlıç, Karaman (akkaraman, morkaraman), sakız ve merinos cinsleri en çok bilinenlerdir. Sertifika alan kadınlar 8 Şubat’ta ders vermeye başlayacak Eğitimde kadın dayanışması Sıralamada geriye düştük Et ve yün vasıfları farklı olan bütün bu koyunlarımızın sayısı 40 yıl kadar önce 13 milyon tahmin olunmuş, bu miktar günümüze kadar çoğalmış, 1970 de 36 milyon 500 bin, 1982 de 50 milyon olduğu saptanmıştır. Yerli koyunlarımızın yün verimi az olup (57 bin ton), ortalama olarak koyun başına 1,5 kilo kadardır. Merinos koyunlarının verimi ise 4 kiloyu bulmaktadır. Türkiye, dünyanın çok koyun yetiştiren ülkelerinden olmasına karşın, günümüzde işler tersine dönmüş, sayıları hayli azalmıştır. Keçi dağlık bölgelerin hayvanıdır. Ağaçların filizlerini yemek suretiyle beslenir. Ormanlara zarar verdiği için günümüzde de sayılarının azaltılması yoluna gidil mektedir. En fazla Akdeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu Bölgelerinde yetiştirilir. Anadolu’daki köy evlerinin çoğunda 12 keçi bulunur ve özellikle sütü için beslense de dağlık yerlerde sürüler halinde de beslenir ve üretilir. Kıl, Tiftik ve Ankara keçisi ismileriyle adlandırılan ve 15 milyon kadar olan keçi sayısının şimdilerde hayli azaltıldığı bilinmektedir. Etinden, sütünden ve gücünden çok yararlanılan sığır ise Anadolu’nun köylerinde, birçok evde ailenin geçimine katkı koyar. Evlerden çobanlar vasıtasıyla toplanan inekler, sürü halinde çevrede otlatılır. Kimi yerlerde sığırlar büyük sürüler halinde yaylalarda, çayırlarda beslenir ve mandıralarda da yetiştirilir. Sığır, özellikle sütü ve eti bakımından ülkemizin başta gelen ekonomik kaynaklan arasındadır. Bir ara 15 milyon kadar olan sayılarıyla koyun ve keçiden sonra en fazla yetiştirilen hayvan olarak bilinmesine karşın, besiciliğin ihmal edilme siyle sayıca azalmıştır. Ülkemizin hemen her yöresinde yapılan sığır yetiştiriciliği, günümüzde hala eski yöntemlerle yürütüldüğü için hastalık, cins karışması gibi nedenlerle yerli cinsleri bozulmuş, gövdeleri küçük kalmıştır. Ancak, Kars ve Erzurum gibi yüksek ve serin, boylu ve taze otların 4 mevsim eksik olmadığı yerlerde beslenen sığırlar gelişmiş, böyle şartların bulunduğu başka yörelerimizde de iyi cins inekler yetişebilmiştir. Ayrıca, haralarda ve mandıralarla çiftliklerde iyi beslenen ve iyi soylar olarak üretilen inekler verimli olmuşlardır. AÇEV’den kurs aldılar okumayazma öğretecekler ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nın (AÇEV), Adanalı kadınlara da çağrıda bulunarak başlattığı, “Gönüllü Öğretici Kursu”na katılan 23 kişi, 2,5 hafta süren “Etkili iletişim ve okuma yazma teknikleri” eğitimini tamamlayarak sertifikalarını aldı. Gönüllü öğreticilerin, 8 Şubattan itibaren özellikle gecekondu semtlerindeki kadınlara okuma yazma öğreteceği belirtildi. AÇEV’in kursunda eğitimlerini başarıyla tamamlayan gönüllü öğretmenler, kısa süre de olsa yeniden öğrenci olmanın heyecan ve coşkusunu yaşadıklarını belirtti, hemcinslerine okuma yazma öğretecek olmanın gururunu, “Gönüllü Öğretici Sertifikası” almanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Gönüllü öğretmenlerden emekli bankacı Nevin Biçer, okullarda öğretmenlik yapacak olmanın kendilerine gurur verdiğini kaydetti, şunları söyledi: “Eğitimin önemine inanıyoruz. Ülkemizde bu konuda büyük eksiklik olduğunu görüp, kurs açan AÇEV’e de teşekkür borçluyuz. Okumayazma bilmeyen kadınlarla çok güzel ilişkilerin dışında onlarla sevgi bağı kuracağımıza da inanıyoruz. İnsanlara yararlı olmanın duygusunu tatmak ve paylaşmak şimdiden huzur veriyor.” AÇEV kursundan sertifika alan gönüllü kadın öğreticilerin, 8 Şubattan itibaren özellikle yoğun göç alan mahallelerde okumayazma kursu vermeye başlayacağı, kursların, Halk Eğitim Merkezi ya da ilköğretim okullarında, haftada 3 gün olmak üzere 4 ay süreceği, kurslarda ayrıca bebek bakımı, ilkyardım, çocuk istismarı, temizlik, beslenme, aile planlaması, üreme sağlığı, gebelik gibi sağlık konularınında da bilgi aktarılacağı belirtildi. Sığır yetiştiriciliği giderek önem kazandı Şimdi, Batı ülkelerinde olduğu gibi memleketimizde de sığır eti son yıllarda daha çok aranır olmuş, böylece sığır yetiştiriciliği büyük önem kazanmıştır. Ülkemizin nisbeten bol sulu ve bataklık yerlerinde ise bir milyon kadar manda olduğu, bunların etleri pek ilgi görmese de, diğer hayvan sütlerinden daha yağlı olan sütlerinin çok rağbet gördüğü gerçektir.” Konuyla ilgili raporun, “Hayvancılığın Türkiye Ekonomisindeki Yeri” adlı bölümünde ise özetle şöyle deniliyor: “Türkiye’de hayvancılık, hızla artan ülke nüfusunun beslenmesinde ve endüstri ile sanayinin çeşitli kesimlerinde hammadde olarak kullanılması açısından önemli bir yer tutar. Tarımsal üretimin yüzde 40’ının, ulusal gelirimizin yaklaşık yüzde 20’sinin hayvancılıktan sağlandığı, tüm bunlara ek olarak da dış ticaretimizde yüzde 15’lik bir paya sahip olduğu düşünüldüğünde hayvancılığın ülkemiz ve insanımız için ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkar.” Hayvan sayısı azalıyor Son yıllarda yapılan araştırmalar, besi ve kesimlik hayvan sayısında büyük azalma yaşanan ülkemizin, hala hayvan varlığı fazla olan ülkeler arasında yer almasına karşın, et, süt, yumurta ve yapağı üretiminde çok geride olduğumuzu gösterdi. Bu durum kimi uzmanlar tarafından, “yerli ırkların et ve süt verimi yüksek olan ırklarla melezleştirilmesi”, kimi ne göre ise, “iyi cins hayvan ithal edilerek sayı artırılabilir” denilerek sorunun aşılabileceği belirtilmesine karşın, yerli üreticilerin yerli ırk üze Anadoludaki köylerin çoğunda halk küçükbaş hayvan yetiştiriciliği ile geçimini sağlamaya çalışıyor Kebap örneği veren ADSİAD Başkanı Sınmaz Cumhuriyet’e konuştu: Sanayi bacaları da tütmeli! yaşayan tekstilci ithalat yoluna gitti. Bana göre başta Adana olmak üzere pamukta yerli üretimin teşvik edilmesi, ürüne gereken önemin verilmesi üreticiyi de tekstilciyi de bir nebze olsun sıkıntıdan kurtarabilir.” YUSUF BAŞTUĞ ADANA Hemen her köşe başında kebap dumanı yükselen kentte sanayi bacalarının da tütmesini istediğini söyleyen Adana Sanayici ve İşadamları Derneği (ADSİAD) Başkanı Cahit Sınmaz, bölge ekonomisinin canlanması gerektiğini belirtti, “Küresel ekonomik kriz Adana’yı da etkiledi. Sorunlarımız var. Çüzümü için karamsar değilim ama, iktidar yüzünü istihdam yaratmak ve yatırım yapmak isteyenlere de dönmeli” dedi. ADSİAD binasında Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Sınmaz, Türkiye’de küresel ekonomik kriz nedeniyle 2009’un ilk 11 ayında 21 sektörün kredi hacminin bir önceki yılın aynı dönem seviyesinin altına düştüğünü vurguladı. Takibe düşen kredi oranlarının yüzde 69 arttığına vurgu yapan Sınmaz, Adanalı sanayicilerin de bu olumsuzluktan payını aldığını söyledi. Bir önceki yıla göre bankaların sektörlere aktardığı toplam nakdi kredi hacminin Kasım 2009’da 1.66 oranında artışla 266 milyon 79 bin lira olarak gerçekleştiğini bildiren Sınmaz, kredi hacmi daralan sektörlerin başında da makineteçhizat, toptan ticaretkomisyonculuk, tekstil ve tekstil ürünleri sanayisinin geldiğini dile getirdi. “Teşvik Sistemi yanlış” Sanayiciler ve işadamlarının sorunlarına da değinen Sınmaz, iş sektörlerinde “Teşvik Sistemi” sıkıntısının yaşandığını anlattı. Teşvik Sistemi’nin yanlışlığından yakınan Sınmaz, Bu nedenle sanayicilerin Adana yerine civar illerde yatırım yapmaya başladıklarını kaydetti. Adana’nın, Türkiye’nin en kapsamlı organize sanayi bölgesine sahip olduğunun altını çizen Sınmaz, buna karşın yatırımcıya üretimde hızlanma imkanı verilmemesinden duydukları rahatsızlığı aktardı. Organize sanayi bölgesinin işlerliğinin arttırılmasını isteyen Sınmaz, “Tam kapasiteyle çalışması için bir an önce girişimlerde bulunulmalıdır. Teşvik sisteminin yanlışlığını gözler önüne seren Adana Ticaret Odası, Adana Sanayi Odası, Adana Ticaret Borsası ve milletvekillerimizin Ankara girişimlerini de destekliyoruz. Özellikle bu konuda üzerimize düşeni yapacağımızın bilinmesini istiyoruz” açıklamasında bulundu. “Sorunlarımız çok” Türkiye’nin sanayileşmesinin ilk adımlarında Adana’nın izleri bulunduğunu anımsatan Sınmaz, “Verimli tarım toprakları ve binlerce çalışanıyla bacası tüten fabrikalara ev sahipliği yapan Adana, geçmişte yoğun bir göç aldı. Doğu ve Güneydoğu’dan gelen vatandaşlarımıza iş, aş, ekmek kapısı olan Adana maalesef son yıllarda ekonomisi gerileyen kentler arasına katıldı” diye konuştu. Adana’nın kentsel, yapısal ve ekonomik sorunları olduğunu irdeleyen Sınmaz, işsizlikte Şırnak’tan sonra yüzde 20.5 oranıyla ikinci sırada yer almasını örnek gösterdi. Buna benzer örneklerin çoğaltılabileceğine işaret eden Sınmaz konuşmasını şöyle sürdürdü: “Örneğin fabrikalarımız bir bir kapandı. Pamuk üretimiyle ‘beyaz altın diyarı’ olarak nam salıyorduk, bu çok önemli üründe ekim alanları daraldı. Göçün olumsuz etkilerini gözardı etmeden göçün kent ekonomisine entegre edilmesi yolları da aranmalıdır. Özellikle üretim ve destek politikaları nedeniyle mağdur olan çiftçi narenciye, karpuz, soğan, mısır ve buğday gibi birçok üründe umduğunu bulamadı. Yıllar önce üretimi artan pamuğun geçtiğimiz yıllara kadar yüzde 30 daralma yaşaması olumsuzlukların tuzu biberi oldu. Çukurova’da pamuğun düşüşü nedeniyle hammadde sıkıntısı “İktidar yüzünü bize dönsün” Kent merkezinde esnafın kriz dolayısıyla kepenk indirdiğini de sözlerine ekleyen Sınmaz, Ceyhan’ın ‘Özel Enerji Bölgesi’ ilan edilmesine rağmen binlerce işsize umut kapısı olan bölgede oluşumların içinin doldurulamadığına dik kat çekti. Bazı yatırımcıların yatırımlarını iptal ettiğini bildiren Sınmaz, bu konuda da yerli yabancı yatırımcıların bölgeye gelmesi için çaba gösterilmesini talep etti. Adana’nın sanayiden tarıma ve turizme dek geniş bir potansiyele sahip olduğunu irdeleyen Sınmaz, konuşmasını şöyle tamamladı: “Hükümetin artık yönünü yatırım yapmak ve istihdama katkı koymak isteyen sanayici ve işadamlarına dönmesini bekliyoruz. Kentimizin gerçekten toparlanmaya ihtiyacı var. Vali, belediye başkanları, işadamları, kentte yaşayan tüm insanlar bir hamle, bir değişim ve işbirliği beklemektedir. Adana yeniden eskisi gibi ekonomi alanında hareketlilik yaşamak istiyor. Her köşe başında kebap dumanı yükselen kentimizde sanayi bacalarının da tütmesini istiyoruz. Bunun gerçekleşmesi için altyapımız ve potansiyelimiz mevcut. Görevdeki oda, dernek, sivil toplum kuruluşları, belediye başkanları ve Adana için canla başla çalışan sayın Valimiz İlhan Atış’la birlikte merkezi yönetimlerin sağduyusu ile sorunların üstesinden geleceğimize inanıyorum. Hükümetin artık yönünü yatırım yapmak ve istihdama katkı koymak isteyen sanayici ve işadamlarına dönmesini, tarım ve sanayi alanında büyük potansiyele sahip bölgemize gerekli ilgiyi göstermesini ısrarla beklediklerini dile getiren Sınmaz, “Adana’nın potansiyelini harekete geçirmek zorundayız. İşsizliğin önüne geçmek ve yaşanabilir kentler sıralamasında ön sıralara yeralmak zorundayız. Bu konuda hükümetten gerekli çalışmaları bekliyoruz.” Ekmek direğin tepesinde ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Eskilerden gelen deyimdir; “Ekmek aslanın ağzında.” Kimileri işin zorluğunu, kimi pahalılığı, kimi de işsizliği, sefaleti, açlığı anlatmak için kullanır bu sözü. Günümüzde “Ekmeğini taştan çıkarmak” zorunda kalanlar yine çoğunlukta ... İşte bu zorluğu hemen her iş kesiminde görmek olası. Bunun bir örneğini de bir TEDAŞ görevlisi iş başında gösterdi. Kopan bir elektrik telinin getirdiği karanlığı yeniden aydınlatmak için çıkmıştı paslanmış, eğilmeye yüz tutmuş direğin tepesine. Emniyet kemeri vardı, elektrikler de kesilmişti ama hava soğuktu, ayaz vardı parmakları işlevsiz kılan... Oysa o işini yapmak, arızayı gidermek, karanlıkta kalanları ışığa kavuşturmak istiyordu bir an önce. Soğuğu, ayazı umursamadan çalıştı parmakları. Bir yandan direğe tutunurken, diğer yanda telleri sarıyor, bağlıyor, vidaları sıktıkça sıkıyordu. İnsanların yolda yürümekte zorlandığı soğuk havada, yaklaşık yarım saat o direğin üzerinde çalıştı... Arızayı gidermenin verdiği rahatlıkla, işini bitirip indi direkten TEDAŞ emekçisi. Kendisi için ekmeğin aslanın ağzında değil, direklerin tepesinde olduğunu göstererek.... (Fotoğraf: MEHMET KOCAOĞLU) C MY B C MY B