02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1 OCAK 2010 CUMA SAYFA 7 HAFTANIN YAZISI Prof. Dr. MAHİR FİSUNOĞLU * Adana Ekonomisi Geçen Yılı Zor Geçirdi Bir il ekonomisinin durumunu yorumlayabilmemiz için elimizde mutlaka bulunması gereken verilerden ilki ilin GSYİH'si ve büyüme oranıdır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) bu konuda yayınladığı son veri 2001 yılına ait olduğuna göre bu konuda yapılacak yorumun ne denli isabetli olacağını takdirinize sunarız. Bakmamız gereken diğer veriler ise istihdam, tarımsal üretim, sanayide enerji kullanımı, ithalatihracat, açılankapanan işyeri sayısı ve kredi kullanımı olabilir. Birkaç gün önce iller bazında yayımlanan veri setinde Adana, ne yazık ki yüzde 20,5 işsizlik oranı ile Türkiye ikincisi çıktı. Teşvik sistemi alındığında, gelişme sınıflamasına göre üstten ikinci grupta yer alan Adana, işsizlik rakamları açıklandığında, teşvik sisteminde dördüncü grupta yer alan (yani sosyal ve ekonomik gelişmesini tamamlayamamış) illerin arasına girdi. Bu rakamların da sadece kayıtlı ekonomideki istihdamı yansıttığını unutmayalım! Tarımsal üretimin değeri konusunda da 2009 yılını yansıtacak verimiz yok. 20072008 yıllarında rapor edilen değerler de 3 milyar TL civarında. Sanayide elektrik ve doğalgaz tüketimleri, ATO aylık ekonomi bülteni verilerine göre, Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesini (HSOSB) kapsıyor. OcakEkim 2009 döneminde elektrik tüketimi yüzde 1,75 gerileme göstermiş. Önceki yılın eş dönemine göre yüzde 6,1 gerileme görülüyor. Bu dönemde doğalgaz tüketimi de yüzde 12,9 azalmış. OcakEkim 2008 ile döneminki yüzde 1,3 gerileme ile birlikte, HSOSB üretiminde, enerji kullanımına bağlı olarak bir gerilemeden bahsedebiliriz. Gerilemeye karşın, üretilen ürünlerin katma değeri de artmış olabilir. Ancak bu konuda da verimiz yok. ATO bültenine baktığımızda, ihracat ve ithalatta da gerileme görülmektedir. OcakAğustos 2008 döneminde 1,553 milyar dolar olan ihracat, 2009 yılının aynı döneminde 1,146 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Aynı dönemde ithalat ise OcakAğustos 2008’deki 2,288 milyar dolardan Ocak Ağustos 2009’da 1,680 milyar dolara gerilemiş. Açılıpkapanan işyeri sayısında değişik bir durum gözlenmekte. Yine aynı bültene göre, Ekim 2008 Ekim 2009 arasında açılan işyeri sayısı, kapananların iki katından fazla. Bu, iyi bir gelişme demek. Umalım ki, açılanlar kapananlara göre katma değeri ve özellikle istihdamı yüksek olan işyerleri olsun. Son göstergemiz ise kredi kullanımı. Bunun için Ocak 2008Ağustos 2009 verilerine baktığımızda, 2008 yılı içinde kredi kullanımı ve stoğunda hafif bir artış görülüyor. 2009 yılında bu artış hafif bir gerileme ile durağan kalmış. Sonuç itibarı ile elimizde gelir ve büyüme oranları olmadan yaptığımız bir incelemenin fikir vermesi zor olsa bile, diğer veriler, Adana ekonomisinin 2009 yılında çok zor geçtiğini gösteriyor. * Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Bölüm Başkanı İşsizlik şaşırtmadı! ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye İstatistik Kurumu’nun ilk kez açıkladığı, “İllere göre işsizlik oranları” sıralamasında Adana, Şırnak’tan sonra ikinci sırada yer aldı. Yılların “ağa kenti” Adana’nın son yıllarda düştüğü durum ve işsizlikte ikinciliği farklı yorumlara yol açtı. Sorunun çözümü noktasında dile getirilen önerilerin ne kadar uygulanabileceği merak edilse de yorumların zıtlığı dikkat çekti. Adana Valisi İlhan Atış, işsizliğin önlenmesi için Başbakan Erdoğan gibi, “3 çocuk yapın” derken Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, devlet desteğinin eksikliğinden yakındı. Vali Atış: “3 çocuk yapın” Adana Valisi İlhan Atış, Adana’da işsizlik rakamlarının yüzde 20.5 olmasının hızlı nüfus artışından kaynaklandığını söyledi. İşsizliği ortadan kaldırmak için 3 çocuk yapılmasını öneren Atış, “Eğer biz insanların 3’er, 4’er çocukları olsaydı işsizlik oranları şu an ki gösterilen oranların yarısına düşerdi. Eğer siz 16’ya kadar çocuk yapıyorsanız, ABD ile Rusya’yı da üst üste koysanız bu işsizlik oranını normal bir ülkenin altına indiremezsiniz. Aileler 34 çocukta kalsa işsizlik oranı belki yüzde 10 olacak. 26 çocuklu aileler var. Böyle olunca gayet tabi işsizlik rakamı fazla görünüyor. Bunu önlemek lazım” dedi. Durak: “Sosyal felaket yaşanıyor” İşsizlik oranlarını değerlendiren Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, tablonun şaşırtıcı olmadığını söyledi. Sosyal bir felaketin bir kez daha ortaya çıkmış olduğunu anlatan Durak Adana’nın 30 yıldır hükümette yatırımcı bir bakanı olmadığını anımsattı. Adana’nın devlet desteğinden yoksun bırakıldığına dikkat çeken Durak, şöyle konuştu: “Komşu kentler Mersin ve Gaziantep değişik hükümetler döneminde yatırımcı bakanlıklar aldı, sonuçları ortada. Maalesef Türkiye’de işler böyle yürüyor; yatırımcı bakanınız varsa devletin imkanları kentinize akıyor, eğer yoksa Ankara’nın Adana’nın Şırnak’tan sonra ikinciliği tartışıldı ATO Başkanı Şaban Baş vicdanına kalıyorsunuz. Son yıllarda devlet desteğinden yoksun bırakılan Çukobirlik gibi Ortadoğu’nun en büyük tesisi başta olmak üzere, özel sektöre ait birçok işletmenin üretim sahasından çekilmesi, çoğunun da kapanması gözardı edilemez. Mevcut işletmeler ekonomik krizlerin ardından bir bir kapanırken, istihdam yaratacak özel sektör yatırımları güdük kaldı.” Tüm bu olumsuzluklara aşırı göçün eklenmesiyle işsizliğin daha da arttığına işaret eden Durak sözlerini, “Bunlar yetmiyormuş gibi, genç nüfusun her geçen gün artış göstermesi, kırsaldan Adana’ya vasıfsız göçün devam etmesi işsizliği körükledi. Bunun aksine, nitelikli insanlar Adana’yı terkederek İstanbul başta olmak üzere daha büyük kentlere göç etti. Adana gibi ülke sanayisine uzun yıllar lokomotiflik yapmış bir kentin bugün işsizlik oranı açısından Şırnak’ın ardından ikinci sırada yer alması düşündürücüdür” diyerek tamamladı. Barışık: “Köy Enstitüleri kalsaydı işsizlik yaşanmazdı” Adana Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (AESOB) Başkanı Kazım Barışık ise işsizlik konusunda farklı bir yaklaşım gösterdi. Türkiye’de geçmişte işsizliğin azalmasında Köy Enstitüleri’nin önemli rol oynadığını belirten Barışık, “Köy Enstitüleri kapatılmasaydı, ben iddia ediyorum ki, bu kadar işsizlik olmazdı” dedi. İşsizliğin artış nedenlerini irdeleyen Barışık, “Köy Enstitüleri’nde yetişenler, kesinlikle bir meslek, bir iş sahibi olacak düzeyde yetişip çalışanlar ordusuna katılıyordu. Biz şimdi birliğimize hukuk mezunu genel sekreter arıyoruz, ama bulamıyoruz. Herkes bir masa, bir de yanında sekreter istiyor, maaşı da beğenmiyor. İşsizlik ayyuka çıkmış, onbinlerce üniversite mezunu asgari ücretli iş arıyor. Ülkemizin gerçeği bu” diye konuştu. Baş: “İşsizlik korkusu büyüyor” Adana Ticaret Odası (ATO) Başkanı Şaban Baş, dünyayı saran finansal krizin etkilerinin özellikle istihdam üzerinde büyük olumsuzluk yarattığını belirtti. Türkiye’de 4.5 milyonu aşkın kişinin işsiz olduğunu, yaşanan ekonomik krizin sosyal yansımalarının çeşitli olumsuzluklara yol açan boyutta görülmeye başlandığını vurgulayan Baş, her yıl istihdam piyasasına giren 700 bin gence iş bulabilmek için en az 50 milyar dolar yatırım yapılması gerektiğini kaydetti. Yaşanılan süreçte ‘sosyal devlet’ kavramının daha ciddi şekilde ele alınmasını isteyen Baş, “Kriz, çok sayıda işyerinin kapanmasına, işsizliğin artmasına, ekonominin küçülmesine neden oldu. Bunların yaşanmaması için, ön AESOB Başkanı Kazım Barışık celikle ücretlere yüklenen vergilerin de önemli ölçüde azaltılması gerekmektedir” şeklinde konuştu. KESK: “AKP, işsizlik sorununu umursamıyor” KESK Adana Dönem Sözcüsü Mehmet Gök ise AKP’nin işsizlik sorununu umursamadığını vurguladı. AKP’nin gerçek yüzünün görüldüğünü aktaran Gök sözlerini şöyle tamamladı: “İşsizlik tablosunun nedeni kuşkusuz AKP’nin krizin boyutlarını, emekçileri vuran yüzünü karşılamayan politikalarıdır. Siyasi iktidar, krize karşı uygulamaya koyduğu önlemlerde istihdamı önceleyen hiçbir şey yapmadı. 5 milyon işsize kurstan, belirsiz vaatlerden öteye geçen bir olanak sunmadı. Tersine emekçileri işsizlik karşısında bir nebze koruması için oluşturulan işsizlik fonunda biriken kaynakları sermayenin hizmetine açtı. Özel istihdam bürolarını yasallaştırarak işgücü pazarını sermayenin cirit atacağı bir alana çevirdi, amele çavuşluğunu hortlattı.” Dünyadaki 1.3 milyar genç için istihdam çareleri aranıyor Her 5 gençten biri işsiz ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Birleşmiş Milletler’in 1995 yılındaki Genel Oturumu tarafından kabul edilen, “2000 Yılı ve Ötesi Dünya Gençlik Eylem Programı” kapsamında hazırlanan ve “eğitim, istihdam, açlık ve yoksulluk, sağlık, çevre, uyuşturucu kullanımı, gençliğin görev ihlali, boş zaman etkinlikleri, genç kadınlar ve gençliğin toplum hayatına ve karar alma mekanizmasına tam ve etkin katılımı” başlıklarını içeren, “Uluslararası Gençlik Günü” raporunda, asıl amacın tüm gençlerin konumlarını geliştirmeyi amaçlayan 10 yıllık bir eylem planının yaşama geçirilmesi olduğu vurgulandı, gelecek yıl son bulacak planın konusunun “Gençlik İstihdamı” olduğu açıklandı. Uluslararası Gençlik Günü'nün her yıl gençliğin ilgi alanında önem teşkil eden belirli bir konu altında kutlandığına yer verilen ve 2009 yılının konusunun “Gençlik İstihdamı” olarak belirlendiği anımsatılan raporda bu konuda şöyle deniliyor: “Bugün dünyada 15 – 24 yaş arası nüfusun sayısı 1.3 milyarın üzerindedir. Buna göre yaklaşık her 5 kişiden biri, bir başka deyişle dünya nüfusunun yüzde 17'si gençtir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) saptamalarına göre şu anda 74 milyon genç işsiz ve eğer bu konuda ciddi adımlar atılmazsa gelecekte daha fazlası işsizlik tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır. Bu durumun altından kalkılması için, 'istihdam edilebilirlik, eşit fırsatlar, girişimcilik ve istihdam yaratma' gibi konuların ivedi ele alınması gerekir. Bu çalışma, gençlerin bilgi ve yetenekleri geliş Ekonomik kriz nedeniyle hemen her sektörde iş yeri kapatmalar ve işçi çıkışları emekciler tarafından protesto edildi. tirilerek istihdam edilebilirliğini arttırmak, genç kadın ve erkekler için eşit fırsatlar yaratmak, geniş ve dinamik bir girişimcilik kavramını teşvik etmek ve makroiktisat politikaları ile istihdamı oluşturmanın yolunu açabilir.” Mısır'ın İskenderiye kentinde 120 ülkeden bin 600 delegenin katılımıyla gerçekleşen 2002 yılındaki, “Gençlik İstihdam Zirvesi” (GİZ) toplantısında, gündemin en çok konuşulan konusunun ve önemli hedefinin, “2012 yılında 1.5 milyar genç işsize, özellikle de yoksullukla karşı karşıya olanlar için üretken ve sürdürülebilir yaşam alanları yaratmak” ve bir “On Yıllık Eylem Kampanyası” başlatmak olduğu anımsatılan raporda bu konuya da şöyle değiniliyor: “Bu zirvenin diğer önemli hedefi ise her ülkenin 'Gençlik İstihdam Ağları'nı kurarak, gençleri kendi sorunlarına ortak çözümler üretebilecekleri mekanizmaları güçlendirmekti. Bunun için 'GİZ' ile bir kampanya başlatıldı. Bu kampanyaya göre; Sürdürülebilir geçim yolları yaratmak için gençlerin kapasitesi geliştirilecek, kendi istihdamlarını yaratabilmeleri için girişimcilik kültürü geliştirilecek, 'GİZ Ülke Gençlik İstihdam Ağları’nın öncülüğünde, gençlik organizasyonlarını devlet, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, akademik kurumlarla bir araya getirerek yeni programlar, politikalar ve geçim yolları geliştirilecektir.” BTC'nin zararı sanılandan büyük! ? Baştarafı 1. Sayfada “Türkiye'nin ulusal çıkarları açısından Çukurova bölgesinin bereketli topraklarını, denizini, havasını feda edemeyeceğini belirttik. Doğal kaynakları nedeniyle Türkiye'nin gözbebeği olan ve ülkenin büyük bölümünü besleyen Çukurova'nın, yılda 200 milyon dolar para için feda edilemeyeceğini sık sık söyledik. BTC'den sürekli petrol akması nedeniyle bölgede kurulması için çalışmalar başlatılan rafinerilerin (Çalık – Petrolofisi), petro kimya tesisi (Sanko) ve termik santrallerin yakın gelecekte bölgedeki tarım ve hayvancılığı, İskenderun Körfezi'ndeki balıkçılığı tamamen bitireceği ise kesin.” Sadece Sugözü Termik Santrali'nin yarattığı tahribat nedeniyle bölgenin tehdit altında olduğunu, yakın gelecekte BTC boru hattı ile devreye girecek rafineri ve petro kimya tesislerinin balıkçılık ve tarımı tamamen yok etmesinin kaçınılmaz olduğunu irdeleyen Atal, şöyle devam etti: “Bu tesislerden çıkan gazlar, asit yağmuru olarak döndüğünde tarım toprakları yok olacak, yine bu tesislerin her birisi için denizden alınan günlük 5 milyon ton soğutma suyu, sıcak bir şekilde yeniden denize verildiğinden, deniz ekosistemi tahrip olacak, balık nesli tükenecektir.” Atal, kurulma aşamasında 3 yılda 900 milyon dolar kar edeceği söylenen, ancak 210 milyon dolar zarar ettiği BOTAŞ tarafından da açıklanan tesisler konusunda haklı çıktıklarını, ancak çevreye ve doğaya verilen zarar nedeniyle bunun mutluluğunu yaşayamadıklarını vurguladığı açıklamasını şöyle tamamladı: “BTC milyarlarca dolar kar ederken, Türkiye 3 yılda 210 milyar dolar zarar etmiştir. Enerji üssü olma iddiasıyla ve üstelik bir hiç uğruna gelecek nesillerimizin, sağlıklı yaşama ve beslenme olanaklarının ortadan kaldırıldığı ortaya çıkmıştır. Yakın gelecekte Çukurova bölgesinde tarım ve balıkçılık yapılamadığında, gökyüzünden zehir soluduğumuzda, bu ülkenin halkı olarak zarar ettiğimiz, borçlandığımız 210 milyon doları mı yiyeceğiz? BTC'nin ortakları olan İngiltere, ABD, Fransa gibi ülkelerden bu parayı istersek, karnımızı doyurmamız için verirler mi acaba? sorusunu kim yanıtlayabilir.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle