02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA 2 1 OCAK 2010 CUMA ere N erel doğru Bu Hafta Bir Antakya Gezisi HOŞGELDİN YENİYIL TARSUS: BİR KENTİN BELLEĞİNE YOLCULUK… UĞUR PİŞMANLIK erçekten yazmakla bitmeyecek G tarih ve tarihi değerlere sahiptir Tarsus. Yazmakla, anlatmakla bitmeyecek kentin sahip olduğu değerleri yalnız tarih olarak görmemek gerek. Örneğin, Kleopatra Kapısı, St. Paul Kilisesi ve Kuyusu, Tarsus Şelalesi gibi değerlerin yanına, bir dönem Tarsus'un adını, “Karam karam karam, karam yağların en güzeli” reklam cıngılıyla duyuran Karamehmetlerin sahibi olduğu Karam Yağları da unutulamaz. İşte bu haftanın Tarsus öyküleri... levha vardır ki, kilise ile yapılmış olduğu melhuzdur. Tarihi vakaları bildiren birçok kaydiyeler de vardır. Mihrabın üstüne konan (Hazreti Meryemkucağında İsa) gümüş çerçeveli tablo, tablonun yanı başında iki adam vardır ki, biri Sengregovar diğeri Senneris'tir. Bu tablonun altında Ermenice, 'Gümüşlerle örtülü bu tasvirler, halk tarafından Tarsus'ta, Hazreti Meryem Kilisesi'ne verilmiştir. Sene1151' yazısı yer alır.” Meryem Ana Kilisesi'nin hangi tarihte inşa edildiği bilinmemesine karşın, 11 ya da 12. yy. döneminde yapıldığı savlanır. Ayasofya Kilisesi'ni andıran bir mimari yapıya sahip kilise hakkında bilgi verecek herhangi bir kayıt bulunmamasına karşın, kiliseyi ön cepheden gösteren bir fotoğrafın altında, “TarsousEglise ArmenienneTarsus Ermeni Kilisesi” yazması ve yine 20. yüzyılın başlarında Gözlükule Höyüğü'nden çekilmiş iki ayrı fotoğrafta da Tarsus'un yapıları arasında Aziz Pavlus Kilisesi ile birlikte görünmesi eldeki bilgilerin doğru olduğunu kanıtlamaktadır. ram karam, karam yağların iyisi, karam karam karam, karam yağların en güzeli..." cıngılıyla yayınlanan reklamları kulaklarda hala çınlarken, logoda yer alan pamuk toplayan kız resmi de bir nostalji olarak Tarsus'a miras kaldı. Bugün yeni bir yıla girdik… Yeni yıl deyince hep düşünürüm… Her düşündüğümde yakalandığım gibi de şüpheye düşerim. “Niçin yeni yılın başladığı gün 1 Ocak ?” diye… Ama arkasından da “Bir döngü içerisinde hiç durmadan akıp giden zamana bir başlangıç noktası bulmalıyız…” zorunluluğunu düşünerek kendime bir yılbaşı bulmanın peşine düşerim. Aslına bakarsanız, artık 6 saati kenara atmayı göze aldıktan sonra, 365 günün her biri bir yeni yıl başlangıcı olabilir. Bu bir tevatür değil, tamamen sizinle ilgili bir şey. Yaşamınızda kapsamlı bir yenilik yaptığınız her gün, yıla yeniden başlamak anlamına gelmez mi? Diyelim ki bu yıl fakülteden mezun oldunuz, o haziran günü 1 Ocak’tan daha az mı önemli, yaşamınıza yeniden başlamak için? Durum böyle olunca tarih içinde yaşamış her toplum, kendi düşünce ve inanışlarının verdiği öneme göre bir yerden, başlamışlar yeni yıla… Örneğin kimisi günün(buna güneşin görüldüğü zamanın demek daha doğru olur) uzamaya başladığı günü, yılbaşı kabul etmiş… Böylece güneşe duyduğu saygıyı belirtmiş. Kimisi ise Baharı müjdeleyen güne “yenigün” demiş. Bu bügüne kadar Nevruz diye bilinegelmiş. Bazıları en önemli buldukları insanın doğum gününü yeni bir yılın doğumunun müjdesi ile bir tutarken, bazıları da devletlerinin doğumu ile yılbaşını özdeşleştirmişler. Kısacası “insan” için yeniden değişim gösterdiği her gün yeni bir başlangıç olmuş. Yani herkesin kendine göre bir yılbaşısı var. Durum böyle olunca, ben yeni yıla birçok kültürün bir arada yaşadığı dünyadaki nadir yörelerden biri olan Antakya’yı gezerek girmenizi öneriyorum. Dünyanın en eski kilisesi Sen Piyer’i görerek başlayın gezinize… Ama oraya kadar gittikten sonra, aynı yerde(20 metre ötede) bulunan pagan kültürünün önemli öğesi görkemli Cehennem Kayıkçısı (Haron) figürünü görmeden gelmeyin. Habibi Neccar Camisi’nin de bir köşesini süslediği Eski Antakya’nın tarihi sokaklarında dolaşın… Uzun Çarşı’daki tarihi kahvehanede 40 yıllık hatıra bedel bir yudum kahvenin izni kadar bile dinlenseniz, Kadim Ortodoks Kilise’sinin arkasından Katolik Kilisesi’ni gezme gücüne erişirsiniz. İzin almak koşuluyla neredeyse aynı bölgede olan Musevi Havrası’nı da gezdiniz mi, yarım saatlik mesafedeki Samandağ’a yolculuk başladı demektir. Hazreti Hızır Türbesi’ni ziyaret edeceğiniz Çevlik’e kadar gitmişken, Titus Tüneli’ni de görmeden gelmeyeceğinizi umuyorum. En son Ermeni yurt arkadaşlarımızın yaşadığı Vakıflı Köyü’nü de gezdik mi, neredeyse herkesin yılbaşını kutlamış oluruz. Hoşgeldin Yeni Yıl… Herkes için… (Haluk UYGUR) Antik Dönem mezarları arkeolojik kazı bekliyor TARSUS (Cumhuriyet) Binlerce yıllık geçmişin izlerini taşıyan onlarca tarihi eserin bulunduğu Tarsus'ta çok sayıda Antik Dönem mezarının arkeolojik kazı beklediği belirtildi. Bir yanda ortaya çıkan ve kazıları henüz tamamlanmamış antik yol kazısı, Donuktaş Justinyen Tapınağı, diğer yanda Boğaziçi Üniversitesi'nce sürdürülen Gözlükule Höyüğü kazısı ve yakın zamanda tamamlanan Roma Hamamı kazılarıyla tarihi bir kent olduğunu gösteren Tarsus'ta gün ışığına çıkartılmayı bekleyen, kimi Helenistik, kimi Roma ya da Bizans dönemlerine ait olduğu ileri sürülen yapıların ortaya çıması için Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nün, “Köylü Garajı” olarak bilinen yerde başlattığı jeofizik araştırması tamamlandı. Yaklaşık 20 yıl önce Kleopatra Kapısı yakınında ortaya çıkan ve kazı yapılmayı bekleyen antik dönem oda mezarların bulunduğu bölgede, Tarsus Müze Müdürlüğü Başkanlığında, Mersin Üniversitesi (MÜ) Arkeoloji Bölümü Bilimsel Danışmanlığında, Gökçay Jeofizik Şirketine yaptırılan araştırması hakkında bilgi veren M.Ü. Arkeoloji Bölümü Araştırma Bilimsel Danışmanı Prof. Dr. Serra Durugönül şunları söyledi: “Bu çalışma, Tarsus Belediyesi sınırları dahilinde, çarşı merkezinde ‘Köylü Garajı’ olarak adlandırılan ve bugün dolmuş durağı olarak işlev gören sahada, arkeolojik kazı çalışması öncesinde yapılan jeofizik araştırmasını kapsamaktadır. Sahada bulunan tonozlu mezarın devamında yapıların olup olmadığının jeofizik yöntemlerle bulunması planlanmıştır. Bu amaçla çok kanallı rezistivite aleti ile ölçümler yapılmıştır.” Etüt yapılan bölgenin 2 bin dönüm olduğunu irdeleyen Durugönül şöyle devam etti: “Bu alana 1993 yılında yapılmak istenen Emniyet Müdürlüğü binası kazısında blok taşlardan oluşturulmuş büyük bir mezara rastlanınca burada Tarsus Müze Müdürlüğü tarafından bir kurtarma kazısı yürütülmüş. Ancak bu kazı, anılan mezarı bütünüyle ortaya çıkartmamıştır. İki katlı olan bu büyük mezarın zeminden yüksekliği 3.64 metredir. Üst yapı örtüsü tonoz biçimindedir. İki katlı yapıda, mezar odaları ve klineler bulunmaktadır. Mezardan elde edilmiş olan buluntular, İ.S. 1. ve 2 yüzyıl başlarına tarihlenebileceğine işaret etmektedir.” Köylü Garajı olarak bilinen yerde kazı yapmayı hedeflediklerini ifade eden Prof. Dr. Serra Durugönül, “Jeofizik çalışmalarının sonucu da bu alanda başka tonozlu mezarların da bulunabileceğini göstermiştir” dedi. KİBRİT KUTULARINDA TARSUS Fransızların işgal yıllarında yaptıkları haritalarda yer aldığı bilinen, Cumhuriyet mahallesinde, şimdiki Sakarya ilkokulunun bulunduğu yerdeki kilisenin, geçmişte kilise ve okul olarak Ermeni topluluğuna hizmet verdiği bilinir. Meryem Ana Kilisesi olarak tanınan bu muhteşem mimari yapı Tarsus'un en büyük yapılarından biridir. 11. yüzyılda Ermeni Prensliği'ni Tarsus'ta kuran Ropen tarafından yaptırıldığını savlanan kiliseyle ilgili, 1850 yılında Tarsus'a gelen Fransız V. Langlois “Eski Kilikya” adlı kitabında bu kiliseden aşağıdaki gibi bahsetmektedir: “Ermenilerin halk efsanelerine göre bu kiliseyi, St. Paul, Hıristiyan olunca bizzat kendisi yaptırmış. Kilisede bir mezar üstünde bir mermer vardır ki, bunun üstüne Havariyun oturmuş. İsa onların ayaklarını yıkıyor… Kilisenin iç kısımları dört köşe çinilerle süslü ve tavanında deve kuşu yumurtaları asılıdır. Burada St. Pier'in ve St. Paul'ün resimleri vardır. Dış duvarlarında, şehrin kalesinden getirtilmiş Hetom'a ait bir kaydiye vardır. Kilisenin arkasında, tavan yüksekliğinde bir yerde iki mermer MERYEM ANA KİLİSESİ VE KARTPOSTALI Berdan (Kydnos) nehrinin suladığı bereketli toprakları ve sadece tarımsal ürünlerin zenginliğiyle değil, aynı zamanda 19. yüzyılda ilk sanayileşme çabalarıyla da Anadolu'nun önemli kentleri arasındadır Tarsus. Anadolu'da ilk Ticaret ve Sanayi Odası'nın 1879'da kurulduğu Tarsus, 1902 yılında elektriği alan kent ünvanına da sahip olur. Tarım çok iyidir ama sanayileşmenin ağırlığı 1950'li yıllardan sonra görülür. Karam Yağ Fabrikası 1967 yılında Karamehmet ailesi tarafından kurulur. Pamuk (çiğit) yağı üretip, tüm ülkeye sevk eden kuruluş, üzerinde pamuk toplayan kız resminin yer aldığı Karam Yağları adıyla, 1982'de 'Dünya Kalite Yarışması'nda altın madalya kazanır. Karam Yağ Fabrikası'nın 2000 yılında kapanmasıyla artık bir nostalji olan, kucağında pamuk yığınıyla duran işçi kız resmi ise Tarsuslu ressam Mehmet Bal'a aittir. Bir zamanlar TRT radyolarında, “Karam, ka KARAM YAĞ VE PAMUK TOPLAYAN KIZ Bir kentin belleğine dair en ilginç objeler her halde kibrit kutuları olsa gerek. Şimdilerde, yerini önemli ölçüde çakmağa bırakmış olsada, kibrit kutuları ve üzerlerindeki resim ve fotoğraflar eminiz hepinizin belleklerindedir. Bundan 4050 yıl öncesinde ülkemizde çeşitli markalarda üretim yapan kibrit fabrikaları vardı. En eskisi 'İnhisar Kibritleri' olmak üzere Çıra, Türkay, Malazlar, Yak ve Kav isimleri şu an anımsayabildiklerimiz. Bu markaların ürettiği kibrit kutularının üzerinde çeşitli resimler yer alır ve bazen kentleri, tarihi yapıları, tablolar, saat kuleleri, Anadolu giyim kuşamı gibi çok sayıda tema, kibrit kutuları üzerinde işlenirdi. Özellikle kentlerin kendini tanıtma çabası o yıllarda da önemliydi. Tarsus bu açıdan kibrit kutuları üzerinde bile kendine yer bulmuş şanslı kentlerden sayılabilir. İşte kentin belleğinde Tarsus'a ait bu kibrit kutularından iki tanesi, 1960’lı yıllarda üretilmiş olan Çıra Kibrit kutusu üzerinde Tarsus Şelalesi ve Türkay Kibrit kutusu üzerindeki Tarsus Barajı (Regülatör) resimleri bunlardan ikisi... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle