Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 7 Ağustos 2013 Çarşamba a4 Kent Yaşam Zamanla bunlara “FM” monte etmeye, eski üç dalgalı lambalı radyolara hayatiyet kazandırmaya başlıyor. Zira eski “uzun dalga” artık yok gibi, “orta dalga”da 19.00’dan sonra bazı Arap ve propaganda istasyonları çıkabiliyor, “kısa dalga”da da Çin’in, Rusya’nın, Amerika’nın Sesi gibi radyolar dinlenebiliyor. Bu radyolara çok az bir masrafla “FM” bandı takıldığında tüm FM istasyonlarını, “lambalı radyo keyfi” ile dinlemek olası. Açıldıktan ve lambaları yandıktan 1520 saniye sonra ses veren bu eski dostlarımızın, çok iyi koşullarda ve çok güzel görünümlü olanları halen var. Yeni lamba üretilmediğinden, eski ve hurda radyolardan sağlanan lambalar bu tür onarımlarda kullanılıyor. 19912004 arasında bir yandan TMO’da teknisyen olarak çalışırken, bir yandan da Tuna Usta’nın yanında staj yapıp “kulağı geçen boynuz” mertebesine ulaşan Mustafa Çelik, onu 2004 yılında kaybedince, tıbbi bir firmada çalışmaya başlıyor. 2008’de de tam zamanlı olarak şimdiki atölyesine geçen Çelik; günümüzde “gerçek usta”nın değerinin olmadığını, el sanatlarının ve tamircilerinin birer birer ortadan kaybolduğunu, yerlerine kimsenin yetiştirilemediğini ve maddi nedenlerle yetişmek istemediğini, devletin bu ustalara sahip çıkmayıp, aksine köstek olması nedeniyle birkaç yıl içinde “tornavida sıkacak kimse” bile kalmayacağını söylüyor. Hâlâ lambalı radyolarını saklayanlar ve de ona FM bandı taktırmayı düşünecek olanlar, guguklu ya da çalar saatlerinin yine ses vermesini isteyenler, gramofonlarındaki taş plaklarının ve pikaplarındaki LP’ler ile 45’liklerinin metalik ve cızırtılı seslerini CD’lerin pürüzsüz seslerine üstün tutanlar!!! Mustafa Çelik ve günümüzde tükenmekte olan diğer ustalar, sizleri bu aletlerinize ve kendilerine sahip çıkmaya çağırıyorlar. Onları unutmayın!! Kırık Plak enimahalle Meslek Lisesi’nin elektrik bölümünü bitirdikten sonra bir yıl da Atatürk Üniversitesi’ne devam edip ayrılan Mustafa Çelik’in kartvizitinde, “KIRIK PLAK FonografGramofonDuvar SaatiGuguklu SaatPikap, TamirBakımRestorasyon” yazıyor. 2008’den bu yana Pirinç Han’daki mini atölyesinde çalışan Mustafa Usta ile bu işlere nasıl bulaştığını konuşuyoruz. Gramofon Küçükken evlerinde bir çanta gramofon var, makaralarına iplik Y DÜŞ YOLCUSU [email protected] sararak oynadığı. Onun plak çaldığını bilmiyor bile, hiç plakları yok zira. 1989’da babasından geriye kalanlar elden çıkarılırken, gramofonu kendine ayırıyor. 1991’de ilk iki taş plağını alıyor, ama alet bozuk olduğu için dinleyemiyor. Eniştesine yeni bir zemberek yaptırıyor, makinesini söküyor, boru arıyor, kasa arıyor, olmuyor. Yolu Tuna Ekin Usta ile kesişiyor. Tuna Usta ona, bu işi meslek edinmesi karşılığında gramofonu birlikte toparlamayı öneriyor. Çelik, iş çıkışında her akşamüstü Tuna Usta’ya uğrayıp çalışmaya başlıyor. 2.5 ay içinde gramofonu çalışır hale getiriyorlar. Sonra taş plak SAVAŞSÖNMEZ Bakımonarım yapılan türler bir arada. toplamaya, gramofonla ilgili ne görürse biriktirmeye başlıyor. Bugün salon ya da çanta tipi her türlü gramofonu (Columbia, Pathe, Altes, Victoria, Berliner, Edison gibi markalar halen bulunabiliyor) onarabiliyor. Orijinal hunili (morning glory olarak da adlandırılıyor) gramofonlar piyasanın en pahalıları. Huniler genellikle yeni olarak yapılıyor, kimileri eskitilerek boyanıp, süsleniyor. Çanta (piknik) tipi olanlar daha yaygın. Gramofonlarda yalnız taş plaklar dinleniyor. Ancak plak iğnelerinin ömrü 23 plakla sınırlı, atılıp yenisiyle değiştirilmesi gerekli. Guguklu ve duvar saatleri Tuna Usta’nın İstanbul’dan getirdiği kurmalımüzikli bir bozuk saati birlikte çalıştırıyorlar. Saatlerin patlak körüklerinin örneklerini cebinde dolaştırmaya başlıyor, kağıttan ve bağırsaktan denemeler yapıyor, sonunda bir hurdacıda aradığını buluyor. Ustası ile iddialaşması üzerine, onun verdiği 56 bozuk saatle, tamir işine de başlıyor. Saatlerin anahtar, akrep, yelkovan, pandül, rakkas, zemberek, tulumba, körük, dişli, maşa, sarkaç, balans vb. gibi türlü parça ve düzenekleri var. Camilerdeki büyük saatlere “grandfather”, onların yarısı büyüklüğünde olanlara “grandmama” deniliyor. Makineleri çıplak olan “skeleton saatler” ile kule saatleri ve masaduvarguguklubimbamlıgongluhelezonluçınçınlı velhasıl bütün saatler, Mustafa Usta’nın ilgi alanı içinde. Bozuk bir saati çalıştırmaktan büyük keyif alıyor. Duvar saatleri, üç kurmalı (saat başları, yarım ve çeyrek saatlerde çalan), iki kurmalı (saat başları ile yarım saatlerde çalan) ve tek kurmalı (yalnız saat başlarında çalan) olabiliyor. Lambalı radyolar Eski yazılı paralar ve kitaplara olan merakından ötürü kendi kendine Osmanlıca öğrenmeye çalıştığı sıralarda bir yandan da lambalı radyolara el atıyor. Duvar saatleri... Mustafa Çelik çalışıyor. Ankaralı bayram için gitti MERT TAŞÇILAR Bayram geldi, Ankaralılar memleketine gitti. AŞTİ, geçtiğimiz hafta sonu yaşadığı yoğunluğu geride bıraktı. Ancak halen “Ankara’dan kaçanlar” bulunuyor. Bu nedenle AŞTİ’ye gitmek için en çok Ankaray kullanılıyor. Ankaray’ın Kızılay istasyonundan itibaren valiziyle, çuvalıyla, kolisiyle AŞTİ yolucuları kendilerini belli ediyor. Bazı yurttaşlar, yanlarında götürdükleri eşyaları metro istasyonunun merdivenlerinden indirmekte bile zorlanıyor. Ankaray ise AŞTİ durağına geldiğinde geç kalanlar koşturmaya başlıyor. AŞTİ’ye girdiğinizde ise ilk duyduğunuz çığırtkanların bilet satma telaşı oluyor. Bir çığırtkan, “İstanbul 30 TL” diye bağırırken, “Kimse kalmadı” diyerek durumu özetliyor. Ege bölgesinde Manisa, Denizli, Afyon, Uşak’a bilet satan bir yazıhanenin çalışanları da aynı durumdan şikâyet ediyor. “Giden gitti” diyen bir çalışan, “Bu sene işler istediğimiz gibi olmadı. Cuma ve cumartesi günü çok yoğunduk. Giden de o zaman gitti. Öğrenciler zaten önceden kaçtı gitti” diyerek durumu özetliyor. Giden yolcu profilini de mevsimlik işçiler, inşaat işçileri, memurlar, yaşlılar ve askerler oluşturuyor. Çankaya’da çifte bayram ankaya Belediyesi ile Belde A.Ş Ç arasında süren toplusözleşme görüşmeleri sonuçlandı. Anlaşılan konularla işçiler ekonomik ve sosyal haklar açısından önemli kazanımlar elde etti. Sözleşme görüşmelerine Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, DİSK Genel Başkanı Kani Beko, DİSK 1 Nolu Şube Başkanı Ozan Doğan, Çankaya Belediye Başkan Yardımcısı Funda Erkal ve Çankaya Belde A.Ş Genel Müdürü Serdar Karaduman katıldı. Bağıtlanan sözleşmenin Türkiye’ye örnek olacağını belirten Tanık, 784 çalışanının 546’sının kadınlardan oluştuğunu, ayrıca 30’u aşkın engelli çalışan olduğu gerçeğinden hareketle yeni toplu iş sözleşmesinin örnek teşkil edecek haklarla donatıldığını ve yeni mevzuata uygun iş sağlığı, güvenliği ve sürekliliğinin de metne girdiğini belirtti. Sözleşmeye göre, hamileliğinin 10. haftasından itibaren durumunu belgeleyen kadın işçiler yasal doğum iznine dek günde 6 saat çalışırken, ayrıca tüm kadın işçiler sendikal bir hak olarak ayda 1 gün sosyal izin kullanabilecekler. Sözleşme taraflar arasında 33 aylık olarak imzalandı. Buna göre ilk ve ikinci yıl maaşlara yapılan zam oranı yığlımlı yüzde 12’şer olarak belirelndi. Ayrıca doğum, ölüm, afet, evlilik, gıda, yakacak, çocuk, eğitim, engelli çocuk destek yardımları, ikramiye ve yıllık izinlerde de artış getirildi. Mesai saatlerinin de yeniden belirlendiği sözleşme kapsamında “kadın süpürge işçileri” olarak bilinen kadın çalışanların haftalık çalışma süresi 6 günden 5 güne indirilirken, fazla mesai ücretleri de düzenlenmiş oldu. Çifte bayram yaşayan Belde A. Ş işçileri, toplu iş sözleşmesini 16 Ağusto tarihinde Ahlatlıbel Tesisleri’nde şenlikle kutlayacak. Bayramın baklavaları hazır ayram öncesi tatlı üretimi, B özellikle de baklava üretimi arttı. Konuk olduğumuz imalathanede bir yandan çeşit çeşit baklavalar bir yandan da börekler hazırlanıyor. Tatlı ustası Sadettin Üstünel, bayramda elmalı baklava siparişinin çoğaldığını belirterek, “Sulanmaması için elmayı rendelemek yerine dilimliyoruz. Dilimi, cevizi koyduğumuz araya yerleştiriyoruz. Tatlının çökmemesi için daha iri dilimlediğimiz tatlıda elma, şerbetin ağırlığını da alıyor” dedi. Bu bayram sütlü nuriye tatlısına olan ilginin de arttığını sözlerine ekleyen Üstünel, tatlının hafifliğine dikkat çekti. Üstünel, “Sütlü nuriyeyi hafifliği nedeniyle tatlı yemeyen dahi yer. Ağıra kaçmak istemeyenler için çok ideal bir tatlı çeşidi. Sütlü nuriyede şerbetle sütü karıştırıyoruz. Ancak şerbetin oranı sütten dolayı yüzde elli azalıyor. Normal tatlıdan 2 yiyen, sütlü nuriyeden 5 tane yiyiyor” diye konuştu. Börek ustası Türkan Dilekli, bayram arifesinde börek siparişlerinin de arttığını dile getirdi. Yalnızca gül böreği için 150 tepsi çıktığını söyleyen Dilekli, “Kol böreği, su böreği gibi her çeşit börekten sipariş aldık. Hepsinden tepsi tepsi yaptık, yapmaya da devam ediyoruz” dedi. Kent tarihi yerle bir oldu aşkentte Cumhuriyet dönemi yapılarını heB def alan yıkım sürüyor. AOÇ içindeki tarihi Tekel Fabrikası son anda koruma kurullarında tescil edilirken, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin arkasında kalan tarihi Süzgeç binası kurtarılamadı. Anakent Belediyesi ASKİ mülkiyetinde olan yapı yıkıldı. Binayı ve yıkım sürecini anlatan Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreter Üyesi Tezcan Candan, geçen mayıs ayında yapı hakkında tespitler yaptıklarını, gündeme taşıdıklarını ve tescil edilmesi amacıyla koruma kurullarına başvurduklarını anımsattı. Candan, “Artık hangisiyle uğraşacağımızı biz de bilmiyoruz. Bu endüstri mirası. Girildi ve bir günde yıkıldı. Cumhuriyet döneminin çok önemli bir yapısı. Endüstri mirası. Çubuk Barajı’ndan gelen suyun Ankara’ya pompalayan bir süzgeçti. Modern mimarlık eseriydi, sergi evi gibi yatay düzlemde yapılmış ender örneklerden biriydi” diye konuştu. Koruma kurulunun tescil başvurusunu gündeme dahi almadığını belirten Candan, “Ama bir gecede hastane yapılmak üzere yıkıldı. Gittiğimizde yüzde 80 oranında yıkılmıştı. Cumhuriyet dönemi mimari hükümet ve belediyenin bakışıyla tehdit altında. Koruma kurulları görevini yapmıyor. Yargı siyasallaşmış, kararları tartışılır. Cumhuriyet dönemi yapılarının açığa çıkarılması için bir çalışma başlatılması lazım, yoksa elimizden bir bir gidiyor. Üzülüyoruz” değerlendirmesini yaptı. Kutludüğün’ün bayramları ‘eski’ asabada bayram hazırlığı 10 K gün öncesinde başlıyor. Çocukların kıyafet alışverişlerinin ardından büyükler, kendi eksiklerini gideriyor. Bayrama özel temizlenen evlerden, misafirlere ikram edilmek üzere yapılan baklava kokuları yükseliyor. Kasabada yaşamını yitirmiş büyüklerin mezarları arife veya bayramların farklı günlerinde gerçekleştiriliyor. Bayram namazı ile başlayan Şeker Bayramı’nın ilk günü, aile büyüklerinin elleri öpülüyor, akraba ziyaretleri gerçekleştiriliyor. Gurbette olan yakınlar, bayramlarda kısa zamanlı da olsa kasabaya geliyor ve hasret gideriliyor. Bayrama ilişkin Cumhuriyet Ankara’ya konuşan Kutludüğünlü Hanife Kaya, “Ben bayramlarda baklavayı kendim özenle açarım. Komşularım özellikle benim baklavamı çok severler. Baklava yemeye gelirler, baklavada üstüme tanımam. Şeker Bayramı’nın hakkını en güzel baklavayı yaparak veririm” diyor. Fikriye Bostan ise bayramlarda uzun süre göremediği sevdikleriyle karşılaşmanın mutluluğunu yaşıyor. Akrabalarını ve aile büyüklerini ziyaret ettiğini söyleyen Bostan, “Bayram havası Kutludüğün’de başka olur. Biz ‘Ah nerede o eski bayramlar’ diye söylenmeyiz. Kutludüğün’de eski bayramlar aranmaz” diye konuşuyor. Nasıl yapılmıştı? Çubuk Barajı ile birlikte yapımına başlanan Süzgeç, uzun süre başkentin su ihtiyacını karşıladı. Alman Hochtief firması tarafından Mayıs 1935’te başlanan yapı 3 Kasım 1936’da tamamlandı ve Başbakan İsmet İnönü tarafından açılışı yapıldı. Toplam 600 bin TL’ye mal oldu ve günde Ankara’daki çeşitli su depoların 24 bin metreküp su pompalıyordu. Özgün bir mimari yapı taşıdığı kaynaklara yansıyan bina “endüstri arkeolojisi örneği” olarak kabul ediliyordu. C MY B