Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 14 Temmuz 2013 Pazar a4 Yaşam Kent Belediye güvenliğin ‘etkin sağlanmasıiçin’polisedestekverecek Başbakan’ın da avukatlığını yapan Özkaya, yolsuzluk iddiasına karşı böyle savunma yaptı Duruşmada pişkin savunma ALİCAN ULUDAĞ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörlüğü’ne atadığı Ömer Demir’in bir dönem genel müdürlüğünü yaptığı TÜİK’in malzeme ve personelini Gölbaşı’ndaki villasının özel işlerinde kullandığı gerekçesiyle yargılandığı davanın duruşmasında eşine az rastlanır bir savunma yapıldı. Duruşma sırasında Ömer Demir’i suçlayan bilirkişi raporuna itiraz eden avukatı Ali Özkaya, mahkeme yargıcına “Adliye kalemlerinde personel de kettle ile çay demliyor. O zaman bu da suç” dedi. Özkaya, aynı zamanda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın avukatlığını da yapıyor. Ankara 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hafta içi görülen duruşmaya yolsuzluk olayını açığa çıkartan memur Bayram Yüksel, avukatı Murat Gezek ile sanıklardan halen Kamu Hastaneleri Kurumu Ankara 1. Bölge Mali Hizmetler Daire Başkanlığı görevini yapan Erdoğan Akan katıldı. Görevi kötüye kullanmak, Taşıt Yasası’na muhalefet ve resmi belgede sahtecilikle suçlanan Ömer Demir ile diğer sanık Fethi Yüksel ise duruşmaya katılmadı. Duruşmada yargıç Mehmet Maraş, mahkemenin talep ettiği bilirkişi raporunun geldiğini açıkladı. Bilirkişi raporunda, eski TÜİK Başkanı Ömer Demir’in Gölbaşı’ndaki arazisine su deposu yaptırılması olayı anlatıldı. Su deposunun, su tankının Demir tarafından satın alındığı ve TÜİK’e ait olmayan bir araçla iddiaya konu araziye getirildiği belirtilen raporda, su deposunun altına konulan kaidenin ise TÜİK atölyesinde, buradaki personel tarafından yapıldığı kaydedildi. Kaidenin yapımında TÜİK’e ait elektrik, kaynak makinesi ve diğer aletlerin kullanıldığı raporda, “Kaidenin yapımı için bir kısım TÜİK personeli, mesai saatleri içinde birçok kez Ömer Demir’e ait araziye, bazen TÜİK’e ait araçlarla gittikleri kanaatine varıldı. Bu eylemden dolayı, sanık Fethi Yüksel, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle kurumun zararına neden olduğu gibi Ömer Demir’e menfaat sağlamıştır” denildi. Raporda, Ömer Demir’in kaidenin TÜİK personeli tarafından TÜİK atölyesinde yaptırılacağını, montajının TÜİK makineleri, aletleri kullanılarak yapıldığını bilmemesinin düşünülemeyeceği vurgulandı. Ancak raporda, Demir’in şüphelileri bu eyleme azmettirip azmettirmediği ve bu suretle suça iştirak edip etmediği konusu ise mahkemenin takdirine bırakıldı. Sanık avukatı Ali Özkaya, duruşmada raporu kabul etmediklerini belirtirken, yeni bilirkişi görevlendirilmesini istedi. Raporda Ömer Demir’in TÜİK’in malzemesini kullanmaktan yargılandığına atıf yapan Özkaya’nın, “Adliyedeki kalemlerde de personel kettle ile çay demliyor. O zaman bu da suç. Birbirinden farkı yok, aynı şeyler” dedi. Hakim Maraş ise kendilerinin kettle değil, su sebili kullandıklarını belirtirken, “Elektiriği biz kullanmıyoruz, sebil alıyor” espirisini yaptı. Müşteki avukatı Murat Gezek ise sanığın avukatının bu savunmasına tepki gösterdi. Yeni bilirkişi görevlendirilmesi talebinin reddedildiği duruşma, bilirkişi raporuna karşı beyanların alınması için ertelendi. Belediye bütçesinden polise kaynak SERTAÇ EŞ 110 kilometre uzakta bir vaha! nkara merkeze 110 kilometre A mesafede ve İç Anadolu’nun bozkırından Kuzey Anadolu’nun orman bitki örtüsüne geçildiği yerde bulunan Çamkoru Tabiat Parkı ve Mesire Alanı, sarıçam ve karaçam ormanlarının ortasında göleti ile doğa tutkunlarını ve kent yaşamının gürültüsünden uzaklaşmak isteyenleri bekliyor. Toplam 215 hektar büyüklüğünde bir alanı kaplayan ve çadırlı kamp yapma olanağı da bulunan Çamkoru Tabiat Parkı’nda, sarıçam ve karaçam ağaçları ağırlıklı olarak yayılış gösteriyor. Bunun dışında, bazı meşe türleri ile titrek kavak, gürgen, göknar ve geyikdikeni de bölgedeki diğer ağaç türlerini oluşturuyor. Kurt, çakal, tilki, tavşan, yaban domuzu ile yırtıcı ve ötücü kuş türlerini barındıran bölgede, şansınız yaver giderse geyik de görebilirsiniz. Çamkoru göletinde ise gökkuşağı alabalığının yanı sıra diğer bazı balık türleri yaşıyor. ‘Yürüyüş ve motor sporları yapılabilir’ Ankara Orman Bölge Müdürü Mustafa Özkaya, Çamkoru Mesire Alanı ve ormanlarının, Çamlıdere ilçesine yaklaşık 10 kilometrelik bir mesafede bulunduğunu belirterek, burada her türlü doğa yürüyüşü ile motor sporlarının yapılabileceğini söyledi. Bölgede, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nce belirlenen yerlerde piknik de yapılabileceğini ifade eden Özkaya, yapay göletin buraya ayrı bir güzellik kattığını dile getirdi. ‘Ankara’da doğal güzellik bilinmez’ Ankara’da genelde doğal güzelliklerin bilinmediğine dikkat çeken Özkaya, “Bu kadar güzel ormanların olduğunu bilinmez, Ankara hiç ormanı olmayan bir il gibi düşünülür. Biz Ankara halkını, vatandaşlarımızı özellikle hafta sonları bu alanlara gezmeye, dinlenmeye bekliyoruz. Bu ormanlar bütün milletimizin, kullanan herkesin” dedi. Yurttaşları kuralları uymaları ve piknik sırasında belirtilen yerler dışında ateş yakmamaları konusunda uyaran Özkaya, tahrip etmeden ve çevreyi kirletmeden doğal güzelliklerden faydalanılması gerektiğini bildirdi. Anakent Belediye Meclisi, Melih Gökçek’in başvurusu ile Ankara polisine araç, gereç ve ayni yardımda bulunma kararı aldı. Anakent Belediye Meclisi’nin önceki gün yapılan son gün toplantısına Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek tarafından bir yazı gönderildi. Yazı, “kent güvenliğinin daha etkin sağlanabilmesi” gerekçesiyle Ankara polisine araç, gereç ve ayni yardımı ile kaynak aktarımını öngörüyor. Yazıda, işlemin gerekçesi, şu ifadelerle son dönemdeki Gezi Parkı eylemlerine dayandırıldı: “…Başta Büyükşehir Belediyesi’ne ait bina, araç gereç, ekipman ve şehir mobilyalarına karşı son zamanlarda yoğunlaşan saldırılara karşı güvenliğin temin edilmesi maksadıyla Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün daha geniş araç, gereç ve ekipman ihtiyacı doğmuştur.” İhtiyaçların belediye tarafından karşılanması amacıyla bir protokol imzalanacağı belirtilen yazıda, şu değerlendirme yapıldı: “Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün talebi doğrultusunda araç, gereç ve ayni ihtiyaçların Büyükşehir Belediyesi’nce karşılanması, bu ihtiyaçlardan Büyükşehir Belediyesi’nce temin edilerek araç, gereç ve ekipmanların büyükşehir belediyesince temin edilerek Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne teslim edilmesi, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nce temin edilecek araç gereç ve için Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne ihtiyaç duyulan kaynak aktarımında bulunulması ve yapılacak iş ve işlemlerin Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün tabi olduğu mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılması…” Yardım amacıyla yapılacak protokol için Anakent Belediyesi Genel Sekreterliği yetkili kılındı. Belediye bütçesinden ne kadar harcama yapılacağı veya kaynak aktarılacağı ise bilinmiyor. Yardımın, Ankara polisine bir yıl için ayrılan kumanya ve bazı diğer giderlerin son Gezi Parkı eylemleri sırasında tükenmesi nedeniyle gündeme geldiği öğrenildi. Sahneler Onların Misafir Odaları er biri dallarında uzun yıllardır tanınan sanatçılarımız. Ankara Devlet Opera ve Balesi solistlerinden soprano Leyla Çolakoğlu, piyanist Rüya Taner, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası kemancılarından Bilgehan Erten ve vurmalı çalgılar sanatçısı Dinçer Özer “Misafir Odası Solistleri” adı ile bir araya geldiler ve İngiltere’de 15 Şubat tarihinde St. James Kilisesi’nde konuklarını ağırlamaya başladılar. Bugün, grubun sözcülüğünü Leyla Çolakoğlu yapıyor, sorularımızı yanıtlıyor… Öncelikle grup kurma fikri kimin, ne zaman aklına geldi? Misafir Odası Solistleri plansız, programsız tesadüflerle kurulmuş bir grup. Birbirimizi uzun yıllardır tanıyoruz. Hepimizin farklı konser programları var. Fırsat buldukça, bazen de fırsatları yaratarak bir araya gelip stres atmak için çalışıyoruz. Aryalar, şansonlar, halk şarkılarını çalıpsöylerken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz bile. Konserlerimizde seyircilerimiz aramızdaki sevgi, saygı, dostluğu hemen fark ediyorlar, onların katılımıyla bizim mutluluğumuz daha da artıyor. ‘Hepimiz misafiriz’ “Misafir Odası Solistleri” adını nasıl aldı? Bize Avrupa’da yüzyıllar öncesi çok yaygın olan ev konserlerini anımsattı. Grubun adını çok değerli arkadaşım Düş Hekimi Yalçın Ergir koydu. Birlikte ilk konserimizi vermeden önce bize uygun ad bulmak telaşındaydık. Yaratıcılığını ve fikirlerini her zaman çok özgün bulduğum, birçok kez sahne H MÜZİKLİ PAZAR paylaştığım arkadaşıma danıştım. Bana, “Siz hepiniz önce birbirinize misafirsiniz, çünkü herkes kendi alanında konserlerini vermeye devam ediyor. Sonra gelen seyirci size misafir, siz de yer aldığınız konser salonlarına. Daha da önemlisi bu dünyada hepimiz misafiriz” dedi. Çok etkilendim. Bizi anlatan bundan güzel bir ad bulunamazdı. Hepimiz hemen kabul ettik. Burada Bellapais Festivali için gittiğimiz Kıbrıs konserimizden sonra aldığımız bir mektuptan söz etmek isterim. Ne yapmak istediğimiz çok iyi anlayıp bizi çok güzel tanımlayan mimar Devrim Yücel Besim’in mektubu şöyle: Kanepe, kilim, piyano... “Misafir Odası Solistleri Bellapais’e Misafir Oldular” yazıyordu konser kitapçığının kapağında. Bir mimar olarak misafir odası kavramı bana eskileri çağrıştırıyordu. 1950’lerdeki evlerde kapıları sadece misafirlere açılan, her daim tertipli temiz bir oda. Bir yandan da kendine ait bir gizemi olan, merak edilen; kapıları açıldığında ise hiç unutmak istemeyecek kadar belleğimize kazıdığımız detaylarla süslü bir mekân. Yoksa anneannemin mandalina bahçesine bakan misafir odasını nasıl hatırlardım ki? En narin dantellerinin üstüne dizdiği cümbüşlü kupalar kalmazdı aklımda. Kendine ait bir kokusu vardı o odanın; kapalılıktan kaynaklanan havasızlıkla beyaz badananın mis kokusu bir arada. Orada özenle ikram edilen tadlar hâlâ damağımda, içten sohbetler kulağımda. İşte daha konser başlamadan beni memleketime, çocukluğuma ve sevgi dolu aileme taşıdı bu dört değerli insanın ilginç birlikteliği. İçlerinden biri, toplamış getirmişti; aslında içimizden olanları bu yavru vatana. Son günlerde Anavatan’ da yaşanan karmaşaların içinden çıkıp gelen ve barış mesajlarıyla dolu bu ziyaret aslında çok önemliydi. Misafir Odası’nın kapısı açılıyor; ev sahibi de olan piyanist Rüya Taner’in sahneye çıkmasıyla. Arkasından güçlü bir sese sahip olduğu konuşmasından anlaşılan Ankara Devlet Opera ve Balesi Solisti, soprano Leyla Çolakoğlu yeri geldiğinde bir solist, yeri geldiğinde bir eşlikçi olacaklarının müjdesini veriyor misafirliğimiz boyunca. Bu iki güzel bayana eşlik eden iki erkek sanatçı daha var odada. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Başkemancısı Bilgehan Erten, ağırbaşlı tavrıyla bu odada ciddi sohbetlerin de yapılacağının habercisi. Aynı orkestradan Vurmalı Çalgılar Şefi Dinçer Özer ise etrafındaki farklı çalgıların hepsine söz geçirecek ama aynı zamanda sıcak gülüşüyle seyirciye gönlünü açacak bir duruşta. İkiye iki; sahnede her şey dengeli. Aslında buraya sahne demek doğru olmaz artık. Mor cemilelerle süslenmiş yükseltinin üstüne el dokuması bir kilim serilmiş. Siyah parlak kuyruklu dev piyano bile sazdan yapılı antika kanepenin yanında duruşunu değiştirmiş. Bugüne kadar nerelerde konser verdiniz? İlk konserimizi Londra’da St. James Kilisesi’nde 15 Şubat’ta verdik. 15 Mayıs’ta Ankara’da Türk Japon Vakfı’nda, 14 Haziran’da Gaziantep Belediyesi’nin davetlisi olarak Onat Kutlar Salonu’ndaydık. 17. Bellapais Festivali’nin kapanış konserinde 17 Haziran’da Kıbrıs’ta, 6 Temmuz’da da geçen sene yenilenen Çeşme Aya Haralambos Kilisesi’nde ağırladık misafirlerimizi… Bulunduğunuz yere göre repertuvarınızda değişiklik yapıyor musunuz? Bunu hep yaptık. Gaziantep’te bir Antep Türküsü, Kıbrıs’ta da Kıbrıs Türküsü söylemeden olur mu? Hem de seyirciyle birlikte. Çok geniş yelpazedeki repertuvarınızda düzenlemeleri kim ya da kimler yapıyor? Düzenlemeleri Rüya Taner, Bilgehan Erten, Dinçer Özer yapıyor, benim payıma da söylemesi kalıyor… Yeni konser sezonunda nerelere gideceksiniz, belli konserler var mı? Sonbaharda şu anda belirlenen Trabzon konseri var, 8 Ekim’de. Bu arada birçok teklif aldık. Programlarımızı uydurabilirsek gerçekleştirmekten büyük keyif alacağız. C MY B