Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 27 Haziran 2013 Perşembe a2 nkara’da bale sanatı denince Devlet Opera ve A Balesi’nin yanı sıra yıllardır bu sanata gerek sanatçı gerekse seyirci yetiştirmek açısından Kültür Sanat büyük bir görev üstlenmiş olan özel bale okulları da akla gelir. Bale için, müzik eşliğinde klasik adımlar kullanılarak yapılan bir dans sanatıdır denilebilir. Bale yapan kişi, hem fiziksel olarak esnek, dayanıklı ve estetik bir yapıya sahip olur, hem müziğe uyum ve ritim yeteneği gelişir; hem de mutlu olur, hayattan zevk alır. Buna ek olarak kişiliği olumlu yönde gelişir, kendine ve çevresindekilere saygı duyan bir kişi olur. Bale gibi güzel sanatların en önemli etkisi yapanı da seyredeni de estetik güzelliğe ulaştırmasıdır. Klasik baleyi geliştiren sanatçı JeanGeorges Noverre’in (17271810) doğum günü olan 29 Nisan, UNESCO kararıyla 1982’den bu yana, her yıl, bütün dünyada “Dünya Dans Günü” olarak kutlanmaktadır. Ülkemizde ilk kez dans ve mim gösterisi 1524’te Kanuni’nin izni ile İstanbul’da yapılmış. Daha sonra 1828’de haremde “Garp Musikisiyle Raks” kursları başlamış (Deleon J, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk Balesi, 1988). Cumhuriyet sonrasında bale eğitimi Ankara Devlet Konservatuvarı’nda devlet tarafından verilmeye başlanmış; devlet balesi de Dame Ninette de Valois’nın önderliğinde kurulmuştur. 1954`te Beatrice Fenmen’in kurduğu Fenmen Bale KLASİK KALEM PINAR AYDIN O’DWYER aydinpinartr@gmail.com Ankara’da Bale Şöleni Okulu Ankara’daki ilk özel bale okulu olup, onu birçokları izlemiştir (Çıkıgil N, Ankara’da Dans, 1997). Aynı zamanda diğer dansların eğitimini de veren bu okulların çoğunun yıl sonu temsilleri aynı tarihlerde yapıldığı için hepsine gitmek mümkün değil. Bu nedenle sadece üç özel bale okulunun gösterisini izleyebildim. Bunlardan en kıdemlisi 1991’de Gülay Sargın ve Mehmet Yalız tarafından kurulmuş olan ve öğrencilerine İngiliz Kraliyet Bale Okulu sınavına katılma imkânı veren Görsel Bale Dans ve Müzik Okulu temsilinde Çaykovski’nin Uyuyan Güzel balesini sundu. Bu okulda aynı zamanda müzik kursları da var. 2002’de Gülüm Pekcan ve Didem Dinçer tarafından kurulmuş ve UNESCO International Dance Council üyesi olan Okyanus & Gülüm Pekcan Bale ve Dans Kursu’nun sunumunda Çaykovski’nin Fındıkkıran balesi vardı. Pekcan aynı zamanda 1995’ten bu yana engellilerle engelsiz bireyleri dansla buluşturarak (Devinimler Yaşama Sevinci Dans Topluluğu) sosyal sorumluluk çalışmaları yapıyor. 2007’de Bahri Gürcan tarafından kurulan Dünya Dans Merkezi de Fındıkkıran balesini sundu. Gürcan, ayrıca Bale Kitabı (Aydın P, Gürcan B, 2012) adlı kitap ile bale eğitimine katkı sunuyor. Bale eğitimine emek veren tüm öğrenci, eğitmen ve velileri alkışlamak gerek. Bu okullarda hazırlık (35 yaş), sertifika, ustalık ve erişkinler için bale sınıfları mevcut. Öğrenciler konservatuvar veya İngiliz Kraliyet Dans Akademisi mezunu, deneyimli hocalardan ders alıyor. 8 yıllık eğitimi bitirenler MEB onaylı sertifika ile staj sonrası eğitmenlik yapma ve okul açma hakkına sahip oluyorlar. Mezunlardan konservatuvara kabul edilmiş birçok öğrenci var. Önümüzdeki dönem tüm okulların birlikte halka açık gösteri sunması Ankara sanat seyircisi için ne güzel bir şölen olurdu! RüzgâRİStASyonu A. Adnan AZAR aazar56@gmail.com Aylak Adam, Duran Adam dı Yusuf Ziya Atılgan. Yakışıklı ve cesur. A Duruşuna içkin bir yakışıklılık ve yazdıklarıyla, yarım bıraktıklarıyla cesur. 27 Haziran 1921 doğumlu. Adviye Hanım’la tahsildar Hamdi Atılgan’ın çocukları. Edebiyatımızın “parasız yatılı”larından. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden A. Hamdi Tanpınar’ın öğrencisi. Recaizade’den Proust’a ve Gide’e, oradan “iyi” müziğe, Tanpınar’la beslendiği kaynağa aykırı, çoktan kurumuş dar bir hayata, bu hayatın sınırları içinde daralan insanlara yönelmiş Yusuf Atılgan. Hocası Tanpınar bütünsel, yekpare bir zaman arayışında diretiyor; Atılgan darlığın, rutinin alanına çekilmiş, kulağı saatlerin tekdüze tıkırtısında yaşanan bir hayatın sesinde. “Ben” derken bile zorlanıyor; kısa, kesik cümlelerle aksak dünyalar kuruyor. Tanpınar modernizmin başıysa, Atılgan sondan bir önceki en önemli “sıkıntı” basamağı. Yoksunlukla akraba bir sıkıntı bu; taşrada edinilmiş; dışta kalma, daralma duygularıyla yüklü. Üniversite öğrenciliği sırasında Komünist Parti’ye katılarak faaliyette bulunduğu savıyla sıkıyönetim mahkemesinde tutuklanarak Ceza Kanunu’nun 141. maddesi uyarınca hapse mahkum edildi. Sansaryan Hanı’nda ve Tophane Cezaevi’nde on ay hapis yaptı. 1946’da tahliye oldu; doğduğu toprağa döndü. Manisa’nın Hacırahmanlı köyüne yerleşerek çiftçilik yaptı. 1976’daki ikinci evliliği tiyatro oyuncusu Serpil Gence ile. 1980’den sonra Ülkü Tamer’in isteğiyle Karacan Yayınları’nda danışmanlık ve çevirmen olarak çalıştı. 1989’da Canistan romanı henüz bitmemişken hayata veda etti. “Evdeki” ve “Kümesin Ötesi” 1955’te açılan bir yarışma sonucunda yayımlanan ilk iki öyküsü. Son öyküsü “Eylemci”nin yayın tarihi 1987. Yazı ve Milliyet Sanat dergilerinde yayımlanmış “Ölü Su” ve “Ayrılık” adlı iki şiiri var. Kierkegaard ve Toplumda Sanat kitabıyla Baynes, çevirmen olarak da ilgilendiği düşünce insanları. Festival bahane reklam şahane! Gökçek’e şiir yazıldı osyal medyada yoğun tartışS maların odağı olan, son olarak katıldığı televizyon programında ağlayan Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek’e şiir yazıldı. Daha sonra ağlamaklı bir ses, ağlayan çocuk resmi, fıskiye görüntüsü ve Hababam Sınfı müziği eşliğinde okunun şiir, sosyal medyada günün konusu oldu. Şiir şöyle: “Sabah kalkar bakardım hep akışına/Benzer idi sesin tramvayın kalkışına/Uyanmasaydım, görmeseydim o sabah/Belediyenin önündeki fışkiyeyi kim kırdı?/Bir kediyi sevdim, bir seni sevdim ben/Fışkiye değil bence bir nazlı yardın sen/Ama hoyrat eller aldı seni elimden/Belediyenin önündeki fışkiyeyi kim kırdı?/Mecnun oldum, dolandım tweetlerde/Musluk görsem hüzünlendim evlerde/Soruyorum eşe dosta her yerde/Belediyenin önündeki fışkiyeyi kim kırdı?” SELDA GÜNEYSU Anakent Belediyesi günlerdir Ankara Alışveriş Festivali ile birlikte gerçekleştirilen Büyük Ankara Festivali’nin reklamlarını yapıyor. Bu kapsamda da Özgün, Gülşen, Ajda Pekkan, Mustafa Keser, Ceylan gibi isimler AKM’de konser verdi. Cumhuriyet Ankara olarak biz de Anakent Belediyesi’nin festivalini yerinde izledik. Alana girer girmez, dikkatimizi hemen hemen her köşeye eklemlenmiş Melih Gökçek posterleri dikkatimizi çekti. Alanda kurulan 67 irili ufaklı sahnde de “kültür sanat etkinliği” adı altında yarışmalar, çocuklara yönelik eğlenceler düzenleniyor. Alana çocuklara yönelik mini lunapark da kurulmuş. Burada çocuklar, oyuncak maketlerin bulunduğu kortejlere dahil ediliyor, kortejin en önünde ise özel düzenlenen otobüsten Gökçek, binlerce top dağıtıyor. Alanda hareket eden maket trenlerle de çocukların yanı sıra kadınlar geziyor, Osmanlı mimarisinden esinlenilerek yapıldığı düşünülen “taş yapı”nın içinden akan ayranlar yurttaşlara ikram ediliyor. Ankara havası Alanda “kültür sanat” adı altında yer verilen eğlencelerden en dikkat çekenlerden biri de 1924 yılında, Cebeci’de, Atatürk’ün direktifiyle kurulmuş olan ve şu anda Mamak Belediyesi Kültür Merkezi adıyla faaliyet gösteren Musiki Muallim Mektebi’nin maketinin önünde, saçları “Apaçi” şeklinde taranmış gençlerin Ankara havası oynaması... Alanda ayrıca bir uçtan bir uca da açılan stantlarda hediyelik eşyalardan gözlemeayran, Ankara döneri, Halk Ekmek ürünlerine dek her şey satılıyor. Alan bu şekliyle “bir festivali değil, bir panayırı” andırıyor. Kurulan dev ekranlardan da sürekli Gökçek ve “20 yıllık icratları”, “Gökçek’ten önce ve sonra Ankara...” anonslarıyla anlatılıyor. Alanın bir köşesine kurulmuş, camekan içindeki küçük Ankara maketleri sergisiyle de Ankaralılara, Gökçek’in yaptığı altüstgeçitler, otobanlar, parklar tanıtılıyor. ‘Gökçek’e sürekli teşekür’ Gece saatler 21.00’i gösterdiğinde de kalabalık, Özgün ve Gülşen konserinin gerçekleştirdiği sahnenin önünde toplandı. Konserden önce de sunucu Vatan Şaşmaz’ın anonsları eşliğinde dev ekranlardan bir kez daha Gökçek ve “icraatları” anlatıldı. Sunucu Vatan Şaşmaz ayrıca “Büyük Ankara Festivali”nin “sadece Türkiye’nin değil dünyanın en iyi festivali olduğunu” iddia etti. Konser sırasında ayrıca sürekli “Gökçek’in oğlunun kanalı” Beyaz TV’nin reklamları yapıldı, sürekli Gökçek’e teşekkür edildi. İlk romanı Aylak Adam’la yabancılaşma ve yalnızlık izleklerini başarıyla işleyen bir yazar olarak tanındı. Geçimini ailesinden kalan mirasla, kendi tanımıyla “zengin değil ama paralı” bir adam olarak hemen hiçbir sorumluluk üstlenmeden bohem bir hayat yaşayan ve “gerçek sevgiyi arayan” C. adlı bir genç adamın anlatıldığı bu ilk roman büyük bir ilgiyle karşılandı. Anayurt Oteli’nde ise, farklı bir yaklaşımla, içdış karşıtlığı ve “saçma kavramı” üzerinden Zebercet’in sevgi açlığı dillendiriliyordu. Bir antiroman olarak da nitelenen bu anlatı, Ömer Kavur tarafından sinemaya uyarlandı ve en az kitap kadar büyük beğeni topladı. Yusuf Atılgan’ın tek öykü kitabı Bodur Minareden Öteye, yine çağdaş bireyin yalnızlık çıkmazları çerçevesinde örülmüş, ağırlıklı olarak iç gözlemlere yaslanan önemli bir toplam. Ekmek Elden Süt Memeden, tek çocuk kitabı. Kierkegaard’ı okumuş ve çevirmiş olması rastlantı değil Yusuf Atılgan’ın. Az yazdı, çünkü varoluşu, yazmakyaşamak aksında, hep oluş’taydı. Sıkıntıyı bir yaşantı, modern anlamda bir yaşantı olarak ele aldı. Yazmak, deliliğin denetimiydi. “Aylak Adam” yalnızlığa karşı bir yalnızlık içindeydi, Anayurt Oteli’nin Zebercet’i kendi yalnızlığını bile heceleyemeyen bir kekemelikle hayatını boğmayı seçti. Bugünün “Duran Adam”ıysa kıpırtının umut yüklü ara cümlesini kurdu Taksim’in orta yerine ve çekildi sessizce. Eminim çantasında Yusuf Atılgan da vardı; doğumu kutlu oldu böylece. SATILIK ARSA ÇORLU’da 11.000 m(2), 15.000 m(2) net inşaat alanlı www.hakangungor.com 0312 318 44 88 SUBAYEVLERİ’nde 316m(2)’den 950m(2)’ye alternatifler 0312 318 44 88 www.hakangungor.com SATILIK KONUT SUBAYEVLERİ’nde 6+1 dubleks www.hakangungor.com 0312 318 44 88 Tezhip ASO’da sergileniyor nkara Sanayi Odası (ASO), geleA neksel Türk süsleme sanatı olan tezhip sergisine evsahipliği yapıyor. ASO Kültür Merkezi’nde, açılışını başkan Nurettin Özdebir’in yaptığı sergide, tezhip sanatçısı Zuhal Sünger’in 63 eseri sergileniyor. Sergi, temmuz ayı sonuna kadar ziyaret edilebilecek. 27 Haziran 2013 Perşembe : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Aykut KÜÇÜKKAYA Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Sertaç EŞ : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : ankcum@cumhuriyet.com.tr C MY B