Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 30 Mayıs 2013 Perşembe a2 Adı İlhan Berk Olan Şiir 979’un siyah/beyaz Ankara kışında, genzimdeki kükürt yangınından ve katliamlar tanıklığının içinden uzaklaşıp Bodrum’da bir pansiyona sığındığımı, aynı günün sonunda Orhan Ağbi’nin, İskele Meydanı’na çıkan eski Barlar Sokağı’ndaki meyhanesinde bir akşamüstü boyunca oturduğumu, masamın üzerinde İlhan Berk’in Atlas’ının olduğunu, bir süre sonra İlhan Berk’in, oğlu Ahmet’le geldiğini, herhalde utangaçlığımdan Atlas’ı hemen ortadan kaldırdığımı ve “merhaba” bile diyemeden bir süre sonra kalkıp sıvıştığımı, çok sonra artık “oturmuş” bir adam olarak Ankara’da tanışıp ayaküstü konuştuğumuzu, ona kitaplarımdan gönderdiğimi, ondan, zarfını özenle sakladığım “Mehmet Taner eliyle...” bir mektup aldığımı unutmadım. Özlemle anıp okuduğum sevgili arkadaşım Füsun Akatlı’nın, Bilge (Karasu) Bey için söylediğini, her ikisinin de anısına saygıyla, biraz değiştirerek “İlhan Berk, ölümü yabanıl bir bitkinin taç yaprakları olarak hep cebinde taşıdı” diye yazmaktan alıkoyamıyorum kendimi. Öte yandan hep genç ve diri, okuruna şaşırtıcı “yol kazaları” yaşatan, yolaçıcı şiirler kazandırdı yeryüzüne, ama asıl, şiirin kendisiydi İlhan Berk. Bir şiir gibi değil, şiir olarak yaşadı, gitme sırasını beklerken de. Giderken, kendi şiirinin geleceğini KENT Kültür Sanat 1 RüzgâRİStASyonu A. Adnan AZAR aazar56@gmail.com de iliştirdi nesnelerin, seslerin, taşların, şeyler’in şiirine. Yüzü, yeryüzünün imgesi oldu. Gökyüzü ve yeryüzü arasındaydı bakıp gördüğü ve şiirinin hayatına, kendi cehennemine kattığı her nesne ve kıpırtı. Şiirin hayatı da böyle yaşanacak, yazmak arkadan, her nasılsa gelecektir. Dünyayı deneyimler ve sonra yazmayı dener. Şaşırmaya ve yanılmaya hazır veya açık olarak. “Bedenleşmişdil” arzusunu ve şehir gezgini kimliğini saklamadan. İlk şiiri 1935’te Manisa Halkevi’nin Uyanış dergisinde yayımlandı. Nâzım Hikmet etkilerinin açıkça görüldüğü Güneşi Yakanların Selamı, aynı yıl yine Manisa Halkevi yayını olarak basıldı. 1955 yılına kadar yayımladığı İstanbul, Günaydın Yeryüzü, Türkiye Şarkısı ve Köroğlu kitaplarıyla “toplumcu gerçekçi” şiir anlayışına bağlı kaldı. Galile Denizi ile birlikte “çok boyutlu, çok anlamlı, çağrışımlı, bu yüzden de kapalı bir şiir”in peşine düştü. Gerçeküstücülüğün etkisinde dil, imge ve anlam arayışlarına yöneldi. Kendini bütünüyle şiirin sorunları ve açılımlarına adadı. Kendi şiir serüvenini “modern şiir”in yolculuğuyla ele alarak “modern şiir”in kaynağı olarak düşündüğü Batı’ya yöneldi. A.Rimbaud, S.Mallarmé, Ponge, E.Pound gibi şairlerin etki alanlarında olmaktan,“Ben, dünyanın en borçlu şairiyim” cümlesini kurmaktan geri durmadı. İkinci Yeni şairlerinden sayılsa da, ilgi alanındaki çeşitlilik ve zenginlik İlhan Berk’i hep farklı kıldı. Gökyüzünün altında yazmak ve boyamak arasında bir “uç beyi” olarak yaşadı, yazdı, resimler yaptı. Harfler, nesneler, semtler, seslerle kurduğu zengin bir atlas ördü kendine. Mahmut Temizyürek’in Boşluktan Doğan kitabında yer alan yoğun emek ürünü “İlhan Berk Benlik Haritası Üzerine Bir Deneme” başlıklı çalışmasının, bu atlası farklı okumamızı sağlayabilecek kıymetli bir kılavuz olduğunu hatırlatmalıyım. İlhan Berk’i şair kılan, kendi geleneği ve geleceğidir. Nesneler, şeyler, ses akışları, demirin ve tiftiğin işlenişi, denizler hep merkezdedir; yazılmayı, yazıldıkça yazı’nın hayatına katılmayı beklemektedirler. Bir gün, bu toprağın şiiri kendini yok etmek niyetiyle hepten geri çekilirse, eminim İlhan Berk geri dönecektir: Kendini temize çekmek, alfabenin bütün harflerine dokunarak, sondan başa doğru yeniden yazmaya başlamak üzere. Rigoletto’da Yekta Kara’nın Seçimleri bir libretto üzerine bestelediği ve işte, hâlâ yaşayan 3 perdelik operası Rigoletto, kızını kaçıran dükten intikam almak isterken yanlışlıkla kızının ölümüne yol açan kambur bir saray soytarısı olan Rigoletto’nun acıklı öyküsü. Esasen öykünün belkemiği kızı Gilda’nın seçimi. Gilda, kendisini kaçırsa da aldatsa da âşık olduğu dükün yerine ölmeyi göze alıyor. Konu genç kızın önce saf, bakir ergenlik; ardından âşık genç kızlık; tecavüze uğrayan kadınlık dönemleri ve en sonunda kendisini feda etmeyi seçen kadın olgusu ekseninde uzanıyor. Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde (ADOB) sahnelenen eserde, Gilda’nın seçimleri Dvorák’ın Rusalka operasındaki Rusalka, Wagner’in Tannhäuser`indeki Elizabeth ve Puccini`nin Turandot`undaki Liu karakterlerinin seçimleriyle aynı; tümü sevdiği erkek uğruna ölen kadınlar. Kadının seçimi yazgısına damga vuruyor. Aslında hayatta hep karakterimiz seçimlerimizi, seçimlerimiz de kaderimizi belirlemiyor mu? Rejisör Yekta Kara’nın yenilikçi karakteri eseri 1800’lerden alıp 1924’ün Napoli’sine taşımış. Estetik bir eklektizmle şık salon ve hareketli iç dış mekân metal dekorları (Efter Tunç), Napoli mafyası (dekor taşıyıcıların mafya şapkaları!) ve soytarı kavramına (renkli fular) uygun ayrıntılar içeren kostümler (Gizem Betil), zeki ışık tasarımı (Fuat Gök) ortaya bütünlüklü bir yorum çıkarmış. Hatta Dükün sarayında koronun üst kattaki pencere deliklerinden baktırarak eski Yunan tiyatrosuna bir gönderme de yapılmış. Kara’nın tüm seçimleri eserin kaderini üstün sanatsal başarı olarak belirlemiş. Öncelikle seyrettiğim her iki temsilde (20, 25 Mayıs 2013) de orkestra (Şef: Prof. Rengim peranın babası G. Verdi’nin, 1850’lerin O sansüründen zor kurtulan KLASİK KALEM PINAR AYDIN O’DWYER aydinpinartr@gmail.com Gökmen, Alessandro Cedrone) ve koronun (Şef: Liyubomira Aleksandrova) büyük başarısını belirtmem gerekir. Zaten bu eserdeki koro adeta başrollerden biri. Bu temsillerde tüm solistler aslında başarılıydı. Ama bana illa ki bir ıssız adaya gitmem gerektiği, giderken de yanıma eserin tek bir kastını alabileceğim söylense seyrettiklerimden karma bir kadro yapar, ana rollerden Rigoletto rolünde müzikal ve büyük ariton sesiyle Eralp Kıyıcı’nın; Gilda’da hem oyunculuğu hem de tüm sahneyi etkisi altında bırakan duygu yüklü billur gibi sesiyle Esra Çetiner’in; genç Dük’te güçlü tenor sesiyle Murat Karahan’ın; katil Sparafucile’de etkileyici bas sesi ve oyunculuğuyla Tuncay Kurtoğlu’nun kaydını çantama koyardım. Ayrıca oynar gibi yapmayıp adeta gerçekten yaşadıkları için Marullo’da Levent Akev’i, Ceprano Kontu’nda Emre Uluocak’ı, Ceprano Kontesi`nde Meltem Gençtürk’ü, Giovanna’da Ezgi Karakaya’yı, Maddalena’da Şebnem Algın’ı, Borsa’da Emrah Sözer’i, Monterone’de Mithat Karakelle’yi de unutmazdım. Hangi temsilin ses ve görüntü kaydını tercih edeceğim sorulsa kesinlikle 25 Mayıs temsili derdim. Her iki temsilde de dakikalarca ayakta alkış olduysa da ikincisinde alkışlara gözyaşları da eklenmişti. Üstelik tesadüfen sahneden salona uçan bir güvercin hepimizi heyecanlandırdı, umut hissi verdi. Önümüzdeki ay Aspendos ve İstanbul Opera festivallerinde de sahnelenecek olan eserin gelecek sezonda da ADOB’da oynanmaya devam etmesi ne güzel olur. Çinliler “İntikam peşine düşüyorsan, çifte mezar kaz” demişler, Rigoletto’nun konusu da buna güzel bir örnek. DUYURULAR Planlama Kurultayı başlıyor rof. Dr. Bilsay Kuruç’un çağrısıyla başlayan, “21. Yüzyıl İçin Planlama Kurultayı”nın ikincisi bugün ve yarın Ankara Üniversitesi Rektörlük Yerleşkesisi’nin 100. Yıl Salonu’nda gerçekleşecek. Kurultayda “İnsan Gücümüz” ve “Kaynaklarımız” başlıklı iki ana eksen üzeride durulacak. “İnsan ve Planlama” konulu oturumun “İnsan Gücümüz” başlıklı tartışmacıları; Prof. Dr. Oktar Türel, Prof. Dr. Esin Ergin, Doç. Dr. İlhan Dülger. Prof. Dr. Korkut Boratav’ın oturum başkanlığı yapacağı ikinci oturumun katılımcıları da Prof. Dr. Metin Durgut, Hikmet Uluğbay ve gazetemiz yazarı Orhan Bursalı. “Kaynaklarımız ve Planlama”nın irdeleneceği ikinci gün oturmunda ise Mehmet Torun’un oturum başkanlığında; Doç. Dr. Yücel Çağlar, Tayfun Özuslu, Dursun Yıldız konuşacak. Kurultayın bir önceki kurultayla köprü görevi görmesi amacıyla tasarlanan genel değerlendirme oturumunda da, Prof. Dr. Sencer İmer, Oktay Küçükkiremitçi, Oğuz Türkyılmaz, Mehmet Kayadelen ve Orhan Bursalı söz alacak. P Okurlar kahvaltıda buluşuyor umhuriyet Gazetesi okurları geleneksel pazar kahvaltısında C buluşuyor. Dikmen’de bulunan Hakimevi’nde 2 Haziran’da saat 10.0014.00 arasında düzenlenecek organizasyondan elde edilecek gelir ile çocuklara, Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatan Barış Takımı adlı kitap seti dağıtılacak. Ankara Cumok’un düzenlediği etkinliğe katılmak isteyenlerin, Necdet Özer’e, 0506 276 38 64 numaralı telefondan 31 Mayıs tarihine kadar isimlerini bildirmesi gerekiyor. Oğuz Tansel Şiir Ödülü airyazar ve öğretmen Oğuz Tansel adına, Folklor Edebiyat Dergisi ve Ankara Aydınlığı Girişimi’nin ortaklaşa düzenlediği “Oğuz Tansel Şiir Ödülü” programı bugün gerçekleşecek. Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde (ÇSM) 18.00’de başlayacak programda; Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, Prof. Dr. Cevat Geray, Prof. Dr. İlhan Tomanbay, Prof. Dr. Aysıt Tansel ve Metin Turan konuşma yapacak. “Kalbinden Kanıyor Zaman” adlı yapıtıyla ödüle değer görülen İhsan Topçu’ya ödülünün sunumunun ardından program, Cihan Can’ın şefliğinde Sevda Cenap And Müzik Vakfı Kadınlar Korosu’nun şarkılarıyla devam edecek. Ş Yaz okulları başlıyor boks, güreş ve sayokan branşlarında profesyonel antrenör ve öğretmen kadrosu ile eğitim verecek Gölbaşı Belediyesi yaz spor okullarına kayıtlar, 30 Mayıs Perşembe günü başlıyor. Yaz spor okullarına kayıt yaptıran öğrencilere şort, forma ve tozluk hediye edilecek. Ayrıca kursiyerlere, Gölbaşı içerisinden ve TOKİ konutlarından ücretsiz servis sağlanacak. Kayıtlar için gerekli bilgiler 0537 280 46 66, 485 43 42 telefonlarından alınabilecek. ölbaşı Belediyesi’nin yaz spor okulları GFutbol, 30 Mayıs’ta başlıyor. basketbol, voleybol, tekvando, DilEkin Söyleşisi yarın D il Derneği’nin her ayın son perşembesi düzenlediği “DilEkin Söyleşileri”nin bu ayki konuğu dilci ve eğitimci Prof. Dr. Ali Demir. Demir’in “Fransızca’da Nâzım Hikmet” başlıklı söyleşisi, bugün saat 18.00’de Dil Derneği’nde düzenlenecek. SÖYLEŞİ VE İMZA ERENDİZ ATASÜ YILLAR GEÇERKEN: HAYAT VE ROMAN 1 HAZİRAN 2013 CUMARTESİ SAAT 14.00 AHMET RASİM SK. NO:14 ÇANKAYA T: 442 30 50 : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Aykut KÜÇÜKKAYA Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Barkın ŞIK : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : ankcum@cumhuriyet.com.tr 30 Mayıs 2013 Perşembe C MY B