Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 26 Şubat 2013 Salı a4 Yaşam Spor Aile hepten tekvandocu ekvando antrenörü olan T Fahrettin Yıldız, tekvandocu oğlu Muhammed Emin Yıldız’ın antrenmanlarını aksatmaması için evinin bir odasını antrenman salonuna dönüştürdü. Eski tekvandocu ve Avrupa Şampiyonu anne Züleyha Tan Yıldız ise oğluyla antrenman maçları yapıyor. Spor Genel Müdürlüğü’nde (SGM) genel sekreter olarak görev yapan, baba Fahrettin Yıldız, oğlunun okul, dershane ve antrenman üçgeninde zorluklar yaşadığını belirterek evlerinin bir odasını antrenman salonuna dönüştürdüklerini söyledi. Baba Yıldız, “Antrenmanlarını, spor salonu uzak olduğu için aksatıyordu. Evin bir odasını boşalttım ve burada çalışmaya başladık” dedi. “Spor salonuna” dönüştürdükleri odanın zeminine özel olarak hazırlanan tatami (minder) döşediklerini anlatan Yıldız, “Başlangıçta tatami olmadığı için bir hafta sonra oğlumun ayakları su topladı. Baktım odaya rahatlıkla tatami döşenebilir. Tatamiyi aldık, getirdik ve döşedik. Burası bundan sonra ailenin antrenman salonu oldu. Hatta eksiklerimiz var, onları tamamlayacağız. Koşu bandı, bisiklet, hatta terasa bir masa tenisi masası alacağız” tekvandocu Züleyha Tan Yıldız ise evdeki antrenman salonunda, oğluyla “kozlarını paylaştıklarını” söyledi. Oğlunu çalıştırmaya yeni başladıklarını dile getiren Züleyha Yıldız, “İşten dolayı vakit bulamıyoruz. Antrenmanlarda maç yapıyoruz. Bizim antrenmanlarımızda taviz yok. O bana vururken biraz dikkat ediyordur ama ben acımıyorum. Antrenmanda anne merhameti ortadan kalkıyor” ifadelerini kullandı. Seul’de, 1988 yılında yapılan olimpiyatlarda gösteri sporu olan tekvandoda mücadele eden anne Yıldız, “Ben bazen antrenmanlarda oğlumla müsabaka yapıyorum. Antrenmanlarda maç yapıyoruz ve şampiyonalardaki sporcular gibi dövüşüyoruz. Taviz vermiyoruz” dedi. Genç tekvandocu Muhammed Emin Yıldız ise babasının evde oluşturduğu antrenman salonunda çalışmaktan mutlu olduğunu belirterek, “Evdeki antrenman salonunda sadece bana yönelik antrenman oluyor. Burada kaytarma gibi durum olmuyor” diye konuştu. Muhammed Yıldız, “Lise son sınıftayım ve üniversite sınavlarına hazırlanıyorum. Salonda bir sürü partnerim oluyor. Salonda ayrıca müsabaka yapma şansım oluyor” diye konuştu. “Birisi yanlışı görmese, diğeri görerek beni uyarıyor” diyen genç tekvandocu, antrenmanlar sırasında yanlış bir hareket yapınca anne ve babasının ceza olarak şınav ya da mekik çektirdiklerini söyledi. Ayrıca genç tekvandocu, 2020 Olimpiyatları’na hazırlandığını belirtti. Başarı çok salon yok ilenyum Paten Spor Kulübü, M Buz Pateni Sarayı’ndaki (BELPA) buz pateni salonunun yoğun programından ve yetersiz kalmasından dolayı antrenman yapmaya fırsat bulamazken, Kadınlar Buz Hokeyi Ligi’nde 4 sezondur üst üste şampiyon oldu. Takımın oyuncuları ise salon yetersizliğinden yakındı. Artistik buz pateni sporcuları ve buz hokeyi takımlarının Ankara’da antrenman yapabildiği tek yer olan BELPA’daki yoğunluk nedeniyle antrenman sahası, çok sayıda ekip arasında paylaşılıyor. Sadece şampiyon takım tam sahayı kullanabiliyor. Şampiyonun bu tam saha kullanımı ise yalnızca haftada 1 gün ve gece yarısına doğru, ancak 40 dakika olabiliyor. Salonda artistik buz pateni sporcuları sabah 06.0009.00 ve öğleden sonra 15.0019.00 saatleri arasında, buz hokeyi takımları ise akşam 19.00’dan gece 02.00’ye kadar buzda antrenman yapıyor. Milenyum Paten’in antrenörü Kaan Budak, yaptığı açıklamada Buz Pateni Sarayı’nın tek başına Ankara’nın ihtiyacını karşılamasının mümkün olmadığını belirterek, “İlk açıldığında da burada spor yapıyordum ve 23 yıldır nasıl eskidiğini gün be gün gördüm” diyerek salon yetersizliğinden yakındı. Takımındaki sporcuların çoğunluğunun üniversite öğrencisi olduğunu belirten Budak, “Okulları çok önemli. Lisede okuyanlar da var. Kızların işi çok zor. Geç saatte antrenman yapabiliyoruz ama kızlar özel hayatlarından, okullarından fedakârlık yaparak geliyorlar. Bu takımın yüzde 80’i Türk Milli Takımı’nda mücadele ediyor. 4 yıldır şampiyonluğu bırakmadılar” diye konuştu. ‘Dönüşümüz problem’ Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Fizik Bölümü öğrencisi, 23 yaşındaki kaptan Ceren Alkan, ancak geç saatlerde antrenman yapabildiklerini, bu nedenle tesise gelişlerinin de, dönüşlerinin de problem olduğunu söyledi. Artistik buz pateni sporuna 6 yaşında başlayan ve 18 kez milli formayı giyen Ceren Alkan, “Bu kadar kulüp ve sporcu tek pistte antrenman yapmaya çalıştığı için süre sıkıntısı yaşıyoruz. Haftada sadece 1 gün tam saha antrenman yapıyoruz. Diğer zamanlarda buzu paylaşıyoruz” dedi. “Birçok takım buzda antrenman yapamıyor ya da bizim gibi akşam geliyor” diyen Alkan, “Herkes üniversite öğrencisi, sabah okula gidiyor. Sporcuların hepsi bir emek veriyor ama zor şartlarda çalışıyoruz. Şartlarımız iyi olsa milli takım da farklı olurdu. Çünkü bu kadar sporcu varken, ancak bir kısmı iyi antrenman yapabiliyor” ifadelerini kullandı. diye konuştu. Oğlunun antrenman sıkıntısını gidermek için böyle bir yola başvurdukların ifade eden baba Yıldız, “Zaman bizim için çok önemli. Çocuk saat 16.00’ya kadar okulda. Okuldan çıktıktan sonra saat 19.30’a kadar dershaneye gidiyor. Dershaneden sonra yemek yemesi ve dinlenmesi gerekiyor. Her akşam 21.00’de antrenmanlara başlıyoruz. 23.00’e kadar antrenmanları sürdürüyoruz. Evdeki antrenmanlarla zamandan kazanıyoruz” ifadelerini kullandı. ‘Kozlarımızı paylaşıyoruz’ Muhammed’in annesi Avrupa şampiyonu eski İş parmakta bitecek nasıl yapıyor, ihtiyaçlarını nasıl karşılıyordu? Önce takas vardı, sonra İnsanoğlu nereden başta altın olmak üzere kıymetli madenler nereye... Bu kez mevzu “para.” devreye girdi. Madeni para, banknot İster Napolyon gibi “Para para para” derken, çekle, senetle ve kredi kartıyla deyin, ister Rüçhan Çamay’ın dillere tanıştık. Üzerinden 20 sene geçmek üzere. destan şarkısını mırıldanıp “Varlığı bir Üniversite öğrencisiyken “Interrail” adı dert... Yokluğu yara” verilen Avrupa tren turuna diye ekleyin. Ya da ne çıkarken, yanımda bir koçan bileyim, paranın tarihçesi seyahat çeki taşımıştım. Çünkü üzerinde biraz düşünelim. kredi kartı yoktu o zamanlar. Siz deyin “Parayı Nakit bittikçe 100 dolar Lidyalılar buldu”, ben bozduracak Thomas Cook deyim “Sümerler buldu”. şubesi arar dururduk. Hey gidi Tarihçiler paranın günler. Deniz Araboğlu bulunuşu ile madeni Laf lafı açtı açmasına da teknodirdir@gmail.com paranın bulunuşu arasında dönüp dolaşıp geleceğimiz yer “nüans”a takılmış vaziyette. yine “alışveriş.” Paranın ardından kredi Peki, para yokken insanoğlu alışverişini kartları da tarih olma yönüne doğru hızla yol almaya başlıyor. İlk deneme ABD’nin Güney Dakota eyaletindeki bir yüksekokulda uygulamaya girdi. Tatil köylerindeki gibi “boncukla karın doyurmaca” değil, sözünü ettiğim. Konu bu kez “parmak izi” ile alışveriş. School of Mines and Technoloji isimli yüksekokulun öğrenci kampusu, Hanscan Indentity Management adlı bir İspanyol şirketi tarafından patenti alınan, Biyokriptoloji projesinin ilk deneme alanı oldu. Kullanılan makine, sadece parmak izinden kimlik belirlemekle kalmıyor, aynı zamanda parmaktaki nabız atışını da kontrol ederek, parmağın canlı bir kişiye ait olup olmadığını ortaya çıkarıyor. Yani bu teknolojide, “Paraları çalmak için ya parmağımı keserlerse” gibi bir korkuya da gerek yok. TEKNO Dalgalandım da duruldum DIRDI R Ş Hotmail out oldu E lektronik posta servisleriyle tanıştığımız ilk günlerde pek çoğumuzun adresi “hotmail.com” uzantılıydı. Çünkü Hotmail o dönemin en popüler eposta servisiydi. Zaman geçtikçe, kurumsal eposta adreslerinin kıymeti artarken, Gmail’in geniş bellek kapasitesiyle devreye girmesi Hotmail için tehlike çanlarının çalmasına neden oldu. Hotmail’i 1997’de satın alan Microsoft, Windows 8 işletim sistemini devreye sokmasının ardından, eposta servisi için de yeni bir yol haritası çizdi. Hotmail yavaş yavaş Outlook çatısı altına giriyor, yani “out” olmaya hazırlanıyor. Eskiden epostaların tek bir “tık” ile takip edilebildiği bir program olan “outlook”, artık “outlook.com” uzantısıyla başlı başına bir eposta servis sağlayıcısı oldu. Hotmail kullanıcıları, epostalarını artık “outlook.com” üzerinden takip edebiliyor. Hotmail.com uzantılı hesaplar ise kapatılmadı ama zaman içerisinde hesaplara sadece “outlook.com” uzantısıyla erişim sağlanabilecek. Bugüne kadar 60 milyon kullanıcının yeni hesap açarak “outlook.com” uzantısına sahip olduğu belirtiliyor. Önümüzdeki günlerde “hotmail” adreslerinin taşınmasıyla, “outlook.com” uzantılı adres sayısı katlanarak artacak. u akıllı telefonlar var ya akıllı telefonlar. Yarın hangi yeni telefon uygulamasıyla tanışacağımıza hakikaten akıl sır ermiyor. Geçen hafta göz hastalıklarının teşhisinde kullanılan bir telefonu anlatmıştım. Bu kez psikolog telefonla tanışmaya hazır mısınız? İngiltere’de akıllı telefonlar için geliştirilen bir uygulama, kullanıcının duygu durumunu belirleyip, psikologlara, hastalarının gün içindeki ruh hali hakkında ayrıntılı bilgi vererek yardımcı olacak. EI Technologies adlı şirket tarafından geliştirilen Xpression adlı uygulama, kullanıcıların sesindeki duygu durumlarını belli eden değişikliklere bakacak ve “sakin”, “mutlu”, “üzgün”, “öfkeli”, “kızgın” veya “korkmuş” gibi ruh hali tanımlamaları yapacak. Uygulama kullanıcısının ruh halini takip de edecek. Duygu durumundaki değişikliklerin hangi zamanlarda meydana geldiğini kaydedecek ve tıpkı POS cihazlarının “Z raporu” gibi, günün sonunda rapor çıkarıp kullanıcının psikologuna eposta gönderecek. Uygulama, kullanıcının gün boyu eşiyle, çocuğuyla, iş arkadaşlarıyla, evcil hayvanıyla yaptığı tüm konuşmaları analiz edecek. Ancak konuşmaları psikolojik yönden analiz etmekle yetinecek ve söylediği sözleri kayıt etmeyecek. Çünkü teknoloji gelişse de dünyada “özel hayatın gizliliği” prensibi de ikinci plana itilmiyor. C MY B