Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 25 Şubat 2013 Pazartesi a2 imizdeki g ky z ¦ KÜLTÜR SANAT Francine Sevda Dokip Sevdadorkip5@hotmail.com Şiir, Aşk, Yoksulluk ŞÜKRÜ KARAMAN Düşünce Gücü: Balık Burcu S oğuk kış günlerinin son burcu Balık, bir yıl boyunca deneyimlediğimiz ve geride bıraktığımız 11 burcun üzerimizde bıraktığı artıları eksileri harmanlayıp, vicdanın süzgecinden geçirip, bizleri bir üst bilince taşıyarak, yenilenmiş, arınmış bir enerjiyle ilkbahara hazırlar. Balık burcu bütün burçların içinde bütün özelliklerin aşkınlığını simgeler. Sınır tanımaz, büyük düşünür, asla kalıpların içine girmez. Ortaçağ mantığı ile bakarsanız ilahidir, günümüz mantığıyla ise kozmik. Gelişmiş bir eğitim seviyesine ulaştığında da felsefidir. Titreşimlerin, müziğin, dansın efendisidir. Aklın bir oktav üst boyutudur. Algısı, vicdanı, bir olma, bir düşünme, bir yaşama arzusu yüksektir. Fransız devriminin simgesi Uranüs’tür. Ancak özgürlüklerin burjuva kesiminin elinde tekelleşmemesi ve işçilerin hakça yaşam koşulları için tüm Avrupa’da gerçekleştirilen 1848 devrimlerini Balık burcu ve yöneticisi Neptün simgeler. Hayal olan gerçekleri, var etme gücünü, inancını verir bize. 2011 yılında, Neptün gezegeninin Balık burcuna girmesiyle 1848’lerin ruhunun yeniden canlanabileceğini ve bu sürecin 2026 yılına kadar sürebileceğini öngörebiliriz. Yıldızların zamanlamasıyla tarihe baktığımızda, toplumların bilinçaltının büyük akımlara, büyük hareketlere dönüştüğü ve erklerin illüzyonu ile ideallerin karşı karşıya geldiği dönemler, Neptün gezegeninin Balık burcuna girmesiyle örtüşmektedir. Ve bu da 165 yılda bir gerçekleşmektedir. Evet, o zamanlarda özgürlükler, Ortaçağ efendilerinin ya da kentsoyluların tekelindeydi. Çalışan, yaşamı emek ve can derdi üzerine kurulu kesimler sonunda isyan etmiş ve kendi hak ve özgürlükleri için işçi devrimlerini başlatmışlardı. Aynı şekilde, günümüzde de, çalışanların, emekçilerin, ezilenlerin de küresel güçler karşısında çağımıza uygun yeni bir üst bilinçle, küresel çapta yeni oluşumlara doğru gidebilecekleri düşünülebilir. Önüne, arkasına sürekli “post” sözcüğü getirilerek tanımlanan akımların yerine, yeni akımların ortaya çıkacağını kuvvetle varsayabiliriz. Balık burcu, kaybedecek hiçbir şeyinizin olmadığını düşündüğünüz zaman işlevliğini kazanır. Kendini bıraktığı an, sanata, renge, müziğe, felsefeye, inanca, tutkuya, değere dönüşür. Özenmez, özdeşleşir; yargılamaz, bütünleşir. Aşkınlığı, idealleri, toplumların bilinçaltını, vicdanı, yüksek algıyı, öz kaynağımızı simgeler. Su gibi kutsaldır, okyanuslar kadar engindir. Balık burcu, birbirine ters duran iki balıkla betimlenmiştir. Balığın biri yukarıya, sonsuzluğa, diğeri ise aşağıya, derinliğe bakar. Ruh ile madde arasındaki birlikteliği ve zıtlığı anlatır bize. Maddi dünyaya bağlandıkça okyanusların diplerini, ruhsal âleme daldıkça gökleri hatırlatır. Her ikisini dengede tutmak için, zihnimiz, sürekli okyanuslardaki balıklar gibi hareket eder. Sonuçta, hangi burçtan olursak olalım, kendi dünyalarımızda hep bu zıtlık ve birliktelik vardır. İşte Balık burcu, vicdanımızın sesini dinlemede, bir bütünün parçası olduğumuzu kavramamızda, düşlerimize ve umutlarımıza sahip çıkmada, var olanın ötesini hayâl etmede bize önderlik eder hep. Ve hak edilen yeni dönemlerin kapılarını açar bize. ılmaz Erdoğan’ın merakla Y beklenen filmi, Türk edebiyatında yeteri kadar tanınmamış, sanata, şiire gönül vermiş Zonguldaklı iki şairin aynı kıza tutkusunu anlatan başyapıt niteliğindeki “Kelebeğin Rüyası” gösterime girdi. Film hemen başında, emeğin başkenti Zonguldak’ta Mükellefiyet Kanunu gereği kömür madeninde çalışması zorunlu olan 1565 yaş arasındaki erkek ve ayağı zincirli mahkumların çamur içinde ocağa götürülmesi ile seyircinin yüzüne bir tokat gibi iniyor. İkinci Dünya Savaşı’nın etkili olduğu 1941 yılında halk arasında “İnce Hastalık” olarak bilinen vereme yakalanmış, Zonguldaklı iki genç şair Muzaffer Tayyip Uslu (Kıvanç Tatlıtuğ) ile Rüştü Onur’un (Mert Fırat) en büyük özlemi yazdıkları şiirlerin, dönemin etkili dergisi Yaşar Nabi Nayır’ın Varlık dergisinde yayınlanmasıdır. Lise öğretmeni Behçet Necatigil’in (Yılmaz Erdoğan) desteği ile şiir yazmayı sürdüren, bunları bir dergide yayımlamak için uğraş veren Zonguldaklı iki genç şairin yaşamı, varlıklı işadamının (Ahmet Mümtaz Taylan) kızı Suzan’ın (Belçim Bilgin) kente gelmesi ile bir anda değişir. Güzel ve sportmen Suzan’a aşık olan bu iki genç şairin karşısındaki tek engel, Suzan’ın varlıklı babası ve çevresidir. Suzan’ın babası şairlerin verem hastası olmasından ötürü bir araya gelmelerine ve görüşmelerine izin vermez. Genç şairler Suzan’a olan duygularını şiirlere döker, kalbini kazanmaya çalışır. Acaba, hangisi Suzan’ın kalbini kazanacak? Bu sorunun yanıtını ve sonraki duygusal, dokunaklı, hüzünlü gelişmeleri sinemaseverler, başyapıt niteliğindeki filmi izleyince öğrenecek. Bugüne dek , “Vizontele”, “Vizontele Tuuba”, “Organize İşler”, “Neşeli Hayat” gibi başarılı filmleri çeken Yılmaz Erdoğan, hem yönettiği hem de oynadığı “Kelebeğin Rüyası” ile yönetmen kimliğini adeta doruğa taşımış.Türk şiirinin iki isimsiz ve cefakar emektarının, bir yanda yoksul yaşamla bir yanda da verem hastalığı ile mücadelesi, şiir tutkusu ve aşkları, kameraman Gökhan Tiryaki’nin Zonguldak ve Heybeliada’da çektiği muhteşem görüntüler eşliğinde beyazperdeye olağanüstü güzellikte aktarılmış. Özellikle, iki genç şairi canlandıran Kıvanç Tatlıtuğ ile Mert Fırat’ın büyüleyici oyunculukları başta olmak üzere, diğer oyuncuların kusursuz ve göz kamaştıran başarısı, teknik ekibin emeği, Kelebeğin Rüyası’na sezonun, hatta son yılların başyapıtı niteliği kazandırıyor. Dizilerden tanıdığımız Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat ve “Mükremin Abi” olarak belleğimizde yer edinen Yılmaz Erdoğan ve eşi Belçim Bilgin, seyirciyi üç saate yakın bir süre çok farklı yaşamlara götürüyor. Açlıkla yüzümüze yediğimiz şamar, aşkın saflığı ile hüzünlü bir gülümsemeye dönüşüyor. 2011 yılında yaşamını yitiren gazeteci Hikmet Bila’nın “Kömür Kara” kitabına benzerlik taşıyan filmi kesinlikle kaçırmayın. Bu hafta gösterime giren bir diğer film, konusu ile tartışılan, uluslararası festivallerde beğeni ve ödüller kazanan “Aşk Seansları”.Film, geçirdiği çocuk felcinden ötürü, sedyeye bağımlı, cinselliği yaşayamayan, 36 yaşına dek kadınlarla ilişkisi olmayan, sekse aç Mark O’Brien (John Hawkes) ile ona seks terapisi uygulayan evli, çocuk sahibi, Cherl CohenGreene’nin (Helen Hunt) ilişkisini anlatıyor.Engellilerin cinsel yaşamı konusunda, tabuları yıkan ve birçok ülkede tepki ile karşılanan, hatta sakıncalı filmler listesine alınan Aşk Seansları’nda vücudunu cömertçe sergileyen , Helen Hunt’un bu yılki Oscar ödüllerine “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” dalında aday olduğunu da belirtelim. ‘Hayattan Parçalar’ Nazlı’nın “Hayattan Parçalar” adını verdiği yağlıboya resim sergisine ev sahipliği yapıyor. Serginin açılışına yoğun ilgi gösterildi. Bugüne kadar 5 karma sergide eserleri yer alan ressam Ömür Nazlı’nın ikinci kişisel sergisi, “Hayattan Parçalar”da 28 yağlıboya tablo bulunuyor. Sergi Kültür Merkezi Cumhuriyet (CKM), ressam Ömür hakkında konuşan Nazlı, “Resim benim hayattaki en büyük tutkum. Resim yapmaya lise çağlarında başladım. 2002 yılından itibaren ağırlık verdiğim resim çalışmalarıma 2004’ten beri de ressam İhsan Çakıcı’nın atölyesinde devam ediyorum” diye konuştu. Peyzaj, portre, soyutlama ve duygu yansımaları olarak fantastik ve değişik tarzda çalışmalar yaptığını söyleyen Nazlı, “Bütün duygu ve hislerimi, hayallerimi, çevremden etkilendiğim konuları ve gözlemlerimi resimlerime aktarıyorum. Kısacası yaşadığım her duyguyu resimsel bir dille tuvale aktarıyorum” dedi. Tüm geliri, Tüketici Hakları Derneği’ne aktarılacak olan sergi, 7 Mart Perşembe gününe kadar açık kalacak. ‘Karıncalar’a ödül iyatro Eleştirmenler T Birliği’nin (TEB) 20112012 dönemi, “Yılın Tiyatro Oyunu Ödülü”, Ankara Devlet Tiyatrosu (DT) yapımı “Karıncalar” adlı oyuna verildi. Eskişehir Şehir Tiyatroları’ndan Basri Albayrak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’ndan (İBBŞT) Gökhan Aktemur ve Ankara DT’den Umut Toprak’ın, John Steinbeck ve Boris Vian’ın yapıtlarından oyunlaştırıp sahneledikleri savaş karşıtı içerikli, “Karıncalar”a, verilen ödülün gerekçesi, “Yeni bir tiyatro dili arayışıyla ve üç ayrı kurumdan bir araya gelerek sahnelenmesi” olarak açıklandı. Ödülü, TEB Ankara Temsilcisi Gülşen Karakadıoğlu’nun elinden, Ankara DT Müdürü Akif Yeşilkaya aldı. ‘Doğu İmgeleri’ festivalde ünya Kitle İletişimi D Araştırma Vakfı tarafından bu yıl 24. kez düzenlenecek olan, “Ankara Uluslararası Film Festivali”, 1424 Mart tarihleri arasında sinemaseverlerle buluşacak. Bu yılki ana konusunu, “Doğu İmgeleri” olarak belirleyen festivalde, “Ulusal Uzun Film Yarışması”, “Ulusal Belgesel Film Yarışması”, “Ulusal Kısa Film Yarışması” dallarında ödüller verilecek. Festival bu sene ilk kez tamamı akademisyenlerden oluşan “Akademia jürisi” ile “Ulusal Uzun Film Yarışması”ndaki bir filme de ödül verecek. ‘Japon Film Festivali’ başlıyor aponya Büyükelçiliği ile J Goethe Institut Ankara’nın işbirliğinde gerçekleştirilecek, “10. Ankara Japon Filmleri Festivali” 27 Şubat Çarşamba günü başlıyor. Alman Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek film gösterimleri 2 Mart’a değin sürecek. Festival kapsamındaki filmler, Japonca seslendirmeli, Türkçe ve İngilizce altyazılı olarak sanatseverlerin beğenisine sunulacak. Festival ücretsiz gerçekleştirilecek. : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR 25 Şubat 2013 Pazartesi Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Barkın ŞIK : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : ankcum@cumhuriyet.com.tr C MY B