Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 15 Şubat 2013 Cuma a4 yaşam Fotoğraf ustası Ozan Sağdıç ile yeni albümü üzerine: ‘Fotoğrafa ruh üflemek gerekir’ IŞIK KANSU F otoğraf ustası Ozan Sağdıç son albümü, Eczacıbaşı’nın “Fotoğraf Sanatçıları Dizisi”nden yayımlandı. Fotoğrafta yalnızca deklanşöre basmanın yetmeyeceğini, ona bir de ruh üflemek gerektiğini söyleyen Sağdıç’la albümü ve fotoğraf sanatına ilişkin küçük bir söyleşi yaptık. İşte sorular ve yanıtları: derler. Fotoğrafçı, yaşatıyor oysa. Sizin Eczacıbaşı’ndan çıkan son albümünüzde tam da bunu görüyoruz. Yanılıyor muyum? Biz insanlar üç boyutlu algıladığımız bir evrende yaşıyoruz. Dördüncü bir boyut daha var ki, o da zaman faktörü. Zaman, o üç boyutlu durağanlığa bir süreç, bir devinim kazandırıyor. Fotoğraf olayında ise görsellik açısından bir indirgeme, ifade bakımından da bir yükleme var gibi geliyor bana. Olay, düz bir levhada, yani iki boyutlu bir düzlemde teceli ettiği için, boyutlardan biri olan “derinlik” olgusunda bir indirgeme söz konusu oluyor. Yitirdiğimiz derinlik hissini doğal perspektifle, kimi zaman buna eklenen bir loşluk gibi bir öğe daha yaratarak (sanal olarak) giderme şansına sahip oyuyoruz. Eklediğimiz öğe ise zaman. Onu da gariptir ama zamanın kendisini durdurarak, dondurarak sağlıyoruz. Sizin “tarihi dondurmak” diye nitelendirdiğiniz söylenceye gelince: Evet, fotoğrafçılar, özellikle basın fotoğrafçıları ve belgeselciler çağdaş müverrihlerdir. Onlar çok kritik bir olayı, bir anı yakalayarak, süregelen insanlık macerası içindeki saptamalarıyla tarihe kuşaktan kuşağa aktarılacak notlar düşerler. Benim şu yeni yayımlanan albümümdeki fotoğraflar da sanırım “Küçük büyük kimi olayların, ya da yaşanmışlıkların tanıklıklarıdır” diye tanımlanabilir. ¦ Fotoğraf tarihi dondurur, Bir doğa harikası ve tarih hazinesi KASTAMONU (1) K ¦ Albümde Türkiye var. Yüzler var. 50’ler, 60’lar da var, 2000’li yıllar da var. Zaman ve mekân fotoğraf için eskir mi? Fotoğrafla saptanan anılar eskimişse nostalji olur. Taze kalmışlarsa, az önce sözünü ettiğim, dördüncü boyut yakalanmış demektir. Artık orada zaman dondurulmuş, o zaman dilimi an ölümsüz hale getirilmiştir. ¦ Albümde yer alan güçlü bir mizah duygusu sezildiği söyleniyor. Onların yalancısıyım. Ben de buna inanıyorum. ¦ Bu albümle tamam mı, yoksa devam mı? Bu albüm 60 yıllık bir serencamın özet raporu gibidir. Biraz şundan, biraz bundan. Burada üçbeş fotoğrafla geçiştirilen bir konu, arşivimdeki diğer benzerleriyle açıldığı takdirde fazladan muhteşem bir portfoylo daha demektir, yani bambaşka bir kitap projesidir. Aslında hiç değinilmemiş konular da var. Çok yönlü çalıştığım için çok zengin bir arşive sahibim. Albümde, daha çok “fotojournalism” yansıması olan konulara yer verildiği için, burada örneğin hiçbir soyutlama çalışmam mevcut değil. Başlı başına farklı bir öyküsü olan daha pek çok dosyam var. Yaşım ilerledi, zamanım daraldı. Bu dosyaları elimden geldiğince basılır hale getirmeye çabalıyorum. Tek sıkıntım, ülkemizin kültür varlığı açısından bunların değerini kavrayacak anlayışlı sponsor ve yayıncı bulabilmek. ¦ Sanatın boğazının sıkıldığı bir dönemden geçiyoruz. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? İyi niyetlerle kurulmuş birçok kurum ve yerleştirilmeye çalışılan çağdaşlaşma sistemleri gibi Cumhuriyet kazanımı olan değerlere hoyratça kıyılmış olmasından dolayı, ayakta kalabilmiş, üstelik de bunların temel kültür ve sanat kurumlarından olan birkaç yapının daha çökertilmesi, yok edilme tehlikesi varmış gibi bir kaygıya, kuşkuya kapılıyorum. Bu duygu beni mutsuzluğa ve umutsuzluğa sürüklüyor. Ozan Sağdıç, yeni albümünü 16 Şubat Cumartesi günü, saat 14.00’te, Tunalı D&R’da imzalayacak. aradeniz’in doğa harikaları Küre ve Ilgaz dağlarının arasında yer alan Kastamonu, doğal güzelliklerinin yan ısıra tarihi ve kültürel zenginlikleriyle de ilgi çeken bir ilimiz. 91 bin nüfusuyla küçük sayılabilecek bir il olan Kastamonu, anayollardan içerdeki konumuyla hızlı kentleşmenin etkisinden kurtulmayı ve sahip olduğu tarihi ve doğal değerlerini yaşatmayı büyük ölçüde başarmış. Kent merkezindeki Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi eserleri öne çıkarken ilçelerinde, doğal güzellikleri hayran bırakıyor. Bir kent böyle her açıdan zengin olunca insan nereden başlayacağını bilemiyor. Kastamonu Valiliği de bu durumu görmüş olacak ki, hazırladığı tanıtım broşüründe günlük rotalar da belirlemiş. Biz de böyle yaptık ve birinci günümüzü kent merkezine ayırdık. Tarihi Hükümet Konağı’nın önündeki meydanda yer alan Şehit Şerife Bacı Anıtı’yla başladığımız kent turumuzda Saat Kulesi’nden Kale’ye, geleneksel konaklardan tarihi cami ve medreselere, arkeoloji ve etnoğrafya müzelerine kadar birçok yer gezdik. Şerife Bacı, Kastamonu’nun yetiştirdiği en önemli kişilerden olup Kurtuluş Savaşı’nda cepheye mermi taşıyan Anadolu kadınının simgesi olarak Ankara, Ulus’taki Atatürk heykelinin de ana unsurlarından biri olmuş. Şerife Bacı, Kastamonu’da, Cumhuriyet Meydanı’nın ortasındaki anıtta da Gezgin Gözüyle ozkantimur@yahoo.com Atatürk’ün önünde kağnısıyla yürürken tasarlanmış. Heykel, 2007 yılında bir trafik kazasında kaybettiğimiz ünlü heykeltıraş Prof. Dr. Tankut Öktem’in eseri. Anıtın arkasındaki tarihi hükümet binası hafta sonları kapalı ama altındaki Kent Tarihi Müzesi her zaman açık, Türkiye’nin sayılı kent müzelerinden biri olan Kastamonu Kent Tarihi Müzesi’nde daha çok kentin yakın tarihine ait fotoğraflar ve çeşitli objeler sergileniyor. Bu objeler arasında bazı antika halılarla birlikte, 1902 yılında içinde bulunduğu hükümet konağını da yapan II. Ulusal Mimarlık Akımı’nın kurucularından mimar Vedat Tek’in bir büstü dikkat çekiyor. (Vedat Tek adı, Kastamonu’da ayrıca, ünlü mimarın adını taşıyan Anı Sanat ve Restorasyon Merkezi’nde de yaşatılıyor.) Buradan sonra kısa süreli bir tırmanışla, kent merkezinin yukardan görülebildiği iki yerden biri olan saat kulesine çıkıyoruz. 1885 yılında zamanın valisi, Abdurrahman Paşa tarafından yaptırılan saat kulesinin etrafı seyir terası olarak düzenlenmiş. Burada biraz dinlendikten ve hem kent merkezinin hem de karşı taraftaki Kastamonu Kalesi’nin fotoğraflarını çektikten sonra Kastamonu’nun daha eski dönemine ait bir diğer meydana doğru yürüyüşe geçiyoruz. Adını kenarında bulunan Nasrullah Camisi’nden alan bu küçük meydana ulaşmak için, kentin ortasından geçen Karaçomak Çayı üzerinde bulunan ve gideceğimiz cami ve meydanla aynı adı taşıyan tarihi bir köprüyü geçiyoruz. Nasrullah Kadı adlı bir hayırsever tarafından yaptırıldığı için bu adla anılan ve üç kemerinden biri zamanla yol yapım çalışmaları nedeniyle kaybolan ve halen biri büyük diğeri küçük iki kemerden oluşan tarihi Nasrullah Köprüsü (Kambur Köprü olarak da anılıyor), bugün Kastamonu’nun simgelerinden biri durumunda ve de bir yaya köprüsü olarak işlevini sürdürüyor. Köprünün iki girişine muhtemelen arabaların geçmesini önlemek için yapılan küçük sütunların, bir zamanlar Cumhuriyet ve devrimlerine karşı gelenlerin öldürüldüğü yerler olduğu şeklindeki söylentiler inandırıcılıktan uzak olsa da bir şehir efsanesi olarak anlatılmaya devam ediyor. Köprüyle aynı tarihte, 1506 yılında yaptırılan cami ve şadırvanın olduğu meydana geldiğimizde Kastamonu’nun daha farklı bir yüzüyle karşılaşıyoruz. Nasrullah Meydanı olarak anılan küçük alan, caminin arkasındaki 18. yüzyıl yapısı Münire Medresesi El Sanatları Çarşısı’yla birlikte Kastamonu’nun mutlaka ziyaret edilen yerlerinden biri. Burada ayrıca halen bir otel olarak düzenlenen Kurşunlu Han ile bir duvarındaki taşların birinde bulunan yılan motifi nedeniyle Yılanlı Dergâhı olarak anılan ve Selçuklular zamanında şifahane olarak kullanılan yerde yapılan tarihi cami de gezilebilir. Kastamonu kent merkezini gezerken sık sık karşımıza çıkan ve pek çoğu restore edilen tarihi konaklar 19. yüzyıl sivil mimarisinin güzel örnekleri olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin değişik yerlerinden 300’ü aşkın belediyenin üye olduğu Tarihi Kentler Birliği’nin kurucularından biri olan Kastamonu’nun tarihi konakları ÇEKÜL Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı’nın 7 Bölge 7 Kent Projesi’ne dahil edilmiş olup kentte birçok tarihi konak onarılmış ve yeniden işlevlendirilmiş bulunuyor. Kastamonu izlenimlerimiz paylaşmaya gelecek hafta devam edeceğiz ve bu tarihi konakların birinde açılan Etnoğrafya Müzesi’nden başlayarak kentin diğer tarihi ve turistik yerleri ile Abana ve İnebolu ilçelerini anlatacağız. fotoğraflardaki ustalığın bir sırrı var mı? Her işin sırrı, o işi çok sevmekten geçer. Yunus Emre’nin “Aşk gelicek cümle eksikler biter” sözünü ben böyle yorumluyorum. İşinizi sevin, ona dört elle sarılın, önünüze çıkan problemlerin kendiliğinden çözüldüğünü göreceksiniz. Çok fotoğraf çekeceksiniz, artık film de harcamıyorsunuz, bu iş kolay. Ama çektiklerinizin çok azını beğeneceksiniz. En büyük ustaların bile deklanşöre her dokunuşunda şaheserler yaratma şansı çok azdır. Diğerlerini çöpe atmasını da bileceksiniz. Fotoğrafta sadece harfiyen kurallara uygun bir kompozisyon yakalamak yetmeyebilir. Ona bir ruh üflemek de gerekir. Benim fotoğraflarım için başkalarının yaptığı değerlendirmelerde, iyi bir kompozisyon yanında şiirsellik ve Cumhuriyet Halk Partisi Yenimahalle İlçe Kongresi 3 Mart’ta yapılıyor. Yenimahalle Ankara’nın en huzurlu, en çalışkan ilçe örgütü olacak. HASAN ATEŞOĞLU CHP Yenimahalle İlçe Başkan Adayı İletişim: 0533 716 26 67 0312 385 07 42 TİMURÖZKAN KORSAN KİTAP KÖTÜ BASILIR. OKUMA ALIŞKANLIĞINI YOK EDER. BESAM C MY B