Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 7 Ocak 2013 Pazartesi a2 imizdeki g ky z I Kültür sanat Francine Sevda Dokip Sevdadorkip5@hotmail.com Mart Çok Kritik! farklı tahrik edici haksızlıklarla karşımıza çıkabilir. Türkiye için haksızlık sözcüğünü ne zaman kullansam hep karşıma Kıbrıs sorunu çıkmıştır. Bu yıl Kıbrıs’la ilgili sorunların gündeme gelmesi çok büyük olasılık. Bu dönem süresince hükümetin alacağı kararlar, 2013 yılı güz döneminden itibaren göreceğimiz ağır baskıları, ekonomik dar boğaz ve finansal kriz izleyebilir. Mart ayı boyunca askeri gerginlik, sınırlarda çatışma, diplomatik ilişkilerde gerginlikler olduğu gibi, halk arasında özellikle sanat dünyasında haksızlıklara, baskılara karşı gelme söz konusu olabilir. Gençlik, dünya gençleriyle birlikte dünyada gitgide büyüyen adaletsizlik karşısında daha geniş kitleler halinde birleşerek güçlerini hissettirebilir. Bugüne kadar uyuyan kesimin yerini uyuyan ekonomiye bırakması sokakları hareketlendirebilir. Gelir adaletsizliği, işsizlik, daha doğrusu büyük paralarla oynanan büyük oyunların gölgesinde, gitgide para kazanamayacağını, tıkandığını gören gençlik ve çalışan kesimler her geçen gün seslerini yükseltip, ülkelerinin, dünyanın ve kendi geleceklerinin sorumluluğunu taşımak, söz sahibi olmak isteyeceklerdir. 1990’lı yıllarda İndigo çocuklar olarak adlandırdığımız bebeklerin, bu sürecin indigo gençliği olarak yollarına devam etmeleri olası. Orta Oyunu Sıktı Ortadoğu’da 2010 yılından beri süre gelen Arap baharından sıkılan ve ekonomilerinin gitgide çıkmaza girdiğini gören ülkeler, bu büyük orta oyununda daha aktif rol almak isteyeceklerdir. Özellikle İran, Rusya, İsrail nisan ayından itibaren ön plana çıkarak, 2015 yılının ilk yarısına kadar sürecek ateş hattını oluşturmaya başlayabilirler. Bu arada ABD de gitgide artan ekonomik zorluklar karşısında her geçen gün gücünü ve kontrolünü kaybedebilir. Bu yüzden, 2013 yılı sonlarında önemli stratejik değişimlere gitmek zorunluluğunda kalabilir. Çin ise rejimi ve ekonomik dengelerini kaybetmemek için çağdaşlaşma ve lider olma yolunda şaşırtıcı atılımlar yapabilir. Sözün kısası ülkelerin kimi zaman iç savaşlar, kimi zaman küçük gruplar diyerek hafife almaya çalıştığı ama geri planda nemalanmaya çalıştığı gerilimli ortamlar savaşlara dönüşebilir, ağır bedeller ödetebilir. Bütün bu oluşumlar boğaakrep ekseninde yer alması bize, kaybedecek çok şeyi olanlarla, kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlar arasındaki dengelerin sürekli bozulacağını, ezilenlerle ezenler arasındaki uçurumun gitgide büyüyeceğini, gerek ülkeler arasında, gerek halklar arasında bu uçurumun tehlikeli boyutlarda olduğuna işaret ediyor ve her kesimi değişmeye, değiştirmeye, sorumluluk almaya zorluyor. 2013’te ülkelerin hemen hemen tümünün farklı alanlarda zorlanmalar yaşayacakları görünüyor. Büyük güçlerin kendi ekonomik sürdürülebilirlikleri ile ülkelerin yenilenebilir güçleri arasında sıkı bir mücadele bizi bekliyor. 012 Ağustos ayından beri ülkemiz üzerinde yoğunlaşan dış baskılar, mart 2 ayından itibaren beklenmedik olaylarla, Cezaevindeki alkışın kahramanı: Oylun Erdayı PINAR AYDIN O’DWYER OKURKEN Türey KÖSE tureykose.blogspot.com tureykose@cumhuriyet.com.tr 18 Aralık 2012 akşamı Ankara Açık Ceza İnfaz Kurumunda Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının sunduğu “Seslerle Anadolu” adlı müzikli gösteride, mezzosoprano Oylun Erdayı’nın söylediği uzun havanın daha ilk cümlesinde salondan alışagelmedik bir alkış koptu. Opera eserlerinde başrol karakterlerinden koyu renkli kadın sesine sahip olan Erdayı bu alkış ve temsil ile ilgili hissettiklerini anlattı. Kendisi daha önce hiç cezaevinde sahneye çıkmamış olmasına karşın “Bir bulut kaynıyor Sivas elinden” adlı uzun hava ile sıkışmışlık duygusu içindeki mahkumların bir duygusal patlama yaşayabileceklerini tahmin etmiş. Hazırlıklı olmasına karşın gırtlağında düğümlenme ve gözlerinde yaşarma hissetmiş ve parçayı güçlükle bitirmiş. Aslında kendisi için de bir çeşit an çarpışması olan bu olayda türküyüm çok seven ve yakında kaybetmiş olduğu annesi ve kardeşini düşünerek söylemeye koyulmuş. Sahnenin yapay bir ortam olduğunu düşünen mezzosoprano, buna karşın bazen anlık bir tutulma ile gerçeklerin ortaya dökülüverdiğini, izleyiciler ile sanatçıların duygularının bütünleşebildiğini anlatıyor. Erdayı, “Tutuklu olmak kimsenin isteyebileceği bir durum değildir, inanırsa heyecan duyar; diğer sanatçılar, orkestra, dekor, kostüm, ışık ve hatta seyirci bu heyecanı yaratan unsurlardır. Sanatçı kendi yorumundan keyif almalıdır. Sanatçılığının yanı sıra şan hocalığı da yapan Erdayı, türkü söylemenin opera söylemekten farklı bir biçimde hançere kullanmayı gerektirdiğini, Oylun Erdayı Pınar Aydın gırtlak pozisyonunun her ikisinde çok farklı olduğunu anlatıyor. Bir opera sanatçısının Türk halk müziğindeki koma denilen çeyrek tonların bazen istemeden yapılan bir söyleyebilmek için eğitim ve anlık hata ile bu yaşama deneyime sahip olmasının mahkum olunur, tutuklulara gerektiğini, halk müziği acımak değil onları anlamak sanatçılarının opera söyleyebilmesi gerekir. Mahkumlar sıkışmışlık için de aynı şeyin gerektiğini içindeyken onlara bu boşalma sözlerine ekliyor. şansını tanımak gerekir” diye de Çok yönlü bir sanatçı olan Oylun ekliyor. Erdayı’nın edebiyatta şiir, deneme “Sanatı izleyicide var olan yazarlığı yönü de var. Andante duyguları ortaya çıkarma dergisinde opera temalı yazıları da deneyimi” olarak tanımlayan yayınlanıyor. Yazarak var sanatçının daha önce benzer bir olduğunu söyleyen sanatçıyı en durum İtalya’da Carmen operasını çok mutlu eden durum, kendi söylerken başına gelmiş, yine yazılarını yeniden okurken aryanın ilk cümlesinde alkış başkasının yazısıymışcasına haz kopmuş. Seyircilerin içlerinden alıyor olmak. geldiği yerde alkışlayabilmesi Erdayı, ülkemizde sanat gerektiğini, sadece perde veya konusunda yetenekli çok insan bölüm sonu dışında alkışlamamak olduğunu; o gün cezaevinde gibi bir tabu olmaması gerektiğini türküleri çok güzel söyleyecek belirten Erdayı, opera sanatının, birçok tutuklu olduğuna inandığını sanatçıların egosuna hizmet eden anlatıyor. Sanat tutuculuk sınırların bir meslek olmadığını belirtiyor ve aşılması anlamına gelir, sanat, solistlere değil izleyicilere tutukluyken duvarlardan kurtulmak hizmet etmeli diyor. sanat ile mümkün olabilir diyerek Ona göre sanatçı yapıma ve esere sözlerini tamamlıyor. ‘Eski’ Kente ‘Yeni’ Sanatla Sahip Çıkmak yeniden gündeme getirmek ve korunmalarına katkıda bulunmak için “2. Eski Ev Yeni Sanat” etkinliğini gerçekleştirmişti. Bu etkinlik kapsamında düzenlenen sempozyum ve sergiyle İzmir Küçükyalı semtini sanat ve kültür arenasına dönüştüren sanatçılar; bir hafta boyunca ürettikleri yapıtları eski evlerde sergilediler. Bu etkinlikte “yan yana” duran, birlikte üreten sanatçıların yapıtlarından oluşan “Yan Yana” seçkisi bu ay sonuna dek Peker Sanat Evi’nde sergilenecek. Sanatçının işi bazen de çizgisiyle, rengiyle, formuyla kentine sahip çıkmaktır. “Eski” kente “yeni” sanatla sahip çıkmak için geçtiğimiz yıl bir hafta boyunca Reyhan Abacıoğlu, Sami Gedik, Selahattin Yıldırım, Sema Barlas, Tarık Gök, Tuncay Topcu, Cemal Demir, Orhan Umut, Demet Barlas, Enis Aktaş ve Tülay Çelikel yan yana resimler, heykeller yapmıştı. İtalya, Danimarka, İngiltere, Gürcistan, Avusturya, Almanya gibi ülkelerden Danielo Novello, Harald Katlunger, Kersten ThielerKüchle, Kevin Jackson, Kirsten Ballisager, Marika WilleJais, Mishiko Makharadze, Oliver Von Feistmantl, Patrizia Novello, Petra Höcker ve Vitus Wolfsteiner da sanatçıların kentlerine sahip çıkma duyarlılığına renklerini kattılar. Sanatçıların bu etkinlikte ürettikleri yapıtlar arasından geniş bir seçki, 4 Ocak günü Peker Sanat Evi’nde sergilenmeye başladı. zmir’de geçtiğimiz yıl yerli ve yabancı İedilmiş, sanatçılardan oluşan bir grup, kentin terk unutulmaya yüz tutan eski evlerini ‘Türk halkına minnettarız’ Anakent Belediyesi’nin destekleriyle gerçekleştirilen ve Boşnak halkının uğradığı soykırımı konu alan “Srebrenica Cehennemi Oratoryosu”, özel bir konserle başkentlilerle buluştu. Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Bakir İzzetbegoviç, “Bu nefrete karşı durabiliyorsak siz dostlarımızın aşkındandır. O yüzden Türkiye’ye ve Türk halkına minnettarız” dedi. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile Zenica Korosu’nun birlikte seslendirdiği oratoryo, Bosna Hersek dışında ilk kez Türkiye’de gerçekleştirilirken, MEB Şura Salonu’nu hınca hınç dolduran başkentli sanatseverleri büyüledi. Anlamlı organizasyona Bosna Hersek Cumhurbaşkanı İzzetbegoviç, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, bazı milletvekilleri, Anakent Belediyesi Meclis Başkan Vekili Ali İhsan Ölmez, SOS Onursal Başkanı ve Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek’in eşi Nevin Gökçek ile çok sayıda davetli katıldı. Konuk Cumhurbaşkanı İzzetbegoviç, oratoryoyu “Kötülüğe ve nefrete karşı çiçekli ve nağmeli cevap” olarak nitelendirirken, “Bu nefrete karşı durabiliyorsak siz dostlarımızın aşkındandır. O yüzden Türkiye’ye ve Türk halkına minnettarız” dedi. Bosna Hersek’ten Srebrenica ve Zepa Anneleri Dernekleri temsilcileri de oratoryoyu izledi. Konser sonrasında sahneye davet edilen soykırımı yaşamış Bosnalı dernek başkanı anneler dakikalarca alkışlandı. Sergide yapıtları sergilenen sanatçılardan Kersten ThielerKüchle, “Burada sunduğum eserlerin hepsi 2012’de İzmir’de yapıldı. Bu resimlerde klasik ve geleneksel kültürün bir karışımıyla büyüleyici şehir İzmir’de deneyimlediğim ruhu ve atmosferi birleştirdim” diyor. Kevin Jackson da, çalışma sürecini şöyle anlatıyor: “20 kişi umarım yıkım veya kentsel dönüşüm değil onarım zamanı gelmiş eski güzel bir binadayız, benim yerim birinci kat lobide bir geçiş yolu ve toplanma yeri. Dolayısıyla bir kavşak noktasında resim yaptım ve ne tesadüftür ki bu hafta yaptığım yedi resmin beşinin ana teması ve adı ‘çapraz’ oldu. Diğer ikisini ise, Eski Evde Yeni Sanat yapan yeni sanatçı dostlar edinirken ve Türk ev sahiplerimizin cömert misafirperverliğinin tadını çıkarırken yaptım.” Peker Sanat Evi, izleyiciyle sanat yapıtını ferah bir atmosferde buluşturan bir galeri. Sanatçıların resim ve heykelleriyle İzmir’de yok olmaya sürüklenen tarihi saygıyla selamladığı bu sergiyi kaçırmayın. Peker Sanat Evi: Hilal Mahallesi Alexander Dubcek Caddesi (6.cadde) 18/B Yıldız/Çankaya/Ankara. Tel: 439 30 03 DERS VERENLER FRANSIZCAYI konuşturuyorum ve mesleki hukuksal çeviri. 0506 300 30 75 RENAULT SAHİBİNDEN acil satılık 2004 model MEGANE DYNAMIQUE 6 ileri LPGli 80.000km hatasız 22.750 TL 0532 761 83 25 7 Ocak 2013 Pazartesi : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Barkın ŞIK : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : ankcum@cumhuriyet.com.tr C MY B