Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 AĞUSTOS 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA Kent ANKARA A3 Ceza infaz koruma memurları hallerinden şikayetçi ‘Biz de tükendik...’ SEVİL ARINAN Ankara’da aktif çalışmalarını yürüten Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı’nın infaz koruma memurlarının sorunlarını masaya yatırdığı araştırmasına göre memurlar, mesleki tükenmişlik yaşamaktan, devletin ve toplumun kendilerini benimsememesinden, devletin ayrıca kendilerine üvey evlat muamelesi yapmasından şikayet etti. Çalışanlar araştırmada “Yokmuşuz gibi davranıyorlar. Burada sıkışık bir hayat yaşıyoruz” eleştrisinde de bulundu. Meslekleri gereği zamanlarının büyük bölümünü cezaevlerinde mahkumlarla geçiren infaz koruma memurları, yaşadıkları zorlukları anlattı. Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı’nın Ankara Şubesi çalışanlarının da emek verdiği araştırmanın bir bölümünde de infaz koruma memurlarının sıkıntıları dile getirildi. Öncelikle gözardı edildiklerini dile getiren, mesleki tükenmişliklerinin fazla olduğuna dikkat çeken memurlar araştırmada yaptıkları işi “sistemdeki bir boşluk bizimle dolduruluyor” şeklinde yaptı. Memurlar kendilerini de “devletin üvey evladı olarak” tanımladı. Araştırmada mesleklerine dair belli bir tanımın olmadığını, bu yüzden çok zorluk çektiklerini de dile getiren memurlar, dışlanmışlıklarını sadece devlet değil toplum tarafından da benimsendiğinin altını çizdi. İnfaz koruma memurlarının genel işleyişle ilgili yorumları şöyle: ¦ Mahkum ve tutuklular için maddi kaynak yaratılıp, infaz koruma memurları için hiçbir iyileştiricigeliştirici hizmet girişiminde bulunulma Memurların sözleri: ¦ Ben mahpusun 1 gününü diğerinden ayırmaya çalışıyorum ama bizim burada her günümüz aynı. Bizler için hiçbir şey yapılmıyor; yokmuşuz gibi davranılıyor. Ne sivil toplum kuruluşu ne de kamunun bizim için yaptığı bir şey yok. ¦ Hafta sonu kalabalık yerlere gittiğimizde afallıyoruz; burada sıkışık bir hayat yaşıyoruz. ması, motivasyonsuzluğa neden oluyor. ¦ En ufak atışmada haklarında tutanak tutulmasını haksızlık olarak değerlendiren memurlardan bir tanesi, “Şeffaflaşma yolundayız ama bu tek taraflı bir şey. Hep mahpuslar dinleniyor. Bizim sürekli açığımız aranıyor” eleştirisini yapıyor. ¦ Bir infaz koruma memuru kadın mahpuslarla çalışmanın yıpratıcılığı şu sözlerle özetliyor: “Kadın cezaevinde çok fazla rol çatışması yaşanıyor. Burada infaz koruma memuru olarak disiplinli çalışmalıyız ama ben çocukları itip kakmak istemiyorum; anne olarak çok rahatsız oluyoruz bu tür durumlardan.” ¦ Yaşı ve tecrübesi diğer memurlardan fazla olduğu anlaşılan bir memur, 1983 yılında bu mesleğe başladığını ve çok kısa bir süre öncesine kadar özlük haklarının neredeyse hiçbir şekilde var olmadığını belirtmiştir. Bu kıdemli memur, toplumun memura bakışının değişmesi için bir 10 yıl daha geçmesi ge rektiğini belirtmiştir. ¦ Mahkumların bir şeylerle meşgul olması gerekiyor, iş yaptıkları zaman kavga çıkartmıyorlar. Böylelikle gerilim oluşmuyor: “Eli çalışırsa; kafası arıza üretmez.” ¦ Araştırmada bir kadın memur üniformasını gösterip, “20 yıl bunu giyince erkeksileşiyorsun!” yorumunu yaparken, memurlar, pantolongömlek kravattan oluşan üniformaları içinde kendilerini ne kadın gibi hissedebildiklerini, ne de kadın gibi muamele gördüklerini söylemişlerdir. Ayrıca adeta “cinsiyetsiz” bir yaşam sürdürdüklerinin de altını çizmişlerdir. Hak mücadelesi yolunda 6 ay Cansel Malatyalı’nın 31 Ocak 2012 tarihinde, İMO yönetimi tarafından işine son verildi. Bu nedensiz işten çıkarılmayı kabul etmeyen Malatyalı, 6 aydır işini geri alma mücadelesi veriyor. İki çocuk annesi Malatyalı, gece gündüz İMO binası önünde ailesinin de desteğiyle eylemini sürdürüyor. Çalıştığı süre boyunca baskı ve aşağılamalara maruz kaldığını belirten Malatyalı, devam eden davasının yanı sıra bir de mobbing davası açmaya hazırlandığını söyledi. ‘Direniş sürdükçe, zulüm de sürüyordu’ Cansel Malatyalı ve direnişe destek verenlerin 1 Ağustos 2012 günü İMO binasına “İMO yönetimi tarafından keyfi olarak işten çıkarıldım, işimi geri istiyorum” yazılı pankartı asması sırasında büyüyen olaylarda Malatyalı ile aralarında kardeşi ve eşi de bulunan 9 kişi gözaltına alındı. Gözaltı sırasında yaşadıklarını üzüntüyle anlatan Malatyalı, gördükleri kötü muamele sonucu eşinin kaburgasının çatladığını, kardeşinin ve kendisinin de ağır şekilde darp edildiğini söyledi. Bundan önce 3 defa daha gözaltına alındığını belirten Cansel Malatyalı, “İçeride de direnmeye devam ettim. Direnişim sürdükçe, zulüm de devam ediyordu” dedi. İMO’nun pankart asma isteklerini saldırı olarak göstermeye çalıştığını ve polisi olaya dahil ettiğini söyleyen Malatyalı, pankart asma isteklerinin saldırı değil hak arama mücadelesi olduğunu savundu. ‘TOGO ve Tekel işçilerinden farkım ne?’ İşten atılmasıyla başlayan direniş sürecinde uzlaşmacı bir tavır göremediğini söyleyen Malatyalı, İMO’nun yaptığı basın açıklamalarında “Cansel Malatyalı’ya yaptığımız iş teklifi kendisi tarafından reddedilmiştir” beyanının gerçeği yansıtmadığını iddia etti. Ankara Necatibey Caddesi’nde İMO binası önünde sürdürdüğü mücadelesine esnaftan ve mahalle sakinlerinden büyük destek geldiğini söyleyen Malatyalı, halkın desteğinin ve ilgisinin kendisine moral kaynağı olduğunu belirtti. Başlatmış olduğu mücadele süresince hiçbir medya kuruluşundan destek görmediğinden yakınan Cansel Malatyalı, halkın tepkisinin ise tam tersi yönde olduğunu söyledi. Benzer eylemlerde bulunan TOGO ve Tekel işçileri medyadan destek alırken kendisinin desteklenmemesinden şikayetçi olan Malatyalı, “ TOGO ve Tekel işçilerinden farkım ne?” diye sordu. İnsan Hakları Derneği sahip çıktı İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) çağrısıyla bir araya gelen çeşitli parti ve sivil toplum kuruluşları yaptıkları ortak açıklamada Cansel Malatyalı’nın yanında olduklarını belirttiler. İHD, performansa dayalı çalışma sistemi getirilirken siyasal iktidara karşı çıkan İMO’nun bugün bir çalışanını “performans” gerekçesiyle sokağa atmasının kabul edilemez olduğunu dile getirdi. Yapılan açıklamada, “İşine geri dönme dışında bir talebi olmayan bir kadın emekçiyi daha fazla mağdur etmeden derhal işe iade edilmesini talep ediyoruz” diyen İHD, Cansel Malatyalı’nın işe iade talebi kabul edilmediği takdirde, her türlü sokak eylemi dahil, destek eylem ve etkinliklerine başlayacaklarının altını çizdi. İMO iddiaları reddediyor İMO Genel Sekreter Yardımcısı Ayşegül Bildirici yaptığı açıklamada, Cansel Malatyalı’nın işten çıkarılmasından önceki 1.5 yıllık dönemde kendisinin yazılı ve sözlü olarak uyarıldığını ancak bir düzelme göremedikleri için işine son verildiğini söyledi. Olayın kişisel hak arama mücadelesinin önüne geçtiğini iddia eden Bildirici, mobbing suçlamasını da reddettiklerini belirtti. İş barışının bozulması nedeniyle dava Cansel Malatyalı’nın lehine sonuçlansa bile, Malatyalı’yı işe geri almayacaklarını sadece yasal gereklilik olarak tazminat ödeneceğini söyledi. Rıfat Kondur AOÇ’ye getirilmesi planlanan kutup ayısı ve penguene HAYKOD’dan tepki geldi ‘Yaşatılması mümkün değil’ İKLİM ÖNGEL Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) Hayvanat Bahçesi Müdürü Mustafa Sancar’ın, AOÇ Hayvanat Bahçesi’ne kutup ayısı ve penguen gibi soğuk iklim hayvanlarının da getirileceği açıklamasına Hayvanları Koruma Derneği’nden (HAYKOD) tepki geldi. HAYKOD Asbaşkanı Aynur Altun, “Halkın vergisi ve sembolik giriş ücretleriyle mutsuz personel ve mutsuz hayvanlardan oluşacak bir hayvanat bahçesinde kutup ayısı ve penguenin yaşatılması mümkün değil” dedi. Esenboğa Havalimanı etrafındaki çiftliklerin boşaltılması üreticiyi vuracak ‘Borç batağına gireriz’ MERT TAŞÇILAR C M Y B C M Y B Ankara Valisi Alaâdin Yüksel’in “koktuğu” gerekçesiyle kaldırılmasını istediği Esenboğa Havalimanı etrafındaki çiftliklerin sahipleri mağdur olduklarını belirtti. Esenboğa Havalimanı’nın yakınında bulunan besi çiftliklerinin sahiplerine Şeker Bayramı öncesinde yapılan tebligatlarda, çiftliklerin 15 gün içerisinde boşaltılması istendi. Vali Yüksel, çiftliklerin etrafa kötü koku yayması nedeniyle kaldırılmasını istedi. Ancak 130’dan fazla büyükbaş hayvanı ve tonlarca yemi bulunan Kondur Besicilik şirketinin işletmecisi Rıfat Kondur, kendilerinden istenilenin “imkansız” olduğunu söyledi. Yaklaşık 4 bin büyükbaş hayvanın ve tavuk çiftliklerinin olduğu Çubuk Belediyesi’ne bağlı Yenice Köyü’ndeki işletmeciler, taşınma durumunda çok büyük zarara uğrayacaklarını belirtti. Rıfat Kondur ise yaklaşık 1 milyon liralık borcu olduğunu belirtirken, “Ben bütün hesaplarımı kurban bayramına göre yapmıştım” dedi. Ayrıca sohbet ettiğimiz işletmeciler Mehmet Ali Kömür, Ramazan Toprakçı ve Ali Çarıkçı da tesislerin, yapım aşaması süren hayvan organize sanayi bölgesine taşınmasının istendiğini belirtti. Ancak inşaat halindeki sanayi bölgesinin 15 gün içerisinde tamamlanamayacağını belirten köylüler, tebliğ edilen süre bittiğinde taşınmaları gerekirse ortada kalacaklarını söyledi. Tebligat bayramdan önce İmzaladıkları sözleşmelerde organize sanayi bölgesi bittikten sonra taşınacaklarını düşünen Kondur, “Bize yapılan tebligatın süresi 4 Eylül’de bitiyor. Tebligat ise bayramdan önce yapıldı. Ancak zaten bayramla birlikte 4 günümüz geçti. Bayramı bize haram ettiler” dedi. Ayrıca işletme çalışanları, taşınmak zorunda kalmalarının sonucunda bütün işletmelerin borç batağına sürükleneceğini öne sürerken, “Buradaki insanlar cinnet getirir. Üstelik biz bu kadar hayvanı şimdi başlasak 15 günde ahırlardan çıkaramayız” dedi. Rıfat Kondur, daha önceden sanayi bölgesine taşınmaları için getirilen sözleşmelerde taşınmak için 15 bin lira peşinat ödediklerini de sözlerine ekledi. ‘Kurban bayramına kadar süre verin’ Köylüler ve işletmeciler 10 tane ahıra, boşaltılması için tebligat gönderildiğini belirtti. Kondur ise ahırlarda bulunan hayvanların, Kurban Bayramı’na hazırlandığı söyledi. Bankalardan, bayrama yönelik kredi çektiklerine dikkat çeken Kondur, “Ahırdaki hayvanlar sürekli oturtuluyor ve hareket ettirilmiyor. Eğer biz hayvanları bir yerden bir yere taşırsak hiçbiri gerektiği gibi kilo almaz. Satışlarda çok büyük zarara uğrarız” dedi. Ayrıca taşınacak bir yerlerinin olmadığını söyleyen Kondur, “Bize Kurban Bayramı’na kadar süre verilsin, hayvanlarımızı ve yemlerimizi sattığımızda çok daha rahat bir ortama kavuşacağız” dedi. AOÇ Hayvanat Bahçesi Müdürü Sancar, Anakent Belediyesi öncülüğünde AOÇ Hayvanat Bahçesi’ni Ortadoğu’nun en büyük hayvanat bahçesi durumuna getirileceğini ve projenin ardından da kutup ayısı ve penguen gibi soğuk iklim türlerinin AOÇ Hayvanat Bahçesi’ne getirileceğini açıklamıştı. HAYKOD Asbaşkanı Altun, AOÇ’nin bulunduğu şartlar altında bu türlerin yaşatılmasının mümkün olmadığını belirterek, olması gereken hayvanat bahçesini anlattı. Altun, dünyada yalnızca bir hayvanat bahçesinde kutup ayısı ve penguen olduğunu kaydetti. Hayvanlar gelmeden önce özellikle maliyete dikkat edildiğini söyleyen Altun, “Bu hayvanat bahçelerine gelecek ziyaretçi sayısı, ‘yıldız’ durumuna getirilecek hayvanları temsil edecek hediyelik eşyaların, bu hayvanların bulunduğu civarda kurulacak yiyecek içecek noktalarının, hayvanların masrafını karşılayıp karşılamayacağı hesaplanır” dedi. AOÇ’nin Anakent Belediyesi’ne devredilmeden önce dünyanın en ucuz hayvanat bahçesi olduğunu belirten, devirden sonra ise ziyaretçi girişlerinin ücretsiz olduğunu anımsatan Altun, Halkın vergisi ile eğlence sektörü dayatmasının da çözümsüzlük getireceğini kaydetti. Altun, “AOÇ dünyada bir ilke imza atmasına karşın, halkın ilgisi diğer ülkelerdeki hayvanat bahçeleriyle karşılaştırıldığında sıfırdır” dedi. Uygulamanın ücretli yapılması durumuna ilişkin ise Altun, “Türkiye’deki halkın bilgisinin ve ekonomik düzeyinin kutup ayısı ve penguen görmek için hayvanat bahçesine para aktarmaya uygun değil” uyarısında bulundu. Altun hayvanların rahat edeceği bir ortamın sağlanmasının önemine dikkat çekerek, olması gereken hayvanat bahçesine ilişkin derneğin fikirlerini şöyle özetledi: “Hayvanat bahçesinin bir Disneyland şeklinde, çağdaş bir panayır, bir eğlence ve alışveriş parkı durumuna getirilmesi, mevcut hayvanların yıldızlaştırılması ve yaşayabilecekleri en uygun ortamın sağlanması gerekir. Özel durumuna getirilecek bu hayvanların hediyelik eşyalarının yaptırılması ve sıklıkla yenilenmesi, bu sayede hayvanların masraflarının karşılanacağı bir sektör yaratılması, ziyaretçinin sabırsızlıkla bir sonraki ziyareti iple çekeceği atmosferin yaratılması gerekir. Eğer bu yapılmazsa, halkın vergisi ve sembolik giriş ücretleri ile mutsuz personel, mutsuz hayvanlardan oluşacak bir hayvanat bahçesinde, kutup ayısı ve penguenin yaşatılması mümkün değildir.”