01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA CUMHURİYET 1 AĞUSTOS 2012 ÇARŞAMBA A2 ANKARA Kültür Sanat Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli şairlerden Ahmed Arif’in oğlu, heykeltraş Filinta Önal, babasının vasiyetini anlattı GÖRÜNÜM A. Celal B NZET [email protected] ‘Ben Cumhuriyet çocuğuyum’ SELDA GÜNEYSU Ağustos Düşlerinde İmparatorluk ğustos sıcağında sanatın durumunu düşünürken yaklaşık 80 yıl öncesinin Almanya’sı çıkmaz mı karşıma... İlginçtir. Başa geçen yönetici, kendisini, yüzyıllar önce batmış bir imparatorluğun yeniden canlandırıcısı olarak görmeye başlamıştır. O görkemli imparatorluğu erken bir ari ırkın öncülü diye nitelendirir. Yardımcısı olan mimar Albert Speer’in görevi, tarihteki Roma’ya benzer görkemli binalar, geniş alanlar düzenlemekti. Kendince yoz sanatın örnekleri yakılıp yıkılırken yeni ideolojiye uygun yapılar yükselmekte gecikmez. Sütunlarla çevrili caddeler büyük ölçekli binalar, gösterişli kamu yapıları, güçlü devlet düşüncesinin yansıması olarak bir bir ortaya çıkar. İşin bu noktasında mimariye büyük bir rol düşmektedir. Çünkü plastik sanatların bir kolu olarak mimarlık, pratiğini doğrudan kent yüzeyinde gösterir. Ve mimarlık, kitleleri etkilemede öncelikli bir araçtır. Hiç tükenmeyecek gibi uzayan söylevleriyle kitlelerin bilincini kaydırıp uyuşturmak için kalabalıkları toplayacak alanlara gereksinim duyulması sırf bu yüzden olmalı... Zaten öteki binaları yaptırırken de tek amacı vardı: Onlar aracılığıyla kendi propagandasını daha iyi yapabilmek. Böylelikle insanlar, devletin (kendinin) büyüklüğü karşısında ne denli zayıf ve güçsüz olduğunu anlayabilecekti. A enezuela Büyükelçiliği’ne gittiğinizde, karşınıza bir Simon Bolivar heykeli çıkar. Ankara’nın en ünlü heykellerinden biridir bu. İşte o heykelin yaratıcısı Filinta Önal. Filinta Önal, aynı zamanda Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli şairlerden birinin, Ahmed Arif’in oğlu. Babası gibi şiire ve yazıya pek meraklı olmadığını söylüyor. “Becerebileceğin işi yapacaksın” diyor. Kendisinin de sanata bulaştığını anlatıyor. Onu gençlik yıllarından beri tek bir şeyin, heykeltraşlığın cezbettiğini söylüyor. Heykeltraşlık, ona göre, “Milyonlarca yıllık geçmişi içinde barındıran bir taşa, ukalaca şekil vermek; müthiş bir ego.” Yaptığı heykellerle adından söz ettiren ve pek çok ödülün sahibi Filinta Önal, gazetemizi ziyaretinde, babasını ve onun vasiyetini anlattı. İşte Ahmed Arif’in vasiyeti: “Bak, ben öldükten sonra pek çok adam, etnik grup, mezhep, beni sahiplenmeye çalışacak. Belli ideolojilere hapsetmeye çalışacak. Beni sahiplenmeye çalışanlara diyeceksin ki, ben tüm bu mezheplerin, ideolojilerin, etnik kökenlerin üzerindeyim. Onlara de ki, ben Cumhuriyet çocuğuyum. Cumhuriyet çocuğu olmakla da gurur duyuyorum.” Heykeltraşlık eğitimi almadan önce mimarlık okumak istediğini söyleyen Filinta, okul macerasını da şöyle aktardı: ‘Matematik sanatta analitik düşünceyi öğretir’ Heykeltraşlık üzerine eğitim almadan önce mimarlık üzerine okumak istiyordum. ODTÜ Mimarlık mesela... Lisedeyken matematik bölümündeydim. Matematiğe, fiziğe, kimyaya aklım basıyordu. Öğretmenlerim de bende mühendislik kafası olduğunu söylüyorlardı. Mimarlıkta yaratıcılık vardır elbette. Ancak ben, mimarlıkta tam olarak özgür olabileceğimi hissetmedim. Heykelin bana uygun olacağını düşünüyordum. Matematikte başarılı olmam, sanatıma yansıdı. Çünkü matematik insana analitik düşünceyi aşılıyor. Bu da sanat alanında çok işe yarıyor. Oysa ne yazık ki bugün sanki matematiğin sanatla ilgisi yokmuş gibi bir izlenim yaratılıyor. ‘Her gün babamı gazete okurken çiziyordum’ Üniversite sınavları benim zamanımda iki aşamalıydı. Ben birinci aşamayı iyi bir puan alarak kazanmıştım. Ancak aklımda hep yaratıcılığı kullanabileceğim bir işte çalışmak olduğu için ikinci sınava girmemiştim. Başta resim sanatını da düşünüyordum. Ressamlar bana kızmasınlar ama resim, heykele göre daha kolay bir iş. Bir gün üniversiteleri gezerken, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde koca koca taşların yığılı olduğunu gördüm. Düşünsenize, milyonlarca yılların süzgeci bir taşta gizli ve sen ukalaca yontmaya çalışıyorsun o taşı. Müthiş bir ego. İşte o zaman bu benim işim dedim. Heykeltraş olmak istedim. İkinci sınava da bu nedenle girmedim. Ancak ailem ilk başta “Ne işin var? Bu işi hobi olarak da yapabilirsin” dedi. Babam, “Eğer sanatın bir dalıyla ilgileniyorsan, bedel ödemeye hazırlıklı olmalısın” uyarısında bulundu. Sonradan daha iyi anladım ne demek istediğini... Sonra babam, fikrimde ısrar ettiğimi görünce, “Ne yapabilirim” diye sordu. Pratikte çalışmak gerektiğini söyledim ve o günden sonra bana her gün model oldu. Her gün babamı gazete veya kitap okurken çiziyordum. ‘Sanatçılık genetiklik ister’ İnsanlara sanatı sevdirmek lazım. İnsanlara sanatı sevdirdiğimizde de mutlu nesiller yetiştirebiliriz. Sanat, insana, esnek ve hümanist olmayı öğretir. Kıvrak bir zekâya sahip olmayı öğretir. Bu noktada bir de yaratıcılık kavramı üzerinde durmak la V planda olmayı tercih etmedim. Çünkü o Ahmed Arif... Ben küçükken, bir sürü insan şiir yazıp, eve gönderirdi. “Usta nasıl olmuş, bir bak” diye sorarlardı. Adam çok dürüst. Kötü dese terbiyesizlik olur, iyi dese yalancılık... En son eğer bir şiiri kötü bulursa, “Evladım mecbur musun şiir yazmaya?” derdi. Bir de babam şöyle söylerdi: “Herkes şiir yazabilir.” Ama herkes gerçek bir şair olabilir mi, tartışılır. ‘Çok sevgiliye gerek yok’ Evimizde edebiyat sohbetleri yapılırdı. Cemal Süreyya, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Ataol Behramoğlu, Adnan Binyazar gibi insanlar gelirlerdi. Rahmetli Mustafa Ekmekçi (gazetemiz yazarı) komşumuzdu zaten. Çok yakın ilişkilerimiz vardı ailece Ekmekçi’lerle. Yani böyle bir sürü efsane adam... Geçenlerde de Sunay Akın’la, görüştük. O da bir zamanlar Cemal Süreyya’yla ilgili bir anısını paylaştı. Cemal Süreyya’yı yeni evlendiğinde evine davet etmiş Sunay Ağabey. O gün şunları söylemiş Cemal Süreyya: “Oğlum, evlenmekle çok iyi ettiniz. Bak Ahmed’e. Ne güzel bir ailesi var. Sanatçı olmak için çok sevgilinin olması diye bir şeye gerek yok.” ‘Adıma hapishanede karar vermiş’ Benim adım babamın hep aklında olan bir isimmiş. Bir gün babamın hapishane arkadaşı Kenan Yaşlıçam anlatmıştı. “Baban çok çılgın adamın tekiydi. Bir gün hapishanede konuşuyoruz. Ya Kenan, biz burada ölmezsek eğer, bir gün evleniriz. Ben de evlenirsem ve bir oğlum olursa adını Filinta koyacağım.” Kenan Amca karşı çıkmış tabii; “Yahu Ahmed, ne diyorsun? Böyle isim mi olur? Çocuğu damgalayacaksın. Normal bir isim koy” demiş. zım. Bana göre yaratıcılık, “en çok sıkıştığın anda zor sorulara kolay yanıt vermektir.” Bu çok önemli. Sanat insana bu türlü yetenekleri kazandırıyor şüphesiz. Sanatçı olmak biraz bireysellik, biraz da genetik ister. Sanat için bedel ödemek gerek her şeyden önce. ‘Çok kötü Atatürk anıtları yapılıyor’ Ankara Üniversitesi’nde Mehmet Necati Kutlu diye bir hoca vardı. Bunlar, Ankara Üniversitesi’nde bir birim açmışlar, Latin Amerika Araştırma Merkezi diye... Latin Amerika ile Türkiye arasındaki ilişkileri araştırıyorlar. Ben de o dönemlerde Venezuela Büyükelçiliği’ne bir Simon Bolivar heykeli yapmıştım. O sıralar Mehmet Necati Kutlu, “Benim bir projem var. Bizim merkezin önüne Latin Amerika’daki kültür adamlarının büstlerini yaptırmak istiyorum, büyükelçilerle konuşalım” dedi. Anıt yapmaya böyle başladım. Pek çok yerli ve yabancı yazarın büstlerini yaptım. Bugün Türkiye’de genellikle Atatürk anıtları yapılıyor. Onlar da kötü yapılıyor nedense. ‘Mecbur musun şiir yazmaya?’ Hiçbir zaman babamın kimliğiyle ön ‘Bütün mezheplerin, etnik grupların üzerindeyim’ Babam Cumhuriyetin ilk kuşaklarından birisi. Arif de onun mahlası. Aslında bizim soyadımız Önal. Arif aslında dedemin adı ve babam, mahlas olarak kullanıyor. Diyarbakır’da dünyaya gelmiş babam. Müthiş bir geri bırakılmış tabii o tarihlerde, sefalet. Haksızlığa tahammülü olmayan da biriydi. Dedem, bakmış ki bu çocuk, babam, Diyarbakır’da okuyamayacak. Afyon Lisesi’ne gönderme kararı almışlar. O zaman babam Devlet Parasız Yatılı sınavını kazanmış, okumuş. Daha o tarihlerdeyken dünya klasiklerini okumuş. O liseden mezun olan pek çok kişi de bugün Türkiye’nin yüz akı. Mimarı Speer’e yaptırdığı en önemli işlerden birini anımsamakta yarar var. Nürnberg kentinde 400 bin kişiyi alabilecek bir arena, ağustos aylarında yapacağı parti propaganda toplantıları için iyi bir olanaktı. Ancak bununla da yetinmeyerek, düşüncesini bir adım daha ileriye götürecek çılgın bir projeye dönüştürdü. Buna göre, yaptıracağı proje kentin her yerinden kolayca görülebilmeliydi. Yapılan iş, kent içiyle sınırlı kalmayıp, 100 kilometre ötelerden bile varlığını duyuracak denli güçlü bir tasarım oldu. Bugün çağdaş sanatın önemli disiplin alanlarından biri olan yerleştirme (enstalasyon) sanatının uygulandığı bu projede ışığın kullanıldığını görüyoruz. 12 metre aralıklarla yan yana yerleştirilen 130 uçaksavar ışıldak gökyüzüne çevrilmişti. Havanın kararmasıyla birlikte başlayan gösterilerin orada toplananları etkilememesi olası mı? Uzun konuşmaların eşliğindeki ışıklar gerçekten de olağanüstü bir atmosfer yaratıyor. Işık Katedrali yerden mi göklere, yoksa yukarıdan aşağıya mı indiği anlamının –hiç kuşkusuz bilinçle karıştırıldığı kutsal bir içerikle kitlelerin aklını çelmede ustalıkla kullanılan bir oyuncağa dönüşmüştü. Sanatın tarihi, olanakların dengeli dağıtıldığı dönemlerde ortaya konan insancıl yapılar/yapıtlar yanında yönettiklerini kendi büyüklüğüne inandırmak isteyenlerin buyurduğu yapıtları da barındırır içinde. Hitler, düşlerini kurduğu Roma İmparatorluğu’nu canlandıramadı ama onun yerine, bir korku imparatorluğunun yıkıntılarını bırakıp geçti. DERS VERENLER BEN Mahir AYDINER. Uzun yıllar saksafon çaldım. Şimdi bu yılların birikimini siz saksafon isteyenlerle öğrenmek paylaşmak KORSAN KİTAP KÖTÜ BASILIR. OKUMA ALIŞKANLIĞINI YOK EDER. BESAM istiyorum. 0542 657 36 85 SATILIK KONUT SAHİBİNDEN Yenimahalle’de Lüks 2+1 140.000 TL 0.533.474 07 10 ZAYİ NÜFUS Filinta Önal, son projesi üzerinde çalışırken... Bir kolonun üzerinde mutlu bir çift. cüzdanımı Hükümsüzdür. kaybettim. Kadri ERDOĞAN Telefon Eposta 1 Ağustos 2012 Çarşamba C M Y B C M Y B : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR Sahibi Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu,Ahmet Rasim Sokak No:14 06550 Çankaya : 0312 442 30 50 : [email protected] Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri Dağıtım : YAYSAT Yerel ve süreli yayın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle