01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA CUMHURİYET 18 TEMMUZ 2012 ÇARŞAMBA A2 ANKARA Kültür Sanat ‘Gençler caza daha yakın’ Besteci, yorumcu ve birçok enstrüman çalan Fatih Erkoç, özellikle trombonuyla caz müziğinde dünya çapında bir yeteneğe sahip olduğu bilinen bir müzisyen. Yeteneği, farklı müzik türlerindeki üretkenliği ve mütevazı kişiliği ile her kesimden dinleyicinin hayranlığını kazanan sanatçı, göz önünde olmaktan çok denizde teknesiyle özgürlüğü kovalamayı seviyor. Elli yıldır müzikle uğraşan Erkoç, son albümü “Babamdan Miras” ile Türk sanat müziği sevenlerin de beğenisini topladı. Albüm sanatçının yorumu kadar, seçtiği eserler, sazlar ve vokallerin yüksek performansıyla da dikkat çekiyor. tarz müzik yorumlanacaksa, o tarzın gerektirdiği duyguyu karşıya yansıtmanın gerektiğine inanırım. TSM’de de öyle. Ancak bazı pop şarkıcıları bu eserleri pop gibi yorumluyorlar. Bu müzikler bizim öz müziklerimiz, bunların gelecek kuşaklara doğru bir şekilde aktarılması gerekir. Babamdan Miras’ın zamanlaması biraz geç oldu ama sonunda oldu ya, olsun ben mutluyum. ¦ Albümü hazırlarken nelere özendiniz? İyi bir TSM albümünü kaliteli kılan nedir? Öncelikle gerekli olan şey, tüm albümlerde dinleyicinin bir içtenlik bulmasıdır. Bu albümün makamsal olarak ¦ “Babamdan Miras” adıyla bile çok bir bütünlüğe sahip olmasına özen şey anlatıyor. Babanız Udi Hasan gösterdim. Bir de saz arkadaşlarımın Erkoç’a ithaf etmişsiniz... Babanızdan TSM’yi en doğru icra eden ve o günlerden söz eder misiniz, neler müzisyenlerden olmasına elbette... çalınırdı evde? Ayrıca, eserlerin Babam Hasan Erkoç notalarının en doğru bir ud sanatçısı idi. olanlarını bulup, onların Evde onun birçok taş doğruluklarını plağı vardı. Hepsi de onayladıktan sonra Sevgican Türk sanat musikîsinin kayıtlara başladım. İyi YAĞCI AKSEL (TSM) harikulade bir TSM albümünü eserlerini içeren taş kaliteli kılan şey, [email protected] plaklar. Ben o plakları abartıya kaçmadan, dinleyerek ve babamın eserlerin doğru bir bana 34 yaşlarımdayken hediye ettiği şekilde yorumlanması ve kayıt edilmesidir kemanla onları taklit ederek büyüdüm. kanımca. İlkokuldan sonra İstanbul Belediye ¦ Pop müzikteki başarınıza rağmen Konservatuvarı’na girene dek böyle en sevdiğiniz müzik türü olarak devam etti. Tabii ki kemanı biraz tanımladığınız cazdan hiç ilerlettikten sonra babamla birlikte bazı vazgeçmediniz. Nedir bu cazın eserleri çalardık. Evde bu sözünü ettiğim cazibesi? taş plaklardan ve benim gıygıyımdan Caz bir insanı en özgür kılan müzik başka bir de dayım Sami Kesim’in arada türüdür. Başka hiçbir müzikte, caz bize ziyarete geldiğinde söylediği eski müziğinde var olan doğaçlama yoktur. TSM eserleri dinlenirdi. Bazen de Halk için anlaşılması pek kolay babamın talebeleri ile yaptığı dersler... olmayan bir sanat dalı olduğundan, ¦ Doğan Hızlan yorumculuğunuz diğer bazı basit müzikler kadar revaçta için seneler önce “Hançeresinde Türk değil caz. Ancak, klasik Batı müziğinde müziğinin lezzetini taşıyor” diye olduğu gibi, caz da insanların yazmıştı. Etkileyici bir ifade... niteliklerini geliştirebilecek olan bir Öncelikle, çok saygıdeğer Doğan müziktir. Bence bütün müzisyenler caz Hızlan beyefendiye bir kez daha çalabilmelidirler... Umarım bir gün bu teşekkürü bir borç bilirim. Ben, hangi hayalim gerçek olur. GÖRÜNÜM A. Celal B NZET [email protected] Bir Sergi Sonrasında... ankaya Belediyesi Galeri Kara’da bir fotoğraf Ç sergisi var. “New YorkerKent Vatandaşlığı” başlığını taşıyor. Kentte yaşayan 10 fotoğraf sanatçısının gözünden, yaşadıkları yerin kimliğini sorgulayıcı bir anlayışın görüntüleri var karelerde. Serginin özelliği, o bildik, basmakalıp New York görüntüleri yerine çok kimlikli yaşamların aynı ortamdaki birlikteliğini yansıtması. Söylemeye gerek yok, dünyanın her yanından göç almış, en karmaşık yerlerinden birisi bu kent. Eldeki bilgilere göre kentte yaşayan her üç kişiden biri ABD dışından bir ülke doğumlu. Yaklaşık 170 ayrı dil konuşuluyor. Dünyanın en önemli finans ve yönetim merkezi olarak da bilinen New York’un nüfusu banliyölerle birlikte 21 milyon. Bunlar dışında bir göçmen kenti olarak da nitelendirilir. Başlı başına bir ülke yapısı taşıyan bu kentte ayrı kimlikler taşıyan insanları birleştiren önemli öğenin vatandaşlık kavramı olduğu bir gerçek. Alt kimliğin sıkıca korunduğu bölgelere karşın başat yapı her daim kendini gösterir. O da Amerikalı olmaktır. İçinde yer aldığı büyük sistemle ne ölçüde bütünleştiği sorunu varlığını korusa da, onlar için, yaşamın dönen çarkı arasında kendine bir yer kapması yeterli sayılabiliyor. Bu sergi, kendini New Yorklu sayan sıra dışı insanların/grupların fotoğraflarını kapsamakta. Karşımızda alışılagelmiş şablon görüntüler yoktur. ABD’nin dış dünyaya yaymaya çalıştığı gösteriş ve kuvvet imgesi yerine, çoğunluğu toplum dışına itilmiş grupların yaşamı yansıtılmış. Fotoğrafları çeken sanatçıların ortak özelliği aynı kentte yaşamaları. Aralarında iki de Türkün adını görmek hem sürpriz sayılmalı hem de söz konusu serginin Ankara’da açılma nedeni. Fotoğraflardan sonra Mithatpaşa Caddesi’nde yürürken yoldan gelip geçenlere bakıyorum. Görüntülerdeki aykırı insan tiplemelerinden sonra bizim insanlarımızdan neler çıkacağı düşüncesi gelip geçiyor. Bu konuda yetkin sanatçılarımız olduğunu biliyoruz. Sonuçta fotoğraf makinesine düştükten sonra, o görüntüdeki kimlikler ikinci planda kalıyor artık. Irkı, cinsiyeti ve yaşı ne olursa olsun, yalın bir “insan” gerçeği var. Bizlere gösterilmeye çalışılan cilalı Amerikan rüyasının dışına düşen her yaştan insanlar. Onların ne büyük idealleri bulunuyor, ne yarına ilişkin güvenleri… Bulduklarıyla yetinmeye çalışan köksüz ve yoksullar onlar. Saldırgan politikaların peşinde ve bölgemizdeki her ülkeye demokrasi getirmeye (!) çalışan yönetimlerle bu insanlar arasında nasıl bir benzerlik kurulabilir? Olsa olsa baştakilerin, sabah akşam televizyonlarda kendilerinin nasıl kalkınmış ve dünyanın bir numarası olduğu yolundaki masallarını dinleyerek her ülkede var olan benzerleri gibi yaşamı sürdürüyorlardır. Çok uzaklardaki insanlardan etrafımızı kuşatan kalabalığa uzanan düşünce çizgisinde, kenti dolduranların nasıl bir vatandaşlık bilinci içinde bulundukları sorgulanmaya değmez mi sizce? SESLİ DEFTER ¦ Eskiden gençler caz müziğine daha yakınmış sanki. Doğru mu? Ben öyle düşünmüyorum... Bugünkü gençler, eskisinden daha yakınlar caz. Çok iyi çalan birçok genç caz müzisyeni var şimdi. Bütün dünya avuçlarında. Her iyi müzisyeni dinleyebiliyorlar ve iyi cazcı oluyorlar. Ancak cazı bilmeyenlere sevdirmek gerekir. Yakında Bursa’da bir müzik okulu açacağım, kısmetse eylülde, bu okuldaki öğrencilere, cazın önemini anlatıp, onların da caz çalabilen müzisyenler olmalarını sağlamaya çalışacağım. ¦ Türk müziğiyle cazı harmanlamak… Nasıl bakıyorsunuz bu tür denemelere? Tabii ki ikisi farklı şeyler. Hem otantik olarak kalmalılar, hem de sözünü ettiğiniz denemeler olmalı. Örneğin benim de öyle bir projem var. Ud ile çalmayı planladığım bestelerim var. İçinde caz nosyonlarının da olduğu, doğaçlamaya ve virtüözlüğe yönelik bir çalışma. ¦ Bir denizsevere zor soru: Fatih Erkoç Ankara’yı nasıl bilir? Ankara’nın benim yaşamımdaki yeri çok önemlidir. Gerçek caz çalmaya Ankara’da askerliğimi yaparken, rahmetli Erol Pekcan, rahmetli Kudret Öztoprak, Nejat Cendeli ve sevgili Tuna Ötenel ile başladım. Onlar benim öğretmenlerimdir. O zamanlar (197375) Ankara çok sanatsal bir şehirdi. Hem askerlik, hem para kazanmak ve hem de caz çalıp söylemek... Bir müzisyen daha ne ister? Ama bir de şu gerçek vardır malesef: “Ankara’nın nesi güzeldir?” sorusuna yanıt olarak “İstanbul’a geri dönüşü” derler. Yanlış, İstanbul yerine Bodrum olabilir. DT, ‘Antigone’ ile Makedonya’daydı Yunan mitolojisinden günümüze uzanan, tiyatro tarihinin “en büyük trajedilerinden biri” olarak da bilinen, Devlet Tiyatroları’nca (DT) sahnelenen “Antigone” adlı oyun Makedonya’ya konuk oldu. Sophokles’in yazdığı, Türk edebiyatının en önemli isimlerinden Sabahattin Ali’nin Türkçeye çevirdiği oyun, Makedonya’daki “Ohrid Yaz Festivali” kapsamında, Makedonyalı izleyicilerin beğenisine sunuldu. Makedonya’nın Veles Belediyesi ve Antik Drama Festivali “STOBI” tarafından düzenlenen festivale açılış oyunu olarak katılan “Antigone”, 14 Temmuz’da, STOBI Anfi Tiyatrosun’da izleyci ile buluşmuştu. Oyun, “Ohrid Yaz Festivali” kapsamında da ayrıca Grigor Prlicev Kültür Merkezi’nde bu kez Makedon seyircilerin beğenisine sunuldu. Sophokles’in yazdığı, Sabahattin Ali’nin dilimize çevirdiği, Kenan Işık’ın uyarladığı ve yönettiği “Antigone”, adalet, hak, hukuk kavramlarını sorguluyor. Tiyatro tarihinde “en büyük trajedilerden biri” de kabul edilen oyunun konusu ise şöyle: “İktidarı ele geçirmek adına savaşa tutuşup birbirlerini öldüren iki kardeşten birinin gömülmesine devlet otoritesinin izin vermemesi, nasıl bir toplumsal travmaya yol açar? Güçlüler, iktidar sahipleri ne adına ve niçin yasa koyarlar? Bu yasalar toplumun genel çıkarları için midir yoksa sadece güç ve para sahiplerinin işine gelen yasalar mıdır? Sadece aileyi ya da bir aşireti ilgilendiren çok özel, spesifik durumlar için de yasa koymak doğru bir yaklaşım mıdır? Ölen bir yakınına, kardeşine, nasıl bir cenaze töreni yapılmasına devlet mi karar vermelidir, aile bireyleri mi?” Adnan Yücel’i anıyoruz Ankara Yapı Sanatevi 2122 Temmuz tarihlerinde düzenleyeceği etkinliklerle şair Adnan Yücel’i anıyor. Kavganın ve umudun şairi Adnan Yücel, ölümünün 10. yılında sevenleri tarafından unutulmadı. Ankara Yapı Sanatevi tarafından 2122 temmuz tarihlerinde düzenlenecek anma töreni İsmail Beşikçi’nin “Adnan Yücel Şiiri Üzerine” başlıklı paneliyle başlayacak. 22 Temmuz Pazar günü ise Kutup Yıldızı ve Yapı Sanatevi Müzik Topluluğu’nun konseriyle devam edecek. EŞYA ARAYANLAR SATILIK KONUT SAHİBİNDEN Maltepe’de 3+1 5.katta yapılı daire 210.000 TL 0532 238 01 39 Başkentli Karayip rüzgârlarıyla serinleyecek Sıcak günlerde bunalan başkentliler, Latin Cuba grubu ile serinleyecek. Ankara’da, 21 ve 22 Temmuz akşamları Karayipler rüzgârı esecek. Sanat Sezonu boyunca, Metin Kemal Kahraman, Ferhan Şensoy, Alpay, Ahu Sağlam gibi sanatçıları ağırlayan Nâzım Hikmet Kültür Merkezi, bu kez sıcaktan bunalan başkentlileri, Latin Cuba’nın ezgileriyle serinletecek. Tamamı Kübalı müzisyenlerden oluşan Latin Cuba, başkentlilere özel gösterileriyle Ankara’ya konuk olacak. Latin Cuba, 21 Temmuz’da Nâzım Hikmet Kültür Merkezi Açık Hava Sahnesi’nde gerçekleştirilecek konserin ardından 22 Temmuz’da da Mülkiyeliler Birliği’nin bahçesinde, “Küba ile Dayanışma Gecesi”ne katılacak. Latin Cuba’nın Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’ndeki konseri, saat 20.00’de başlayacak. Mülkiyeliler Birliği’nin bahçesinde gerçekleştirilecek dayanışma gecesinde de “dostluk üzerine sohbetler” gerçekleştirilecek. Latin Cuba’nın Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’ndeki konserinin bilet fiyatı 15 TL; Mülkiyeliler Birliği’ndeki “Dayanışma Gecesi”nin bilet fiyatı ise 55 TL. Etkinliklere tüm Ankaralılar davetli. : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER 2. EL kitaplarınız 0535 253 81 05 alınır. Sahibi : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR 18 Temmuz 2012 Çarşamba Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon Yazışma Adresi Telefon Eposta : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu, Ahmet Rasim Sokak No:14 06550 Çankaya : 0312 442 30 50 : [email protected] : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri Dağıtım : YAYSAT Yerel ve süreli yayın Yayımlayan C M Y B C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle