24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA CUMHURİYET 12 TEMMUZ 2012 PERŞEMBE A2 izlence Şefik KAHRAMANKAPTAN se k@kahramankaptan.com ANKARA Kültür Sanat Kalender Yetimhanesi’nden La Hey ve Palamutbükü’ne Uzanan Bir Yaşam... oyadı yasası çıktığında, kendine soyadı olarak doğduğu yer ya da yaşamında çok etkili olmuş bir semt adı seçenler olmuştur. Bunlardan birini, orkestra şefi ve besteci Sabahattin Kalender’i geçen hafta sonu, yaşamının bir bölümü geçirdiği Hollanda’nın La Hey kentinde yitirdik. 1919 doğumlu Sabahattin Bey soyadı olarak kendine, I. Dünya Savaşı’nda annebabasız kaldığı için yerleştirildiği Kalender’deki “Darül Eytam” yâni “yetimler yurdu” dolayısıyla bu semtin adını seçmişti. Babası savaşta ölmüş, 24 yaşındaki annesi dayısının onu 74 yaşındaki kayınpederiyle evlendirmek istemesi üzerine “Hamama gidiyorum” diye bohçasıyla evden çıkıp gaiplere karışmış, son olarak binerken görüldüğü vapur battığı için de öldüğü sanılmıştı. Oysa yaşıyordu ve yıllar sonra oğlunu bulacak, Sabahattin Bey de Paris dönüşü Ankara’da “hava müsait olmadığı” için, annesine ve kendine bakmak için, Adana’da ve Mersin’de barlarda piyanistlik yapacaktı! Aslında, tam film senaryosu olacak bir öykü... Kayseri’de yurtta kalırken Talas Amerikan Koleji’nde müzikle tanışıp piyano öğrenmeye başlaması, Kayseri’den Ankara’ya yürüyerek ve çöplüklerde bulduğu ayakkabıları giyerek gelmesi, Meşrutiyet Caddesi’ndeki hayırsever bir koltuk tamircisine çırak olarak sığınması, iş için gidilen Musiki Muallim Mektebi’nde gördüğü piyanoyu çalmaya başlaması üzerine okulun sınavına sokulup kazanmasıyla devam edip giden, hem renkli, hem de acılı ve hüzünlü bir yaşam... Kalender’in yaşamına ilişkin bildiğim kimi ayrıntıları hep kendisinden, çok sevdiği Datça’nın Palamutbükü köyünde yaptığım ziyaretlerde dinlemiştim. Kalender’in yaşamındaki dönüm noktalarından biri, Türkiye’den emekliliğini isteyip Hollanda’ya yerleşmesidir. Niye mi? Çocuklarının can güvenliği içinde öğrenimlerini yapabilmesi için! Çünkü İstanbul İktisat Fakültesi’ni kazanan oğluna daha başlangıçta, sağcı mı, solcu mu olduğu sorulmuş ve bu ekiplerden birine dahil olmazsa çok sıkıntı çekeceği söylenmişti! Oğlunu ve kızını Hollanda’da okuttu Sabahattin Bey... Levent Yüksel ve Yeni Türkü eylülde başkentte SELDA GÜNEYSU RüzgâRistasyonu A. Adnan AZAR aazar56@gmail.com S “Türkiye’nin en iyi bas gitaristlerinden biri” kabul edilen Levent Yüksel ve Yeni Türkü, eylül ayında başkentlilerle bir araya gelecek. Ankara’da geçen yıl açılan ve pek çok ünlü sanatçıyı ağırlayan Jolly Joker, yeni sanat sezonunu Levent Yüksel, Yeni Türkü, Fettah Can, Cem Adrian, MÖF, Kıraç, Volkan Konak gibi ünlülerle açacak. Ünlü ses sanatçısı, söz yazarı ve besteci Sezen Aksu’nun müzik dünyasına kazandırdığı isimlerden biri Levent Yüksel. 1993’te, Sezen Aksu ve Uzay Heparı ile birlikte çıkardığı “Med Cezir” adlı albümü büyük ses getirmişti. Bu albümde yer alan “Yeter ki Onursuz Olmasın Aşk”, “Tuana”, “Kadınım”, “Uçurtma Bayramları” ve albüme adını veren “Med Cezir” adlı şarkılar, o dönem hemen hemen her yerde çalınan, dinlenen şarkılardı. Şarkılar bugün de dillerden düşmüyor. Yüksel’in “Med Cezir” albümü, o dönem ayrıca müzik eleştirmenleri tarafından, “müzikalite açısından dönemini aşan bir albüm” olarak da nitelendirilmişti. Sanatçının ikinci albümü de 1996 yılında müzik marketlerde yerini almıştı. Bu albümde de “Karaağaç” gibi şarkılar, pek çok kişi tarafından seslendirilse de albüm, birinci albümün başarısını yakalayamıştı. Bu albümün hemen ardından sanatçının piyasaya sürdüğü single çalışmasında yer alan “Bi Daha” adlı şarkı ise yine döneminin en çok dinlenen şarkıları arasında yer almıştı. Hatta o dönem bu albüm, “imkânsız görünen” bir satış rakamına ulaşmıştı. Albümdeki şarkı, maçlara slogan bile olmuştu. Sanatçı daha sonra da, 1998 yılında “Adı Menekşe”, 2000 yılında prodüktörlüğünü kendisinin yaptığı ve Sezen Aksu, Aysel Gürel, Bülent Ortaçgil, Mirkelam ve Ümit Sayın gibi pek çok önemli müzisyenlerle çalıştığı “Aşkla”, 2004’te “Uslanmadım” ve 2006’da “Kadın Şarkıları” albümlerine imza atmıştı. Mekânda, yeni sezonda, kuruluşu 1977 yıllarına dek uzanan Yeni Türkü grubu da kon Zeki Demirkubuz ya da Bir Yüzleşme Nesnesi Olarak Ankara 1 ser verecek. 1977’de, Derya Köroğlu tarafından Ankara’da kurulan müzik topluluğunun isim babası şair ve yazar Yaşar Miraç. İlk albümleri “Buğdayın Türküsü”nü 1979 yılında çıkaran grubun bu albümü “sol” söyleme hakimdi. Albümde yer alan şarkılar, “Buğdayın Türküsü, Sardunya’ya Ağıt, Gelincik, Bekçi Kâzım Türküsü, Mapushane Kapısı, Beyazıt Meydanı’ndaki Ölü, Sonbahardan Çizgiler, Özgürlük, Bir Ölü Daha Geçti, Sen” ve “İşçi Marşı”, o dönem bir hayli dilden dile dolaşmış ve geniş hak kitlelerine ulaşmıştı. Grup, şarkılarındaki “sol” söyleme bugün de hâkim. Topluluğun asıl çıkışını sağlayan ise ikinci albümleri olan “Akdeniz Akdeniz.” 1983 yılında piyasaya çıkan bu albüm, tüm Türkiye çapında tanındı. 1983’ün ikinci yarısında “Film Müzikleri” ve 1985’te “Çekirdek Sanat Evi Resitali ”albümleri piyasaya çıktı. Bu albümün en çok dillendirilen şarkıları ise “Maskeli Balo” ve “Olmasa Mektubun” idi. 1985 yılının sonunda toplulukta bağlama çalan opera sanatçısı Tuncer Tercan ve buzuki, kemençe, gitar çalan Eftal Küçük, Yeni Türkü’den ayrıldı. Ayrılanlardan Eftal Küçük, aynı yıl Tolga Çandar, Erkan Oban ve Bahadır Suda’yla birlikte özgün müzik topluluğu “Çağdaş Türkü”yü kurdu. Grup daha sonra, “Günebakan”, “Dünyanın Kapıları”, “Yeşilmişik”, “Vira Vira”, “Rumeli Konseri”, “Aşk Yeniden”, “Kül hani Şarkılar”, “Süper Baba”, “Telli Telli”, “Her Dem Yeni”, “Yeni” gibi albümlere imza attı. Ankara’da geçen yıldan bu yana faaliyet gösteren Jolly Joker da eylül ayında, Levent Yüksel ve Yeni Türkü ile açılış yapacak. Yeni Türkü 14 Eylül’de, saat 20.30’da, Levent Yüksel ise 15 Eylül’de saat 22.00’de konser verecek. Mekâna ayrıca 21 Eylül’de Fettah Can, 28 Eylül’de Cem Adrian, 29 Eylül’de Volkan Konak, 6 Ekim’de MÖF, 13 Ekim’de de Kıraç konuk olacak. Engellilerin yaşamı tuvale yansıdı... Ressam Zeynep Merve Çiçek’in, “Özel Buluşma” adını verdiği ve Galeri Artist’te yurttaşların beğenisine sunduğu sergide, yakından uzun süreli gözlem yaparak tanık olduğu otizmli, down sendromlu, zihinsel ve bedensel engelli bireylerin yaşamları anlatılıyor. Engelli biriylerin yaşamsal özellikleri, normal bireylerle sergide “bir buluşmaya” dönüşüyor. Sergiye ilişkin galeri tarafından yapılan açıklamada, engelli bireylerin, görüntü ve yaşamsal özellikleri bakımından özel bir konuma sahip olduğu belirtiliyor. Bu nedenle serginin normal bireylerin yaşamıyla “bir buluşma” niteliği taşıdığı vurgulanan açıklamada, “İçinde bulunduğumuz fakat dışarıdan algıladığımız, yaşama adapte etmeye çalıştığımız bireylerin buluşması... Tam anlamıyla anlayamıyoruz, kavrayamıyoruz, hissedemiyoruz. İçimizde beliren; bazen korku, bazen üzüntü, bazen sıkılmışlık, bazen tedirginlik, bazen gülümseme, bazen samimiyet, bazen de şaşkınlık... Aynı dünyada, aynı şartlarda farklı yaşantılara sahipken ortak bir noktada buluşmaya çalışmak en büyük amaç” deniliyor. Sergide yer alan çalışmaların “kavramsal açıdan toplumdaki yadırgamalara dikkat çekmek ve kişinin doğuştan sahip olduğu özellikleri bakımından kabul görmesi gerektiği düşüncesini taşıdığı” dile getirilen açıklamada, şu ifadelere yer veriliyor: “Engelli bireyler doğal halleriyle ve sahip oldukları özellikler dikkate alınarak resmedilmiştir. Özellikle engelli bireylerin ifadeleri önemlidir. Bedensel açıdan farklılıklara sahip olsalar da, sıradan insan kalıplarına aykırı bir imge oluştursalar da; hayata adapte olma çabaları, içsel özelliklerini saklamayışları, doğallıkları onları özel kılan en önemli nedenlerdendir. Sergide Zeynep Merve Çiçek, tuval üzerine akrilik tekniğinde yapılmış eserleri ile sanatseverlerle ‘özel’ buluşuyor.” Sergi, 30 Temmuz’a değin Galeri Artist’te görülebilir. Yaşamında olumluolumsuz etkileri bulunan Muhsin Ertuğrul, Ferid Alnar, Necil Kazım Akses, Ferit Tüzün gibi değişik kuşak besteci ve yöneticilerle ilgili anılarını pek canlı anlatırdı Sabahattin Bey... Kendisiyle son olarak, “Cem Sultan” operasının Ankara’daki prömiyerinde görüştük. Ailece gelmişlerdi, artık yardımla yürüyordu ama elini öpmeye gelen çoğu eski öğrencisini tanımakta güçlük çekmemişti. Yaşamının son yıllarını, Palamutbükü’ndeki konsol piyanosunun başında yıllar önce yazdığı bu operayı yenilemekle geçiren Kalender için bu prömiyer âdeta bir “yaşam jübilesi” olmuştu. Temsil sonrasında sahneye alınışı, Genel Müdür Rengim Gökmen tarafından övülüp ödüllendirilişi karşısında duyduğu mutluluğun yüzündeki yansıması hâlâ gözümün önünde... O şimdi Palamutbükü’nde yatıyor, ışıklar içinde uyusun... 989’un kara ilkbaharında, kaçınılmaz sona adım adım yaklaşan annemi ölümün soğuk yüzüyle baş başa bırakıp yapımcı olarak bin bir sorun yaşayacağımı bildiğim İstanbul’da gerçekleştirilecek bir dizi projesinin içine daldığımda, o sıralar yönetmen yardımcılığı yapmakta olan Zeki Demirkubuz’un da ekibimize katılacağını henüz bilmiyordum. Sonra sonra, profesyonel ilişkimizin yanı sıra, dostluğuyla benim kişisel tarihimdeki acı günlerin sadece tanığı değil; aynı zamanda iyi anlayan dert ortağı Zeki’den, birkaç yıl içinde her biri ‘yeraltı’ aykırılıklarına doğru açılan ince bir yolun kolay aşınamayacak taşları olan sinema filmleri gelmeye başladı birbiri ardına. Sonradan kendini “ahlâki bir zorunluluk olarak sosyalistim” biçiminde tanımlayacak Zeki Demirkubuz, solculukla ortaokulda katıldığı boykot sırasında tanıştı; tutuklandı; cezaevini, mahkemeyi gördü. Ailesinin ardından Gönen’den sonra İstanbul’a geldiğinde, oku(ya)mayan bütün çocuklar gibi ‘işçi’ydi artık. İstanbul için özenle ayırdığı yeni giysileri, otobüsten iner inmez çamura çoktan bulanmıştı oysa. Trikoda, krom nikel kaplama atölyelerinde çalıştı. ‘Ütülenemeyen bir sinemacı’ oluşunu belki de uzun ütücülük dönemine borçlu. Üyesi olduğu Partizan grubunun görevlendirmeleriyle direnişçi işçilerin yanında yer aldı. ‘İçeride’ Marksizm metinlerinin yanı sıra, Borges’in, “Burada anlatılan hikâye bana Birinci Dünya Savaşı’ndan daha yıkıcı geldi” dediği Suç ve Ceza’yı okudu. Artık ‘yeraltına’ ulaşmayı deneyeceği uzun yolun başındaydı. Sinemaya, ofisine yanlışlıkla girdiği Zeki Ökten’in yanında başladı. İlk gördüğü sinema set’i, dönemin ses getiren çalışmalarından Ses filminin. 1988/89 yıllarında, ustası saydığı Zeki Ökten’in dışındaki yönetmenlere de ‘yardımcı’lık yapmaya başladı. Çok geçmeden, 1994 yılında ilk film C Blok geldi; bilinç temelli bir “simetri duyarlılığı”, şimdiden, iyiden iyiye hissettiriyordu kendini. Bu ilk film, farklı resim, renk ve derinlik anlayışı ve oyunculuklara yeni alanlar açması bakımından ilgi çekti. Üç yıl sonra, kendisinin de ‘milat’ saydığı Masumiyet geldi. Geçtiğimiz günlerde biraz ‘gecikmeli’ olarak izlediğim Yeraltı’nda da “iyi, kötü, doğru, yanlış yok.” Zeki, yaraları görüyor; yaralara dokunup sessizce geri çekiliyor; filmin oyuncularından biri olan Ankara’ya da, bir yüzleşememe nesnesi olarak bakıyor. İlk gördüğü film Yılmaz Atadeniz’in yönettiği, İrfan Atasoy ve Feri Cansel’in oynadıkları Jilet Kazım. Orhan Kemal’in Arkadaş Islıkları okuduğu ilk roman. Geçmişin Akdeniz’i, puslu anıları arasında; ama İzmir’e çocukluğundan bu yana tutkuyla bağlı. Kader ve Masumiyet’i bu kentte çekmiş olmasının altındaki duygu o yıllardan. Yayımlanmış olarak gördüğü ilk iki senaryo bir arkadaş evinde: Selim İleri’nin Kırık Bir Aşk Hikayesi. Fellini’nin Amarcord’u ise, o yıllarda sadece bir öykü tadında. Van Gogh ve Neşet Ertaş hâlâ vazgeçemedikleri. Yol, onun için ‘geride bırakmak’ demek. Gönen’deki, her sabah, yaptığı duvarları bir bir görüp, onlara dokunarak bütün kasabayı arşınlayan Mustafa Usta’yı unutmuyor. Gönen, ütopya ve sosyalizm; çocuk, ‘yazgı’ anlamına geliyor onun için. Okumak, görmek, yaşamak ve sormak içinse hep Dostoyevski. Ankara’nın “insan ilişkilerinin en tutkulu ve karmaşık yaşandığı kent” olduğunu düşünüyor. Bunun için bir ayağı hep başkentin labirentlerinde. Al Pacino ve Yılmaz Güney en sağlam oyuncular. Toroslar’ı ve büyük ve ağır akan bütün ırmakları seviyor. Zeki Demirkubuz da bir ırmak aslında. Sinema duygusuyla yüklü; ‘ahlâken’ tersine akan ve ama doğru, debisi yüksek, temiz bir ırmak. tos’a dek Galeri Polart’ta. (439 14 80) NEREDE NE VAR SERGİ ¦ Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Ta ¦ Ahmet Güneştekin resim yaz sonuna dek Güler Sanat’ta. (236 21 22) ¦ Yaz Karması resim 28 Eylül’e dek Atlas Sanat Galerisi’nde. (468 59 04) ¦ Yaz Karması resim, heykel, 30 Eylül’e dek Krişna Sanat Merkezi’nde. (418 02 53) ¦ If Performance Hall’de, Cem Adrian’ın vereceği konser, bugün saat 00.00’da, Replay’ın vereceği konser yarın saat 22.00’de. (418 95 06) ¦ Cermodern Sanatlar Merkezi’nde, “Çılgın Bir Gece/Date Night” adlı filmin gösterimi 17 Temmuz’da saat 21.00’de, “Aramızda Casus Var/Burn After Reading” adlı filmin gösterimi 24 Temmuz’da saat 21.00’de, “Aşk Dersi/An Education” adlı filmin gösterimi 31 Temmuz’da saat 21.00’de, “Yeryüzündeki Son Aşk/Perfect Sence” adlı filmin gösterimi 7 Ağustos’ta saat 21.00’de, “Zamana Karşı/In Time” adlı filmin gösterimi 14 Ağustos’ta saat 21.00’de. (310 00 00) SATILIK KONUT SAHİBİNDEN Maltepe’de 3+1 5.katta yapılı daire 210.000 TL 0532 238 01 39 EŞYA ARAYANLAR 2. kitaplarınız 0535 253 81 05 EL alınır. sarım ve Mimarlık Fakültesi, Grafik Tasarım Bölümü Mezunları grafik 15 Temmuz’a dek Cermodern’de. (310 00 00) ¦ Abraham David Christian heykel 14 Temmuz’a dek Galeri Artist Ankara’da. (311 93 63) ¦ Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğrencileri baskı resim 15 Temmuz’a dek Galeri Artist Lab’da. (311 93 63) ¦ Hatice Tabakoğlu Kütahya el sanatları sergisi 17 Temmuz’a dek Ankara Vakıf Eserleri Müzesi’nde. (311 49 25) ¦ Ufuk Tolga Savaş seramik 20 Temmuz’a dek Ziraat Bankası Mithatpaşa Sanat Galerisi’nde. (417 84 58) ¦ M.C. Escher resim 5 Ağustos’a dek Cermodern Sanatlar Merkezi’nde. (310 00 00) ¦ Koleksiyondan karma resim 31 Ağus KONSER Zakkum, bir kez daha, yeniden If’te Yusuf Demirkol, Cem Senyücel, Eren Parlakgümüş ve Emre Yılmaztürk’ten oluşan Zakkum, bir kez daha, If Performance Hall’de, 19 Temmuz’da konser verecek. “13 sene önce… Ayın 13’üne denk gelen bir Ankara gecesinde ilk kez birlikte sahneye çıkan bizler, o günden bu yana beraber geçirdiğimiz senelerin pastasına 13’üncü mumu yerleştirmeye hazırlanırken… 13 yeni şarkıyla, 13’ün uğuruna inanarak, sizlerleyiz.” Bu sözler Zakkum’a ait. Zakkum, 19 Temmuz’da If Performance Hall’de, saat 23.58’de, konser verecek. Ankara’ya yabancı olmayan grup, arayı açmadan bir kez daha If’e konuk olacak. FİLM GÖSTERİMİ Sahibi : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR 12 Temmuz 2012 Perşembe Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon Yazışma Adresi Telefon Eposta : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu, Ahmet Rasim Sokak No:14 06550 Çankaya : 0312 442 30 50 : ankcum@cumhuriyet.com.tr : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri Dağıtım : YAYSAT Yerel ve süreli yayın Yayımlayan C M Y B C M Y B : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle