22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2012 CUMA A4 ANKARA Yaşam Güdül, neden Ankara’nın yavaş şehri olmasın? azi Üniversitesi tarafından G bölgede yürütülen teknik çalışmaların bir an önce tamamlanması ve bölgenin arkeolojik alan olarak tescil edilmesinin, buraların defineciler tarafından talan edilmesini önleyeceği gibi böyle bir arkeolojik alanın Güdül için bir turistik potansiyel yaratacağı kesin. Güdül’ün turistik açıdan bir diğer potansiyeli de şimdilik korumayı başardığı sakin atmosferi olabilir. Salihler’deki tarih şokundan sonra Güdül’ün merkezine geldiğimizde son derece sakin bir ilçe buluyoruz ve Güdül, neden Ankara’nın “yavaş şehir” adayı olmasın diye düşünmeden edemiyoruz. Kirmir Çayı kenarında yer alan Güdül’de çok sayıda sivil mimarlık örneği bulunuyor. Çoğunluğu restore edilerek kullanılmaya devam eden ahşap iskeletli, kerpiç duvar üzerine beyaz badanalı olarak inşa edilen bu konutlar, sıra evler veya bahçe içinde, iki veya üç katlı, olup, ahşap saçakları, iki kanatlı ahşap kapıları, dikdörtgen modüler pencereleriyle dikkat çekiyorlar. Adını, 850 yıl önce Güdül’ü, bugünkü yerinde kuran Anadolu Selçuklu hükümdarlarından 1. Mesut’un eniştesi ve Ankara Emiri Güdül Bey’den alan ilçe Hititlere uzanan tarihi boyunca pek çok uygarlığa tanık olmuş. Güdül ilçe merkezine 3 km. kadar uzaklıktaki Yeşilöz Köyü’nün İnönü mevkisinde, Kirmir Çayı’nın kenarındaki dik yamaçlarda yer alan mağaraların, Bizans döneminde konut olarak kullanıldığı ve mağaralarda görülen Haç işaretlerinden, buralara, Hıristiyanlığın yayıldığı zamanlarda Romalılardan kaçan Hıristiyanların sığındığı tahmin edilmektedir. Gezgin Gözüyle Timur ÖZKAN ozkantimur@yahoo.com aya resimlerinin, insanlık tarihinde ayrı bir önemi vardır. Yazının bulunmasından önceki döneme ait hayatların tek tanığı bu resimler, basit çizgileriyle çok şey anlatırlar. Bu basit resimlerdeki dağ keçileri, geyikler vb. gibi motifler birer çizgiden çok öte anlam, bir giz taşırlar. Giz, daha çok dini ritüellerde kendini gösterir. Okumasını bilene bir kaya resmindeki, örneğin bir kam ayini, çizildiği dönemin bir fotoğrafı, tek belgeselidir. Özellikle farklı yörelerde bulunan resimler arasındaki benzerlikler, bu yönüyle bir yol haritası niteliği taşırlar ki göç yollarını, belki de en net şekilde böyle öğrenebiliriz. Muhtar Mehmet İnce’nin rehberliğinde uzun bir yürüyüş sonucunda ulaştığımız, Güdül’ün Salihler Köyü yakınlarındaki kaya resimleri, iki önemli soruyu akla getiriyor: Öncelikle, Ankara’nın burnunun dibinde böylesine çok değerli bir tarih hazinesi şimdiye kadar nasıl olmuş da fark edilmemiştir ve de neden hâlâ korumaya alınmamıştır? Köy halkından Cemil Söylemezoğlu’nun girişimleri ve Araştırmacı Servet Somuncuoğlu’nun çabaları sonucu, bugün için keşif aşamasına geçilmiştir ama resimlerin bulunduğu yaklaşık 5 kilometrekarelik alanın korunmaya alınması yetkililerin kararını beklemektedir. Gerçi bu resimler nasılsa bir gün korunmaya alınacaktır ama daha fazla geç kalınırsa, güneş, yağmur, rüzgâr vb. dış etkilere açık resimlerin zamanla kaybolması kaçınılmaz görünmektedir. K Güdül’ün kaya resimleri ezber bozuyor… Nasıl Gidilir? e, Etlik uzaklıktaki Güdül’ Ankara’ya 82 km. otobüslerle gidiliyor. lkan lihler Garajları’ndan ka km. uzaklıktaki Sa 13 a nr so en d l’ dü Gü nüne n güneye, Ayaş yö Köyü’ne gitmek içi yor. Kaya resimlerini reki devam etmek ge itibaren (köyden dan ra bu n görmek içi rtıyla) bir bile birini almak şa prak i rin ye rin resimle to rle tö acı veya trak süre de, bir arazi ar a ayrıca gidiş dönüş iki nr yoldan gittikten so ek gerekiyor. Resimlerin, m rü saat kadar da yü ılabilen bir mevkide aş ul r zo ancak böyle günümüze kadar bulundukları için ndüğümüzde bu yürüyüş şü gelebildiklerini dü olmuyor… etli hm za r da pek o ka Köyü yakınlarında görülen kaya resimlerinden bazılarının tarihi bin yıl öncesine uzanırken bazılarının 5 bin yıl öncesine kadar gittiği tahmin ediliyor. En çok Kağan Panosu’nda olmak üzere bazı kayalarda birden çok döneme ait resim bulunuyor. M.Ö. buralardaydık! Kısacası, Güdül’ün Salihler Köyü yakınlarındaki Düdük Dağı eteklerinde, kuzeygüney doğrultusunda uzanan vadinin, doğuya bakan cephelerinde yer alan ve Deliklikaya, Yandaklıdere, Yıkılankaya, Kabaoyuk (Yedi satırlık uzun bir yazıt da burada), Satoğlu Kayası, Pirveli, Gölgelidere ve Asmalıyatak (Kağan Panosu ve Kağan Kurganı olarak bilinen en büyük kurgan da burada) olmak üzere sekiz ayrı mevkide bulunan kaya resimleri çok şey anlatıyor. En azından, bu resimlerin Orta Asya’dakilerle benzerlikleri ve yapıldıkları tarihler birlikte dikkate alındığında; Türklerin, 1071’den çok önce, binlerce yıldan beri Anadolu’da yaşadıkları sonucunu çıkarmak için tarihçi Orta Asya’daki figürler İkinci ve asıl soru şudur; mutlaka korunması gereken bu kaya resimleri nelerdir, niçin yapılmışlardır, gerçekten Orta Asya’daki kaya resimlerine benzerlikleri var mıdır ve bu benzerlikler ne anlama gelmektedir? Yapılan incelemelere göre, buradaki geyik, dağ keçisi (yaban koyunu da olabilir), at, güneş adam, ok adam, süvari vb. çizimlerin benzerlerinin hem Orta Asya’daki Altay Dağları’nda, hem de Anadolu’da Erzurum ve Ordu’da da bulunmuş olması bu motiflerin göç yollarıyla Sibirya’dan Türkistan’a, oradan da Kafkasya üzerinden Anadolu’ya taşındığını gösteriyor. Güneş Kültü de hem burada hem Orta Asya’da rastlanan figürlerden bir diğeri. Bugün ekmeğe gösterilen saygı gibi geyik ve keçinin de zamanında kutsal sayıldığı, keza güneş gibi erişilmez ögelerin tarihteki, hemen hemen bütün toplumlarda kutsal sayıldığı düşünülürse kaya resimlerinin öncelikle dini figürlerden oluştuğu söylenebilir. Bu resimlerde ayrıca av sahneleri ve kam ayinleri dikkat çekiyor. Bazı C M Y B C M Y B kaynaklarda Şaman olarak adlandırılan ama Somuncuoğlu’na göre doğrusu Kam olan din adamlarının yönettiği cenaze, adak sunma vb. törenler kayalara resmedilmiş. Bunların haricinde, bazı erotik figürler, hayat ağacı ve soyut kozmik resimler de yapılmış. Resimlerin en çarpıcı özelliklerinden birisi de aralarında, zamanın bayrakları diye nitelendirebileceğimiz ve Anadolu’ya gelen 24 Oğuz boyunun (Afşar, Bayandar, Çavuldur, İve, Kayı, Kınık, Safgar, Üreğir vb.) damgalarının da bulunması. Benzerleri Kaşgarlı Mahmut’un Divanı Lugatüt Türk adlı eserinde bulunan bu damgalar, bu resimlerin Orta Asya kökenli olduğunun en önemli kanıtı olsa gerek. Kaya resimlerinin bir diğer ve belki de en önemli özelliği, zamanla yazıya dönüşmüş olması, ileriki dönemlerde soyutlaşmaya ve küçülmeye başlayan ve daha sonra bir aidiyet simgesi olarak damgaya dönüşen geyik, keçi motifleri, en sonunda birer harf olarak Göktürk (Orhun) yazıtlarında karşımıza çıkacaktır… Sonuç olarak bu resimlerin bilimsel olarak incelenmesinin ortaya çıkaracağı tek sonuç, Türklerin Anadolu’ya bilinenden çok önce geldiği olmayacak, bu çalışmalar Runik Türk Alfabesinin kökenlerine kadar uzanarak büyük bir olasılıkla dilimizin geçmişi konusunda da yeni verilere ulaşılacaktır. Kaya resimlerine karbon testi uygulanamadığı için, bunlar yapılış tekniklerine (ilk yapılanlar dövme/vurma, sonrakiler kazıma ve en yeniler çizme) göre ve tarihi belirlenmiş diğer kaya resimleriyle kıyaslanarak tarihlendiriliyorlar. Salihler olmaya gerek kalmıyor. Gerçi, tarihçiler MS 4. yüzyılda Hunların kısa bir süre Anadolu’ya geldiğine de dikkat çekiyor ama bu resimler, Türklerin Anadolu’daki varlığının, çok öncelere, Milat Öncesi dönemlere kadar uzandığını kanıtlıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle