Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 MART 2012 PERŞEMBE A4 ANKARA Yaşam Spor Ankaragücü Başkanı Sümer, Melih Gökçek’e isyan etti: ‘Yıkmışlar ve gitmişler ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankaragücü Kulübü Başkanı İlyas Ertan Sümer, Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek’e çok sert çıktı ve “Kulüp babanın malı değil, gel ve hesabını ver” dedi. Sümer, yazılı açıklamasında, 1.5 aydır 102 yıllık tarihe sahip Ankaragücü Kulübü’nde başkanlık görevini yürüttüğünü, bugüne kadar hep gözlediğini, dinlediğini ama hiç konuşmadığını vurguladı. Açıklamasında “Şimdi konuşuyorum, herkese sesleniyorum; beyler, ayıp oluyor, hemde çok büyük ayıp” diyen Sümer, şöyle devam etti: “Futbol takımı, kadın voleybol takımı küme düşmüş, borç 100 milyon liraya ulaşmış. Gelir yok, çünkü Gökçek yönetimince haciz edilmiş. Vergi borcu 18 milyon liraya ulaşmış. Transfer yasağı 8 milyon lira civarında. Bunlar yetmiyormuş gibi FIFA’dan ve Türkiye Futbol Federasyonu’ndan sporcu, teknik direktör, antrenör ve çalışanlara ilişkin ödeme dosyaları yarış halinde geliyor. Bir kulübün bu kadar borcu varsa 50 milyon liralık geliri nerelere harcanmış? Hacizden önceki gelirler bu sayılanlara harcanmışsa halâ kulübün neden bu kadar borcu var? Namus borcu sayılan vergiler, neden ödenmemiş? Niye sporcular fesih mecburiyetinde bırakılmışlar? Karadeniz Pide ile Mutlu Hissedin Kendinizi İlyas Ertan Sümer lar ne zaman yapılmıştır diye baktığımda karşıma 30.08.2009 tarihinden sonraki dönem çıkıyor. Yani Ahmet Gökçek ve arkadaşlarının dönemi. Dönemin özeti; gelmişler, yıkmışlar ve mahkeme kararıyla gitmişler. Giderken de ilgili kurum ve ku Kulübü oksijensiz bırakmış Hal böyleyken neden Gökçek yönetimi çare yerine gelirlere haciz koydurmak suretiyle kulübü oksijensiz bırakmıştır? Sestak, Haziran ayının sonunda 2 milyon 150 bin avroya alınıp 1 ay sonra neden 400 bin avroya satılmıştır? Neden Ankaragücü Kulübü kayıtlarda görünmeyen 2 milyon 150 bin Avro Bochum Kulübü’ne borçlandırılmıştır? Neden yabancı sporcu Tisdell mukavelesini fesihe zorlanmış ve Ankaraspor ile mukavele imzalatılarak Mersin İdmanyurdu’na verilmiştir. Teknik direktörün kalmasını arzuladığı Turgut Doğan Şahin, Ahmet Gökçek marifeti ile sabahlara kadar süren görüşmeler sonucunda Gaziantep’e gönderilmiş ancak Ankaragücü Kulübü’ne ödemenin yapılması engellenmiştir. Bu ve benzeri tasarruf ruluşlara hesap vermedikleri gibi ibrada olmamışlar.” Takıma sahip çıkan herkese teşekkür eden Sümer, açıklamasını şöyle tamamladı: “Gökçek yönetiminden talebimiz; biz bu hesapların içinden çıkamıyoruz. Muhasebe departmanları ibra edilmeyen hesapların içinde boğulmuş vaziyette, lütfen geliniz. Ankaragücü, kimsenin babasının malı da değildir. Kamu yararına bir kurumdur. Bu kurumda görev yapanlar dönemlerinin hesabını vermek zorundadır. Geliniz hesabınızı veriniz ve aklanınız. Aksi durumda başta siz olmak üzere gerekli yasal işlemi yapmayan sizden sonraki yönetimler dahil tüm sorumlular için yargı yolu zorunlu olacaktır. Gün, yargı ile uğraşma zamanı olmayıp, birlik ve beraberlik içinde 102 yıllık tarihe sahip çıkma zamanıdır. Bu son çağrımdır.” Teksaslılardan sıcak mesaj ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bursaspor önde gelen taraftar grubunca oluşturulan Teksaslılar Derneği Başkanı Mehmet Güzelsöz, “kardeş” olarak gördükleri Ankaragücü taraftarlarını Bursa’da ağırlamaktan büyük mutluluk duyacaklarını söyledi. Güzelsöz, yaptığı açıklamada, 17 Mart Cumartesi günü Bursa Atatürk Stadı’nda Bursaspor ile Ankaragücü arasında oynanacak maçın, sahada en üst mücadele, tribünlerde ise dostluk ve kardeşlik havasında geçeceğini belirtti. Güzelsöz, Ankaragücü’nün Spor Toto Süper Lig’den düşmesinin kesinleştiğinin anımsatılması üzerine, “Biz de bu acıyı daha önce yaşadık. O nedenle kardeşlerimizin ne hissettiğini biliyoruz ve en az onlar kadar üzülüyoruz. İnşallah en kısa sürede yeniden Süper Lig’e döneceklerdir” dedi. nadolu’da hâlâ sayısının tam bilindiğini zannetmediğim farklı bir deyişle bir dökümünün çıkarılmadığı kadar çok sayıda pide olduğu kesindir. Her yörenin, her kentin ve nerede ise her ilçenin ve her ustanın kendi hüneri pidesi var. Pide = mayalı hamur + üst malzemesi + odun ateşi fırın Bakmayın siz İtalyanların o havalı pizza reklamlarına. Bizim pideler, o pizzalara çoğu zaman beş basar, eminim. Bana göre, başkentte bunların pirleri arasındaki ilk sıralardan birini Giresun Pidesi alır. Karadeniz’de Samsun’dan Ordu’ya, Giresun’dan Trabzon’a hamur kalınlıkları ve malzemeleri itibariyle değişiklikler gösterir ve doğal olarak damak farkı fark eder. A “Boğazlar Meselesi” serdarsahinkaya35@gmail.com SERDAR ŞAHİNKAYA de ‘Nerede kaldı benim pide?’ demektir. Evet, artık görünen peynirli sizindir. Masaya geldiğinde benim gibi gözlük kullanıyor ve burnunuzu da o canım kokuyu almak üzere yanaştırdı iseniz camlarınız buğulanmıştır. ‘İbadet gibi’ Konur Sokak’ta tam 30 yıllık bir lezzet durağı idi burası. Bu yaz, Emek’te meşhur 90. Sokak’a taşınmışlar. Ama lezzet ve kıvam hiç değişmiyor. İnsanın damağı şenleniyor. Zira kapıda “sevginin hamurundan” yazıyor, not etmeli. Mekânın sahibi, Ahmet Koç, her zamanki beyefendi tavrı ile işin başında. “Sizin gençliğinizi hatırlıyorum” diyor. Doğrudur, SBF’de öğrenci iken ayda bir kere mutlaka pide seansına giderdik, ibadet gibi idi. Sonraları fotoğrafları çeken kadim dostum Engin ve erken yaşta kahpe bir trafik kazasında kaybettiğimiz dostumuz Kenan Mutlu ile müdavimleri arasında yer aldık. Efendim, peynir ve tereyağı Görele ya da Vakfıkebir’den tedarik ediliyor. Peynir deyip de geçmeyin. İmansız olacak mutlaka. Tekerlek biçiminde gelen taze peynirler, bir kaç gün tuza yatırılıyor. Tuz seansından sonra pide için hazırlık yapılırken yeniden suya yatırılıyor. Ve 30 yıllık usta Ünal Keskin’in sihirli parmaklarında imansız peynir, hamurla dans ederken bir anlamda imana geliyor sanki. Peynirin dışında çokça malzeme de kullanıyorlar. Ama bana göre şeytan üçgeni; peynirlikavurmalıkapalı kıymalı. Kavurma ve kıyma süt danasından lokum gibi. Kıyma, hamur ile buluşmasından önce iri kıyım soğan ile halvet olmuş. Bence üç kişi gidip her birinden birer tane söyleyip yarımşar paylaşılmalı ki lezzet katsayısı tavan yapsın. Ünal Usta, “Ah şu AB meselesi olmasaydı da doğalgazlı fırın yerine eskiden olduğu gibi taş fırına atsaydım” diyor haklı olarak. Hani meşe odununun hafiften kokusu sinse lezzet taçlanacak. Haydi, buyrun ebru yapın Farklı kokulardan oluşan senfoni, ruhunuza da hitap edecektir. Masadaki tereyağı kabından büyükçe bir parçayı yumurta sarısının yanına iliştiriniz. İki farklı sarı, imansız peynirle tangoya hazır çiftler gibi müziği beklemektedir artık. Pidenin kenar kısımlarını baştanbaşa her iki tarafından, bıçakla şerit şeklinde kesiniz. Ve o şeritten küçük bir parçayı kopararak yumurta ile tereyağının halvet olduğu noktaya nazikçe temas ettirerek o muhteşem tangonun alanını o kestiğiniz şeritlerin altına doğru genişletiniz. Artık peynirli, kendi ruhunu bulmak üzeredir. Hamur üzerindeki imansız peynir ebru yaparken kullanılan tekne gibidir bir bakıma. Siz de yılların imbiğinden süzülmüş bir ebru ustası. Hani derler ya ebru için suyla renklerin dansının yarattığı ahenk diye, işte bu da tam öyle bir durumdur. Tereyağı ve yumurtanın yarattığı hâleler, sünmüş imansız peynirle muhteşem bir üçlü yaratır. Bu üçlüye gevrek hamur eşlik eder. Önce kestiğiniz kenar parçalarını peynirlinin göbeğine bastıra koklaya atın ağzınıza ve usulca çiğneyin. Mutluluğunuzun arttığını hissedin. Kenarlar tükenince, gövdeden parça parça kopararak tadını çıkara çıkara yiyin. Ha yukarıda not etmeyi unuttuğumu fark ettim: Yerken sakın ola ki çatal ve bıçak kullanmayın. Gerçekten, o kadar da asrî olmayın. Ağzımızın tadı bozulmasın. Sağlık ve dostlukla. Fırından Önce Sabır lazım Bu lezzetle yüz yüze kalabilmek için en az yirmi dakika bekleyeceksiniz. O arada, küçük parça mısır ekmekleri ve hafif biberli turşu kavurması ile avutun kendinizi. Yirmi, yirmi beş dakika sonra servis elemanlarının elinde görünür görünmez kokusu sizi sararken, peynirli sizden önce siparişi vermiş yan masaya bırakıldığında bitersiniz. Yüreğinizi bir umutsuzluk sarıverir. İçiniz gider. Ve seslenirsiniz kendisine; Şefim, benim pide, fırından çıkınca göbeğine bir çiğ yumurta sarısını çakmayı unutmayın… Bu aslında hem bir hatırlatma hem Fotoğraşar: Engin Bural C M Y B C M Y B