01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 3 Aralık 2012 Pazartesi a2 Kültür sanat ‘49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden 4 ödülle dönen‘Zerre’, Ankara’da ilk kez gösterime girdi... Bir işçinin varoluş öyküsü SELDA GÜNEYSU “49. Uluslararası Antalya Film Festivali”nde bu yıl, “En İyi Yönetmen”, “En İyi İlk Film”, “En İyi Sanat Yönetmeni” ve “SİYAD En İyi Film” ödüllerine değer görülen “Zerre”, Ankara’da ilk kez, “Gezici Festival” kapsamında izleyici ile buluştu. “Zerre”, tek bir karakter üzerinden ilerleyen öykü yapısı, hareketli kamera kullanımı, gerçek işçilerden ve fabrika mekânlarından oluşan anlatım biçimiyle dikkat çeken bir film. Filmin en ilgi çeken yanı ise öykünün içinde yatan sembolik anlatım dili. “Zerre”, kızı ve annesi ile küçük bir evde yaşayan Zeynep’in haksız yere işten atılmasıyla, üç kişilik bir ailenin hayatta kalmak için verdiği zorlu mücadeleyi anlatıyor. İş bulmanın imkânsız olduğu şehirde Zeynep, şehir dışında bulduğu bir işi kabul ediyor ve yola çıkıyor. Filmin kırılma noktasını da bu sahne oluşturuyor. Film, Ankara’da ilk kez, cuma günü akşam, Ankara Sinema Derneği’nce düzenlenen “Gezici Festival” kapsamında Ankaralı izleyici ile buluştu. Filmin yönetmeni ve senaristi Erdem Tepegöz ile yapımcısı Kağan Daldal da gösterimden önce Cumhuriyet Ankara’ya açıklamalarda bulundu: ‘Daha çok sinema salonuna ihtiyaç var’ Erdem Tepegöz: Filmimizin festivallerde yer alıyor olması bizim için çok önemli, mutluluk verici. Çünkü festivaller sadece film gösterimlerinin yapıldığı yerler değil. İzleyici ile yönetmenin, oyuncuların kaynaştığı alanlar aynı zamanda. Yönetmen olarak kendimizi besleyebildiğimiz yerler... Ayrıca festivallerde birçok filmi kolaj halde görebilme imkânı bulabiliyorsunuz. Kendi filminizle ilgili geri bildirimler alıyorsunuz. Keşke daha çok festival düzenlenebilse. Festivalde sinema salonları hıncahınç dolu. İnsanlar film izlemek için yerlere bile oturuyorlar. Bu da bize daha fazla sinema salonlarına ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. ‘Kameramızı Zeynep’e çevirdik’ Bu film, çok teğet geçtiğim bir karakterin üzerinden şekillendi. Daha sonra yapımcım ile konuşurken, bu tür konuları, benzer bir çokluğun içinde tek bir insanın yaşamına girmenin anlamı veya anlamsızlığı üzerine şekillendi. Biz bu filmde, tek bir karaktere, kişiye, Zeynep’e kamerayı çevirdik. Onun yaşamdaki sıkıntılarını, onun gözünden anlatmaya çalıştık. Ben filmde insanları “ajite” etmeyi, olayı “dramatize” etmeyi hiç istemedim. O nedenle bu filmde sinemaseverler “ajite” olmadan, bir kadın işçinin yaşamına, özünde işçilerin yaşamlarına tanık oluyorlar. ‘Erdem’e çok inandım’ Kağan Daldal: Elbette bir film çekmek, zor iş, pahalı bir iş. Biz bu noktada bağımsız bir yerde durmaya çalışıyoruz. Yaptığımız film de bağımsız. Uzun soluklu düşündüğümüz bu yolda attığımız ilk adımdı bu film. Ben çok mutluyum. Çünkü Erdem Tepegöz’e çok inandım. Erdem’in Türkiye için iyi bir yönetmen olduğunu biliyordum. Daha çok iş yapacak. İkinci projemiz de yolda. O da beni çok heyecanlandırıyor. Biz bir hayal kuruyoruz ve sonra o hayal üzerinde yürüyoruz. Bu yüzden işin maddi kısmını hiç sorgulamadık. Çok zor bir konuyu, yalın bir dille anlatma gibi bir düşüncesi var Erdem’in. Türk sinemasında da açık olan bir alan bu. O açığı kapattı. Ayrıca festivallerde genç sinemacıları görmek çok heyecan verici. Antalya’da bizim dışımızda ilk kez filmi gösterilen 9 film daha vardı. Ancak ne yazık ki bu filmler vizyon bulmakta zorlanıyor. 30 festivalden 16 ödülle dönen, Türkiye’yi yurtdışında tanıtan “Tepenin Ardı” filmi gibi... ‘Masum değiliz hiçbirimiz’ Yazar, kimya mühendisi Ömer Kuleli son çıkardığı kitabı “Yaşamın Çarklarını Çevirenler”in bir bölümünü anlatırken, “Dünya ekonomisini, zengin ülkelerin saçıp savurdukları ucuz enerji temelinde sürdüremezsin. Şıkır şıkır avizeye gerek yok. Çok harcayan daha değerli görülüyor. Hangi ülke daha çok karbon salımı yapıyorsa en tepede oturuyor. Masum değiliz hiçbirimiz” dedi. Yazar, kimya mühendisi Ömer Kuleli’nin son kitabı Yaşamın Çarklarını Çevirenler’in söyleşisi Dil Derneği’nde yapıldı. Kitabın “On Emir” adlı kısmını anlatan Kuleli, bu bölümde, insanların çevreyi daha iyi duruma getirmek için verdiği sözleri ve onlara karşıt olan şeytanın söz Çağdaş Halk Ozanları söyleşisi düzenlendi: Nâzım Hikmet’ten Aşık Veysel’e Mustafa Şerif Onaran, düzenlenen Çağdaş Halk Ozanları söyleşisinde, Anadolu insanının kültürünü hayatla beslediğini belirterek, “Anadolu insanı derviş tabiatıyla tahammül etmesini bilen farklı bir insandır. Biz bu insanımızla onur duymalıyız” dedi. Çağdaş Halk Ozanları söyleşisi Mustafa Şerif Onaran’ın başkanlığında devlet tiyatroları sanatçıları Berin Ötenel ve Rüştü Asyalı’nın katılımıyla Milli Kütüphane’de gerçekleştirildi. Rüştü Asyalı ve Berin Ötenel’in şiirleri yorumladığı söyleşide, Onaran, Anadolu insanını överek, “Anadolu insanı hayatın içinden gelen insandır, hayatı tanıyan insandır. Kültürünü hayatla besleyen insandır. Derviş tabiatıyla tahammül etmesini bilen farklı bir insandır. Biz bu insanımızla onur duymalıyız” diye konuştu. Onaran’ın Anadolu insanıyla ilgili konuşmasından sonra Asyalı, Nâzım Hikmet’in Anadolu insanını yorumladığı şiiri “Türk Köylüsü”nü okudu. Söyleşinin devamında 1973 yılında yaşamını yitiren Aşık Veysel’le ilgili konuşan Onaran, “Aşık Veysel’i tanımak bir ayrıcalıktır. Biz hayatın içerisinde sürüklenip dururken, nasıl bir yolda olduğumuzun farkında değiliz. Veysel 7 yaşında çi lerini derlemiş. Bir maddede, insanlar, “Havayı kirletmemek için elimden geleni yapacağım. Gereksiz yere otomobile binmeyeceğim, toplu kamu taşıtlarına bineceğim. Daha çok yürüyeceğim. Otomobil ile 120 km/saat’ten hızlı gitmeyeceğim, egzozu katalizörlü otoları tercih edeceğim” diye söz verirken, maddenin devamında şey tan, “Bu işler tek başına olmaz. Organize işler bunlar. Saatte bir gelen otobüs beni işime nasıl yetiştirecek. Hangi kentimizde bisiklet yolu var ki?” diyor. Söyleşinin sonunda kitabın yazarı Kuleli, “Bir kurbağa içinde yaşadığı suyu içip bitirmez. 21.yy’da biz kurbağa kadar akıllı olamayacak mıyız?” diye sordu. Hititler’den günümüze Saadet Gözde, Anadolu medeniyetleriyle günümüz insanını “Bir Anadolu Serüveni” başlıklı resim sergisinde buluşturdu. Serginin açılışı 30 Kasım Cuma günü Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde (CKM) gerçekleşti. Serginin 6 yıllık bir çalışmanın ürünü olduğunu söyleyen Gözde, eserlerini “Bir zamanlar Anadolu’da Hititler, Urartular, Sümerler gibi bizlerden önce varolmuş medeniyetlerin kültürleri ile bugünkü Anadolu halkını, devam eden bir kültürün ve masalın içinde resmettim” diye tanımladı. Sanatseverler “Bir Anadolu Serüveni” sergisini 13 Aralık’a dek gezebilir. çek hastalığı yüzünden kör oldu. Kör bir insanın hayata bakışı nasıldır, belki de her şeyi bizden daha iyi görüyordu. Nasıl görüyordu? Gönül gözüyle görmek diye bir şey vardır. Gönül gözüyle görmek kültürüyle birikimiyle, ahlakıyla yaşamı kendine dert edinen her türlü özellikleriyle dünyaya bakışıyla görmek demektir. Veysel bu şekilde gördü, anladı ve değerlendirdi” dedi. Onaran’ın Aşık Veysel’i anlatmasından sonra Berin Ötenel ve Rüştü Asyalı, “Uzun ince bir yoldayım” şiirini beraber yorumladı. Veysel’in “Ben gidersem sazım sen kal dünyada” ve “Yumma gözün” şiirini Ötenel yorumlarken, “Dostlar beni hatırlasın” şiirini ise Asyalı okudu. Onaran, aşk duygusunun yüceliğini anlatarak, “Bir adam hatuna gönül vermiştir, hatun ona yüz vermez. Aşk duygusuna bağlı olmak ve bu duygu içinde eriyebilmek. İşte Veysel ‘Güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa’ derken bunu anlatmak istiyor” dedi. Veysel’in günümüz halk ozanlarının piri sayıldığını belirterek, günümüzdeki halk ozanlarından Kağızmanlı Hıfzı, Ali İzzet Özkan, Aşık İhsani, Habib Karaaslan ve Aşık Hüseyin Çırakman’ı anımsattı. Bunun üzerine Ötenel ve Asyalı, Ali İzzet Özkan’ın “Mecnunum Leylamı gördüm” adlı şiirini birlikte seslendirdi. Tekke edebiyatına da değinen Onaran, tekke edebiyatının özünde tasavvuf anlayışı olduğunu belirtti. Tasavvufu açıklayan Onaran, “Tasavvuf bir dine bakış şeklidir. Tanrıyı beğenme, anlama yorumlama şeklidir. Tanrıya akılla değil, sevgiyle ulaşabilmenin gücünü gösteren bir şeydir. O nedenledir ki halk ozanları tekke şiirine yöneldiği zaman bu tasavvufun da izini takip ederler” diye konuştu. Onaran’ın bu açıklamasından sonra Asyalı, “Bir Allah’ı tanıyalım” şiirini okudu. Gelecek ay sonunda Yunus Emre’yi işleyceklerini belirten Onaran, herkesi bu söyleşiye davet etti. DERS VERENLER FRANSIZCAYI konuşturuyorum ve mesleki hukuksal çeviri. 0506 300 30 75 KORSAN KİTAP KÖTÜ BASILIR. OKUMA ALIŞKANLIĞINI YOK EDER. BESAM : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR 3 Aralık 2012 Pazartesi Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Barkın ŞIK : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : [email protected] C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle