01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 26 Aralık 2012 Çarşamba a2 GÖRÜNÜM A. Celal B NZET [email protected] Kültür sanatKent Yıl Bitti, Kıyamet Başka Bahara aşadığımız yılın sonuna geldik sayılır. Görünen o ki, bilim ve sanat aydınlığı yerine, ortaçağ benzeri boş inançlardan daha çok söz eder olduk. Halbuki, bir yıl içinde sanat adına neler yapıldığı, nasıl bir gizli sansür uygulandığı konuşulmalıydı. Kamuya ait sayısı oldukça azalmış galerilerde ancak belli konuları işleyen sergilerin açılabildiği dönemlere gelindi giderek. “Muhafazakâr estetik” diye kavramlar oluşturduk kendimize. Böyle gerekçeler öne süren “muhafazakâr” yazarın görüşüne göre devletin sanata müdahalesi olamazken, resimler ve heykeller yasaklandı, parçalandı. Görünürde demokrasi sözcüğü havalarda dolanırken sanatta nelerin olmayacağına ilişkin sınırlamalar getirildi. Yılı bitirirken bir de kıyamet senaryosu sokulmaz mı gündeme! Geçmişte benzer kışkırtmaların toplumlara şırıngalanması geliyor akla. Avrupa, düşün, sanat ve bilim adamlarının öncülüğünde kurtuldu bu karabasandan. Sanatçılar, işlediği konularla insanı yüceltir oldu. Din adına yapılan resimlerin odağına “insan” oturtuldu bu süreçte. Sözgelimi, Rönesans’ın büyük ustası Michelangelo’nun (14751564) dinsel resimlerinde ele aldığı figürleri canlı kanlı insanlardır artık. Yaptığı birçok resim içinde güncelliğe göndermede bulunan bir çalışması var: “Kıyamet Günü”. 1534 yılında Papa III. Paulus’un siparişi üzerine resmi, Sistine şapelinin duvarına çalışıyor sanatçı. Resimdeki kalabalıkta, kıyamet gününde yeniden yaşama dönen insanları görüyoruz. Görünen o ki, bu olay dinlerin en çok sevdiği temalardan birisi. Topluma, yaşanan dünyada yasaklanan ve gerçekleştiremedikleri her şeyi bir başka sanal yere ertelemeyi sever bu ideolojiler. İşin içine insanın yaşamsal sorununu, ölüm korkusunu da kattığınızda hep birlikte ölüp yeniden yaşama dönmek din adamlarının elini güçlendiren bir koz olmaz mı sizce? O nedenle eski Mısır ve Avrupa başta olmak üzere birçok kültürde kıyametin kopacağına ilişkin yorumlarla kitlelerin ruhsal durumu ateşlenmiştir. Hatta Avrupa’da kilisenin propagandasıyla, eğer çok büyük bir kilise yapılmazsa 1 Ocak 1000 gününde kıyametin kopacağı bile işlenmişti. Neyse ki halk, öte yanda yanma korkusuyla elindeki avucundakini kiliseye vererek o büyük yapıyı tamamlayınca tanrı da vazgeçmişti dünyayı yıkmaktan. Demek ki, büyük tapınaklar yapma modası her zaman geçerli bir anlayış. Öylesine baskı dönemlerinden sonra bilinçlenen toplumun kalkışmasıyla Avrupa, aydınlanma dönemine geçmeyi başardı. Aynı yıl bizim coğrafyada neler olup bittiğini merak etmez mi insan? Osmanlı’da Kanuni, yanında ordusuyla ve ressam Matrakçı Nasuh olduğu halde Irakeyn seferindeydi. Tahmasb üzerinde egemenliğini kurma sevdasıyla cenk yolundaki sultanın kaygısı Şiiliğe karşı Sünniliği baskın kılma çabası. Bu açıdan bakınca günümüzün ortadoğu politikasıyla nasıl da örtüşüyor o gün yapılanlar... Ertelenen ve hep korkusu sürdürülen kıyamet üzerinden sanat ve tarihin buluşması böyle işte. 1940 Sonları1960 Başları Ankarası (2) ahalle aralarında yaya olarak gün boyu dolaşan kalaycı, askılıklı yoğurtçu, bıçak bileyicisi, seyyar sinemacı, omuzluklu dondurmacı, bozacı, “eskiler alırım”cı, omuzlarıyla taşıdığı yayvan sepetlerdeki bardak tabağı eski giysilerle değiştiren bir tür züccaciyeci (zamanla evlerdeki bakırlar, sırasıyla alüminyumlarla – melaminlerle trampa edilerek tüketilecektir), hal ya da pazar hammalı, hallaç gibi hizmetli ve satıcıları unuttuysanız, . Yaz gecelerinin vazgeçilmezi olan açıkhava sinemalarında gazoz ve çekirdek eşliğinde Reşit Gürzap, Abdurrahman Palay, Gülistan Güzey, Hümaşah Hiçan, Eşref Kolçak, Cahide Sonku, Muzaffer Tema, Lale Oraloğlu, Ayhan Işık, Pola Morelli’li filmler izleme keyfini yaşamadıysanız, Paraşüt Kulesi’nden hiç atlamadıysanız, İlkokulda okul yakalarınızın daha sonra ise gömleklerinizin yaka ve kolları “Atlı” marka kola ile kolalanmamışsa, çamaşırlarınız “Öküzbaş” ile çivitlenmemişse, Kurşun kalem, silgi, kırmızı kalem ve kalemtraşlarınızı A.W. Faber Castell teneke kutularına yerleştirmediyseniz, Güneşspor, Hacettepe, Şekerhilal, Çorap onarım yumurtası ve tahta makaralar M Düş Yolcusu SAVAŞSÖNMEZ Gençlerbirliği, Demirspor, Ankaragücü, PTT, Yolspor gibi futbol takımlarının birbirleriyle ve diğer kent takımlarıyla yaptıkları kıyasıya maçlara 19 Mayıs Stadı’nın adını tepesine dikilen kuleden alan Maraton Tribünü’nde tanık olmadıysanız, Gece yarıları Maltepe’deki Vehbi Koç Öğrenci Yurdu’nun köşesini mesken edinen Ankaragüçlü tükürük köftecisi Ferit’in köftelerinden yemediyseniz, Çorap delikleriniz tahta ya da mermer yumurta aracılığıyla onarılmadıysa, gömleğinizin ve ceketinizin yakaları tersyüz edilmediyse, pantolonunuzun dizleri ve arkası yamanmadıysa, . İlkokul karnelerinizde “Yazı Hal ve Gidiş İntizam Diş Koruma Temizlik” gibi notlarınız yoksa, Ulus’da Bakanlık yönüne giden otobüs duraklarının arkasına sıralanan Osman Nuri, Hacı Bekir, Ali Uzun (belki Meliha Turhan da var) gibi şekercilerden “kutulu bayram şekeri” almadıysanız, limonata ve demirhindi şurubu içmediyseniz, Anafartalar Caddesi’nden Hacıbayram’a ayrılan kavşaktaki AOÇ Satış Mağazası’ndan alışveriş etmediyseniz, Hasanoğlan Köy Enstitüsü, Harbiye ve Gazi Eğitim Enstitüsü (Gazi Terbiye) öğrencilerinin 19 Mayıs oyun ve gösterilerini 19 Mayıs Stadı’nda izlemediyseniz, Doğan Kardeş, Pekos Bill, Yelpaze, Nat Pinkerton, Hayat dergilerini edinip okumadıysanız, . Resmi bayramlarda ÇEK, THK ve Kızılay rozetleri takıp karşılığında bağış toplayan ikilide (biri rozet sepetlidiğeri kumbaralı) okulunuzca görevlendirilmediyseniz, . Anafartalar Caddesi’nin Heykel’den yukarı doğru çıkan kaldırımlarında “Yakalara Balina”, “Alman Malı Jakotin”, “KolaBele Lastik”, “Haysiyetli Nane Bu Nane”, Gazocağı İğnesi ya da Leke Tozu satıcılarıyla karşılaşmadıysanız, Kaçmış VOG naylon çoraplarınızı çektirmediyseniz, Süreyya ve İntim pavyonlarının “dansözlüşantözlüstreaptease’liillüzyonistliakrobatlı” programlarından birini ya da Gar Gazinosu’nda “varyete” izlemediyseniz, Ankara Palas’ın gece kulübüne inmediyseniz, bahçesinde oturmadıysanız, . Kızılay Parkı’ndaki büfeden Afyonkarahisar Tabii Madensuyu içmediyseniz, Güven ve Kızılay parklarının kum havuzlarında oynamadıysanız, Çankırı Caddesi’ndeki Havuzlu Çiçek Lokantası’nda yemek yemediyseniz, Santral Kahvesi’ne uğramadıysanız, cadde üzerinde ve Rüzgarlı Sokak köşesindeki Tabarin ve Yeni barlara yolunuz düşmemişse, Erkek ya da kız ortaokul ve liselilerin sarı, sanat enstitülülerin kırmızı, ticaret liselilerin yeşil, henüz açılmış imamhatiplilerin mor şeritli şapka giydikleri dönemi bilmiyorsanız ya da giymediyseniz, Dikimevi’ndeki Harita Mahfeli’nde, İstasyon’daki Demirspor Lokali’nde “La Comparsita” ile başlayan bir düğün ya da kuru pastalimonatalı bir nişan törenine katılmamışsanız, . Mahalle fırınına evde hazırlanan tepsiyi götürüp börek, çörek ya da kurabiyenin pişme süresince beklemediyseniz, TBMM ve Anıt Kabir inşaatlarını heyecanla dolaşmadıysanız, Ulus Meydanı’nda ya da Anafartalar Caddesi’nde dolaşırken önce flaş patlatıp, fotoğraf çektirmeye niyetli olduğunuzu anladığında “Belki çıkmamış, yanmıştır” diye bu kez gerçek çekim yapan “Şipşak Fotoğrafçı”ya yakalanmadıysanız, Siz, 1940 1960 arasında Ankaralı olamamış, Ankara’yı yaşayamamışsınız demektir. Dolayısıyla, Ankara’nın bir daha o güzellikleri yaşayamayacağını düşünemeyeceğinizden, huzursuzlanmanıza da gerek yoktur. NOT: “Bu anılar 3 kısım halinde yazıldı. Ancak yazıların sonu gelmeden siz akranlarımdan gelen hatırlatmalar ve benim eksik bıraktıklarımla birlikte belki bir bölüm daha oluşacak gibi görünüyor. Bu nedenle yaşıtlarım, başlıkta belirlediğim tarih aralığına ilişkin olarak hatırladıklarını yazarlarsa son kesimi birlikte oluşturabiliriz. SS” DEVAMI VAR [email protected] İşçi Edebiyatı CKM’de konuşuldu Ankara Temsilciliğimizde bulunan Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde (CKM) “2012 Abdullah Baştürk İşçi Edebiyatı Ödüllerini Kazananlar Konuşuyor” etkinliği düzenlendi. Önceki gün Şiir Erkök Yılmaz’ın yönetiminde gerçekleşen etkinlikte, Dürsaliye Şahan “Hikaye Hırsızı” kitabını, Hüseyin Akyüz “Yağmurda Kuş Sesleri” kitabını, Adil Kurt ise “Emeğin Çukurovası” kitabını okuyucularıyla paylaştı. Etkinlikte, DİSK eski Başkanı Abdullah Baştürk’ün eşi Ayten Baştürk ve Ankara Temsilcimiz Utku Çakırözer hazır bulundu. Gençgirişimcilerdenyeniyılbalosu ODTÜ’de çocuk korosu şöleni Denizatı İncek’te TRT Ankara Çok Sesli Korusu, ODTÜ Geliştirme Genç Girişim ve Yönetişim Derne retlerinin bir kısmı, kız çocuklarıği’nin (GYYD), geleneksel yeni yıl balosu, Ankara Rixos Otel’de gerçekleştirildi. Dernek üyelerinin adeta şıklık yarışına girdiği görkemli geceye GGYD Başkanı M. Nezih Allıoğlu ve yönetim kurulu üyeleri ev sahipliği yaparken, konuklar arasında Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar da bulundu. Gece için hazırlanan davetiye ücnı okullaştırma çalışması olan “Nilüferler Yetişiyor Projesi”ne aktarılırken, gecede bir konuşma yapan Allıoğlu, bir başka önemli projelerini daha açıkladı. Allıoğlu, sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında bu kez 2 bin 500 öğrenciye kışlık kaban, bot ve çorap yardımında bulunacaklarını kaydetti. Vakfı Okulları’nda ilköğretim bölümü öğrencileri için “Yeni Yıla Merhaba” konseri verdi. Şefleri Süreyya Çağlar ve Nilüfer Tatman yönetiminde 10’dan fazla şarkıyı seslendiren koroya, ODTÜ’nün ilköğretim öğrencileri, çoğu zaman ayakta eşlik etti. Koronun şarkı söylerken yaptığı kareografik hareketler de beğeni topladı. “İzindeyiz Yüce Atam” marşını ise koro ve öğrenciler birlikte coşkuyla söyledi. Başkentte 40 yıldır hizmet veren Denizatı Pastaneleri 6. şubesini İncek’te açtı. Pasta ve dünya mutfağını biraraya getiren mekânın pazar günü gerçekleşen açılışına çok sayıda davetli katıldı. Denizatı İncek’in açılış kurdelisini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Yaşar Karayalçın, Gölbaşı Belediye Başkanı Yakup Odabaşı ve eski ATO Başkanı Ahmet Çavuşoğlu kesti. Açılışta konuşan Karayalçın, Denizatı’nın 40 yıl önce hizmete giren ilk şubesinin de kurdelesini kendisinin kestiğini belirterek, “Bugün mesleği Rusya’da öğrenip Türkiye’ye göç eden, dört kuşaktır pastacılık sanatını icra eden bir işletmenin yeni şubesini açmaktan mutluluk duyuyoruz” dedi. DERS VERENLER FRANSIZCAYI konuşturuyorum ve mesleki hukuksal çeviri. 0506 300 30 75 KORSAN KİTAP KÖTÜ BASILIR. OKUMA ALIŞKANLIĞINI YOK EDER. BESAM : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR 26 Aralık 2012 Çarşamba Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Barkın ŞIK : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : [email protected] C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle