22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 8 Kasım 2012 Perşembe a4 Yaşam ‘O olmasaydı biz örgütlü toplum olamazdık’ Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu temsilcisi Tarık Çalışkan, Bakanlar Kurulu’nun Dikmen Vadisi’yle ilgili aldığı kentsel dönüşüm kararının bilirkişi tarafından onay almaması üzerine, Dikmen Vadisi’nin kentsel dönüşüm mücadelesini kazandığını belirterek, “Melih Gökçek’e teşekkür ediyoruz. O olmasaydı biz örgütlü toplum olamazdık” dedi. Elektrik Mühendisleri Odası’nda 2008 yılında katledilen elektrik mühendisi Ali İhsan Alparslan anısına düzenlenen “Afet yasası, kentsel dönüşüm politikaları, piyasa merkezli konut üretimi” konulu panel, uzmanlarının katılımıyla önceki gün gerçekleştirildi. Alparsan’ın kızkardeşi Nesrin Alparslan, ağabeyinin katilleriyle ilgili davada katillerin serbest bırakıldığını ve Yargıtay sürecinin hâlâ devam ettiğini kaydetti. Mimarlar Odası Ankara Şubesi yönetim kurulu üyesi Bülent Batuman ve ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde Araştırma Görevlisi olan Ceren Gamze Yaşar’ın katıldığı panelin, diğer katılımcısı Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu Temsilcisi Tarık Çalışkan, Dikmen Vadisi hakkındaki bilirkişi raporu sonucunda vadinin mücadeleyi kazandığını belirterek, “Vadide yaptıkları psikolojik savaş. Melih Gökçek’e zaman zaman teşekkür ediyorum. O olmasaydı biz örgütlü toplum olamazdık. Biz Dikmen Vadisi’ni vadi olarak bırak dedik. Bir gecekonducunun gecekondudan başka bir şeyi yoktur. Bu yaptıkları insani ve vicdani değil. Biz buralara niye geldik. Kendi sorunumu kendim çözmüşüm. Devlet bana yardım etmemiş. Şimdi beni tanımıyor” şeklinde konuştu. ODTÜ Mimarlık Fakültesi Araştırma Görevlisi Yaşar ise, AKP döneminde gerçekleştirilen kentleşmeyi ele alarak, il düzeyinde merkezileşme olduğunu belirtti. AKP’nin gerçekleştirdiği kentsel dönüşümde afet ve risklerle ilgili politika geliştiremediğini ve ölçek sorunu yaşadığını kaydeden Yaşar, “Kırsal alan afet ve risk konusunda gözardı ediliyor. Eşitsiz kentsel gelişimi derinleştirecek adımlar atılıyor. Muğlak bir dil ile yazılmış yasa var. Olabilir, yapabilir gibi. Bir kesinlik yok” dedi. Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Batuman, kentsel dönüşümün Batı’da çöküntü alanı haline gelmiş yerlerde yapıldığını belirterek, Kuzey Ankara projesinin en başarısız kentsel dönüşüm projesi olduğunu kaydetti. Büyükşehir Belediye temsilcisinin “Kentsel dönüşüm rant yaratmıyorsa başarısızdır” dediğini söyleyerek, “Bu rantı kamu yararına da kullanasilirsiniz. Mamak ve Dikmen rantı kıymetli yerler. Kuzey Ankara’da istediklerini elde ettikleri halde projeyi bitiremediler” dedi. Mimarlar Odası MSB’ye dava açıyor Mimarlar Odası, Mamak Askeri Cezaevi’ne tespit yapmak için girişlerinin engellenmesi nedeniyle, Milli Savunma Bakanlığı’na dava açmaya karar verdiklerini söyledi. Cezaevine girmek için izin aldıklarını ancak kapıda engellendiklerini ifade eden Mimarlar Odası Ankara Şube yöneticilerinden Tezcan Karakuş Candan, “Bizi sevmeyebilirsiniz ama hukuka göre davranmak zorundasınız. Nasıl Büyükşehir Belediyesi’ne dava açıyorsak Milli Savunma Bakanlığı’na da dava açıyoruz” dedi. Mimarlar Odası dün düzenlediği basın toplantısında Mamak Askeri Cezaevi’ne girişlerinin engellenmesi nedeniyle Milli Savunma Bakanlığı’na dava açacaklarını bildirdi. Giriş için izin alınmasına karşın, içeri alınmadıklarını kaydeden Candan, “İzin verilmemesini doğru bulmuyoruz. Statümüz değişmediği sürece, hukuku uygun davranmak zorundalar. Cezaevinde tanıklarla öğrencilerin bir araya gelmesi çok duygusaldı. Yarışma devam ediyor. Ödüller 12 Mart’ta verilecek. AKP tehdit edici yaklaşımlarıyla 12 Eylül’ün ötesinde davranıyorlar. Kendilerinin 12 Eylül’le hesaplaşmaya niyeti yok” dedi. Hayvanat Bahçesi’nin 7 kat büyütülmesiyle ilgili de konuşan Tezcan, yasanın komisyonda sadece 1 saat içinde değerlendirilmesini eleştirerek, önümüzdeki hafta da Büyükşehir Belediyesi’ne gideceğini tahmin ettiğini belirtti. Talan devam ettikçe izlemeye devam edeceklerini belirten Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan, Atatürk Orman Çiftliği’ndeki tarihi sit alanına cami yapılmasıyla ilgili davaya Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği’nin müdahil olduğunu belirtti. Hakkan, “Kullanılmak istenen arazi yeşil alandır. Yaya ulaşımı yoktur. İnanç ve ibadetin yeşil alanlar dışında gerçekleştirilmesini doğru buluyoruz. İbadet etmeye karşı değiliz. Ankara’da camiye ihtiyaç olabilir. Ancak tiyatro binasına da ihtiyaç var. Onlara da sahip çıkılsın. Operası olmayan tek başkent. Onu da yapsınlar” dedi. Bilirkişi sürecinde inanılmaz bir baskı yapıldığını belirten Tezcan, 8 bin kişinin “Cami yapılsın” diye imza verdiğini ve kendilerinin bu 8 bin kişiyle görüşmek istediklerini kaydetti. 35 bin “AOÇ talan edilecek” imzası olduğunu söyleyen Tezcan, “İktidar bütün yerel yönetimi ele geçirecek yasa çıkarıyor. Mimarlar Odası bu yerel seçimlerde çok aktif bir şekilde tavır belirleyecek. Belediye meclislerini yakından takip ediyoruz. Yaptıkları projeleri olumlu olumsuz paylaşacağız. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hatasını kabul etti, özür diledi. Özür dilemek yetersiz, hak kaybı vardır ortada” şeklinde konuştu. Güzel Karadeniz Lokantası 985’in temmuz ayından bu yana, şimdiki Sıhhiye Metro İstasyonu çıkışındaki İlkiz Sokak No: 12/B’de Rize’nin Pazar ilçesinden Ali Şahinbaş’ın yani şakacı Ali Baba’nın lokantası. Sıkı müdavimleri var mekânın. Savcıları, hâkimleri, avukatları ile adliye, hastaneler bölgesine yakınlığı nedeniyle doktorları, hemşireleri ile tababet camiası ve yaşlı genç hoca ve öğrencileriyle Dil Tarih Coğrafya Fakültesi mensupları ana omurgayı oluşturuyor nerede ise. Bize de lokantayı hatırlatan Mülkiyeli gazeteci üstadımız Vecdi Seviğ oldu. Anadolu Ajansı’nın Hanımeli Sokak’ta olduğu dönemlerden bu yana Vecdi ağabeyin bildiği, uğradığı keyifli ve artık pek de örneği olmayan tipik bir Başkent Lokantası Güzel Karadeniz. serdarsahinkaya35@gmail.com 1 SERDARŞAHİNKAYA Öğleni Ayrı, Akşamı Başka Bir Âlem Öğlenleri, lezzetli tencere yemeklerinin yenebileceği kent merkezinde bir lokanta. Olmazsa olmazlarından olan karalâhana çorbası bir başlangıç. Mısır unu ile ovulan karalâhana, koynuna Karadeniz’in barbunya fasulyesini de çekince çorba, tadından yenmez oluyor. Hele Anadolu coğrafyasında doğup büyüyen bizlerin klasik ikilisi kurupilav, burada gerçekten on numara. Erzurum’un İspir’inden getirilen fasulye usta ellerde helmelenip de pirinç pilavına öyle bir eşlik ediyor ki sormayın. Bu ikiliyi, yine yörenin fasulye turşusu ile taçlandırıp üzerine de taze demli mis gibi çay götürdünüz mü keyifler gıcır olacaktır. Her gün Ayrı Bir Lezzet Şakacı Ali Baba’nın oğlu Macit Bey, işin her daim başında. Nerede ise kuruluştan bu yana mekânda olan, şef Akif Bostancı ve mutfaktaki üç aşçı hep birlikte burayı gerçekten güzelleştirip, lezzetlendiriyorlar. Efendim, Baba Ali Rıza Bey gibi şakacı ve Nazım’ın tabiriyle “konuşmayı şehvetle seven” Macit Bey anlatıyor: Perşembe günleri öğlen yemeğinde talaş kebabı çıkıyormuş. Nedir bu talaş kebabı diyenleriniz olacaktır, kısaca söyleyelim ki genel olarak bildiğimiz talaş böreği. Ancak Macit Bey şiddetle itiraz ediyor. Ve haklı olarak farkı anlatıyor. Ancak anlattıkları köşemize sığmaz, siz bir perşembe günü uğrayıp tatmalısınız. Bu mevzuda daha önce emekli büyükelçi Semih Günver’in yazdıklarına dikkatlerimizi Vecdi üstadımız çekiyor. Semih Bey, 21 Ocak 1994 tarihli Milliyet gazetesindeki köşesinde bu yemek için; “nar gibi kızarmış hamurun içine hamile kadının karnı gibi yağsız dönerle doldurarak hazırlanan” şeklinde tarif ediyor. Kebabın pufidik formu için kullandığı tabir de ne kadar ilginç değil mi? O yıllarda dönerle yapılırmış. Şimdi, kuzu eti ile yapıyorlar. Semih Bey’den bahsetmişken 1991 yılbaşına girerken mekânın lezzetlerini konu ettiği 3 Ocak 1991’deki yazısına da bir göz atalım: “Şimdilerde Cihan Sokak yakınlarında İlkiz Sokak’ta geleneksel Ankara Lokantalarından Ali Rıza’nın Güzel Karadeniz Lokantası kaldı”. Dikkatinizi çekmiştir, 1991’de geleneksel lokantaların azalışına dikkat çekiyor. Ya şimdi? Yazının devamında üstadın lokantada yılbaşı için “Ankara Palas’ın emekli aşçılarından Hasan Tarakçı Ustaya, hindi kızartması, iç pilav ve ekmek kadayıfı” hazırlattığını öğreniyoruz. Perşembe günleri dışında, Salı günleri canım Ankara Tava, çarşamba günleri ise Tandır Kebap değişmez lezzetlerden. oluşan gerçek bir lezzet. Tadın, farkı göreceksiniz. Hele kışa girerken nezle ve gribe karşı birebir, şiddetle tavsiye ederim. Zaten görünce renginden anlayacaksınız katkısız olduğunu. Fotoğraşar: Engin Bural “Boğazlar Meselesi” Akşamları İçkili Lokanta Mekânın sloganı; balık, balıkçıda yenir. Güneş rakı burcuna girerken lokanta, klasik bir içkili lokantaya dönüyor. Meyhane değil, o başka çünkü. En az ononbeş çeşit taze soğuk mezesi ile çilingiriniz şenleniyor. Pilakiden, zeytinyağlı fasulyeye zengin soğukları, çokça yerde artık unutulmuş olan, mis gibi beyin salatasını, pamuk gibi Arnavut ciğerini burada bulmak mümkün. Gerçekten çok lezzetliler. Hele bir de hafif sarımsakla terbiyelenmiş domatesli biberli işkembe kavurmaları var ki bence oldukça başarılı. Ha bir de unutmadan biberiye turşusunu da mutlaka isteyin. Kalleş biber acısı gibi kulak arkasından vurmayan ve fakat ben buradayım, nasılım ama türünden acılığı da hissettiren bir lezzet bombası. Bir de hamsi kaygana söyleyin. O da nadir bir lezzettir Ankara’da. Bu Karadenizliler kadar balık tavada ustasını pek görmedim gerçekten. Ata, dede usulü, yanaşık düzende, ama tekiri, ama barbunu ve istavriti o kadar kıvamında tava yapıyorlar ki masaya gelen mübarekler sanki hâlâ derya kokuyor. Hamsiyi ise hiç konu dahi etmiyorum. Onunla adeta tango yapıyorlar. Hamsi ile ne yaparlarsa bambaşka bir lezzet çıkıyor ortaya. Harbiden yani artistik patinaja girmeden, doğrudan balık ya da hamsi yiyorsunuz ve mutlu oluyorsunuz. O bakımdan yani. 10 Kasım Pazar günü saat 09.00’da Tandoğan Meydanı’nda görüşmek üzere… Ağzımızın tadı bozulmasın. Sağlık ve dostlukla. İlk kez sahnelenen ‘İçimizden Biri: Ben Atatürk’ adlı oyun büyük beğeni gördü... Sahnenin tozunu aldılar Çankaya Belediyesi Kadın Temizlik İşçileri Çalı Süpürge Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu “İçimizden Biri, Ben Atatürk” oyunu önceki gün ilk kez seyirciyle buluştu. Oyunda performanslarıyla göz dolduran süpürgeci kadınlar, Atatürk’ü ilk gençlik yıllarından Cumhuriyetin kuruluşuna kadar olan süreçte canlandırdı. Atatürk devrimlerinin kısa öykülerle anlatıldığı oyunda izleyenler duygu dolu anlar yaşadı. Çankaya Belediyesi’nin kadın temizlik işçilerinden oluşan Çalı Süpürge Tiyatrosu, sahneye ilk kez “İçimizden biri, ben Atatürk” oyunuyla çıktı. Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde (ÇSM) oynanan 2 perdelik oyun, seyircilerden tam not alırken, izleyenler zaman zaman duygu dolu anlar yaşadı. Oyunda; Şehriban Taşdemir, Selma Özdemir, Mihriban Kalkan, Zübeyde Meral, Sevilay Yılmaz, Yasemin Sevinç ve Berke Cem Meral rol aldı. Performanslarıyla göz dolduran süpürgeci kadınlardan her biri oyunun farklı bir bölümünde Atatürk’ü canlardırdı. Atatürk’ün ilk gençlik yıllarından, gerçekleştirdiği devrimlere ve Cumhuriyetin kuruluşuna dek anlatıldığı oyun, Atatürk’ün gençliğe ve millete söylediği sözlerle pekiştirildi. Oyuncular, oyunun sonunda Atatürk’ün “Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyetidir” sözünü anımsattı ve izleyicelere dönerek, “Ata’nın ‘En büyük eserim’ dediği Cumhuriyete yeterince sahip çıkıyor muyuz?” diye sordu. İlk kez sahnelenen oyuna Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, Ayaş Belediye Başkanı Ali Başkaraağaç, CHP Çankaya İlçe Başkanı Mehmet Perçin ve pek çok yurttaş katıldı. Oyunculardan teşekkür plaketi alan Tanık, “Atatürk’ün kıvılcımı ateş olmuş. Kadınlar bizim ufkumuzu aydınlatıyor. Onlara inanıyor ve güveniyoruz” dedi. Şef Akif’in Hardalı Hanımlar, Beyler buraya dikkat isterim. Fransızların Dijon Hardalı efsane olmuş bilirsiniz. Bir zamanlar Sakarya’daki Piknik’te de vardı talebelik döneminde yediğim sosisliden anımsadım. Akif Bey’in hardalı, hardal tozu, sirke, zeytinyağı ve çok az limon suyunun ciddi bir emek sarf edilerek uzunca çırpılmasıyla İtfaiyeye simülasyonlu eğitim Ankara İtfaiyesi, simülasyon sistemiyle eğitime başladı. Eğitimde itfaiye personeline, mutlak suretle bilmeleri gereken; kentin bulvarları, caddeleri, sokakları, tarihi ve turistik mekânları tıpa tıp canlandırılarak, yakından tanımalarına imkânı sağlanıyor. İtfaiyeciler, Simülasyon Merkezi’nde kurulan iki itfaiye aracıyla, gerçeğe uygun olarak üç boyutlu canlandırılan araç ve yaya trafiği içerisinde 30 kilometrelik yolu, trafik kuralları ve trafik levhalarının eşliğinde, yangın mahalline en kısa sürede ve uygun yoldan ulaşabilmenin eğitimini alıyorlar. İtfaiye aracıyla gerçekleşen bu sanal başkent turunda, zaman zaman yoğun trafik akışı ile araç sürücüleri ve yayaların agresif davranışları canlandırılıyor, yaşanan gergin ortam ile sürücünün psikolojisinin farklı durumlara uyum sağlaması hedefleniyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle