22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 23 Kasım 2012 Cuma a2 c Kent Kültür Sanat BTK standartları bebek ve yaşlıları korumuyor Öykü Yarışması’ndan... Rıdvan KARAMAN Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü Yargıdan baza ret Ankara 9. İdare Mahkemesi, limit değerlerin bebek ve yaşlıları korumadığı gerekçesiyle Çankaya Remzi Oğuz Arık Mahallesi’ndeki baz istasyonunun kaldırılmasına karar verdi. Mahkeme kararında, baz limit değerlerinin ortalama insan olarak tanımlanan 70 kilogram ağırlığında, 1.70 santimetre boyunda, sağlıklı bir erkeği esas alarak belirlediğini kaydetti. Kararda kadın, çocuk ve yaşlıların gözardı edildiği savunuldu. Çankaya Remzi Oğuz Arık Mahallesi Muhtarı Süleyman Demircan, mahallesinde bulunan baz istasyonun kaldırıması için bir GSM operatörüne dava açtı. 9. İdare Mahkemesi, bilirkişi raporuna dayandırdığı kararında, mahallede bulunan dava konusu baz istasyonun kaldırılmasına karar verdi. Mahkeme kararında şu görüşler kaydedildi. Limit değerler kesin olarak saptanmamıştır. Her ülke farklı limit değeri uygulamaktadır. İstasyonlardaki limit değerlerin, yönetmelikte öngürülen değerlerin altında olması, salt hukuka uygunluk nedeni olmayacağı gibi, insan ve çevreye zarar vermeyeceği anlamına gelmemektedir. Limit değerler belirlenirken 70 kilogram ağırlığında 1.70 santimetre boyunda sağlıklı bir erkek esas alınmaktadır. Toplumda bunların dışında bulunan bebekler, çocuklar, kadınlar, hamileler, yaşlı ve hasta bireylerin varlığının gözardı edildiği görülmüştür. İstasyonlar kaldırılmalı Mahkemenin tespitine göre, BTK standartlarının bebek, çocuk, hamile ve yaşlıları korumuyor olması nedeni ile acilen yeni standartların oluşturulması gerekiyor. Kararda, yer seviyesinden birkaç metre yukarıda kurulan istasyonların ivedilikle kaldırılması, sektörel anten yönlerinin ev, çocuk parkı, işyeri, okul, sokak gibi insanların yaşadığı yerlere direkt olarak yönlendirilmemesi gerektiği vurgulanıyor. Mahalle Muhtarı Demir Ve Perde... Eren AYSAN aysaneren@hotmail.com Dur İhtarı olun karşısına geçmek için adımımı kaldırımdan caddeye attığımda birden irkildim. Neyse ki arabalardan biri durmuştu. Nazik sürücülere sık rastlanmadığından şanslı olduğumu düşünüp yoluma devam edecektim ki birden bire bir şey fark ettim. Bütün şehir donmuştu. Hiçbir şey hareket etmiyordu. Benim için durduğunu düşündüğüm araba, aslında zaten duruyor olduğu için bana çarpmamıştı. Hayretle etrafa bakındım. İnsanlar en doğal halleriyle, balmumundan heykeller gibi kalakalmışlardı. Hareket eden ne varsa, suratında flaş patlayan bir fotoğraf çekingeni edasıyla durmuştu. Dalgalı bir biçimde havada kalmıştı balkondan çırpılan bir halı. Otobüse yetişmek isteyen bir memurun kravatı omzunun üstünden geriye doğru savrulurken yakalanmıştı donukluğa. Huzur, yaşlı bir kadının yüzünde donmuştu; öfke, küfreden bir taksicinin. Masumiyet, biberona uzanan bir çocuğun ellerinde sabitlenmişti. Kendimi bildim bileli hayattaydım ve bunca yıl her şeyin hareket ettiğini sanmıştım. Durmayan biri için daha aptalca ne olabilir ki? Duranlar, büyük ihtimalle durduklarının farkında bile değillerdi ve o yüzden duruyorlardı ama ben, bunca zamandır hareket eden ben, nasıl olmuştu da her şeyin durduğunu daha önce fark edememiştim? Şimdi bu körlüğün geç bırakılmış bedeli olarak donmuş bir şehrin içinden geçenleri anlamak için, durmuş bir şehrin içinden geçerek yürümeye devam etmek zorundaydım. Uzakta görünen kırmızı bir şey vardı ve ne olduğunu seçemiyordum. Merakla o tarafa doğru yürümeye başladım. Nihayet caddenin sonundaki büyük kavşağa geldim ve her şeyin sebebi olduğunu düşündüğüm manzarayla karşılaştım. Kavşağın ortasına kocaman kırmızı bir daire çizilmişti ve tam ortasında “Dur!” yazıyordu. Bu sırada gözüm tam karşıdaki büyük trafik lambasına takıldı. Bütün lambalarda yeşil yanmasına rağmen bir tek o lambada kırmızı yanıyordu. Lambanın arkasındaki kutu açılmış ve içindeki kablolar dışarı çıkmıştı. Arabaların arasından o tarafa doğru yürüdüm. Donmuş bir ayakkabı boyacısının sandığını izinsizce almakta bir sakınca görmedim ve sandığın üzerine çıkıp kablolara baktım. Yeşil kablo yerinden çıkarılmıştı. Bomba imha uzmanı değildim ve üstelik telaşlanacak bir şey de yoktu. Hem illa da patlayacaksa donmuş bu şehir, varsın bir trafik lambası yüzünden patlasındı. Kabloyu çıktığı yere değdirmemle birlikte dibimdeki araba öyle bir hızla yanımdan geçti ki dengemi kaybedip yere düştüm. Boyacı çocuk başıma gelip sandığını aldığım için bana bir sürü laf söylemeye başladı. Hiçbirini duymuyordum. Kaldırımın üzerinde hareketin muhteşemliğini izliyordum. Derken derinlerden siren sesleri durulmaya başladı. Sendeleyerek yerden kalktım ve yürümeye başladım. Işığı yeşilden kırmızıya çevirdiğim için sıradanlık polisi peşimde. Şehirde “olağanüstü dur” ilan edilmiş durumda ama ben hâlâ, siren sesleriyle yankılanan bir yolda üzerime düşen neon ışıklara aldırış etmeden yürüyorum. Dur ihtarına uymazsam bana ateş edebilecekleri söyleniyor. Beni yakalamaları an meselesiymiş. Hiç kimse onların durdurduğunu hareket ettiremezmiş, ettirse bile bu karşılıksız kalmazmış. Beni hislerimden kelepçeleyebilirlermiş. Beni etkisiz hale getirip, henüz tanımadığım tüm o insanların gözaltlarına torba olarak alabilirlermiş. Tabi ki yapabilirler, ama bunun için önce beni durdurmaları gerekecek. Y can, davayı 2008 yılında 3 baz istasyonu için açtıklarını kaydetti. Bazların mahalle tepkisine karşın, polis zoruyla dikildiğini söyleyen Demircan, ilk bilirkişi raporunun da kendi lehlerinde olduğunu ancak 2. kez rapor istendiğini dile getirdi. İlk rapor için mahalledeki her apartmandan 50 TL toplandığı, 2. rapor masrafının bir kısmını kendi cebinden bir kısmını ise Hazine’den karşıladığını belirtti. Demircan şöyle konuştu: “Biz teknolojiye karşı değiliz. Ancak ‘önce insan’ diyoruz. Mahallemizdeki diğer bazlar için de dava açacağız. Bu karar diğerlerine örnek olacak. Bu sorunun kesin bir çözüme kavuşturulmasını istiyoruz.” ‘Sakıncasız’ Bir Medya Eleştirisi raştırmacı gazeteciliğin yeri doldurulmaz A ismi Uğur Mumcu tarafından kaleme alınan “Sakıncasız”, Ankara Meydan Sahnesi’nde. İlk defa yirmi yedi yıl önce seyirciyle buluşan oyun, geçtiğimiz sezon İzmir’de Semih Çelenk yönetiminde yeniden sergilenmişti. Ankara Meydan Sahnesi’nde bu defa oyunu yönetmen Tolga Çiftçi yorumluyor. “Sakıncasız”, kalemle tehdidin iç içe geçtiği, iktidar tarafından yandaş medya candaş medya ayrımının yapıldığı (!), günümüz medya ortamına çok sağlam ve ironik bir eleştiri getiriyor. Oyun yazarlarımızın yazdığı oyunlara tematik olarak bakıldığında “medya eleştirisi”ne rastlamak olası değil. Turgut Özakman’ın “Güneşte On Kişi” gazetecilik serüvenini 1950’lerin bakış açısıyla yorumluyor. Oktay Arayıcı’nın “Rumuz Goncagül”ü ise dolaylı da olsa, boyalı basının “aşk”ı nasıl alçalttığını gösteriyor bize. Uğur Mumcu’nun gölgede kalan çalışması Sakıncasız’da ise, eksen karakter Güven İnan özelinde omurgasız aydın tipi üzerinde yoğunlaşarak bir gazete patronunun dönüşüm hikayesi merceğe alınıyor. Öğrenciliğinde hızlı solcu, gazeteciliğinin ilk yıllarında ortayolcu, patronluğunda iktidar şakşakcısı, solcu düşmanı Güven İnan’ın çelişkileri eğlenceli bir biçimde aktarılıyor. Tolga Çiftçi yalnızca rejisörlüğüyle çalışmanın içinde yer almıyor. Aynı zamanda metni yeniden yorumlayarak hayli zor çalışmanın odağında duruyor. Hemen belirtelim, yazarın “açık biçim”de oyunu kotarması, metni ele alma ve sahnelemede yeni kapılar aralanmasına imkan sağlıyor. Özellikle yabancılaştırma ögesi olarak tasarlanan ön oyun iyi ayarlanmış. Hatta seyirciye tam bir sürpriz sunan ön oyunun zaman zaman oyun içinde gelişmesini de görmek mümkün. Güven İnan’ın yönetim anlayışı sıkıntısız verilmiş. Ancak “Sakıncasız”ın 1980 sonrasında darbe hicivi unutulmuş. Mumcu darbeden sonra darbenin çelişkilerini gösterebilmek için 12 Mart’ı kullanmış. Oysa bugün 12 Eylül’den rahatlıkla söz açılabilir. Dahası metindeki tartışmalar güncellenmemiş. Ayrıca dekor ve ışık konusunda da sıkıntılar var. Yine de “Sakıncasız”ın çiçeği burnunda bir oyun olduğunu düşündüğümde, her şeyin yerli yerine oturtulacağına inanıyorum. Mumcu’nun, “Oyunu niçin mi yazdım? Döneklerin bilinçaltındaki birtakım inançlara fener alayları düzenleyip, holding basınını bu curcuna içinde tanıtmak için. Boşa zahmet ettiğimi hiç sanmıyorum” sözlerinin bugün geçerliliğini koruması malzemenin sağlamlığını düşündürüyor. Metnin yapısı oyunculara karakter olma yolunda imkan vermiyor. Oyunculuklarda bu anlamda sıkıntılar var. Ankaralı seyirci bir süredir Ankara Tiyatro Festivali’ndeki oyunlarla haşır neşir. Şu çok açık ki; sanatın bıraktığı değerler tarihleri aşıyor, göz açıp kapayıncaya kadar geçen yaşamlarımız ise sanatla zenginleşiyor. Hayata anlam, Türk tiyatrosuna değer katan bu türden festivallerin artmasını, Ankara Tiyatro Festivali’nin başarısını uzun yıllar sürdürmesini diliyorum. Hasandede’ye temizlik çıkarması Çankaya Belediyesi’nin kadın temizlik işçileri, Hasandede Belediyesi ile yapılan imece kapsamında beldede temizlik kampanyası başlattı. Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık ile Hasandede Belediye Başkanı Malik Ejder Coşkun da işçiler ve belde halkıyla birlikte temizlik yaptı. Tanık, “Kendi güçlerini, gücü yetmeyenlerle her an paylaşmaya hazır olduklarını” söyledi. Hasandede’ye yardıma gelen Çankya Belediyesi ekibini karşılayan belde Belediye Başkanı Coşkun, “Kardeş belediyemize, hiçbir talebimizi geri çevirmedikleri için teşekkür ediyorum. Bu bir düşünce ve diyesinin 18 çalışanından yalnızca 8’inin işçi olduğunu belirten Tanık, sosyal demokrat anlayış gereği gücü olanın, olmayana destek verdiğini kaydetti. Karşılamanın ardından iki belediye başkanı belde halkı ve işçilerle birlikte temizlik yaptı. Temizliğe çoğunluğu kadın olan işçiler ve motorlu süpürgeler katıldı, belde köşe bucak temizlendi. Tanık daha sonra, Çankaya Belediyesi’nin zemin döşemesi için parke taşı yardımında bulunduğu Sağlık Meslek Lisesi’ni ziyaret etti. Öğrencilerle derslere de katılan Tanık, bir maket üzerinde kalp masajı yaptı. emek paylaşımıdır” diye konuştu. Tanık ise dayanışmanın önemine dikkat çekti. Tanık, “Yanı başımızdaki Hasandede Belediyesi’ne hizmette omuz vererek varlığını Ankara’da hissettirme arzusundayız. Ne yazık ki Anadolu’da küçük yerleşkeler, nüfus ve ekonomik güç kaybederek, göçe zorlanıyor. Bunu önlemenin yolu bu yerleşkeleri yaşanabilir hale getirmektir” dedi. Hasandede’nin 2 bine yakın nüfusu olduğunu, bele ANKARALI KİTAPLAR SAVAŞ SÖNMEZ Tanık:‘Gerçektenüzülüyorum’ Çankaya Belediyesi’nin bünyesinde çalışan işçilerinin maaşlarını alamadığı için kendilerini protesto ettiğini belirten Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, “Şu anda belediyenin önünde eylem yapılıyor. Saygı duyuyorum. Şu an için alacağı olan kalmadı. Herkesin parası ödendi. Ayrıca 14 Aralıkta kişi başı 15002000 lira toplamda da 2 milyon lira ikramiye ödemesi yapılacak. Ancak bu durum beni gerçekten üzüyor” dedi. ‘Yerel temsiliyet azalacak’ Geçtiğimiz günlerde CHP heyetiyle birlikte Köşk’e çıkan Tanık, Cumhurbaşkanı Gül’e neler söylediğini de aktardı. Tanık, Büyükşehir Yasasıyla birlikte kapatılan belde belediyelerinin temsiliyet sorunun ortaya çıkacağını Gül’e ilettiğini açıkladı. Tanık, “Sayın Cumhurbaşkanı’na yasayla birlikte yerel demokrasi açığı oluşacağını aktardım. Dolayısıyla ortaya çıkacak temsiliyet sorunun beldelerin sıkıntılarını çözümünü de zorlaştıracağını bunun da köyden kente göçü arttıracağını ilettim. Ani göç artışıyla birlikte kentlerin sorunlarının daha da artacağını aktardım” ifadelerini kullandı. Ankara’da Bir İngiliz Kadını Grace Ellison (çev. Osman Olcay), Bilgi Yayınevi, Ankara, Mayıs 1999, 381 sayfa Grace Ellison, Büyük Taarruz öncesinde nabız yoklamak amacıyla Fransa ve İngiltere’yi ziyaret eden İçişleri Bakanı Fethi Okyar’ın ısrarlı önerileri üzerine, Zafer’den kısa bir süre sonra İzmir’den başlayan yolculuğunda Uşak konaklamalı olarak, TBMM’nin tam saltanatı kaldırdığı günlerde Ankara’ya varıyor. Bayındırlık Bakanı Fevzi Pirinççioğlu’nun evine konuk olan Ellison, Atatürk’ün dışında Halide Edip ve Başbakan Rauf Orbay ile görüşüyor. Kitabında 19221923’ün Ankara’sını, kabine üyelerini, Ankara’da yaşayan yabancıları anlatıyor. Türkiye’den ayrıldıktan sonra Lozan’da İsmet İnönü ile de görüşme yapıyor. Ankara Cumok EN GÜZEL BİRLİKTELİK CUMOKLAR 17 YAŞINDA GELENEKSEL CUMHURİYET OKURLARI KAHVALTISINDA BULUŞUYORUZ 25 KASIM 2012 PAZAR SAAT: 10.00 – 14.00 ARASI EDERİ: 25 TL ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI LOKALİ KARANFİL 2 SOKAK NO:28/12 KIZILAY Lütfen kayıt yaptırınız. 0535 721 88 56 – 0533 367 13 96 www.ankaracumok.org : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR 23 Kasım 2012 Cuma DERS VERENLER FRANSIZCAYI konuşturuyorum ve mesleki hukuksal çeviri. 0506 300 30 75 KORSAN KİTAP KÖTÜ BASILIR. OKUMA ALIŞKANLIĞINI YOK EDER. BESAM Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Barkın ŞIK : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : ankcum@cumhuriyet.com.tr C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle