01 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 22 Kasım 2012 Perşembe a4 Kent YAŞAM 90. yıldönümü kutlandı... ‘Lozan Günlüğü’ sviçre’nin Lozan kentinde, görüşmeleri 20 Kasım 1922’de başlayan Lozan Antlaşması’nın 90. yıldönümü, İsmet İnönü Vakfı’nca kutlandı. İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün evi olarak da bilinen Pembe Köşk’te, İnönü’nün kızı Özden Toker’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen kutlama etkinliğinde, emekli büyükelçi ve yazar Bilal Şimşir’in kaleme aldığı “Lozan Günlüğü” adlı kitap da ilk kez okuyucu ile buluştu. Etkinliğe CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li vekiller Hüseyin Aygün, Veli Ağbaba, Umut Oran, Gülsün Bilgehan, DSP Genel Başkanı Masum Türker ile İ eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden de katıldı. Etkinliğin açılışını yapan İnönü Vakfı Başkanı ve İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün kızı Özden Toker, “Bugünün (önceki gün) bir özelliği var. 90 yıl evvel bugün, Lozan’da bir toplantı yapılıyor. Bu toplantının bir yanında dünyanın güçlü devletleri, diğer yanında ise henüz yeni kurulmuş, gencecik bir devlet... Dünya devletlerine, emperyalizme kafa tutmuş bir devlet... Genç Türkiye Kurtuluş Savaşı’nı kazanmıştı, bu savaşın masa başında da kazanılması gerekiyordu. İşte Lozan, Kurtuluş Savaşımızın masa başında da kazanıldığı bir antlaşmadır” dedi. Toker, antlaşmanın “barış” niteliğine vurgu yaptı. Emekli büyükelçi ve yazar Bilal Şimşir de ilk kez okuyucu ile buluşan ve Lozan Antlaşması’nı belgelerle, kronolojik bir şekilde anlattığı “Lozan Günlüğü” kitabı hakkında bilgi verdi. Kitabın hem okuyucular, hem de akademisyenler için hazırlandığını belirten Şimşir, kitapta 1600 adet telgrafın da yayımlandığını kaydetti. Şimşir, “Bugün Lozan felaket mi diye kitaplar yazılıyor. Lozan’ın Sevr’in yumuşatılmış olduğunu savunanlar var. Alakası yok. Bunlar hep bilgisizlikten kaynaklanıyor. Sevr bizi yok eden bir antlaşmaydı. Oysa Lozan bize bağımsızlığımızı, barışı kazandıran bir antlaşmadır” dedi. Gazetecilerin kendisine kitabın içinde ne olduğunu sorduğunu söyleyen Şimşir, “Kitapta bomba yok. Belki bazılarını hiç ilgilendirmiyor işin bu yönü. Lakin kitapta çok önemli bilgiler var. Lozan başlı başına önemlidir” dedi. “Lozan’ın üzerine titrenmesi gereken bir antlaşma olduğunu” vurgulayan Şimşir, gençlere Lozan’ın iyi anlatılması gerektiğini, çünkü Lozan’ın “Türkiye’nin tapu senedi olduğunu” belirtti. ‘Gerçekçi temellere dayanan bir antlaşma...’ Etkinlikte, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Müdürü Prof. Dr. Temuçin Faruk Ertan da Lozan’ın görüşmelerine başlandığı 20 Kasım 1922 gününde neler yaşandığını anlattı. Ertan, Lozan Antlaşması’nın önemini de “tam bağımsızlıktan hiçbir zaman ödün vermeyen, gerçekçi temellere dayanan, eşit ve adil bir diplomasi üzerine inşa edilen bir antlaşma” olarak betimledi. Konuşmaların ardından Bilal Şimşir, imzalı bir kitabını Kılıçdaroğlu’na hediye etti. Çömlek Ev Yemekleri Annesinin yemeklerini özleyenler için E “Boğazlar Meselesi” [email protected] fendim, bu hafta öğlen vakti yolumuzu, epeycedir methini duyduğumuz Çömlek Ev Yemekleri’ne düşürdük. Konur 2 Sokak No: 51/B. Kızılay. Bu lezzet durağını, Elazığlı Nurten Ekşioğlu işletiyor kızları ile birlikte. Zaman zaman kız kardeşi de yardıma geliyormuş. Mekân, sadece pazar günleri kapalı not etmeyi unutmayalım. Çömleğin, uzun zamandır özlemini çektiğimiz bir özelliğine dikkat çekerek yazımıza başlayalım. Burada mönü yok, garsonlar gelip “Bugün; falan var, filan var” demiyor. Camın önünde yani tezgâhtaki tüm yemekleri gözlerinizle görüp, canınız çekeni sipariş veriyorsunuz. Tıpkı, artık pek örneği kalmayan bir zamanların sevimli aşçı dükkânları gibi. Her şey çömlekte Evet, adı da kökeni antik çağlara kadar uzanan bu çömlek kaplardan geliyor mekânın. Toprak kaplar besindeki asit ve alkaliden etkilenmedikleri için lezzet yanında sağlıkta sunuyor bir bakıma. Tüm yemekler, ayrı ayrı çömleklerde pişirilip yine o çömleklerden tabaklara servis ediliyor. Belki de lezzetin birinci sırrı bu kaplarla ilgili. Nurten Hanım, yemekleri olduğu gibi mutfak alışverişini de kendi yapıyor. Kasabı belli. Pazarlardan mevsimine göre sebzelerini tedarik ediyor. Pilavın pirinci Osmancık, fasulyesi ise artık malumunuz Erzurum’un İspir ilçesinden. Hemen her gün bakır kazandaki demirbaş mercimek çorbası ile birlikte mutlaka bir başka çorba da kaynıyor. Ama bizim tattığımız mercimek çorbası gerçekten muhteşem idi. Soğukların başladığı ve güneşin artık pek delikanlı olmadığı şu kapalı günlerde çorba içinizi ısıtıyor. Hele bir de bir tutam kırmızı biber salladınız mı var ya… Aşçı tabağı Yemek sayısı gününe göre yedi, sekiz çeşit arasında değişiyor. Ama lokantanın olmazsa olmazları, pilav, kuru ve güveç. Bu üçlü en iddialı oldukları çeşitleri. Eee, malumunuz güveç biraz da mevsim sebzelerine göre tadını bulur. Ama Nurten Hanım iddialı, diyor ki; “Sera sebzesi de olsa bizim elimizde lezzetlenir.” Biz de bu tatların bazılarını denedik. Nasıl mı? Bakın anlatayım. Aşçı tabağı usulü. Yani, seçtiğiniz yemeklerden birer parçanın pilav ile birlikte yan yana gelmesi demek. Biz Engin dostumla birlikte, birer boş tabak istedik kendimize. Sonra ikimiz için kuru fasulyeden, kavurmadan, güveçten ve pilavdan bir porsiyon söyledik. Ve bu muhteşem lezzetlerin, pilav kardeşliğinde tadını çıkardık. Fasulye inanın hafiften helmelenmiş ki lezzet tavan yapmış. Güveç; etin, patlıcanın, biberin, domatesin halvet olması ile kıvam bulmuş. Bir de yanında tel şehriyeli pirinç pilavı. Eee daha ne olsun değil mi? Önce gözüm, sonra aklım kalmadı değil, dalyan köfte, orman kebabı, karnıyarık ve tavuk fırında da. Ama kimi meşhurlar gibi yeme kapasitemiz geniş değil nitekim. Fakat çömlek üstünden attığım işmarlara özellikle dalyan köfteden çok çapkın yanıtlar almadım sanmayın. Darısı bir dahaki sefere. Mutlaka yolumu düşürüp tadına bakacağım. Evet, efendim gerçekten tüm yemekler, anne yemekleri tadında. Öyle füzyona uğratılıp hem tipleri kaydırılmamış, hem tatları bozulmamış. Bir anlamda bütün lezzetler, Çömlek Ev Yemeklerinde, şahsiyetlerini muhafaza ediyor. Revani ve şekerpare. Hani artık büyük şehirlerde pek kalmadı. Eskiden tatlıcı dükkânları vardı. Bir ya da iki çeşit tatlısı ile ün salmış üç dört masalık küçük mekânlar. Çocukluğumun İzmir’inden ilk elde aklıma gelen Kemeraltı Çarşısı’ndaki Özsüt. Dört masalık bu yer, kazandibinin de piri idi. Buradaki tatlılar da o ayarda abartmadan söylüyorum. Revani, kolay gibi gözükse de artık pek yapılmayan bir hamur tatlısı. Son birkaç yerde tatmıştım. Yarısı foşur fuşur şerbetli, bir kısmı da kuru kek gibiydi. Hem yumurta kokusu geliyor, hem şerbeti genzinizi yakıyordu. Çömlek’te yapılan revani, gerçekten o lezzetli yemeklerin üzerine sizi şımartıyor. Şerbeti ayarında. Her bir kısmı optimum kıvamda nemli, lezzetli ve hafif. Şekerpare ise dışının kızarmış gevrekliğine nüfuz ettiğinizde içindeki yumuşaklıkla sizi şaşırtarak, sarıp sarmalıyor inanın. O da enfes ve gerçekten de hafif. Çocukluğumun, revanisini burada buldum diyebilirim. Tarifini istesek mi acaba? Yok, yok… En iyisi ara sıra uğrayıp birinci elden tatmalı değil mi? Ağzımızın tadı bozulmasın. Sağlık ve dostlukla. SERDARŞAHİNKAYA Revani ve şekerpare Evet, tatlılara geldi sıra. Tatlılar da Nurten Hanım’ın imalatı. Bizim uğradığımız gün iki çeşit tatlı vardı. Fotoğraşar: Engin Bural C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle