22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 19 Kasım 2012 Pazartesi a4 Spor YAŞAM Ankaragücü’nün Onursal Başkanı Cemal Aydın: Ankaragücü yeniden doğmayacağına göre mevcudu yaşatmak herkesin görevidir Aydın’dan kurtuluş reçetesi Tarihinin en kötü dönemlerini yaşayan 103 yıllık Ankaragücü Kulübü’nün onursal başkanı Cemal Aydın, kulübün içinde bulunduğu sıkıntılı dönemden ancak birlik ve beraberlikle kurtulabileceğini belirtti. Aydın, kulüpte son dönemlerde yaşanan olumsuzlukları basından takip ettiğini, sarılacivertli renklere gönül veren herkes gibi kendisinin de son derece üzüntülü olduğunu söyledi. nkaragücü Kulübü’nde son günlerde yaşanan bazı olaylarda, “zorlama metoduyla” şahsını ilişkilendirmek isteyen çevrelerin ve taşeronların varlığının gözlendiğini iddia eden Aydın, “Bilinmelidir ki Cemal Aydın ve arkadaşlarının dönemi 11 Aralık 2008 tarihi itibariyle sona ermiştir. Bu tarihten sonraki her dönem, o dönemin yönetimlerini ilgilendirmektedir” ifadelerini kullandı. Aydın, kendisinin ve arkadaşlarının dönemini eleştirmek isteyenlere bir tavsiyesinin olduğunu belirterek şunları aktardı: “En büyük tavsiyem, kulübün Kasım 1997 tarihinde hangi noktada alındığı ile 11 Aralık 2008 tarihinde hangi noktaya gelinerek bırakıldığına vicdanlı olarak bakmalarıdır. Alındığı nokta Tandoğan, bırakıldığı nokta ise UEFA kriterlerini elde etmiş, yeni spor tesisleriyle spor hayatını devam ettiren, vergisini ödeyebilen örnek bir Ankaragücü. Ayrıca en üst seviyede sevgi ve saygıyla temsil edilen bir kulüp. 2012 yılının kasım ayındayız. Bulunulan noktaya bakalım; futbol ve bayan voleybol takımları bir alt lige düşmüş. Kulübün tüm gelirleri hacizli. Kulüp borç batağı içinde. Transfer yasağı yüzünden futbolcu alınamıyor.” Kulüpte yaşanan çöküşün 30 Ağustos 2009 tarihi itibariyle başladığını ve hızla devam ettiğini belirten Aydın, bu kötü gidişe çözüm bulunulamaması durumunda daha kötü sonuçlarla karşı karşıya kalınacağını vurguladı. ‘Ankaragücü idam sehpasına bırakılmış vaziyettedir’ Cemal Aydın, kulübün son geldiği noktayı, “Ankaragücü Spor Kulübü, eli kolu bağlı, boynuna ip geçirilmiş, idam sehpasına bırakılmış vaziyettedir” sözleriyle anlattı. Açıklamalarında dış etkenlere işaret eden Aydın, “Kulüp, bu acı tablo içindeyken dış etkenlerle taraftar grupları ayrıştırılmış, yüzüncü yıl hayalleri ile kandırılan camia ve taraftarlar kandırıldıklarını açıklayamamışlar ve yüzyıllık birliktelik sona erdirilmek gayretleriyle çöküş hızlandırılmıştır” ifadelerini kullandı. Tüm sıkıntılardan kurtulmak içinse 78 milyon TL’ye ihtiyaç olduğunu aktaran Aydın, açıklamasında şunları kaydetti: “Herkes ama herkes elini hiç değilse parmağını taşın altına sokmalıdır. ‘Damarımı kessen Ankaragücü kanı akar’ diyenler, çeşitli dönemlerde yönetim kadrolarında yer alanlar, kulübe sahip çıkmaları gerekirken ‘ben taraf olmam’ diyen üst bürokratlar ve sporun tüm katmanları, özellikle mahkemenin kesinleşmiş kararlarını dahi uygulamaktan kaçınan TFF yetkilileri, sivil toplum örgütleri, başkentin tüm belediyelerinin yetkilileri, Ankara’nın ekmeğini yiyen iş adamları, Ankaralılar, yüzyıllık tarihe sahip çıkmak için herkes görev almalıdır. Karınca kararınca birlikte bir hamle, aydınlığın habercisi demektir.” A Onursal başkan Aydın, kısa bir süre önce yaptığı yardımlara ilave olarak 500 bin TL daha yardım sözüyle bir kampanyanın başlatılması çağrısında bulunarak “Ankaragücü yeniden doğmayacağına göre mevcudu yaşatmak herkesin görevidir” mesajını verdi. irkaç ay önce Ankaralı dalıcılara neden daldıklarını sormuştum. Bu soruya birbirinden güzel cevaplar geldi. B Mesaj yazan, duygularını Cumhuriyet okurları ile paylaşan herkese çok teşekkür ediyorum. Gelen görüşlerden yola çıkarak bozkırın dalıcılarının daha çok şehrin gürültüsünden uzaklaşmak, keşif ve macera duygularını tatmin etmek için daldıklarını görüyoruz. Bunun yanı sıra, merak, doğaya duyulan ilgi ve yeni insanlarla tanışma dürtüsü de dalmak için son derece önemli sebepler arasında… Bu tespitleri yaptıktan sonra dalış ile ilgili benim ve benim gibi bir çok dalıcının da hislerini anlatan ve bu nedenle en sona bıraktığım Yüksel Tonguç’un epostası ile bu konuyu burada noktalıyorum. Sevgiyle dalın… Yeniden doğmak için dalıyorum… ünyanın normal insanlara D göstermediği, kendine sakladığı, binlerce yıl önce yeni bir küre olarak gizeme bürüdüğü su altı su küre rengârenk, bir çok cinsin bir anda önünde bitebildiği, sadece temel tabiat kurallarının işlediği bir dünya... Buna tanık olmak tabii ki yeter ve artar dalmak isteği için. Ama birazda hisler ile ilgili zaman zamanda daha ağır basan bu duygularımdan bahsetmek istiyorum. Bilmem hiç anne karnından çıkarken bir bebeği görme fırsatınız oldu mu. Cesaretli babalar belki bu şansı yakalamışlardır çocuklarının doğumunu izlerken. Tabii sevinçten göz yaşlarına boğulmadılar ise… Sevgili Eşim Esra’nın meraklı gözleri arasında “Nasıl iyi mi!!!” sorgulamaları içinde, Ece’ciğin ilk nefesi almak için sarfettiği acı çığlık ve hava küre ile tanışma… Ağladığına mı üzüleyim, görüp dokuna bildiğime mi sevineyim.... Yaklaşık 38 haftasını anne karnında su içinde geçiren, tamamen onun korumasında evrenin hiçbir nesnel dış zorlamasına maruz kalmadan, sevgi ve belki de hayatının hiçbir döneminde yakalayamayacağı güven duygusu içinde geçiren bebişin ilk nefesini alırken nasıl zorlandığına şahit olmalısınız. Hayatımız boyunca anne karnındaki o duygulara hiçbirimiz ulaşamadık. Ne hissettim acaba hava küreye ilk gelişimde? Zaman zaman dalış sırasında ve dalıştan çıkışta ilk dakikalarda hissettiklerimi annemin karnından çıkarken hissettiklerim olsa gerek diye düşünüyorum. Her seferinde dünyaya yeni gelen bir bebek kadar dingin, huzurlu... Tabii ki kısada olsa, tadı damağımda da kalsa, hava küre içerisindeki yaşamdan farklı, su küre içindeki dünyaya misafir olmak. Kim hoşlanmaz ki misafir olarak farklı yerlerde dolaşmaktan, ağırlanmaktan? Tüm bunların dışında ait olmadığın bir yerde, senden tamamen farklı canlılarla birlikte olmak. Ürkek olanların dışında her canlının kendi yaşamlarına devam etmelerini izlemek, sana merakla bakmalarını seyretmek. Hele hele bunu kaçıran insanları düşününce duyduğum haz ve keyif… Herkesin anlattığından farklı bir çok konuya sahip olmanın dayanılmaz hafifliği… Yaşamların küçüklüğü, evrenin ve mimarının büyüklüğünü kavramak… O dünyada gördüklerime mi sevineyim, bu hazzın çok kısa sürdüğüne mi üzüleyim? İşte bu yüzden dalıyorum. Dalmaya fırsat yaratmaya çalışıyorum. Fırsat bulduğum her yerde dalıyorum... Yüksel TONGUÇ ‘Başkent Sualtı Günleri’ yeniden başlıyor BADİM Başkent Su Sporları Kulübü’nün geçen sene işbirliği ile t Cumhuriye Gazetesi altı başlattığı “Başkent Su vam de de ne se bu Günleri” ediyor. Her ayın üçüncü ya da e dördüncü perşembesind entin şk ba k, nu sualtından bir ko sı alı vd se dalış ve su sporu yifli bir insanları ile buluşup ke or. riy şti kle sohbet gerçe Sualtı Bu senenin ilk konuğu nden Cem Araştırmaları Derneği’ lere Orkun Kıraç. Kıraç, biz en Akdeniz’de nesli tüken m canlılarla ilgili bir sunu zı mı yapacak ve soruları zın mı arı pıl yanıtlayacak. Ka nırım sa u un uğ herkese açık old k. yo rek söylemeye ge Tarih: 29 Kasım 2012 Saat: 19:30 r Evi. Yer: Cumhuriyet Kültü C MY B soner@badim.com.tr SONER ABACI Neden dalıyoruz? Bozkırdan Maviye
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle